Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/123 E. 2022/434 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/123
KARAR NO : 2022/434
KARAR TARİHİ : 25/03/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 07/10/2020
KARAR TARİHİ : 19/11/2021
NUMARASI : 2020/605 Esas – 2021/921 Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Eser sözleşmesi kaynaklı düzenlenen faturadan doğan bakiye cari hesap alacağı için başlatılan takibe vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemi
YAZILDIĞI TARİH : 25/03/2022

Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davacı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Gebze İcra Müdürlüğünün 2020/26040 E. Sayılı dosyası ile davalı borçlu şirket aleyhine icra takip işlemi yapıldığını, borçlu tarafından başkaca bir neden ileri sürülmeksizin “Müvekkilim Şirketin takip alacaklısına herhangi bir borcu bulunmamaktadır. Bu nedenle müvekkilim şirket aleyhine girişilen iş bu icra takibine, talep edilen alacağın tamamına, işletilen faiz ve faiz oranına ve bu alacağa bağlı tüm ferilerine itiraz ediyor, borcu kabul etmiyoruz” ibaresi ile borca tamamına ve ferilerine itiraz edildiğini, borçlunun icra dosyasına yapmış olduğu itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, Mahkeme tarafından her iki tarafın ticari defterleri üzerinde yaptırılacak olan bilirkişi incelemesinde alacaklı olduklarının ortaya çıkacağını, davalı tarafın haksız ve kötü niyetli olarak borcu ne kadar geç ödersem o kadar benim için iyidir mantığı ile hareket ettiğini, müvekkili şirket tarafından; davalı (borçlu) şirkete, 22.11.2019 tarihli, Seri B Sıra No: 985647 nolu fatura ile, 23.600.-TL bedelle kurutma fırını, yine 13.11.2019 tarihli, Seri B Sıra No: 985644 nolu fatura ile 170.097.-TL bedelle elektrostatik toz boya tesisi yarı otomatik satılıp teslim edildiğini, faturaların davalı (borçlu) şirkete gönderildiğini, gönderilmiş olan bu faturalara herhangi bir itirazda bulunulmadığını, Türk Ticaret Yasasının 21/2 maddesi hükümlerinde bulunan “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmüne göre, sekiz gün içinde münderecatına itiraz edilmeyen faturanın münderecatının kabul edilmiş olduğunu, müvekkili şirketin, davalı şirkete kesilmiş faturalara karşılık teslim edilen malzemelerle ilgili bakiye – 100.097.-TL alacağı bulunduğunu, müvekkili şirketin iyi niyet çerçevesinde müşterisini kaybetmemek için uzun bir süre beklemesine ve aramalarına ve taleplerine cevap alamamasına rağmen, davalı şirketin müvekkili şirketin kendisine göstermiş olduğu iyi niyeti suiistimal ettiğini, dava şartı olan arabuluculuk kurumuna 2020/295 sayı ile başvurulmuş olup, Gebze Arabuluculuk Bürosu tarafından 2020/70968 dosya no ile tarafların arabuluculuğa çağırıldığını, fakat anlaşmaya varılamadığını, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, borçlunun yaptığı haksız ve hukuka aykırı itirazın iptali ile borçlunun kötü niyeti sabit olduğundan alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere davalının, müvekkili şirkete icra inkar tazminatı ödemesine, dava harç ve masrafları ile vekalet ücretinin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava dilekçesinde müvekkili şirketten 100.097 TL alacaklı olduğundan bahsetmiş ise de gerçeklikle bağdaşmayan bu beyanlara itibar edilmemesi gerektiğini, zira müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki ticari ilişkinin resmi defter, belge ve sözleşmelerle sabit olup, bu kapsamda taraflar arasında 13.11.2019 tarihli 985644 sıra nolu 170.097 TL bedelli fatura ilişkisi (Elektrostatik Toz Boya Tesisi Yarı otomatik) ve 22.11.2019 tarihli, 985647 sıra nolu 23.600 TL bedelli fatura ilişkisi (kurutma fırını) kurulduğunu, davacı tarafın alacak iddiasını kabul etmemekle birlikte davacı taraf icra takibine dayanak ve konu olarak yalnızca 985644 sıra numaralı faturayı yapmış olup, icra takibine dayanak yapmış olduğu bu faturayla bağlı olup genişletemeyeceğini, davacı tarafın ikame etmiş olduğu icra takibine dayanak olarak cari hesap alacağını ve 985644 sıra nolu faturayı göstermiş ise de söz konusu fatura bedelinin ödendiğini, müvekkili şirket tarafından söz konusu fatura bedellerinin bir kısmının banka yoluyla davacı şirkete, bir kısmının ise tahsilat makbuzuyla davacı şirket yetkilisi olan…’e bizzat elden ödendiğini, ödemeye yönelik belgelerden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu olmadığı gibi aksine davalı tarafa fazladan yaptığı ödemeler sebebiyle alacağı bulunmakta olup, fazlaya ilişkin dava ve alacak haklarını saklı tuttuklarını, nitekim taraflar arasında düzenlenmiş olan 04.12.2019 tarihli iki adet sözleşmenin de işbu durumu ortaya koyduğunu, ayrıca söz konusu ödememe olgusunu kabul etmemekle birlikte davacı tarafın icra takibinde takip öncesi işlemiş faiz kalemi altında 9.083,56 TL talebinin de yerinde olmadığını, davacı tarafın böylesi bir alacağı olduğu kabul edilse dahi müvekkilini temerrüde düşüren herhangi bir bildirim yapmadan işbu işlemiş faiz alacağını talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkilinin icra dosyasına yaptığı itirazın haksız olduğundan bahsedilse de asıl haksız ve kötü niyetli olanın davacı tarafın kendisi olduğunu, davacı tarafın söz konusu ödemeleri tahsil ettiği halde icra takibine başvurmasının kötü niyetini ortaya koyacağından ötürü haksız ve kötü niyetli olan davacı/alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesini talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle; haksız ve mesnetsiz davanın reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan davacı/alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle; davalının daha önce dosyaya itirazında belirtmemiş olduğu ve aslında müvekkili şirket ile olan gayri resmi iş ilişkisine dayanan makbuzlar ile yeni bir durum ortaya koymuş olduğundan ıslah yoluyla bu iddia ve savunmalarına itiraz etme hakları ve zarureti doğduğunu, davalının, müvekkilinin yapmış olduğu işi inkar etmediğini ve mal ve hizmet aldığını kabul ettiğini, fakat cevap dilekçesi ile bankadan yapmış olduğu resmi ödemeler dışında ayrıca sözde aynı iş ile ilgili yapıldığı iddia edilen ödemelere ilişkin gayri resmi makbuzları dilekçesi ekinde dosyaya sunduğunu, dava konusu faturaların davalı şirkete yapılan ilk parti işe ait olup, daha sonra 04.12.2020 tarihli sözleşme ile tesisin ikinci parti ile ilgili bölümü için yeni bir sözleşme daha yapıldığını, bu sözleşme bedelinin de 200.000 TL olduğunu, bu sözleşmeye ilişkin malların da teslim edilip tesisin eksiksiz olarak kurulduğunu ve işletmeye girdiğini, dosyaya sunulan makbuzların da işin ikinci safhasını müteakip yapılan tam tesise ilişkin gayri resmi ödemelere ilişkin olduğunu, yapılan ikinci iş ile ilgili müvekkilinin defalarca fatura kesmek istemiş olmasına rağmen, davalı şirketin o dönem için + KDV ödememek için faturayı kestirmediğini, fakat tesisin tamamı ile ilgili tüm teçhizat ve fırınların davalı tarafa teslim edildiğini ve kurulumu yapılıp işletmeye açıldığını, toplam iki parti halinde yapılan tüm işlem ve kurulan malzeme ve tesisin toplam anlaşılan bedelinin 193.600 TL ve 200.000 TL olmak üzere 393.600 TL olduğunu, müvekkilinin kurduğu tesisin kurulum tarihindeki piyasa değerinin 650-700 bin TL’nin üzerinde olduğunu, Mahkemece halen hazırda çalışır halde davalının fabrikasında işler halde olan tesisin keşfen ve bilirkişi marifetiyle değer tespiti yapıldığı takdirde 2019 ve 2020 yılı tarihlerindeki bedellerinin anlaşılan miktardan çok daha fazla olduğunun anlaşılacağını, bütün ödemeler dikkate alındığında toplam iş bedelinin ancak 240.000 TL’lik kısmının ödendiğinin görüleceğini, bunu müteakip fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.097,00 TL’lik kısmi ve resmi alacak ile ilgili olarak Gebze İcra Müdürlüğünün 2020/26040 E. sayılı dosyası ile davalı borçlu şirket aleyhine icra takip işlemi yapıldığını, borçlu tarafından başkaca bir neden ileri sürülmeksizin “Müvekkilim Şirketin takip alacaklısına herhangi bir borcu bulunmamaktadır. Bu nedenle müvekkilim şirket aleyhine girişilen iş bu icra takibine, talep edilen alacağın tamamına, işletilen faiz ve faiz oranına ve bu alacağa bağlı tüm ferilerine itiraz ediyor, borcu kabul etmiyoruz” ibaresi ile borca tamamına ve ferilerine itiraz edildiğini, borçlunun icra dosyasına yapmış olduğu itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirket tarafından; ilk parti iş ile ilgili davalı şirkete, 22.11.2019 tarihli, Seri B Sıra No: 985647 nolu fatura ile, 23.600.-TL bedelle kurutma fırını, yine 13.11.2019 tarihli, Seri B Sıra No: 985644 nolu fatura ile 170.097.-TL bedelle elektrostatik toz boya tesisi yarı otomatik satılıp teslim edildiğini, faturaların tanzim edilerek davalı şirkete gönderildiğini, gönderilmiş olan bu faturalara herhangi bir itirazda bulunulmadığını, daha sonra da cari hesap tablosundaki üç adet ödemenin banka aracılığıyla resmi hesaba gönderildiğini, bu resmi hesap ile ilgili davalının ve müvekkilinin ticari defter ve kayıtları incelendiğinde görüleceği üzere bu ilk faturalı alacaktan 100.097,00 TL bakiyenin her iki şirket kayıtlarında da görüleceğini, makbuz ile yapılan ödemelerin ise işin devamı ile ilgili olup, davalı tarafla ödemelerde anlaşmazlığa düşülünce müvekkilinin fatura kesme imkanı da kalmadığını, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre 8600 TL üzerinde tüm şirket ödemelerinin banka kanalıyla yapılmasının yasal zorunluluk olduğu halde davalı şirketin bu emredici kurala uymadığını, davalı şirketin müvekkiline fazla ödeme yapmadığını, iki parti halinde yapılan işin toplam bedelinin 393.600,00 TL iken davalı şirket tarafından resmi ve gayri resmi olarak toplamda 240.000 TL ödeme yapıldığını, kısacası müvekkili şirketin her halukarda alacaklı olduğunu, bu alacağının da resmi kısmı olan 100.097,00 TL’yi talep ettiğini, yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile davalıya müvekkili şirket tarafından yapılıp teslim edilen tesisin toplam bedelinin tespiti, dosyaya sunmuş oldukları fotoğraflar, irsaliyeler ve tarafların resmi ticari defter ve kayıtlarının celb edilip bilirkişi marifetiyle incelenmesi neticesinde müvekkilinin talep ettiğinden daha çok alacaklı olduğunun ortaya çıkacağını, tüm bu sebeplerle, davalının yenilik arz eden beyan ve cevapları sebebiyle davalarını HMK 176 gereği ıslah ederek cevapları ve delillerini sunduklarını, delillerinin toplanmasını, tanıklarının dinlenmesini, yapılacak keşif ve defter incelemeleri ve yapılacak yargılama neticesinde; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, borçlunun yaptığı haksız ve hukuka aykırı itirazın iptali ile borçlunun kötü niyeti sabit olduğundan alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere davalının, müvekkili şirkete icra inkar tazminatı ödemesine, dava harç ve masrafları ile vekalet ücretinin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”davanın reddine, davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı(Alacaklı) vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Kararda gerekçe olarak, davalının defter kayıtlarında bulunmayan ve dava konusu faturalara ilişkin olup olmadığı da belli olmayan haricen ödemelerinin dava konusu faturalara mahsup edilmesi gerektiği yorumuyla vekil edilenin davalıdan alacaklı olmadığına karar verildiğini, her iki şirketin ticari defter ve kayıtlarında yapılan bilirkişi incelemeleri neticesinde ayrı ayrı bilirkişiler tarafından incelenen ticari defterlerde müvekki limin davalı şirketten 96.297,00 TL alacaklı olduğu açıkça ortaya çıktığını,
-Davalı savunmalarında bir kısım fazladan ödeme yaptığını belirttiğini fakat bu ödemelerin dava konusu faturalara ilişkin olduğuna dair iddiası dışında başkaca bir kanıt ortaya koyamadığını,
-Hem davalı defterlerinin incelenmesi hem de vekil edilen şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi neticesinde ayrı ayrı tanzim edilen bilirkişi raporları ile müvekkilimin davalı şirketten 96.297 TL alacaklı olduğu tespit edildiğini, her iki bilirkişi raporunda davalının harici elden makbuz ile ödediği ve defter kayıtlarında görünmeyen ödemelerin 7.000 TL yi de miktar olarak aşkın olması sebebiyle de banka ve aracı kurumlar aracılığı ile gönderilmesi gerektiği bu sebeple de hesaplama dışında tutulduğunun belirtildiğini, her iki bilirkişi raporunda da davalının harici ödemelerin kanun ve Yargıtay kararları gereğince mahsup edilmediğini,
-Davalı tarafın 193.000 TL alacağa karşılık 156.000 TL haricen fazla ödeme yaptığının iddiası basiretli bir tacirin yapmayacağını ve hayatın olağan akışına aykırı bir fazladan ödeme iddiası olduğunu, bunun mahkemece kabulünün dahi kanuna ve içtihatlara aykırı olduğunu, davalının harici ödemelerinin dava konusu yaptığımız faturalara ilişkin olmadığını açıkça belirttiklerini, bu makbuzları dava konusu faturalara ilişkin ödeme olarak kabul temediğimizi de belirttiklerini, bu makbuzlardaki ödemelerin yapılan ikinci işe ait olduğu belge ve bilgiler hatta fotoğrafla ispat edildiğini, mahkemece talep ettiğimiz incelemeler de yapılmadığını,
-Mahkemece bilirkişi raporları doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile 96.297 TL üzerinden kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi usule ve içtihatlara ve kanuna aykırı olduğunu, davalı İstanbul 6 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/591 E sayılı dosyası ile açmış olduğu gibi bir dava ile sözde vekil edilene yapmış olduğunu iddia ettiği makbuz ödemeleri ile ilgili dava açtığını, hala bu davanın derdest olduğunu, bu durumu da Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin işbu dosyasına beyan ettiklerini,
-Davalı tarafın gerekçeli karar yazıldıktan sonra avukatlık ücreti ve yargılama giderleri ile ilgili olarak İstanbul Anadolu 8. İcra Müdürlüğünün 2021/22255 E sayılı dosyası ile icra takibine geçtiğini, vekil edilenin haciz tehditi altında olduğunu, ivedi olarak icranın tehiri kararı alınması gerektiğini, bu sebeplerle öncelikle tehiri icra kararı verilmesini , yapılacak istinaf yargılaması neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, bilirkişi raporları ile de davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı (Katılma yoluyla) vekili istinaf eden ve cevap verenin dilekçesinde özetle;
-Davacı tarafın, yerel mahkemenin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi amacıyla yerel mahkeme kararını istinaf ettiklerini, mahkeme ilamının “davanın reddi” hükmünü kabul ettiklerini, yerel mahkeme ilamında yer alan “davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine” kısmı usul ve yasaya aykırı olduğundan hükmün bu kısmını kabul etmelerinin mümkün olmadığını,
-Yerel mahkemenin “davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine” karar vermiş ise de söz konusu mahkeme kararının bu kısmı usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bu bölümü yönüyle istinaf kanun yoluna başvurma zarureti hasıl olduğunu, davacı tarafın tüm istinaf itirazlarının reddi ile yerel mahkemenin “davanın reddi” kararının onanması ve yerel mahkemenin “davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine” kararının kaldırılarak bu taleplerinin kabul edilmesi talebiyle cevaplarının sunulmasının hasıl olduğunu,
-Bu nedenlerle; usul ve kanuna uygun olan “davanın reddi” yönünden yerel mahkeme kararının onanmasına, “davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine” kararının kaldırılarak bu taleplerinin kabul edilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; eser sözleşmesi kaynaklı düzenlenen faturadan doğan bakiye cari hesap alacağı için başlatılan takibe vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine dair verilen karar davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasında elektrostatik toz boya tesisi yarı otomatik işine ilişkin olarak eser sözleşmesi bulunmaktadır. Davacı tarafça takip dayanağı olarak 13.11.2019 tarih, 985644 sıra numaralı, 170.097,00.-TL bedelli faturadan bakiye 100.097,00.-TL alacağın ödenmediği belirtilerek icra takibi başlatılmıştır. Davacı vekili tarafından 18/12/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile, davalı firma tarafından, davacı firma yetkilisi…’e para makbuzu karşılığı yapılan ödemelerin taraflar arasındaki sözleşmenin ikinci safhasına ilişkin olduğu, bu işe ilişkin olarak taraflar arasında 04/12/2019 tarihli sözleşme akdedildiği beyan edilerek davacı yüklenici tarafından yapılan toplam iş bedelininden bakiye alacağının tahsilini talep edilmiştir.
TBK’nın 470. maddesi uyarınca; eser sözleşmesi yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği bir sözleşmedir. Taraflar arasında imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde öngörülen “eser sözleşmesi” ilişkisi kurulmuş olup, yüklenicinin edimi eseri iş sahibinin amacına uygun fen ve tekniğine uygun olarak teslim etmek, iş sahibinin edimi ise iş bedelini ödemektir. Eser sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran en önemli özelliklerinden birisi sonuç sorumluluğudur. Bununla yüklenici tarafların iradeleri doğrultusunda bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdü altına girmektedir. Bu taahhüdün altına giren yüklenici işin niteliği gereği borcunu sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin işi eser sahibinin yararına olacak şekilde yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır.
Somut olayda davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı eseri eksiksiz ve ayıpsız yaptığını, takibe konu fatura bedelinin ödenmediğini iddia etmekte, davalı ise takip ve dava konusu fatura bedelinin, davacı şirket banka hesabına ve davacı şirket yetkilisine elden ödendiğini savunmaktadır. Davacı yüklenici eser sözleşmesi nedeni ile takibe konu 2019/11 döneminde 13.11.2019 tarih, 985644 sıra numaralı, 170.097,00.-TL bedelli faturayı düzenlemiştir. Tarafların ticari defterinde yapılan incelemede alacağa konu edilen faturanın tarafların ticari defterlerine kaydedilmiş olduğu, tarafların vergi dairesine BA ve BS formu ile bildirimde bulunduğu, alacak borç bakiyesinin, 96.297,00.-TL olduğu belirlenmiştir. Davalı tarafça 13/11/2019 tarih, 75.000,00.-TL tutarlı, 12/12/2019 tarih, 31.400,00.-TL tutarlı, 31/12/2019 tarih, 50.000,00.-TL tutarlı olmak üzere toplam 156.400,00 TL davacı şirket temsilcisinin imzasını taşıyan tahsilat makbuzlarına göre davacıya ödeme yapılmıştır. Tarafların defterlerinde kayıtlı olmayan bu ödemeler davacı tarafından inkar olunmamıştır. İtirazın iptali davalarında takiple sıkı sıkıya bağlılık ilkesi gereği takip dayanağı ıslah yoluyla dahi değiştirilemez. Dava itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacının ıslahı yeni bir talep eklenmesi niteliğinde olup, takip dayanağı ıslah yoluyla değiştirilmesi mümkün değildir. (Aynı yönde; Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 20.05.2013 tarih, 2012/5307 Esas, 2013/3233 Karar sayılı ilamı) Ayrıca, 6098 sayılı TBK’nın 102. maddesine göre, kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödemenin muaccel bir borç için yapılmış sayılacağı hükmü düzenlenmiştir. Bu nedenlerle, takip dayanağı fatura ile sınırlı olarak inceleme yapılmayarak davalı tarafça yapılan ödemelerin TBK’nun 102. Maddesi gereği, takip konusu edilen ve daha önce muaccel olan 13/11/2019 tarihli fatura için yapılmış olduğu değerlendirilerek davalı tarafça tahsilat makbuzları ile davacı şirket yetkilisine yapılan 156.400,00.-TL’lik ödemenin borçtan mahsubu sonucunda, takip ve dava konusu fatura nedeniyle davacının alacağı bulunmadığı kanaati ile davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Diğer yandan, İİK 67/2 maddesinde takibin haksız ve kötü niyetli olması halinde alacaklı aleyhine tazminata hükmedileceği hükme bağlanmıştır. Anılan kanun hükmü uyarınca davacı-alacaklı aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için davacı tarafından yapılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılması da şarttır. Eldeki davada, davacı tarafların kabulünde olan eser sözleşmesi sebebiyle bakiye alacağı sebebiyle davalı hakkında dava ve takibe girişmiş olmasına göre takipte haksız ise de kötüniyetli olduğundan söz edilmesi olanaklı değildir. Hal böyle olunca davacının kötü niyetinden söz edilemeyeceğinden kötü niyet tazminatı talebiniin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi dosyasında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, taraf vekillerinin yerinde bulunmayan istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/11/2021 tarih, 2020/605 E – 2021/921 K sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Taraflardan peşin alınan istinaf karar ve ilam harçlarından alınması gereken harçların mahsubu ile terkin sınırı altında kaldığından bakiye harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinafa başvuranlar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği ve diğer işlemlerin Dairemizce yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.25/03/2022

*

Başkan …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı