Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/610 E. 2021/895 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/610
KARAR NO : 2021/895
KARAR TARİHİ : 14/10/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 12/11/2018
KARAR TARİHİ : 14/12/2020
NUMARASI : 2018/922 Esas – 2020/787 Karar

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Faturadan Kaynaklanan Alacak İçin Yapılan İcra Takibine İtirazın İptali Ve İcra İnkar Tazminatı

KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/10/2021

Kocaeli 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/922 Esas, 2020/787 Karar sayılı dosyasından verilen 14/12/2020 tarihli karara karşı davacı vekili ile davalı vekilince istinaf talebinde bulunulması üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmakla, dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirkettten faturalardan kaynaklı cari hesaptan kaynaklanan alacağının tahsili istemli olarak Gebze 4. İcra Müdürlüğü 2018/8453 E.Sayılı dosyası ile ilamsız icra yolu ile takip başlatıldığını, borçlunun süresi içinde haksız ve kötü niyetli olarak borçlu olmadığını iddia ederek borca itiraz ettiğini, icra takibini durdurduğunu , borçlunun itirazının haksız ve dayanaksız olduğunu, müvekkil şirket kayıtları ve toplanacak delillerin , borçlunun itirazının haksız olduğunu gösterdiğini, bu haksız itirazın iptali için mahkemeye başvurmak zaruretinin hasıl olduğunu, tüm bu nedenler muvacehesinde fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla , Gebze 4.İcra Müdürlüğü 2018/8453 E.sayılı doyasına yapılan haksız ve mesnetsiz itirazın iptaline, takibin devamına, borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı yönünden inceleme yapılarak reddini, davacı şirketin (şu anki) tek yetkilisinin … ve müvekkil … adı altında 2008 yılından başlayarak dava dışı CVS Makina İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye ait fabrikada ortak iş yaptığını, müvekkilin işlerinin, adına vekaleten eşi tarafından yürütülmekte olduğunu eşi… ve … tarafından 2013 yılında davacı şirketin kurulduğunu ve ortak iş yapmaya devam edildiğini, 2015 yılında iflas erteleme sürecine giren (Aralık 2017’de iflasına karar verilen) CVS şirketinin işlerinin kötüye gitmesiyle tarafların ortak iş yapmayı …’ın isteğiyle bıraktığını, uzun yıllar müvekkili ile çalışan …’ ın iş yeri adına zaman zaman hareket ettiği ve işleyişi bildiği için müvekkilinin muhasebesine müvekkil adına işbu faturaları ibraz ettiğinin müvekkil tarafından sonradan fark edildiğini, işbu faturalara karşılık yapılan herhangi bir iş yahut mal bulunmamakla birlikte karşılığı olmayan faturaların tamamen soyut faturalar olduğunu, davacının takibe ve davaya konu ettiği faturaların müvekkili tarafından tebliğ alınmadığı gibi içerik itibariyle gerçeği de yansıtmadığını, davacının alacağına dayanak kabul ettiği faturalarda yapılan işin belirtilmediğini, “Muhtelif İşçilik” yahut “Malzemeli İşçilik” alacağı şeklinde soyut beyanlarla müvekkilini zarara uğratmaya çalıştığını, 2014 ve 2015 yıllarında CVS Makina ekonomik olarak işleri kötüye gitmesiyle iflas erteleme sürecine girdiğini, …’ın kararıyla tarafların ortaklığının sona erdiğini, … … ‘ in 10.000,00 TL karşılığında payını devrettiğini ancak kendisine böyle bir para ödenmediğini, yine ortaklığın sona ermesiyle mülkiyeti müvekkilime ve…’e ait olan iş makinalarının bir kısmı … tarafından götürüldüğünü ancak bununla ilgili de hiçbir ödeme yapılmadığını, METEK şirketinin müvekkiline karşı alacaklı değil borçlu konumda olduğunu, tüm bu nedenlerle müvekkili borçlu olmadığının tespiti ile haksız davanın reddini, kötü niyetli davacı aleyhine takibe konu iddia edilen alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabul, kısmen reddine, davalı borçlunun Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8453 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 45.000,00.-TL asıl alacak üzerinden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, davalı borçlu itirazında haksız olduğundan takip konusu asıl alacağın %20’si oranında olan 9.000,00.-TL icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/922 Esas, 2020/787 Karar sayılı dosyasında verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka aykırı olup kaldırılması gerektiğini, müvekkili Metek Makine İnşaat Çevre Turizm Enerji San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davalı/borçlu … arasında mevcut ticari ilişki nedeniyle düzenlenen faturalardan kaynaklı alacağa istinaden Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8453 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, borçlunun işbu takibe müvekkiline herhangi bir borcu olmadığından bahisle itiraz ettiğini, borçlunun itirazının iptali amacıyla ikame edilen Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/922 Esas sayılı dosyasında müvekkili şirketçe fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydı ile 45.000,00 TL üzerinden itirazın iptali davası açıldığını, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/922 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporları neticesinde müvekkilinin davalıdan 159.458,77 TL alacaklı olduğunun tespit edilmiş olduğunu, bu hususun yerel mahkemenin de kabulünde olduğunu, ancak yerel mahkemece hukuki dayanaktan yoksun olarak davanın 45.000,00 TL üzerinden kısmen kabul, kısmen reddine karar verdiğini, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/922 Esas sayılı dosyasında 14.12.2020 tarihli duruşmada taraflarınca davanın alacak davasına dönüştürülebilmesi amacıyla ıslah için süre talep edildiğini ancak gerekçeli kararda da belirtildiği üzere yerel mahkemenin bu taleplerini mümkün olmayacağı gerekçesiyle reddettiğini, yerel mahkemenin bu taleplerini reddetmesinin hukuki dayanağının bulunmadığını, emsal nitelikli birçok Yargıtay kararında itirazın iptali davasının ıslah ile alacak davasına dönüştürülmesinin mümkün olduğu yönünde karar verildiğini, bu durumun usul ekonomisi ilkesinin de bir tezahürü olduğunu, örnek olarak emsal nitelikli Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 20.01.2020 tarih ve 2016/8924 Esas, 2020/233 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere “Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Davada itirazın iptalinin ıslahla alacak davasına çevrilmesi ve miktarın arttırılması mümkündür. Bu bir tür ıslahtır. Harcı da yatırıldığına göre ıslahla talep edilen miktar üzerinden ıslah talebinin alacak davası olarak göz önünde bulundurulup davanın sonuçlandırılması gerekir.”
Müvekkili şirketçe Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8453 Esas sayılı dosyası 90.464,00 TL üzerinden başlatıldığını ancak istinaf başvurusuna konu itirazın iptali davasının fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydı ile 45.000,00 TL üzerinden ikame edildğini, yerel mahkemece takibin 90.464,00 TL, davanın ise 45.000,00 TL üzerinden başlatılması gerekçe gösterilerek davanın kısmen reddine karar verildiğini ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedildiğini, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 04.12.2018 tarih ve 2016/1644 Esas, 2018/11686 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere itirazın iptali davalarının kısmi dava şeklinde ikame edilmesinde bir hukuka aykırılık bulunmadığını, yerel mahkemece itirazın iptali davasının ıslah ile alacak davasına dönüştürülebileceğinin bilinmemesinin bir derece anlaşılabiliyorsa da ıslah taleplerinin reddi ile her hâlükârda tam kabul ile sonuçlanması gereken kısmi itirazın iptali davasında davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin izahı dahi bulunmadığını, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararına ilişkin istinaf yoluna başvurma gereğinin hâsıl olduğunu, arz ve izah ettikleri ve re’sen tespit edilecek sebeplerle Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/922 Esas sayılı dosyasında verilen kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesini, neticeten yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararıyla başlatılan haksız takibe yapmış oldukları itirazın kısmen kabulü ve kısmen reddine karar verildiğini, ancak yerel mahkemenin delillerinin neredeyse hiçbirini dikkate almayarak eksik inceleme sonucu hatalı karar vermiş olduğunu, kararın ortadan kaldırılarak yeniden inceleme neticesinde davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, cevap dilekçelerinde ve aşamalarda müvekkilinin eşi, tanık…’in noter onaylı vekaletname ile eşi adına ticari işlerini, ödemeleri yaptığını belirttiklerini (ek 1-2) vekaletname örneğini ve davacı şirkete… tarafından yatırılan 170.000,00 TL’lik ödeme kayıtlarını mahkemeye sunmalarına rağmen yerel mahkemece bu delillerinin değerlendirilmeyip müvekkili şirketin borçlu olduğuna kanaat getirildiğini (ek-3 banka ekstresi) yerel mahkemenin, kararın gerekçesinde “Her ne kadar davalı … … tarafından yapılan ödemelerin de dikkate alınması noktasında itirazda bulunmuş ise de bu kişinin davalı şirket adına fiilen iş yaptığı ve temsil ettiği noktasında davalı tarafın soyut beyanları dışında itibar edilir somut ve kesin bir delili mevcut bulunmadığından, bu kişi tarafından yapıldığı iddia edilen ödemeler dikkate alınmamıştır.” şeklinde kanaatini bildirdiğini, müvekkilinin, yerel mahkemenin şirket olarak değerlendirmesinin aksine gerçek kişinin tacir olup yerine kendi adı ve hesabına tüm ticari işlerini noter onaylı vekaletname ile… yaptığını, delillerinde münhasıran bildirmiş oldukları vergi dairesi, tarafların taşeron iş yaptıkları CVS Makine şirketi ve banka kayıtlarından da müvekkilinin yerine eşi…’in vekaletname ile işlem yaptığının bir kez daha ortaya çıkacağını, ancak yerel mahkemece hiçbir delillerinin toplanmadığını, buna ek olarak mahkemece dinlenmeyen tanıklarının beyanlarından da aynı şekilde işbu vekalet ilişkisi tespit edilebilecekken yerel mahkemede eksik inceleme sonucu oluşan “somut bir delil olmadığı” kanaatinin son derece hatalı olup müvekkilinin mağduriyetine yol açtığını, davacı şirket ve müvekkilinin dava dışı CVS Makina İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Dilovası 3. Organize sanayi bölgesindeki fabrikasında aynı tezgahta ortak taşeronlar olarak çalıştıklarını, tarafların ortaklıklarının 2008 yılından 2015 yılının sonlarına kadar devam ettiğini, Metek şirketi yetkilisi … ile müvekkilinin aynı fabrika ve tezgahta 2008 yılında aralarında anlaşarak ortaklık yapmaya, ortak iş yapmaya başladığını, bu aşamaya kadar sözlü olarak karşılıklı güven ilişkisi ile ortaklığın sürdürüldüğünü, 2013 yılında ise Metek şirketini müvekkilinin işlerine vekaleten bakan… ile kurduklarını, taraflar arasında aynı güven ilişkisinin davacı şirketin kurulmasından sonra da devam ettiğini, ticaret sicil kayıtlarından, banka kayıtlarından, tanık beyanlarından ve diğer kayıtların dosyaya alınmasıyla tarafların ortaklık durumu ve organik bağının anlaşılabileceğini, ancak yerel mahkemece bu hususların göz ardı edildiğini, delillerinin nazara alınmadığını, davacı şirketin takibe ve işbu davaya konu ettiği gibi bir alacağının olmadığını, bunun tam aksine müvekkili ve eşi…’in davacı şirketten ve tek sermayedarı …’dan alacağının olduğunu, davacının takibe ve davaya konu ettiği faturaların müvekkili tarafından tebliğ alınmadığı gibi içerik itibariyle gerçeği de yansıtmadığını, davacı şirketin “Muhtelif İşçilik”, “Malzemeli İşçilik” gibi bir alacağı olmadığı gibi aynı tezgahta çalışan işçilerin birkaç istisna dışında hemen hepsinin … – …’in (alt işveren koduyla) müvekkilinin sigortalı işçileri olduğunu, şu an tasfiye halinde olan davacı şirketin tek sermayedarı … da aynı zamanda ortaklık boyunca müvekkilinin sigortalı işçisi olarak çalıştığını, uzun yıllardır devam etmiş ortaklık nedeniyle taraflar arasındaki ticaret ilişkisindeki bu iç içe olma durumunun, işlerin birlikte yapılması ve güven ilişkisinin sonucu olarak …’ın fatura kesip müvekkilinin muhasebecisine göndermesini de işbu çalışma şeklinde olağanlaştığını, …’ın, CVS Makina şirketinin fabrikasındaki tezgahta olan işlerle uğraşmaktayken…’in genellikle fabrika dışı alınan işlerle ilgilendiğini, Metek şirketi, … (… – … ortaklığı) üzerinden devam eden adi ortaklığın yanında … ve müvekkilinin vekaleten işlerini yapan eşinin… tarafından kurulmuş bir şirket olduğunu, ticari kayıtlardan da görüleceği üzere tasfiye aşamasında olduğunu, tek sermayedarı ve yetkilisi olan … ile müvekkili arasında 2008 yılından beri süregelen adi ortaklık durumunun mevcut olduğunu, işbu ortaklığın müvekkilinin vekaleten işlerini yapan eşi…’in Metek şirketindeki hissesini ve görevini devretmesiyle son bulduğunu, … …’in yine ticari kayıtlardan anlaşılacağı üzere davacı şirketteki hissesini devretme tarihine kadar bu şirketin yetkilisi ve genel müdürü olduğunu, davacı şirketin şu anki tek sermayedarı … ile müvekkili arasındaki adi ortaklık süresince …’ın, taraflar arasındaki güven ilişkisine binaen fatura kesip muhasebecisine teslim ettiğini, şirketin davaya konu faturaların kesildiği zamanki yetkilisinin… olmasına karşın … tarafından da faturanın kesilip ilgili yerlere teslim edilmiş olduğunu, davaya konu faturalar da müvekkili ile davalı şirketin şu anki yetkilisi arasındaki adi ortaklıktan doğan güven ilişkisini kötüye kullanan … tarafından tanzim edilerek muhasebeciye verildiğini, müvekkili … ya da vekaleten işlerini yapan eşinin hiçbir şekilde bu faturaları tebliğ almadığını, bu faturalardan dava yoluyla haberdar olduklarını, taraflar arasında uzun yıllardır sorunsuz olarak sürmüş olan ortaklık yapısında davacı şirketin tek sermayedarının faturalar ve diğer hususlarda tek başına hareket etmesinin olağan hale geldiğini, …’ın adi ortaklığın başlangıcından beri faturayı kesip muhasebeciye vermekte olduğunu, takibe konu faturalar her iki ticari defterde işlenmiş olsa dahi TTK hükümlerinde belirtilen karine olma özelliğini koruyamayacağını, Yargıtay’ın yerleşik kararlarında belirtildiği gibi faturanın tek başına delil olmasının mümkün olmayıp davacının bu nispetle alacağını gösterir sözleşmeyi, yapılan işi, işin yahut malın tam olarak teslim edildiğini ispat etmesi gerektiğini, tarafların ortak oldukları süre içerisinde vergi dairesine bildirilen faturalardan kaynaklı olarak müvekkilinin çok yüksek cezalar aldığını ve vergi dairesiyle anlaşma yaparak işbu cezaları ödediğini, buna sebep olan davacı şirketin ve …’ın bu cezaların hiçbirinde ödeme yapmazken sebep olduğu bu olaydan bir de alacaklı çıkma cihetine gittğini, haksız takibe ve davaya konu edilen faturaların hem ticaret hukukuna hem de vergi hukukuna aykırı olduğunu, buna rağmen bu yöndeki itirazlarınn ve delillerinin hiçbir şekilde yerel mahkemece dikkate alınmadığını, savunma haklarının kısıtlandığını, yerel mahkemece delillerinin hiçbirinin toplanmadan hem davacı şirketin gerçekte yapılan bir iş olmamasına rağmen takibe konu ettiği faturaların içeriği, muhasebeye nasıl verildiği, defterlere nasıl işlediği hususlarında inceleme yapılmadığını, hem de müvekkilinin on yılı aşkın bir süredir işlerini yapan ve birçok kurum ve şirkette yazılı belgeyle ispat edilebilecek vekalet ilişkisi olan eşinin yaptığı ödemelerin somut delil olmadığı iddiasıyla nazara alınmadığını, yerel mahkemenin delillerini nazara almadan karara çıkardığı dosya neticesinde müvekkilinin telafisi mümkün olmayacak derecede zarara uğrayacağını, itirazlarına konu karar neticesinde müvekkilinin cebri icra yoluyla zarara uğraması halinde tasfiye halindeki davacı şirketten işbu zararların giderilmesi de takdir edileceği üzere mümkün olmayacağını, bu nedenle istinaf incelemesi süresince icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, arz edilen nedenler ve mahkemenin resen nazara alacağı nedenlerle; hiçbir delil ve itirazlarının dikkate alınmadan sonuçlandırılan yargılama sonucu hükmedilen kararın yeniden inceleme yapılmak suretiyle ortadan kaldırılmasını, haksız davanın reddini, kötü niyetli davacı aleyhine takibe konu iddia edilen alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etme zorunluluğunun doğduğunu, arz edilen nedenlerle ve yüksek mahkemenin resen nazara alacakları karşısında; öncelikle tehir-i icra taleplerinin kabulü ile karar kesinleşinceye kadar icrasının geri bırakılmasına, mahalli ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı hususlarının belirttikleri sebep ve gerekçelerle ortadan kaldırılmasına, yeniden inceleme yapılmak suretiyle davalarının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; faturadan kaynaklanan alacak için yapılan icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
Mahkemece, Davanın kısmen kabul, kısmen reddine, davalı borçlunun Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8453 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 45.000,00.-TL asıl alacak üzerinden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, davalı borçlu itirazında haksız olduğundan takip konusu asıl alacağın %20’si oranında olan 9.000,00.-TL icra inkar tazminatına mahkum edilmesine dair karar davacı ve davalı vekillerince ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş ise de; yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermek için yeterli değildir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Davacı vekilinin istinaf taleplerinin incelemesinde;
Davacı, 14.12.2020 tarihli duruşmada tarafımızca davanın tamamen ıslahı amacıyla ıslah için süre talep ettiği, mahkemece ara karara ıslah talebini davanın niteliği dikkate alınarak reddine karar verdiği anlaşılmaktadır. HMK’nin 297/2. maddesi gereğince; mahkemece verilen hüküm ile taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu maddeye göre; hüküm fıkrasının çok açık olması, infazı sırasında tereddüt yaratmayacak şekilde taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların tek tek belirtilmesi gerekir. Aksi halde, hükmün icrası sırasında şüphe ve tereddütlerin doğmasına ve ilamın infaz edilememesine neden olur. Mahkemece, kararın hüküm kısmında “davanın kısmen kabul, kısmen reddine, itirazın 45.000,00.-TL asıl alacak üzerinden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemlerin reddine” karar verdiği, kararın gerekçesinde ise, dava değerini 45.000,00.-TL olarak belirlenmiş ve harçlandırılmış olduğundan davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verildiğini belirtilmesi sebebiyle hüküm fıkrası arasında çelişki oluştuğu anlaşılmıştır.
Bundan başka, HUMK’nun 83.maddesinde (HMK 176 madde), ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usuli işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir. Davanın tamamen ıslah edilmesi durumunda, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasını gerektirir. (HUMK madde 87-HMK madde 180) Öğretide ve yargısal kararlarda, davanın tamamen ıslahında yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan bunun doğal sonucu olarak, zamanaşımı hak düşürücü süre ilk davanın açıldığı tarihteki duruma göre dikkate alınacaktır. Onun için davanın tamamen ıslahında ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır. (Bkz.Prof.Dr.Baki Kuru “Hukuk Muhakemeleri Usulü” 6. Başkı Cilt:IV, sh:3998 vd, Prof.Dr.Sabri Şakir Ansay “Yargılama Usulleri” isimli eser 1960 baskı sh:194 vd., Prof.Dr.İlhan Postacıoğlu “Medeni Usul Hukuku Dersleri” 1975 baskı S:460 vd, Prof.Dr.Saim Üstündağ “Medeni Yargılama Hukuku Esasları” 1973 baskı S:335 vd, YHGK 18.12.1957 gün E:2/66 K:64, 30.1.2002 gün E:2002/2-63 K:2002/23).
Davacı vekilince, 14.12.2020 tarihli, 8 nolu celsede davanın tamamen ıslahı için süre verilmesinin talep edildiği, mahkemece, ara kararla ıslah talebinin davanın niteliği dikkate alınarak reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusnda itirazın iptali davasını tam ıslah ederek alacak davasına dönüştürmesi mümkün olup, usul hükümlerine göre itirazı iptali davasını alacak davasına dönüştürmekte bir sakınca da bulunmamaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 25.12.2014 tarih, 2014/20757 E., 2014/19424 K.) Bu durumda mahkemece davacı vekiline dava dilekçesinin tam ıslah etmek için süre ve imkan vererek ve hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken davacının davasını alacak davasına dönüştürmede hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle ıslah talebinin reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin istinaf taleplerinin incelemesinde;
Dosya kapsamından; davaya konu Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8453 esas sayılı takip dosyası dayanağı olan faturalara içeriklerinin “malzemeli işçilik”,” muhtelif işçilik” işlerine ait olduğu, dosyadaki beyan ve bilirkişi raporlarında, davacının, davalının makine yapım işini yerine getirdiği, bu hizmete ilişkin düzenlenen faturalar üzerinden davacı tarafça icra takibine girişilmiş, mahkemece yapılan yargılamada 26.06.2019 tarihli bilirkişi raporu ve 22.09.2020 tarihli ek bilirkişi raporu aldırılmış, davalı tarafça anılan rapora itiraz dilekçesi verilerek davalının işlerini vekaleten eşinin yürüttüğünü, eşinin kendi hesabından 07/10/2015 tarihinde 70.000,00 TL, 08/10/2015 tarihinde 100.000,00 TL olmak üzere toplam 170.000,00 TL davacıya gönderdiğini beyan ederek bu ödemelerin kayıtlarının temin edilmesi ve bu konuda ek bilirkişi raporu aldırılmasını talep edilmiş ise de mahkemece davalının bu itirazlarına ilişkin kararın gerekçesinde davalı … …’in davalı şirket adına fiilen iş yaptığı ve temsil ettiği noktasında davalı tarafın soyut beyanları dışında itibar edilir somut ve kesin bir delili mevcut bulunmadığından, bu kişi tarafından yapıldığı iddia edilen ödemelerin dikkate alınmadığını belirttiği, bu hususun inceleme ve değerlendirme konusu yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davalı vekili tarafından bilirkişi ek raporuna itiraz dilekçesinin ekinde davalının dava dışı…’e genel vekaletname sureti sunduğu görülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu – 2014/22-735 2016/166- E-K sayılı 24.02.2016 tarihli ilamında “Diğer bir anlatımla, yargılama aşaması henüz tamamlanmamış ise böyle durumda, borcu itfa eden belge değerlendirmeye alınmalıdır. Belirtilen nedenlerle, temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz edilemeyeceğinin kabulü de zorunludur.” şeklindeki kararda ödemenin itiraz olması nedeniyle yargılamanın her safahatinde nazara alınması gerektiğine karar vermiştir.
Bu durumda mahkemece, davalının ödeme savunması üzerinde durularak…’in 07/10/2015 tarihinde 70.000,00 TL, 08710/2015 tarihinde 100.000,00 TL olmak üzere toplam 170.000,00 TL davacıya gönderdiği iddiasına ilişkin banka kayıtları ve vekaletname dosyaya kazandırılmalı ve dosyaya rapor sunan bilirkişiye incelettirilerek sözkonusu ödemelerin dava ve takibe konu fatura bedellerine karşılık davalı tarafından davacıya yapılan ödeme kayıtları olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği yönünde ek rapor aldırılıp bu hususun karar gerekesinde de tartışılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekeceğinden yukarıda yazılı sebeplerden dolayı eksikliklerin tamamlanması amacıyla diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin dosyanın 6100 Sayılı H.M.K’nun 353/1-a-4-6 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜNE,
2-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/12/2020 tarih, 2018/922 Esas, 2020/787 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafça yatırılan istinaf peşin harcının (59,30 TL) istek halinde iadesine,
5-Davalı tarafından yatırılan 768.50 TL nispi istinaf karar harcının istek halinde davalıya iadesine,
6-İstinaf talep eden taraflarca ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK.nun 353/1-a.4-6 maddesi gereğince KESİN olarak 14/10/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

*

Başkan

¸e-imzalı

Üye

¸e-imzalı

Üye

¸e-imzalı

Katip

¸e-imzalı

¸Bu evrak 5070 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca E-İMZA ile imzalanmıştır.¸