Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/638 E. 2021/975 K. 05.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/638
KARAR NO : 2021/975
KARAR TARİHİ : 05/11/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 10/01/2010
KARAR TARİHİ : 09/04/2021
NUMARASI : 2020/24 Esas – 2021/330 Karar

DAVACI : GALSAN PLASTİK VE KALIP SANAYİ A.Ş. – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : TOFAŞ TÜRK OTOMOBİL FABRİKASI A.Ş. – …-
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Eser sözleşmesinden kaynaklı alacak
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/11/2021

Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/24 Esas, 2021/330 Karar sayılı dosyasından verilen 09/04/2021 tarihli karara karşı davalı vekilince istinaf talebinde bulunulması üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmakla, dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında kurulan ticari ilişki neticesinde, davacı ile davalı arasında Türk lirası borç hesabı ile döviz borç hesabı olarak iki ayrı borç hesabı yürütüldüğünü, ticari ilişkinin sona erdiği tarih itibariyle davacının Türk lirası hesabından 146.157,81 TL, döviz borç hesabından ise 14.160,00 USD alacaklı olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine, davacının Türk lirası hesabında mevcut olan alacağı için icra takibi başlatıldığını, borçlunun borca kısmi itirazı sonrasından itirazın iptali davası açıldığını ve yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilerek takibe devam edildiğini, müvekkilinin döviz üzerinden olan alacağının başka davanın konusu olması sebebiyle, döviz alacağını kapsam dışı bıraktığını, aynı şekilde döviz alacağı için de icra takibi başlatıldığını, borçlunun borca itiraz etmesi üzerine görülen itirazın iptali davasında müvekkili şirketin alacağının 14.160,00 USD olarak tespit edildiğini, icra dosyasında 14.160,00 EURO üzerinden takip başlatıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, bu durumda, müvekkili şirketin döviz alacağı üzerinden başlatılan icra takibinin iptal edilmesiyle, müvekkilinin davalı şirketten olan 14.160,00 USD alacağının tahsil edilemediğini, tüm bu nedenlerle, davanın kabulüne, müvekkili şirketin davalıdan olan 14.160,00 USD alacağının fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ve davalı şirket adına cari hesap kesim tarihi olan 10.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek bir yıl vadeli Amerikan Doları Mevduata uygulanan faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında dolar üzerinden herhangi bir ticari işlem ve münasebet söz konusu olmadığını, davacı şirket ile müvekkili şirket arasındaki tüm ticari münasebetin 2013 yılında sona ermiş olup buna göre ticari münasebetin sonlandığı mezkur tarihe kadar müvekkili şirket ile davacı şirket arasında “dolar” üzerinden karşılıklı alacak/ borçlanma doğurmuş herhangi bir ticari iş, işlem ve kayıt söz konusu olmadığından; davacının işbu dava ile talep etmiş olduğu 14.160,00 USD alacağın varlığını kabul etmediklerini, tüm bu nedenlerle; haksız ve mesnetsiz ikame edilmiş davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “davanın kabulüne, 15.717,00.-USD’nin 13/05/2014 tarihinden itibaren devlet bankalarının USD cinsinden açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanarak işleyecek faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki kur karşılığının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece kesin hüküm itirazları reddedilirken buna gerekçe olarak “her iki davanın niteliğinin ve dayandığı hukuki nedenlerin farklı olması” işaret edilmişse de huzurdaki davaya dayanak fatura ve bedeli, tek ve spesifik bir işleme dair olduğundan hukuki dayanak ve nedenlerin farklı olduğunun iddia edilmesi mümkün ve kabul edilemeyeceğini, diğer yandan yerel mahkemece, BAM kararının olaylarında emsal kabul edilmişse de BAM kararına taraflarınca ulaşılamadığını, bundan öte yerel mahkemece mezkur kararın huzurdaki davaya, olaya uyduğuna dair açık ve net bir emarenin de gerekçeli kararda ortaya kon(a)madığını, netice itibariyle temel olarak ortada duran ve halli gereken, aynı yani tek fatura alacağına dair öncesinde ikame edildiğini, karara çıktığını ve huzurdaki davacı yanca istinaf edilmeyerek kesinleşmiş bir karar varken aynı fatura alacağına dair kaç kez daha dava ikame edilebileceğine dair usuli sorun ile her halükarda HMK’ da düzenlenen “Kesin Hüküm” müessesesinin nasıl ve ne durumda işleyeceğinin aydınlatılmasına dair sorun olduğunu, huzurdaki davanın kabul edilip edilmemesinde en önemli ve öncelikli halli gereken hususun “kesin hüküm” itirazlarıyken, yerel mahkemenin kesin hüküm itirazlarının reddinin yasaya aykırı, dayanılan gerekçeler hatalı ve mesnetsiz olduğunu, yerel mahkemenin red kararının “her iki davanın niteliğinin ve dayandığı hukuki nedenlerin farklı olması” gerekçesine dayandırıldığını, öncelikle her davanın hukuki nedeninin aynı olup bunun, ödenmediği iddia edilmiş belirli bir faturanın ödenmesi talebi olduğunu, dolayısıyla davanın her aşamasında belirttikleri gibi davacı şirketin, tıpkı huzurdaki davada olduğu gibi, öncesinde de Gebze Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/194 Esas sayılı dosyası ile ikame ettiği ve kesinleşen itirazın iptali davasında 01/10/2012 tarihli 14.160 Euro bedelli fatura alacağının tahsilini dava ettiğini, dolayısıyla bahse konu her iki davanın hukuki nedeninin aynı olduğunun ihtilafsız ve aleni olduğunu, yerel mahkemenin kesin hüküm itirazlarını bir diğer red gerekçesi ise “her iki davanın niteliğinin farklı olması” dır ki buna da ilk kesinleşen davanın takibe itiraz üzerine ikame edilmiş itirazın iptali davasının, huzurdaki davanın ise bir alacak davası olduğunun gerekçe gösterildiğini, ilk bakışta yerel mahkemenin bu red gerekçesi yerinde ve dikkate değer gözükse de işin ayrıntısı irdelendiğinde gerekçenin yüzeysel ve indirgemeci bir gerekçe olduğunun görülebildiğeini, gerek uygulamada gerekse de doktrinde, itirazın iptali davası ile alacak davası arasındaki kesin hüküm ilişkisi bakımından yer yer muhtelif görüşler mevcutsa da bunun odağı ve buna bağlı yegane argümanı, her halükarda işin esasına girilerek hüküm veriliyorsa bile kimi itirazın iptali davalarının takibe itiraz üzerine itirazın bertaraf edilmesi amaçlı, ekseriyetle bir “eda” davasından ziyade “tespit” davası nitelikli ikame ediliyor olmasından kaynaklandığını, olaylarında bu durumun söz konusu olmadığını, Gebze Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/194 Esas sayılı itirazın iptali dava dosyası gerekçeli red kararında davacı şirketin davadaki talebinin “01/10/2012 tarih ve 14.160 Euro bedelli faturanın tahsili” olduğunu, dolayısıyla itirazın iptali davasının bir “eda” davası olarak ikame edildiğinin apaçık belirtildiğini, hal böyle ve itirazın iptali davalarında tıpkı alacak davasında olduğu gibi işin esasına girildiğinin de tartışmasızken, huzurdaki davadan önce ikame edilmiş itirazın iptali davasında alacağın tespitinin değil tahsilinin talep edildiğini, dolayısıyla her iki davanın da son kertede eda davası niteliğinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda sırf dava isimlerinin farklı olmasının “davaların niteliğini” farklı kılamayacağı izahtan vareste olduğunu, yerel mahkeme gerekçesinin hukuki bakımdan mesnetsiz ve olaya uymama bakımından da isabetsiz olduğunu, neticede öncesinde Gebze Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/194 Esas sayılı dosyası ile mezkur fatura bedelinin tahsili talebinin reddine karar verildiğini ve bu kararın davacı yanca istinaf edilmeyerek kesinleştiği halde, aynı konu aynı taleple ikame edildiğini, huzurdaki istinaf incelemesine konu 2020/24 Esas sayılı dosyanın kesin hüküm nedeniyle reddinin gerekeceğinin her türlü izahtan vareste olduğunu, yerel mahkemece, olaya uymadığı veya uyduğuna dair bir ayrıntıya yer verilmediği halde Sakarya BAM kararının, huzurdaki dava ve verilen karara emsal kabul edilmesinin yerinde ve hukuka uygun olmadığını, emsal gösterilmeye çalışılan BAM kararında, Euro alacağı olan bir tarafın USD üzerinden takibe geçip geçmediği, geçti ise tarafların kayıtları ile sabit olan durumda hataya mı düştüğünü, bunun yargılama içinde düzeltme imkanı olup olmadığı veya devamında açtığı davada doğru döviz cinsinden alacağını talep edip etmediği veya ikame ettiği ikinci davada bu sefer alacağını Türk Lirası olarak talep edip etmediğinin belli olmadığını, hukukumuzda, yabancı para alacağının tahsilinin, şartları oluştuğunda örn. borçlu temerrüdü halinde alacaklı tarafından seçileceği; bunun da ya “aynen” veya “Türk Lirası” karşılığı olarak talep ve tahsil edileceğinin açıkça belirtildiğini, bundan ziyade alacaklıya, rakamsal miktar aynı olmak kaydıyla farklı bir para birimi üzerinden (14.160 EURO nun 14.160 USD olarak) alacağı talep ve tahsil gibi bir hak verilmediğini, yerel mahkemece içine düşülen hatanın, davacının huzurdaki davadaki yasada ve uygulamada karşılığı ve eşi benzeri olmayan bir ıslah yoluyla böylesi bir yola başvurulmasının kabul görmüş olması ve daha önemlisinin bundan önce tarafların ticari defter ve kayıtlarının yegane ve ayrıntısıyla incelendiği taraflar arasındaki ilk ihtilaf olan aynı yerel mahkemenin 2016/1235 Esas sayılı dosyasında tanzim edilmiş olan bilirkişi raporunun dikkate alınmaksızın sonuca gidilmiş olduğunu, toparlamak gerekirse, katiyen davacı şirketin herhangi bir ad altında müvekkili şirketten alacaklı olduğunu kabul anlamına gelmemekle birlikte işbu dava öncesinde ikame edilmiş biri Türk Lirası adı altındaki bir diğerinin de belirli bir fatura karşılığı Euro alacağı olan iki ayrı alacağın tahsili talepli davanın ikame edildiğini, ilki kısmi kabul ikincisi ise red olarak neticelenerek kesinleştiğini, buna göre kabul edilen davanın bedelinin tahsil edilerek infaz edildiği durumda davacı tarafça içine düşülen hatanın, her iki taraf kayıtlarında Usd üzerinden yapılmış bir işlem, fatura tanzimi ve bunun karşılığı alacak olmamasına rağmen davacının Euro olan fatura bedelinin ödenmediği iddiası ve bunun tahsili amacı ile icra takibine geçip itiraz üzerine “Euro alacağının tahsili talepli” itirazın iptali davası açtığı yerde yerel mahkeme her ne karar vermiş olursa olsun davada istinaf yoluna başvurmayarak aleyhine olan kararı zımni olarak kabul ederek kesinleştirmiş olduğunu, hal böyle iken davacının artık Euro olarak herhangi bir alacak talep etme hakkına kesin hüküm müessesesi engel teşkil edeceği gibi tarafların ticari kayıtlarında karşılığı/dayanağı olmayan ve bundan ziyade hukukumuzun da imkan vermediği Euro döviz cinsi alacak iddia ve tahsil talebini ıslah işlemi ile bu sefer de aynı rakamsal miktarda Usd cinsine çevirerek talep ve tahsilini talep etmesinin kabul ve hukuki himaye göremeyeceğini, arz ve izah ettikleri nedenlerle; istinaf başvurularının kabulü ile Gebze Ticaret Mahkemesi’ nin 09/04/2021 tarih, 2020/ 24 Esas, 2021/ 30 Karar nolu ilamının öncelikle istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar icrasının ertelenmesine ve istinaf sebepleri yönünden duruşmalı olarak yapılacak inceleme neticesinde davanın reddine veya her halükarda usul ve yasaya aykırı mezkur kararın ortadan kaldırılmasına, yargılama masrafları ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın alacağını tahsil etmek amacıyla Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/24 Esas sayılı dosyası ile açılan alacak davası neticesinde davanın kabulüne karar verildiğini, hukuka ve gerçeğe uygun mahkeme kararına karşı davalı tarafça, yasal dayanaktan yoksun olarak istinaf başvurusu yapıldığını, yapılacak istinaf incelemesi ile öncelikle, şartları oluşmadığından ve müvekkilinin alacağını tahsil etmesini geciktirmek amacıyla ileri sürülen tehiri icra talebinin reddine devamında istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, davalının kesin hüküm itirazı olarak ileri sürmüş olduğu beyanlarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kesin hüküm olarak ileri sürmüş oldukları mahkeme kararında görüleceği üzere, müvekkili firmanın alacağının 14.160 USD olduğunun tespit edildiğini, bu doğrultuda kararın kesinleştiğini, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/194 Esas sayılı kararı ile kesin olan durumun, müvekkili firmanın USD cinsinden alacağının olduğunu, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/194 Esas sayılı dosyasından verilen kararın davalı tarafça, hukuka aykırı bir şekilde değerlendirilerek kesin hüküm itirazı başlığı altında ileri sürüldüğünü, mahkemelerce verilen gerekçeli kararların tamamıyla bir bütün olarak değerlendirildiğini, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/194 Esas sayılı dosyasından verilen kararın hüküm kısmında davanın reddine karar verilmiş olsa da karar gerekçesiyle bir bütün olduğundan gerekçe kısmı ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, bu durumda görüleceği üzere, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/194 Esas sayılı dosyasından verilen karar ile sabit ve kesin olan şeyin müvekkili firmanın davalı firmadan alacağının olduğunu, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/194 Esas sayılı dosyasından verilen kararda ve yine aynı mahkemenin 2016/1235 Esas sayılı dosyasından verilen kararda müvekkili firmanın alacağının 14.160 USD olduğu tespit edildiğinden bu kararlara dayalı olarak Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/24 Esas sayılı dosyasından alacak davasının açıldığını, İlk derece mahkemesince 2020/24 Esas sayılı dosyasından yapılan yargılama kapsamında bilirkişi raporu alınması için dosyanın, aynı mahkemenin 2015/194 Esas sayılı dosyasında bilirkişilik yapmış olan bilirkişiye tevdii edildiğini, aynı bilirkişi tarafından 2012-2013 ve devamı yıllara ait ticari defterler, mutabakat mektupları ve diğer ticari kayıtlar incelenerek müvekkili firmanın alacağının 14.160 Euro olduğunun tespit edildiğini, kesinleşmiş mahkeme kararına göre müvekkili firmanın alacağının 14.160 USD olarak tespit edildiğinden bu tutar üzerinden dava açılmış olsa da bilirkişi raporunda alacağın 14.160 Euro olarak tespit edilmesiyle dava değerinin bu tutar üzerinden ıslah edildiğini, davalının beyanlarının aksine, mevcut durumda herhangi bir kötü niyet veya hakkın kötüye kullanılması durumunun söz konusu olduğunu, daha önce Euro olarak talep edilen alacağın USD olarak tespit edilmiş ve bu doğrultuda kesinleşmiş olması üzerine alacağın USD cinsinden talep edilmesinin zaruri olduğunu, devamında alacağın daha fazla olduğunun tespit edilmesi üzerine davanın, bu tutar üzerinden ıslah edildiğini, tüm işlemlerin yasal mevzuata uygun olarak yapıldığını ve müvekkili firmanın tahsil edemediği alacağın tahsili amacıyla hareket edildiğini, izah edildiği üzere Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/24 Esas sayılı dosyasından verilen kararın gerekçe ve hüküm itibariyle açıklayıcı ve hukuka uygun olduğunu, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, açıklanan ve yargılama kapsamında resen tespit edilecek olan nedenlerle, öncelikle davalının tehiri icra talebinin reddine, devamında gerekçe ve hüküm itibariyle hukuka uygun olarak tesis edilen Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/24 Esas, 2021/330 Karar sayılı karara karşı davalı tarafça yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; eser sözleşmesinden kaynaklı alacak talebine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne, 15.717,00.-USD’nin 13/05/2014 tarihinden itibaren devlet bankalarının USD cinsinden açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanarak işleyecek faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki kur karşılığının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine dair verilen karar davalı vekilince istinaf edilmiştir.
Taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklı davaya konu faturanın 01/10/2012 tarihli 14.160,00 Euro bedelli olduğu, jant kapağı kalıbı (modif) işine ilişkin olduğu, davalı tarafın davacının düzenlediği faturayı ticari defterlerine işlediği, 16/01/2013 tarihli hesap mutabakat mektubunu düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Dava şartları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 114.maddesinde açıkça düzenlenmiş ve maddenin 1/-i fıkrasında kesin hüküm dava şartı olarak belirtilmiştir.6100 sayılı HMK’nun 303/1.maddesi de “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” şeklindedir.
Kesin hüküm olumsuz dava şartıdır ve hem bireyler için hem de Devlet için hukuki durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukuki güvenirlik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Kesin hüküm adli gerçeği ifade eder. 1982 Anayasa’sının 138.maddesi uyarınca yasama, yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarını değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Kesin hüküm, uyuşmazlığın gelecek için sona ermesini ve böylece hukuki barışın sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu nedenledir ki kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay’da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 05.06.1991 gün ve 1991/5-215-342 E., K. sayılı ilamı; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, yıl: 2001, C. V, s. 4980 vd.).
Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/10/2018 tarih, 2015/194 Esas, 2018/806 Karar sayılı dosyasında; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 14.160,00.-Euro alacak üzerinden Gebze 1. İcra Müdürlüğü’nün 2014/2330 Esas sayılı icra dosyası ile takibe yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin dava olup, mahkemece taraflar arasında euro üzerinden bir satış sözleşmesinin mevcut olmadığı, itirazın iptali davasının icra takibine sıkı sıkıya bağlı bir dava olduğu, itirazın iptaline karar verilmesi halinde takibin euro üzerinden yürüyeceği, davacının davalıdan euro alacağı mevcut olmadığından takibinde haksız olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Eldeki davada ise, davacı ile davalı arasında döviz borç hesabı olarak yürütülen cari hesap bakiyesi nedeniyle davacının davalı şirketten olan 14.160,00 USD alacağının tahsil talebine ilişkin olduğu, yargılama aşamasında davacı vekilince talebin 14.160 EURO alacağın dava tarihindeki usd karşılığı olan 15.717 USD olarak ıslah edildiği, Mahkemenin 2015/194 Esas sayılı dosyasının itirazın iptali davası olması ve takiple sıkı sıkıya bağlılık ilkesi gereği hatalı para birimi gösterilerek takip yapıldığı için reddedildiğinden eldeki dava için maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemektedir. Davalı vekilinin, davacı vekilinin talebini ıslah dilekçesi ile 15.717 USD olarak ıslah etmesine ilişkin isnafının, dava başından beri dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithali ve dava konusu edilmesi söz konusu olmadığından usul hükümlerine aykırılık teşkil etmediği anlaşılmakla yerinde görülmemiştir.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/04/2021 tarih, 2020/24 Esas, 2021/330 Karar sayılı kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 6,324,42 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 1.641,30 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 4.683,12 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, (harç tahsil müzekkeresinin temyize tabi dosyalarda Dairemizce, temyize tabi olmayan (kesin karar) dosyalarda ilk derece mahkemesince ilgili vergi dairesine yazı yazılmak sureti ile yerine getirilmesine,)
3-İstinaf başvurusu nedeniyle yapılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği ve diğer işlemlerin Dairemizce yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere oybirliği ile 05/11/2021 tarihinde karar verildi.
*

Başkan …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı

¸Bu evrak 5070 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca E-İMZA ile imzalanmıştır.¸