Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/777 E. 2021/956 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/777 – 2021/956
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/777
KARAR NO : 2021/956
KARAR TARİHİ : 04/11/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 08/02/2017
KARAR TARİHİ : 05/03/2021
NUMARASI : 2017/112 Esas – 2021/179 Karar

DAVACI : KARAKOÇ KALIP METAL FORM SAN. VE TİC. A.Ş.-…
VEKİLLERİ : Av. NEBUSE ORUNCAK ÖREN -…
Av. ELİF TUBA KARAKOÇ TOSUN -…
DAVALI : CPS PRESSFORM SAN. VE TİC. A.Ş. ..
VEKİLİ : Av. EMİN BAHADIR ÖZKAYA …
DAVA : Eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye iş bedelinin tahsili
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/11/2021

Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/112 Esas – 2021/179 Karar sayılı dosyasından verilen 05/03/2021 tarihli karara karşı istinaf talebinde bulunulması ile dosyanın Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderildiği, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesinin 7. Hukuk Dairesinin 08/07/2021 tarih, 2021/1186 Esas, 2021/1258 Karar sayılı kararı ile inceleme görevinin 5. Hukuk Dairesi olduğu gerekçesiyle dosyanın Dairemize gönderildiği, taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davalı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket, davalı şirketle anlaştığı şekilde ürünler imal ederek bu ürünleri davalı şirkete teslim ettiğini, ürünlerin teslimi akabinde davacı, icra takibine konu edilen faturalar keserek alacağını talep ettiğini, davalının ödeme yapmaması üzerine Gebze 4. icra Müdürlüğü’nün 2017/3296 Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başladığını, davalı söz konusu icra dosyası üzerinden tarafına gönderilen ödeme emrindeki borcun tümüne kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, icra takibine kadar davalı şirket resmi veya gayri resmi olarak hiçbir ayıplı mal ihtarı yapmadığını, alacağını alamayan davacı icra takibine başvurunca davalının mallar hatalı, anlaşma dışı üretildiği beyanı ile gerçek dışı iddialarda bulunulduğunu, bu gerçek dışı iddialar, davalının borcu ödemekten kaçınmasının bir sonucu olduğunu, davaya konu alacak, likit, yanı unsurları borçlu tarafından kesilen ve ticari defterlerine kaydettiği faturalar ile önceden bilinen bir alacak olması ve kötü niyetle itiraz etmesi sebebiyle İ.İ.K. mad, 67/2 uyarınca % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine ve takibin devamına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı firma ile davalı arasında Schuler Presi için Koç Tabla imali İçin anlaşma yapıldığını, imalata konu sistemde olması gereken teknik özelliklerin ve karşı tarafın sorumluluklarının ayrıntılı olarak belirtildiğini, davacının sözleşme konusu Koç Tabla sistemini imal ederek çalışır vaziyetle teslim etme borcu altına girdiğini , davacı yanın anlaşmaya uygun teknik kabulleri yapmadığını, bu kapsamda biyel eksenleri ile koçun üzerinde bağlı olan aşırı yük sistemlerinin eksenlerinin birbirine senkronize olmadığı, bununda miyel milinin içindeki burcun tek tarafı aşınmasına neden olduğu ve ölçülerin uygun olmadığının anlaşıldığını, konunun davacıya yazılı ve sözlü ihbar edilmesine rağmen sorunun giderilmediğini konuyla ilgili Gebze 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/82 değişik iş sayılı dosyasında bilirkişi incelemesi yaptırdıklarını ve sistemin gizli ayıplı olduğunun anlaşıldığını,yapılan bu tespit de alınan rapora davacı tarafından itiraz edilmediğini, davacının imalatı sözleşmeye uygun açık ve gizli ayıplarda ari şekilde teslim etmediğini, bu sebeple davacının eserin sözleşme koşullarına göre bitirdiğinin ve edimini yerine getirdiğinden söz edilemeyeceğini, Gebze 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/82 değişik iş sayılı dosyasından alınan raporun davacıya tebliğ edildiği ve itiraz edilmediğini, davalı iş sahibinin Gebze 16. noterliğinin 05.02.2017 tarih ve 280 Yevmiye no’lu ihtarnamesi ile ayıp ihbarında bulunduğunu, icra takibine itirazda haklı olduğunu ayıplı imalat nedeniyle 182.109,00 TL.- zararlarının oluştuğunu, ayıbın giderilmesi için yapılması gereken masrafın 458.918,00 TL olduğunu belirterek davanın reddini ve davacı aleyhine %20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalı borçlunun Gebze 4. İcra Müdürlüğü’ nün 2017/3296 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 16.038,56 TL asıl alacak yönünden iptaline ve takibin 16.038,56 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı borçlu itirazında haksız ve kötüniyetli olduğundan takip konusu asıl alacağın %20′ si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; verilen kısmen kabul kararı ile %20 tazminata hükmedilmesi usul, yasa ve hakkaniyete aykırı olup istinaf yoluyla kaldırılması, yeniden yargılama yapılarak davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiğini, verilen kararda delillerin gereğince değerlendirilmediğini, yapılan eksik tespitler üzerine hüküm kurulduğunu, yargılama aşamasında vurgulandığı üzere taraflar arasında imzalanan takibe ve davaya konu edilen sözleşme mahiyeti itibariyle eser sözleşmesi olduğunu, bilindiği üzere eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme olduğunu, öte yandan ayıp; bir mal yada eserde sözleşme ve yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır.başka bir anlatımla ayıp, eşyanın normal niteliklerden ayrılması olduğunu, nitekim hükme esas alınan 13/06/2018 tarihli bilirkişi heyeti kök raporunda “….davalı tarafından istenen imalat özel bir imalat olup” ifadeleride uyuşmazlığın eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesini zorunlu kıldığını,
ancak hükme esas alınan aynı bilirkişi heyeti kök ve ek raporunda “davalı tarafından istenen imalat özel bir imalat olup ulusal veya uluslararası standart bir ürüne göre tanımlanmadığı ve özel teknik şartları belirlenmediği için ayıp iddiası isabetli bulunmamıştır.” şeklindeki değerlendirmeler, giderek bu hukuki dayanaktan yoksun değerlendirmelerin ilk derece mahkemesince de benimsenmesi haksız ve mesnetsiz olduğunu, özel imalatın ulusal veya uluslararası standart bir ürüne göre tanımlanması şart olmadığını, sırf özel teknik şartlar belirlenmediği gerekçesiyle ayıp iddiasının reddedilmesi de son derece isabetsiz olduğunu, zira, somut olayda uygulanacak normatif hukuk kuralı belli olduğunu, bu da türk borçlar kanunu olduğunu, hükme esas alınan 22/03/2019 tarihli bilirkişi heyeti ek raporuna göre, gizli ayıp hiç bir şekilde ileri sürülemeyeceğini, böylesine bir yaklaşımın hukuk sistematiği içinde yeri olmadığını, TBK’da 477.maddesinde kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğun devam edeceği kabul edildiğini,
yukarıdaki yasal düzenlemelere göre; hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarındaki tespit ve değerlendirmelerin hukuki değerinin bulunmadığı, davaya konu uyuşmazlıkta hükme esas alınamayacağının açıkça ortada olduğunu, varsayımlar ve olasılıklara göre düzenlenmiş rapora itibar edilerek hüküm kurulması mümkün olmadığını, davacı şirketin TBK’na uygun bir teslimi olmadığını, bu yönde sunulmuş bir belge veya delil de bulunmadığını, sunulan ve aynı zamanda hükme esas alınan kök ve ek raporlara göre davacı şirket kendisine verilen ölçüye göre koç-tabla sistemini imal etmiş ve sorumluluğu sona erdiğini, böyle bir yaklaşım ve değerlendirmenin hukuksal dayanağı bulunmadığını, davaya konu kaç-tabla sistemi için 160.000 euro (2014 yılında yaklaşık 500.000 TL bugünkü parayla yaklaşık birmilyon TL) ödeme alan davacının, hatalı imalattan dolayı kusursuz kabul edilmesine vicdanen de bir anlam verilemediğini, dosyaya ilk sunulan ve bilirkişi İbrahim Hakkı Uzman tarafından düzenlenen 3.12.2017 tarihli raporda davaya konu koç-tabla sistemindeki over-load silindirin gg26 lamel grefitli dökümden üretildiği, grafitli dökme demir ve üretim yönteminin pres gücünü karşılamasının mümkün olmadığı, (100-300 tonluk presler için uygun olduğu), mutlaka küresel grafitli döküm olarak üretilmesi gerektiği, çevresel kaynak yapıldığı, yüzeye lamalar konularak takviye kaynak uygulamasının yapıldığı belirtilmişken -ki tüm bunlar gözle muayene ile anlaşılamaz-gizli ayıbın varlığına kesin delildir- son raporda bu yönde hiç bir değerlendirme nedense yapılmadığını, makine mühendisi bu bilirkişinin tespitlerinin davacı şirket temsilcisinin eda ettiği yemin metni ile çeliştiği gözetilmemiştir.montajın müvekkil şirkete maledilmesi de kabul edilmediğini, aşamalarda da vurgulandığı üzere; montaj da davacı şirketin sorumluluğunda olduğunu, aksi yöndeki bilirkişi tespitleri de hatalı olduğunu, hiç bir akdi veya yasal dayanağı veya delili olmadığı halde montajın sorumluluğu müvekkil şirkete maledilek davacı şirketin aklanması mümkün olmadığını, normalde maximum 0,5 mm olması gereken paralellik ölçüsünün yapılan incelemelerde koçun ön ve arka kısmı arasında yaklaşık 15 mm fark olduğu görüldüğünü, davacının bu kadar ağır kusurunun kalite kontrole bağlanarak davacının adeta ibra edilmesine şiddetle itiraz edildiğini, hükme esas alınan kök raporun sonuç bölümü 3.fıkrasında; “…her ne kadar davacı ölçü almadığını sadece verilen ölçüye göre imalat yaptığını, kontrol amaçlı ölçme yaptığını beyan etsede ölçü verme işlemlerini gerek davalı gerekse davacı ortaklaşa kararlaştırdıkları değerlendirilmiştir. her ikisi de ölçüyle yetinmiş ve toleransı konu etmemişlerdir..” şeklindeki değerlendirmelere göre davacının ağır kusurlarından birisi rapora yazılmış ise de bu durum hatalı, eksik ve yetersiz bir tespit olduğunu, bu fıkradaki tüm sorumluluk ve yükümlülük yüklenici olarak davacıya aittir. davacının kusur durumunun hiç tartışılmaması başlı başına bir eksikliktir.-)mevcut durumda; dosyaya sunulan ve hükme esas alınan 13.06.2018 tarihli kök ve 08.04.2019 tarihli ek raporlar ile gebze 2.sulh hukuk mahkemesinin 2016/82 d.iş. dosyasına sunulan bilirkişi-makine mühendisi refik özdöl imzalı rapor ve 03.12.2017 tarihli Prof. İbrahim Hakkı Uzman imzalı raporlar arasında açık mübayenet oluşmuş, bu çelişkilerin yeni bir bilirkişi heyetinden alınacak raporla giderilmesi gerektiğini, tüm dosya kapsamına göre; davacı yanın maliyetleri düşürebilmek ve daha fazla kar elde edebilmek için daha ucuz, kalitesiz, niteliksiz ve dayanaksız malzeme kullandığı, üstelik bu durumu müvekkil şirketten gizlediği ortaya çıktığını, ortada çok net gizli ayıplı eser mevcut olduğunu, yukarıda ve yerel mahkeme dosyasında aşamalarda arz ve izah edilen ve başkanlığınızca re’sen dikkate alınacak sair nedenlerden dolayı;
öncelikle tehir-i icra kararı verilmesini,
Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.03.2021 Tarihli 2017/112 E. 2021/179 K. sayılı kararının usul, yasa ve hakkaniyete aykırı “davanın kısmen kabulüne, davalı aleyhine asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine ’’ ilişkin kısmının istinaf incelemesi neticesinde “kaldırılması”, yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davacının haksız ve mesnetsiz davasının tümden reddine, davacı aleyhine takip konusu alacağın %20’si tutarında kötüniyet tazminatına karar verilmesini;

yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın delil olarak sunduğu ve istinaf dilekçesinde de ısrarla belirttiği istinafa konu dava açılmadan önce Gebze 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/86 Sayılı D.İş dosyası ile tespit davası açıldığını, tespit davasında verilen bilirkişi raporuna itiraz edilmemesi nedeniyle davaya konu imalatın gizli ayıplı olduğunun kesinleştiğini adeta hüküm verircesine iddia etmişsede yerleşmiş içtihatlar gereği bunun kabul edilemeyeceği aşikar olduğunu, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu esas no: 2010/7-450,karar no: 2010/461 ,karar tarihi:06.10.2010 ) keza yerel mahkemede defalarca bilirkişi raporu alınmış olup söz konusu raporlarda ısrarla gizli ayıp olmadığına karar verildiğini, davalı taraf istinaf başvuru dilekçesinde yerel mahkemedeki yargılama boyunca dile getirmediği aynı iş için müvekkile 3 kez ödeme yaptığı iddiasında bulunmuş olup bu iddia gerçeği yansıtmadığını, davalı tüm yargılama boyunca ödememe ve itiraz gerekçesini gizli ayıp iddiasına dayandırmış olup usulüne uygun ve zamanında bir ayıp ihbarı yapmamasına rağmen ayıp nedeniyle ödemeden imtina ettiğini belirttiğini, istinafa konu mahkeme dosyasındaki mevcut bilirkişi raporları incelendiğinde davalı tarafın delil olarak gösterilen ticari defterlerini mahkemeye sunmadığının görüleceğini, ticari defterlerinin ibrazı ve dekontlarla çok basit bir şekilde ispatlanabilecek bir hususu yargılama boyunca ifade etmeyen davalı tarafın kötü niyetli olduğu ortada olduğunu, davalının yerel mahkemede ileri sürmediği 3 kez ödeme yapıldığı hususu savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olduğunu, 6100 sayılı HMK’nın 357. maddesine göre bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemeyeceğini, yeni delillere dayanılamayacağını,
müvekkil firmaya 2017 senesinden beri alacağını ödemeyen davalı taraf açılan icra dosyasına haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğinden müvekkilini zor durumda bırakıp istinafa konu dosyayı açmasına sebebiyet vermiş olduğu halde yerel mahkemenin kısmi kabul kararını adeta suistimal ederek müvekkil lehine karar verilen icra inkar tazminatının kaldırılmasını veya kendisi lehine de icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini iddia ettiğini, detaylı bir açıklama yapmamıza gerek olmadığını belirtmekle birlikte yerel mahkemenin müvekkil lehine kabul edilen miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığını, zira yargılamaya konu alacak likit alacak olduğunu, likit olma ölçütünde yrgıtay alacak miktarının belli ve sabit olmasını ya da belirlenebilmesi için için bütün unsurlarının bilinmesinin gerekmekte olmasını aradığını, somut olayda alacak faturaya dayalı olup likit alacak kavramının tüm özelliklerini taşıdığını, davalının istinaf talebi bu yönüyle de reddedilmesi gerektiğini, yukarıda açıklanan ve dosya içerisindeki diğer beyanlar ve dilekçeler de incelenerek davalının haksız ve kötü niyetli istinaf talebinin reddi ile yerel mehkemenin kararının onanmasını talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye iş bedelinin tahsili talebine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.
Taraflar arasında 6098 sayılı BK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi bulunmakta olup, iş sahibinin borcu iş bedelini ödemek (TBK’nın 479/1.md.), yüklenicinin borcu ise, eseri iş sahibinin amacına uygun, haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmektir (TBK’nın 471/1.). Ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumluluğunun düzenleyen TBK’nın 474. maddesi uyarınca açık ayıplar yönünden iş sahibi imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde, gizli ayıplar yönünden ise, 477/son maddesi uyarınca da, ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunluluğu bulunmaktadır. Ayıbın bildirilmemesi halinde eser kabul edilmiş sayılır.
Somut dosyada; taraflar arasında schuler presi için koç tabla imaline ilişkin sözlü eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu çekişmesiz olmakla birlikte akdi ilişkinin kapsamı belirli değildir. Dosyada yer alan bilgi ve belgeler ile dinlenen tanık beyanlarına göre, dava konusu eserin üretiminin davacı yüklenici, tasarım ve montajının ise davalı iş sahibi tarafından yapılacağı anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda, dava konusu eserin davalıya 2015 yılı bahar ayında teslim edildiği, davalının üçüncü kişilere sistemin kurulumunu yaptırarak sistemin bir süre çalıştığı, ilk olarak 2016 yılı Mayıs ayında burç yatak sarması meydana geldiği, burcun değiştirildiği, sonrasında aynı yıl Ağustos ayında aynı sorunun oluştuğu ve diğer burcun değiştiği, davalının 5.1.2017 tarihli ihtarına göre, en son 11.11.2016 da 942 nolu schuler preste kesme yapan istasyonların kalıpta kesme yapmaması üzerine üretimin durduğu, sözkonusu ihtarname içeriğine göre, davalının üretime devam edebilmek için sisteme müdahale yaparak sistemin geçici çalıştırılması için 182.109 TL masraf yaptığının anlaşıldığı, davalı tarafça ayıbın tespiti için 15.11.2016 tarihinde delil tespiti davası açtığı anlaşılmaktadır. Belirtilen bu olgulara göre, davalının ayıbı 2016 yılı Mayıs ayında öğrendiği, ayıbın varlığını bilmesine rağmen davalıya yöntemince ayıp ihbar etmeyerek sisteme müdahalede bulunup sistemi çalıştırma yolunu seçip buna ilişkin onarım masrafları yaptığı, davacıya ayıp ihbarını delil tespitine ilişkin açılan davadaki bilirkişi raporunun tebliği ve 5.1.2017 tarihli noter ihtarı ile yerine getirebildiği, dolayısıyla süresinde ayıp ihbarında bulunmadığından eseri kabul etmiş sayıldığı sonucuna varılmaktadır. Kaldı ki, mahkemece aldırılan açıklayıcı ve denetime elverişli şekilde düzenlenen 13.6.2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda da belirtildiği üzere, presin biyel kolları koç tablası eksenleri arasındaki açısal farklılıkların kalite kontrol çalışmasıyla belirlenebileceği gibi montaj sırasında da kendisini göstereceğinden gizli ayıp olmadığı mütalaa edilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalının ayıp iddiasını kanıtlayamaması nedeniyle davacı yüklenici iş bedeline hak kazandığından mahkemece bakiye iş bedeline ilişkin davanın kısmen kabulü kararı yerindedir.
Buna karşılık, tarafların göstermiş oldukları kanıtlar toplanıp, bilirkişiden raporlar alınmış, alacak-borç durumu yargılama sonucu alınan bilirkişi raporuna göre belirlenmiştir. Bu durumda dava, konusu itibariyle yargılamayı gerektirir özellik arzetmektedir. Takibe konu edilen alacak likit değildir. Bu nedenle davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru görülmemiştir. Öte yandan reddedilen kısım yönünden davacı haksız ise de kötüniyetli olmadığından davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilemez.
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılması ile yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/03/2021 tarih, 2017/112 Esas – 2021/179 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA,
2-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, Davalı borçlunun Gebze 4. İcra Müdürlüğü’ nün 2017/3296 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 16.038,56 TL asıl alacak yönünden iptaline ve takibin 16.038,56 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-Davacının icra inkar tazminatı ve davalının kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
4-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 1.095,59 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 378,29 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 717,3‬0 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 378,29 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından tebligat, posta, müzekkere ve bilirkişi ücreti gideri olarak sarf edilen 4.046,60 TL yargılama giderinin davanın kabul oranına göre 2.929,96 TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yargılama gideri olarak sarf edilen 1.375,00 TL yargılama giderinin davanın ret oranına göre 379,42 TL’lik kısmının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Kabul edilen dava yönünden Avukatlık Asgari Ücret tarifesine göre davacı lehine takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Ret olunan dava yönünden Avukatlık Asgari Ücret tarifesine göre davalı lehine takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İstinaf incelemesi bakımından;
11-Davalının başvurusu kısmen yerinde görüldüğünden yatırılan istinaf karar harcının davalıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında yapılan 162,10 TL başvuru harcı 54,5 TL posta masrafı olmak üzere toplam 216,6 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
13-Duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
14-İstinaf kararının yerel mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliği ile HMK.362/1-a maddesi uyarınca KESİN olarak 04/11/2021 tarihinde karar verildi.

*

Başkan …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı

¸Bu evrak 5070 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca E-İMZA ile imzalanmıştır.¸