Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/1433 E. 2023/232 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1433
KARAR NO : 2023/232
KARAR TARİHİ : 17/02/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 11/11/2020
KARAR TARİHİ : 22/06/2022
NUMARASI : 2020/711 Esas – 2022/559 Karar

DAVACI :… – … …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVALI : … -… …
VEKİLLERİ : Av. … -…
Av. … – …

DAVA : Davalı alacaklı tarafından, davacı ve dava dışı borçlular aleyhine usulsüz ve izinsiz olarak vidanjörle atık su boşaltıldığı iddiasıyla uğranılan zararların tahsili için başlatılan icra takibinden dolayı menfi tespit istemi
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/02/2023

Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/711 E. 2022/559 K. sayılı dosyasından verilen 22/06/2022 tarihli karara karşı istinaf talebinde bulunulması ile dosyanın Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderildiği, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesinin 7. Hukuk Dairesinin 11/10/2022 tarih, 2022/2119 Esas, 2022/1726 Karar sayılı kararı ile inceleme görevinin 5. Hukuk Dairesi olduğu gerekçesiyle dosyanın Dairemize gönderildiği, taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davalı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil eden şirket aleyhine Gebze 8. İcra Müdürlüğü’nün 2020/24486 E dosyası ile icra takibi başlatılmış olduğunu, ödeme emrinin usule aykırı şekilde vekil eden şirket çalışanı olmayan bir şahsa tebliğ edildiğini, müvekkili şirketin ödeme emrine itiraz etmediğinden takibin kesinleştiğini, bu usulsüzlüğe ilişkin olarak, taraflarınca Gebze 1.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2020/443 E sayılı dosyası ile tedbir talepli olarak şikayet yoluna başvurulduğunu, tedbir taleplerinin mahkemece reddedildiğini, verilen bu kararın taraflarınca istinaf edileceğini, bu taleplerinin reddi nedeniyle, icra takibinin devam ettiğini, vekil edenin menkul, gayrimenkul ve bankada mevcut hak ve alacakları üzerindeki hacizlerin de devam ettiğini, vekil eden şirketin ticari işleri yürütme konusunda zorluklar yaşadığını, vekil eden şirket aleyhine başlatılan icra takibinin haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, vekil eden şirketin davalı şirkete böyle bir borcu bulunmadığını, davalı tarafın takip talebinde borcun sebebi olarak özetle, “usulsüz olarak boşaltılan atıkların ortaya çıkardığı zararların ortadan kaldırılması için yapılan masraflar” olarak belirttiğini, vekil eden şirketin, usulsüz olarak boşaltıldığı iddia edilen atıklar ile bir ilgisi bulunmadığını, davalı tarafın bu gerekçesinin, somut hiçbir delile dayanmadığını ve icra dosyasında bu yönde hiçbir belge yer almadığını, vekil eden şirkete ait tesisten, söz konusu vidanjör ile hiçbir şekilde atık çıkarılmadığını, zarara neden olan atıkların müvekkili şirkette ait olmadığını, vekil eden şirketin meydana gelen zararda bir kusuru bulunmadığını, bu nedenle, zarardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, bununla birlikte, aynı soruşturma dosyasında, ele geçirilen atıktan numune alındığını, bu numuneler ile vekil eden şirkette bulunan atıklardan alınacak numunelerin karşılaştırılarak, atığın vekil eden şirketten alınıp alınmadığı kolayca tespit edilecekken bu hususun göz ardı edildiğini, bu nedenle de ele geçirilen atığın vekil eden şirketle ilgisinin olduğunun kabul edilemeyeceğini, atığın vekil eden şirketten çıkarıldığı kabul edilse bile, meydana gelen zararla illiyet bağı bulunmadığını, vekil eden şirketin, bir şahıstan vidanjör hizmeti aldığını, atığın usulüne uygun şekilde bertaraf edilmesinin bu şahsın sorumluluğunda olduğunu, vekil eden şirkete bu olayda kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, davalı tarafın takip talebinde, hiçbir somut bilgi ve belge sunmadığını, davalı tarafın, vekil eden şirketin iddia edilen “usulsüz atık boşaltılması” fiili nedeniyle sorumluluğu bulunduğunu ve bu fiil nedeniyle davalı şirketin, takip talebinde belirtilen miktarda zararı doğduğunu ispatlamak zorunda olduğunu, vekil eden şirketin ileride telafisi imkansız zararlara uğraması muhtemel olduğundan takibin teminatsız olarak veya uygun görülecek teminat mukabilinde durdurulmasına, neticede davanın kabulü ile vekil eden şirketin davalıya Gebze İcra Müdürlüğü’nün 2020/24486 E sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davalı taraf aleyhine haksız ve kötüniyetli olarak icra takibine giriştiğinden asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıya ait kimyasal atığın, usulsüz ve izinsiz şekilde kanalizasyon sistemine boşaltıldığının Valilikçe tespit edildiğini, müvekkili tarafından, davacı borçlu aleyhine başlatılan Gebze İcra Müdürlüğü’nün 2020/24486 Esas sayılı takip dosyasında; Kocaeli Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından alınan numunelere ait analiz sonuçlarına göre, … adresindeki usulsüz ve izinsiz faaliyet ve kanalizasyon sistemine usulsüz olarak vidanjörle boşaltılan, davacıya ait atıksudan oluşan problemin tespiti ve giderilmesi amacıyla, vekil eden Akfensu tarafından gerçekleştirilen işlemlere ait masraf ve giderlere ilişkin alacağın tahsilinin talep edildiğini; borçlulardan davacı Polen firmasının, alacağın tahsilini imkansız kılma çaba ve gayreti ile işbu haksız ve dayanaksız menfi tespit davasını ikame ettiğini, cevap dilekçeleri ekinde sunulan Kocaeli Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün 25.12.2019 tarihli yazısı, Dilovası Organize Sanayi Bölgesi tarafından düzenlenen yazılar, Dilovası Organize Sanayi Bölgesi Güvenlik Müdürlüğü tarafından düzenlenen 16.10.2019 tarihli rapor, tutanak, faturalar ve hesap tablosu birlikte incelendiğinde görüleceği üzere, davacının işbu davayı ikame etmesinin haksız ve kötüniyetli olup, yargılamayı sürüncemede bırakma amacı taşıdığını, usulsüz ve izinsiz faaliyet ile kanalizasyon sistemine usulsüz olarak vidanjörle boşaltılan maddenin davacı firmaya ait olduğunun sabit olduğunu, davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, kabulünün mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle, işbu haksız ve dayanaksız davanın reddine, davacı aleyhine, asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”Davanın kabulüne, Gebze İcra Müdürlüğünün 2020/24486 Esas sayılı takip dosyası nedeni ile 138.255,34.-TL takip çıkışı miktar yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının kötü niyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Yerel mahkeme kararı haksız, dayanaksız olduğunu, usul, yasa ve emsal içtihatlara aykırı olduğunu, istinafen ortadan kaldırılması gerekmekte ve talep olunduğunu, davacıya ait kimyasal atığın, usulsüz ve izinsiz şekilde kanalizasyon sistemine boşaltıldığının valilikçe tespit edildiğini,
-Yerel mahkemenin hükme esas aldığını, davacı firma yetkilisinin gerçek dışı beyanları gözetilerek hazırlanan, soyut ve çelişkili bilirkişi raporları eksik ve hatalı olup tarafımızca kabulünün mümkün olmadığını,
-Çevre, şehircilik ve iklim değişikliği müdürlüğü ve isu genel müdürlüğü cevabi yazısına göre; davacı firmada çalışma yaptığı kesinleşen … plakalı vidanjörün atık taşıma lisansı bulunmadığı, kocaeli atıksu transfer izleme sistemine kayıt olmadığı ve vidanjör çalıştırma izin belgesinin bulunmadığı bildirildiğini,
-İşbu husus, davacı firmanın, kaçak taşıma gerçekleştiren, izni ve kayıtlı evrağı bulunmayan araçlar vasıtasıyla çalışma yaptığını açıklığa kavuşturduğunu, davacı firmanın, suç teşkil eden usulsüz iş ve işlemlerinde kayıt dışı araçlarla çalışma gerçekleştirmekte olup; tıpkı işbu davada oluğu gibi resmi kayıtların ardına saklanarak ve kayıtları kullanarak usulsüz işlemlerini bertaraf etmeye çalıştığını,
-Gün içerisinde çok kez atık taşıma faaliyeti gerçekleştirildiğine göre, dava konusu tarihte dava konusu atık dışında başka kayıtların bulunması gayet olağan olduğunu; bilirkişi kurulu’nun, olay tarihindeki ve 1 hafta içerisindeki davacı şirketteki numunelerin temini ve analizi yapılmadığı halde, salt davacı firma yetkilisin atık maddenin atık tutkal olduğuna yönelik gerçeğe aykırı beyanına göre yorumlama yapmasının kabulü mümkün bulunmadığını,
-Davacı şirketten söz konusu maddelere ilişkin numune alınmasının mümkün olmadığı belirtildiğini, akabinde, olay tarihindeki ve 1 hafta içerisindeki davacı şirketteki numulerin temini ve analizi yapılmadığı halde, salt davacı firma yetkilisin atık maddenin atık tutkal olduğuna yönelik gerçeğe aykırı beyanına göre, dipte kalan atığın miktar ve atık türü itibariyle, böyle bir koku ve kirlenmeye neden olmayacağını, keşif sırasında davacı şirkette yapılan incelemelerde, kirlenmeye neden olan atığın, davacı şirkette bulunan atıklarla benzerlik göstermediği ifade edildiğini,
-Firmanın, kaçak taşıma gerçekleştiren, izni ve kayıtlı evrağı bulunmayan vidanjör vasıtasıyla 15/10/2019 tarihinde çalışma yaptığı açıklığa kavuşmuş olup, önceki tarihlerde de çalışma gerçekleşmiş olma ihtimali varken, çalışmanın sadece 15/10/2019 tarihinde davacı Polen Boya’da gerçekleştiği, kokunun 1 hafta öncesinden başlaması karşısında atık maddenin Polen Boya’ya ait olamayacağı yorumlandığını, gün içerisinde çok kez atık taşıma faaliyeti gerçekleştirildiğine ve davacı firma bünyesinde birden fazla tank bulunduğuna göre, dava konusu tarihte ve öncesinde dava konusu atık dışında başka kayıtların ve tankın bulunma olasılığı varken, olaydan bir gün sonra Polen Boya tarafından, diğer atıklarla birlikte o gün tanktan çıkarılan atığın da Motat kayıt çıktılarının sunulduğunu, motat çıktılarında atığın ‘Atık Çamuru’ olduğunun belirtildiğini, tübitak-mam raporunda yer alan bileşenlerin bulunmasının mümkün görülmediği ifade edilmiş olduğunu; soyut, varsayımsal, yoruma dayalı ve eksik inceleme ürünü raporun kabulü ve hükme esas alınmasının mümkün olmadığını,
-Tehir-i icra kararı ittıhaz olunarak, yerel mahkeme kararın istinafen ortadan kaldırılmasına, bozulmasına, neticeten haksız ve dayanaksız davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;
-Mahkemenin görülen davada, toplanan deliller, tanık anlatımları, alınan bilirkişi heyeti kök ve ek raporu ile somut olay değerlendirildiğinde, vekil edenin, davalının uğramış olduğu zararın oluşumunda kusurunun bulunmadığını, vekil edenin söz konusu zararlardan sorumlu tutulamayacağı sonuç ve kanaatine varıldığından; davanın kabulüne, Gebze İcra Müdürlüğünün 2020/24486 Esas sayılı takip dosyası nedeni ile 138.255,34.-TL takip çıkışı miktar yönünden vekil edenin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verildiğini,
-Mahkeme huzurundaki davanın, davalı şirkete ait tesise, usulsüz atık deşarjı nedeniyle meydana gelen zarardan, vekil eden şirketin sorumlu tutulup tutulamayacağı konusunda olduğunu, vidanjör, tesisten ayrılmadan önce, gerekli temizlik işlemleri yapılmış ve boş bir şekilde tesisten ayrıldığını, vidanjör tankında 150 Lt. kadar atığın kalmış olması durumunda bile, bu husus vekil eden şirketin zarardan sorumlu tutulması için, tek başına yeterli olmadığını, kirlenme ve kokunun bu atıktan kaynaklandığının da somut verilerle ortaya konulması gerektiğini,
-Bilirkişi raporunda, vekil eden şirketin, hangi gerekçelerle meydana gelen zarardan sorumlu tutulamayacağı ortaya konduğunu, vidanjör, vekil eden şirkette, olay tarihi olan 15.10.2019 tarihinde çalışma yaptığını, koku probleminin 11.10.2019 tarihinden itibaren var olduğu, davalı tanıklarını ve davalı şirket tarafından dosyaya gönderilen belgelerle sabit olduğunu,
-Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, koku problemine neden olan atık, analiz sonuçlarına göre “tarımsal ilaç” üretiminden kaynaklı atık olduğunu, raporda, vekil eden şirkette bulunan atığın teknik analizlerine yer verilmiş olduğunu, kirlenmenin bu atıktan meydana gelemeyeceği bilimsel olarak ortaya konulduğunu,
-Olay tarihinde, davalı şirkete ait tesisten numune alınmış olmasına rağmen, vekil eden şirkete ait tesisten numune alınmadığından; kirlenme ve kokunun vekil edene ait olup vidanjörde kaldığı iddia edilen atıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespiti mümkün olmadığını, vidanjör olay günü ve öncesinde başka tesislerde de çalışma yaptığından, dipte kalan atığın vekil eden şirkete mi ait olduğu, yoksa çalışma yapılan tesislerden alınan atıkların bir anlamda birleşimi mi olduğunun tespitinin mümkün olmadığını,
-Bilirkişi heyeti ek raporunda da ”özellikle tanık beyanlarına göre kokunun olaydan bir hafta öncesinde başlamış olmasını, vidanjörün dip kısmında atık kaldığı kabul edilse bile, dipte kalan atığın miktar ve atık türü itibariyle, böyle bir koku ve kirlenmeye neden olmayacağı, keşif sırasında yapılan incelemelerde, kirlenmeye neden olan atığın, şirkette bulunan atıklarla benzerlik göstermediği, vekil eden şirketin zarardan sorumlu olmayacağı sonuç ve kanaatine varıldığını,
-Bu nedenlerle, vekil eden şirketin, meydana gelen zarardan sorumlu tutulamayacağı açıktır. davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı alacaklı tarafından, davacı ve dava dışı borçlular aleyhine usulsüz ve izinsiz olarak vidanjörle atık su boşaltıldığı iddiasıyla uğranılan zararların tahsili için başlatılan icra takibinden dolayı menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekili, davalının Kocaeli Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından alınan numunelere ait analiz sonuçlarına göre, … adresindeki usulsüz ve izinsiz faaliyet ve kanalizasyon sistemine usulsüz olarak vidanjörle boşaltılan atıksudan oluşan problemin tespiti ve giderilmesi amacıyla gerçekleştirilen işlemlere ait masraf ve giderlerden oluşan zararlara ilişkin alacak nedeniyle icra takibi başlattığı, vekil eden şirketin, usulsüz olarak boşaltıldığı iddia edilen atıklar ile bir ilgisi bulunmadığını, atığın müvekkili şirketten çıkarıldığı kabul edilse bile, meydana gelen zararla illiyet bağı bulunmadığını, vekil eden şirkete bu olayda kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, davalı tarafın takip talebinde, hiçbir somut bilgi ve belge sunmadığını, belirterek davanın kabulü ile davacının davalıya Gebze İcra Müdürlüğü’nün 2020/24486 E sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, usulsüz ve izinsiz faaliyet ile kanalizasyon sistemine usulsüz olarak vidanjörle boşaltılan maddenin davacı firmaya ait olduğunun sabit olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “ispat yükü” başlıklı 6. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü tutulmuştur. İspat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklindedir.
Her somut olaydaki maddi vakıaya göre lehine hak çıkaran taraf ve ispat yükü şekilleneceğinden, maddî hukuk kuralına ilişkin bu vakıaların doğru ve net bir şekilde belirlenerek ortaya konulması gerekmektedir. Maddede aksine düzenleme olmadıkça ibaresi eklendiğinden, kanunda ispat yükü ile ilgili özel bir düzenlemeye yer verildiğinde, ispat yükü genel kurala göre değil de kanunda belirtilen özel düzenlemeye göre belirlenecektir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Ayrıca, Türk Borçlar Kanunu’nda sorumluluk nedenleri arasında düzenlenen, haksız fiil hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Haksız fiil 6098 sayılı TBK.’nun 49. maddesinde düzenlenmiş olup, haksız fiil sorumluluğu için, haksız bir eylem, zarar, eylem ile zarar arasında uygun illiyet bağı olması ve hukuka uygunluk nedeninin bulunmaması gerekir. TBK.’nun 50. Maddesine göre de; zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Bu açıklamalara göre, davacı dava ve takip konusu zararlardan sorumlu olmadığı ve borçlu olmadığı iddia ettiğine göre, davacının kusurunu ve uğranılan zararları ispat yükü davalıdadır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere göre somut olay değerlendirildiğinde; Kocaeli İli Dilovası İlçesindc hissedilen yoğun koku şikayeti ile ilgili Kocaeli Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne gelen şikayetlere istinaden, 16.10.2019 tarihinde … adresinde faaliyet gösteren ,… isimli şahsa ait, vidanjörlük faaliyeti yapan işletmede Kocaeli Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü personelleri tarafından yapılan denetim tutanakla kayıt altına alındığı, 15/10/2019 tarihinde, dava dışı …’nin sahibi olduğu, dava dışı …’ın şoförlüğünü yaptığı … plakalı vidanjörün davacı şirkete ait tesise giderek bir süre temizleme yaptığı, tankın içerisinden çıkarılan atıkların yine tankın yanında bulunan IBC depolama tanklarına doldurulduğu, işletme sahası içerinde bulunan … , … plakalı vidanjörlerden ve tesise ait olan Dilovası Organize Sanayi Bölgesi atıksu bacasından ve haznesinden numuneler alınarak analiz için Tübitak-mam’a gönderildiği, Tübitak-mam tarafından hazırlanan ve analiz sonuçlarında; Atık Yönetimi Yöııetmeliği’ne göre, … plakalı vidanjörden alınan numunenin tehlikeli atık olduğu, tesise ait Dilovası Organize Sanayi Bölgesi atıksu bacasından alınan numunenin tehlikeli atık özelliği gösterdiği, söz konusu numunelerde ortak bileşiklerin olduğu tespit edildiği, olay tarihinde davacı şirkete ait fabrikadan numune alınmaksızın idari para cezası kesildiği, daha sonra Kocaeli 1. İdare Mahkemesi tarafından söz konusu işlemin iptaline karar verildiği, taraf tanıklarının beyanlarından, söz konusu koku probleminin 16/10/2019 tarihinden bir hafta öncesinde başladığı, vidanjörün davacı şirkete olay tarihinde akşam saatlerinde gittiği, aynı aracın gündüz saatlerinde ise başka şirketlere atık boşaltma işlemi için gittiği, her temizlikte tankın dibinde atık kaldığının anlaşıldığı, hükme esas alınan kimya mühendisi, çevre mühendisi, makine mühendisinden oluşan bilirkişi heyetçe hazırlanan kök ve ek raporlarda; vidanjör şoförünün soruşturma dosyasında alınan ifadesinde belirttiği ve yerini tarif ettiği tanklarda tutkal depolandığı, atık tutkal geri kazanım işlemlerinde Tubitak Mam analiz raporlarında tespit edilen bileşenlere rastlanmadığı, olay yerindeki kanalizasyona boşaltma yapan vidanjörün olay günü ve öncesinde farklı firmalarla da çalışmasının söz konusu olduğu, her çalışma sonrasında vidanjörün dibinde kalıntı atık kalması mümkün olduğundan ve denetleme yapıldığı tarihte davacı şirkete ait tesisten numune alınmadığından, işbu yargılamanın yapıldığı süreçte de kanalizasyona boşaltılan atıkların davacı şirkete ait olup olmadığının tespit edilemeyeceği, kirlenmeye neden olan atığın, davacı şirkette bulunan atıklarla benzerlik göstermediği mütalaa olunduğu, kirliliğe neden olan atığın, davacıya ait tesisten ya da başkaca bir tesisten alınan atık olduğunun anlaşılabilmesi için davacıya ait işyerinde gerekli denetimler yapılarak numune alınması ve bu numunelerde yapılacak analizlerin, vidanjörde ele geçirilen atıkla karşılaştırılması gerektiği, tanık beyanlarında davacı şirketten olay tarihinden önce atık alındığı ve boşaltma yapıldığı yönünde anlatımlarının bulunmadığı dikkate alındığında mahkemece gerekçeli ve denetime uygun bilirkişi raporu gözetilerek davalının uğramış olduğu zarar var ise davacının bu zararın oluşumunda kusurunun bulunduğunun davalı tarafça ispatlanamadığından dosya kapsamına uygun takdir ve kabulüne göre ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasal düzenlemelere uygun olup, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi dosyasında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/06/2022 tarih, 2020/711 E – 2022/559 K sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılması gereken 9.444,22-TL istinaf karar harcından peşin alınan 2.362,00-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 7.082,22-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına, (harç tahsil müzekkeresinin temyize tabi dosyalarda Dairemizce, temyize tabi olmayan (kesin karar) dosyalarda ilk derece mahkemesince ilgili vergi dairesine yazı yazılmak sureti ile yerine getirilmesine,)
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
6-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliği ile HMK.362/1-a maddesi uyarınca 16/02/2023 tarihinde KESİN olarak karar verildi.
*

Başkan …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı