Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/716
KARAR NO : 2021/865
KARAR TARİHİ : 14/10/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 22/10/2020
NUMARASI : 2014/667 Esas – 2020/422 Karar
DAVACI :ÖZGÜR ZAMAN KONTROL SİSTEMLERİ TİC. LTD. ŞTİ. -…
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : İZAYDAŞ İZMİT ATIK VE ATIKLARI ARITMA YAKMA VE DEĞERLENDİRME A.Ş. -…-
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye iş bedeline ilişkin itirazın iptali
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/10/2021
Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davacı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 28/03/2013 tarihli ”Personel Devam Kontrol Sistemi Kurulması İşi Sözleşmesi” imzalandığını, müvekkilinin sözleşme gereği üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, teslim etmesi gereken mal ve hizmeti eksiksiz ve çalışır vaziyette teslim ettiğini, bu durumun davalı tarafça kabul edildiğini ve gerekli belgelerin imzalandığını, davalıya 35.234,80 TL lik fatura kesildiğini, davalının sadece 20.000,00 TL ödeme yaptığını, bakiyenin ödenmediğini, davalıya ihtarname gönderildiğini, bakiyenin buna rağmen ödenmemesi nedeniyle Kocaeli 5.İcra Müdürlüğünün 2014/346 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu beyanla itirazın iptaline, takibin devamına, %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının sözleşmeye konu işi süresinde teslim etmediğini, işin teknik şartname ve sözleşmeye uygun olarak tam, eksiksiz ve çalışır vaziyette de teslim edilmediğini, bu nedenle kesin kabulünün yapılmadığını, kesin kabulünün yapılamaması nedeninin sözleşmeye konu sistemin düzenli olarak çalışmamasından sürekli hata vermesinden ve hataların düzeltilmesi için davacıya yapılan sözlü ve yazılı müracaatların sonuç alınamaması olduğunu, sözleşmeye konu işin faturasının sistem çalışmaya başlamadan, gerekli testler ve veri girişleri yapılmadan kısmi olarak düzenlendiğini, faturanın düzenlendiği tarih itibariyle davacı tarafından düzenlenen servis formunda da belirtildiği gibi sistem devreye alınmadan düzenlendiğini, bu durumun sözleşmeye aykırı olduğunu, faturanın kesilmiş olmasının işin teslim edildiği anlamına gelmeyeceğini, işin teslim ve kabul koşulları ile sürelerin sözleşmede açıkça belirlendiğini, davacının sözleşme hükümlerine uygun davranmadığını, işin tam ve eksiksiz yapılmadığı gibi sürekli hata verdiğini, yüz tanıma sistemi esas alınarak yapılmış olan personel devam kontrol sisteminin davacı tarafından teknik şartnameye uygun olarak hazırlanmadığını ve gerekli teknik desteğin sağlanmadığını, davacının eksiklikleri gidermediğini, işi geç teslim etmesi nedeniyle cezai şart uygulandığını, cezai şarta ilişkin olarak düzenlenen faturanın davacı tarafından iade edildiğini, işin teslim tarihinin 30.04.2013 olarak belirtilmiş olmasına rağmen 23.09.2013 tarihi itibariyle eksiklik ve aksaklıkların devam etmesi nedeniyle müvekkilinin muayene kabul komisyonu tarafından hazırlanan rapor doğrultusunda sözleşmeye konu işin tam ve eksiksiz olarak yapılmadığı sistemin sürekli hata vermesi sebebiyle çalıştırılamadığı tespit edilerek sözleşmenin feshi yoluna gidildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “açılan davanın reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkil firma ile davalı borçlu firma arasında 28/03/2013 tarihli “Personel Devam Kontrol Sistemi (PDKS) Kurulması İşi Sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşme gereği müvekkil firma, üzerine düşen yükümlülükleri, sözleşmede belirtilen süre içinde yerine getirmiş, teslim etmesi gereken mal ve hizmeti davalı firmaya tam, eksiksiz ve çalışır halde teslim ettiğini, sözleşmede belirtildiği üzere müvekkil firma işi tam ve eksiksiz olarak teslim ettiği için 24/04/2013 düzenleme tarihli 35.234,80 TL bedelli faturayı düzenlemiş ve davalı firmaya 25/04/2013 tarihinde bu fatura teslim edildiğini, sözleşme gereği fatura bedelinin 30 gün içinde ödenmesi gerektiği halde davalı borçlu firma bu sürenin üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra 12/07/2013 tarihinde, müvekkile sadece 20.000,00-TL tutarında ödeme göndermiş, bakiye ödemeyi ise daha sonra göndereceğini beyan ettiğini, ancak, tüm taleplerimize rağmen bakiye borcun ödenmemesi nedeniyle, karşı tarafa ihtarname gönderilmiş ve bu ihtarnameye de yanıt alınamayınca, fatura bedeli için icra takibi başlatılmış ve davalı taraf bu borca haksız ve kötü niyetli olarak itiraz etmesi üzerine ilk derece mahkemesi nezdinde itirazın iptali davası açıldığını, ilk derece mahkemesi dosyası çerçevesinde, 15.04.2015 tarihinde mahkemece keşfe çıkılmış, akabinde hazırlanan rapor mahkemeye sunulduğunu, sunulan bilirkişi raporunda yer alan hatalı tespitler ve eksiklikler nedeniyle, rapora taraflarınca itiraz edilmiş ve bu itiraz mahkeme tarafından haklı bulunarak yeni bir rapor tanzim edilmesine karar verildiğini, bu karar üzerine, mahkemece 27.11.2015 tarihinde yeniden keşif yapılmış ve yeni bir rapor tanzim edildiğini, ancak, özensiz ve dosya içeriği incelenmeden hazırlanan bu rapora da taraflarınca itiraz edilmiş ve bu sefer de haklı itirazlar mahkeme tarafından kabul edilerek ek raporun alınmasına karar verildiğini, bu sefer de, ek rapor ile; ilk derece mahkemesi tarafından ara kararla araştırılması istenen hususlar aydınlığa kavuşturulmadığından, mahkeme tarafından yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulmasına karar verildiğini, 01.07.2019 tarihli bilirkişi raporu tanzim edilerek mahkemeye sunulmuş ve itiraz üzerine, bu sefer 24.07.2020 tarihli ek bilirkişi raporu alındığını, her ne kadar alınan bu raporlar da eksik ve hatalı hususlar içerse de; ilk derece mahkemesi artık dosyayı elden çıkarmak gayesi ile işbu yetersiz raporları hükme esas aldığını, hükme esasa alınan bilirkişi raporları incelendiğinde, hukukçu bilirkişi atanması yapıldığı ve bu çerçevede yapılan hukuki yorumların ilk derece mahkemesi tarafından benimsendiği, daha da önemlisi hükme esas alındığının görüleceğini, (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E. 2018/3161 K. 2018/4959 T.11.12.2018) gerekçeli kararda, yukarıda belirtilen bilirkişi raporlarının hükme esas alındığı açıkça belirtildiğinden; hukukçu bilirkişisinin atanması ve hukuki konulara ilişkin olarak bu bilirkişi tarafından yapılan görüşlere başvurulması bile, tek başına ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın hukuka uygun olmadığını gösterdiğini, dava konusu sistem davalı tarafından kabul edildiğini, müvekkil, tarafları arasındaki sözleşme uyarınca edimini yerine getirdiğinden, faturasını kesip göndermiş, tebliğ ettirmiş ve fatura davalı defterlerine usule uygun şekilde kaydedildiğini, tüm bunlar gerçekleştikten tam 3 ay sonra kısmi ödeme yapıldığını, öncelikle belirtmek gerekir ki, raporda iddia olunanın aksine ayıp gizli ayıp olmadığını, dava konusu sistemde sonradan ortaya çıkan bir ayıp olmadığını, ayıp bildirim ile ayıbın cinsi ve niteliğinin de gösterilmesi gerekeceğini, farklı söylemle sadece eserin ayıplı olduğunun veya sözleşmeye uygun olmadığının belirtilmesi de yeterli olmadığını, oysa hükme esas alınan raporda bilirkişiler yapılan ayıp bildirimi ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapmadıklarını, asla kabul anlamına gelmemesi kaydıyla, bir an için ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu düşünülse bile; davalı, gizli ayıp bildirimini süresinde yapmadığını, bilirkişi tarafından keşif mahalinde ilk kontrol ile tespit edilen bir ayıbın, bilirkişilerce gizli olarak nitelendirilmesi de tutarsız olduğunu, yani, bilirkişilerce sistemin sadece 1 defa kullanılması ile ayıp tespit edilmiş ise de; bu ayıp her nasılsa gizli ayıp olarak değerlendirildiğini, dava konusu sistemin düzgün çalışma oranı hesap verme ilkelerine, bilimsel kriterlere uygun şekilde hesaplanmadığını, hukukçu bilirkişi hatalı tespitlerde bulunduğunu, hukukçu bilirkişiye göre davalının iradesi sözleşmenin feshi değil sözleşmeden dönme olduğunu, bu görüşün hatalı olduğunu, sözleşmeden dönme durumunda; sözleşmeden dönene taraf, sözleşme ilişkisinden vazgeçmekte, sözleşmenin kurulması anına geri dönerek ifa edilmiş yükümlülüklerini ortadan kaldırmak olduğunu, önemli olmayan ayıplarda işsahibinin sözleşmeden dönme hakkı yoktur, yalnızca bedelden indirim isteme veya eserin ücretsiz onarılmasını isteme hakkı olduğunu, dolayısıyla, %90 oranında çalışan bir sistemde önemli ayıpların mevcut olduğu iddia edilemeyeceğinden; davalı tarafından sözleşmeden dönülmesi hukuka uygun olmadığını, yukarıda açılanan ve re’sen nazara alınacak nedenlerle; istinaf başvurusunun ve gerekçelerin kabulüne, ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak geri gönderilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye iş bedeline ilişkin itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
Mahkeme davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.
Taraflar arasında 28/03/2013 tarihli ”Personel Devam Kontrol Sistemi (PDKS) Kurulması İşi Sözleşmesi” düzenlendiği, sözleşmeye göre davalı tarafından belirtilen yerlerde PDKS kurulması, ortak veri tabanında bilgilerin toplanması, uzaktan izlenebilmesi işleriyle ilgili montaj, devreye alma ve eğitim verilmesinin kararlaştırıldığı, iş bedelinin KDV hariç 32.500 TL olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında kurulan sözleşme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddeleri hükümlerine göre eser sözleşmesidir. Yüklenicinin edimi eseri iş sahibinin amacına, fen ve tekniğine uygun olarak teslim etmek iş sahibinin edimi ise iş bedelini ödemektir. Sözleşmede garanti şartı bulunması halinde işi yapan taşeron ya da yüklenici garanti vermekle iş sahibinin açık ayıplarda muayene ve süresinde ihbar yükümlülüğünü, gizli ayıplar yönününde de derhal ihbar yükümlülüğünü kaldırmayı ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları bedelsiz olarak gidermeyi üstlenmiş demektir. Garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili iş sahibi ayıp ihbarında bulunmak zorunda kalmaksızın zamanaşımı süresi içinde ayıbın giderilmesi ve zararlarını isteyebileceği gibi, iş bedeline karşı ayıp defini de ileri sürebilir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 19.06.2014 gün 2013/4976 Esas 2014/4282 Karar, 28.01.2015 gün 2014/1955 Esas, 2015/442 Karar sayılı ilâmları).
Dosya kapsamından; dava konusu sistemin montaj ve kurulumunun yapılmasından sonra davalı tarafça 14.4.2013 tarihinde muayene kabul komisyonu kurularak sistemde teknik şartnameye uymayan durumların raporlandığı, davalının 9.10.2013 ve 23.9.2013 tarihli yazılarla komisyon tarafından tespit edilen eksikliklerin giderilmemesi nedeniyle davacının 35.234,50 TL lik faturasının iptal edileceği, davacıya ödenen 20.000 TL nin iadesi, sözleşmenin feshi ve cezai şart taleplerinde bulunduğu, davacı tarafça bakiye iş bedelinin tahsili istemiyle eldeki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı yüklenici 28.3.2013 tarihli sözleşme ile imalât ve montaj hatalarına karşı iki yıllık garanti süresi öngörülmüştür. Bu durumda garanti süresi içerisinde ortaya çıkan ayıplarla ilgili iş sahibi ayıp ihbarında bulunmak zorunda kalmaksızın zamanaşımı süresi içinde ayıbın giderilmesi ve zararlarını isteyebileceği gibi, iş bedeline karşı ayıp defini de ileri sürebileceğinden ve somut dosyada garanti süresi henüz dolmadan davalı tarafça ayıp ihbarı ileri sürüldüğünden ihbarın süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Ayıp halinde iş sahibinin hakları TBK’nın 475. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın giderilmesini talep etme haklarıdır. Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet kaideleri gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi veya eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması halinde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa; davalı iş sahibi ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme talep etmektedir. Dosyaya sunulan bilirkişi raporları incelendiğinde; 9.9.2015 havale tarihli raporda, dava konusu PDKS sisteminin çalışır durumda olduğu, raporlama sisteminde hata olmadığı fakat teknik şartnamede istenen gereklilikleri zamanında yerine getiremediğini, programın kullanıcı klavuzunun yetersiz ve teknik şartnamedeki koşulları sağlamadığını, bu nedenle sistemin ayıplı olduğu ve ayıbın sonradan ortaya çıkan gizli ayıp olduğu mütalaa edilmiştir. Başka heyetten alınan 21.12.2017 tarihli ek raporda, sistemin donanım kısmı çalışsa da yazılım kısmının çalışmadığı, raporlama sistemine esas teşkil edecek personel veri tabanının doğru oluşturulmadığı, davacının çalışmalarına rağmen sistemin istenilen performansı elde edemediği, istenen raporlamayı yapamayan sistemden dolayı davacının nesafet kesintisi adı altında alacağa hak kazanamayacağı mütalaa edilmiş, başka bir heyetten alınan 1.7.2019 tarihli raporda da, sistemin bütünsel açıdan davalının işini görecek şekilde çalışmadığı tespit edilmiştir.
Bu bilgilere göre, davacı tarafından imal ve teslimi yapılan dava konusu sistemin kabule zorlanamayacak derecede ayıplı olduğu, davacının garanti vermesi nedeniyle ayıp ihbarının garanti süresi içerisinde yapıldığı, ayıbın fatura tesliminden sonra ortaya çıkan gizli ayıp olması nedeniyle 6102 sayılı TTK’nın 21/2. Maddesinin uygulama yeri bulunmadığı, davalı iş sahibinin TBK’nın 475. Maddesi uyarınca sözleşmeden dönme talebinin haklı olduğu, bu nedenler davacı yüklenicinin iş bedeline hak kazanamadığı anlaşıldığından mahkemece davanın reddine dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığından davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1/b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Peşin alınan istinaf karar ve ilam harcından alınması gereken harcın mahsubu ile bakiye harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf kanun yoluna başvuran davacı üzerinde bırakılmasına,
4- Duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf kararının yerel mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.362/1-a maddesi uyarınca KESİN olarak 14/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
*
…
Başkan …
¸e-imzalı
…
Üye …
¸e-imzalı
…
Üye …
¸e-imzalı
…
Katip …
¸e-imzalı
¸Bu evrak 5070 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca E-İMZA ile imzalanmıştır.¸