Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/1346 E. 2022/239 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1346
KARAR NO : 2022/239
KARAR TARİHİ : 24/02/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : ….
ÜYE :…
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 25/06/2015
KARAR TARİHİ : 24/02/2021
NUMARASI : 2020/333 Esas – 2021/139 Karar

DAVACI : FORD OTOMOTİV SANAYİ A.Ş

VEKİLLERİ : Av. ….
Av….
Av. …
Av. …
DAVALI : İZMİT SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ -.
.
VEKİLİ : Av. ….
.

DAVA : İstirdat

KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 24/02/2022

Kocaeli 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/333 E – 2021/139 K sayılı dosyasından verilen 24/02/2021 tarihli karara karşı davalı tarafça istinaf talebinde bulunulması üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmakla, dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin, Kocaeli Belediyesinin 23.07.2004 tarih ve 5216 sayılı Kanun ile Büyükşehir Belediyesi statüsüne geçmesinin ardından, ilgili mevzuata uygun davranmak amacıyla ISU ile 01.07.2005 tarihli “Atık Su Abone Sözleşmesi” imzaladığını, bu sözleşme çerçevesinde, iptali talep edilen faturaların düzenlendiğini, akdedilen sözleşme ile ISU Tarifeler Yönetmeliği ve atık suların kanalizasyon şebekesine deşarj yönetmeliği hükümleri ile şebeke, yer altı suları kapsamındaki kuyu, kaptaj, havuz, tankerle yer altı ve yüzeysel suları temin ederek kullanan, kullandıkları suyu kirletip kanalizasyona, açık kanal görevi gören derelere ve alıcı ortamlara (göl, deniz, fosseptik vb.) deşarj eden işyeri ve sanayi işletmelerindeki giriş suyu miktarının tesbiti, atık su bedelinin tahsiline ilişkin olduğunu, davacı şirketin Kocaeli fabrikası tesislerine ait atık suların kanalizasyon sularına ait rögara bağlantısının yapılmasının 19.07.2007 tarihi itibariyle mümkün hale geldiğini ve bu durumun davacı şirkete davalı kurum tarafından 01.08.2007 tarihli yazısı ile bildirildiğini, yazının şirkete 09.08.2007 tarihinde tebliğ edildiğini, bu duruma göre iptali istenen faturaların 19.07.2007 tarihi itibariyle davacı şirketin kanal/kollektör hattı bulunmayan yerlerdeki abonelerden olduğunu ve su ihtiyacını yer altı sularından temin ettiğini, ISU Tarifeler Yönetmeliğinin 21.nci maddesinde, ISU’nun kanal/kolektör hattı bulunmayan yerlerdeki abonelerinden Su Kirliliği Yönetmeliğine uygun arıtma yapıp, atık su deşarj edenler veya hiç atık su deşarjı olmayan abonelerden ait oldukları tarife grubu su bedelinin %10’u oranında atık su bedeli alınacağının belirlendiğini, hükmün, 17.12.2005 tarihinde yayımlanan 22.11.2005 tar. ve 2005/14 sayılı ISU Genel Kurulu kararı ile değiştirildiğini, yapılan değişiklik sonrasında, ISU sınırları içinde olup, su kullanan ancak kanal bağlantısı olmayan abonelerden, kanalizasyon şebekesi bulunan veya bulunmayan yerlerde sanayi grubu abonelerinden ait oldukları abone grubunun su tarife bedelinin %25’i oranında atık su bedeli alınacağının belirtildiğini, alınan kararda belirtilen artışın tamamen keyfi olduğunu, hukuka aykırı olduğunu, 01.07.2005 tarihli abonelik sözleşmesine aykırı biçimde ISU’nun yetkilerini aşarak verilen hizmetin karşılığını aşan bir ücret talep edildiğini ve bu gerekçelerle Kocaeli İdare Mahkemesinde ISU Tarifeler Yönetmeliğinin 21.’nci maddesinin iptali talebi ile dava açıldığını, Kocaeli 2008/750 K. sayılı kararı ile, “işlemde hukuka aykırılık olduğunun” sonucuna varıldığını ve ISU Tarifeler Yönetmeliğini 21.1.a hükmünde “bulunmayan yerlerde” ifadesinin 30.05.2008 tarihli karar ile iptal edildiğini, İdare Mahkemesi kararının, Danıştay 8. Dairesinin 25.06.2013 tarihli kararı ile onanarak kesinleştiğini, davacı şirketin Kocaeli fabrikası tesislerine ait atıksuların kanalizasyon sularına ait rögara bağlantısının 19.07.2007 tarihi itibariyle yapılması mümkün hale geldiğinden, iptali istenen faturaların tarihi itibariyle “kanal/kollektör hattı bulunmayan”, “kanalizasyon şebekesi bulunmayan” yer niteliğinde olduğunu, bu nedenle ISU Genel Müdürlüğünün 01.08.2007 tarihli yazısının davacı şirkete tebliğ tarihi olan 09.08.2007 tarihine kadar ISU tarafından tahakkuk ettirilmiş faturaların hukuka aykırı hale geldiğini beyanla, davacı şirket için düzenlenen toplam 54 adet olup, toplamı 807.759,50-TL olan faturaların hükümsüz olduğunun tespiti ile iptaline ve söz konusu faturaların haksız tahsil edilen bedellerinin her bir faturanın ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı, görev ve husumet itirazında bulunduktan sonra fatura bedellerinin ihtirazi kayıt konulmadan ödendiğini, rızaen sözleşme ve mevzuat gereği ödenen bedellerin iadesinin hukuken mümkün olmadığını, davacı firmanın 01.07.2005 tarihinde Genel Müdürlük ile 20000640, 20000641, 0000642 ve 20000643 no.lu Atıksu Abonelik Sözleşmeleri imzaladığını, sözleşmede abonenin yükümlülüklerinin açıkça belirtildiğini, davacı firmaya 2005 yılından başlayarak 4 adet atık su abonesi için giriş suyu miktarı üzerinden tahakkuk yapılmaya başlanıldığını, davacı firmanın 04.08.2005 tarih ve 2579 sayılı yazısı ile, tesislerin atık su arıtma tesisine bağlanmasının talep edildiğini, Arıtma Tesisleri Daire Başkanlığının 26.09.2005 tarihli yazısı ile, Kocaeli Valiliğinin verdiği cevap ile arazinin fiziki yapısı gereği pompaj gerektirmesi ve atık su arıtma tesisinde zamanla kapasite yetersizliğine sebep olacağı düşüncesi ile atık suların tesise kabulünün mümkün görülmediği, işletme tarafından arıtılarak alıcı ortama deşarj edilen atık suların Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği deşarj standartlarına göre düzenli olarak denetleneceğinin bildirildiğini ve denetimlerin düzenli olarak sürdüğünü, Genel Müdürlük tarafından yapılan çalışmalar sonucunda 19.07.2007 tarihi itibariyle davacının tesisine ait atık suların kanalizasyon hatlarına ait rögara bağlantı yapılmasının mümkün hale geldiğini, 01.08.2007 tarihli yazı ile bu durumun bildirildiğini, İdarelerinin, kanun gereği atık suların nihai olarak bertarafıyla ilgili olarak görevli ve sorumlu kuruluş olduğunu, Tarifeler Yönetmeliğinin 21 nci maddesinde hizmet tanımlanırken “ ISU’nun hizmetlerinden faydalanan abone” denildiğini, firmanın en başta denetim hizmeti aldığını, bu hizmetin yasa gereği İdarenin yapması gereken atık su ile ilgili hizmet olduğunu ve dava ile ilgili olan geri ödeme bedelleri ile eş zamanlı olduğunu, İdarenin, su ve kanalizasyon işlerini devir aldıktan sonra teşvik amacıyla %10 oranında bir bedel tayin ettiğini, süreç içerisinde genel durum değerlendirilmesi yapılarak oranın %25 ve nihayetinde %50’ye çıkarıldığını, davacıdan alınan bedellerin mevzuata uygun olduğunu, çünkü o tarihte kanalizasyon hattına bağlanmamış olsa dahi 19.07.2007 tarihinde kanala bağlandığını ve bedelin alınmasının kanuni bir dayanağı olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; 484.623,95-TL’nin herbir faturanın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığını, burda iptal edilenin bir yönetmelik maddesi olmadığını, söz konusu davanın davacı tarafından tarife oranının 25’e çıkarılması sebebiyle açıldığını, oranın iptalinin istendiğini, fakat İdare Mahkemesi oranı iptal etmeyip, sadece bulunmayan yerlerde ibaresini çıkardığını, yani maddenin ve oranın aynı kaldığını, bu durumda oranın yönetmelik değişikliğinden önceki şeklinde uygulanmasının yerinde olmadığını, oran iptali istendiği halde oranın iptal edilmediğini, bunun üzerine idarenin mevcut durumda 21. Madde ile tüm abonelerden aynı oranda atıksu bedeli alındığını ve madde hükmünün kanalizasyon hizmeti olan ve olmayan ayrımını yapmadığını, oran iptal edilmediğinden hiç değiştirilmediğini, sonra 2007 tarihinde oranın artırıldığını, Tarifeler Yönetmeliğinin 16.maddesinin de tarife değişikliğini düzenlediğini, oran arttırımının da mevzuata uygun olduğunu, davalının şimdi iptale dayanarak ödediği bedellerin iadesini istediğini, abone sözleşmelerinin açık olduğunu, sonradan atıksu hattından da faydalandığını, Çevre Kanunu hükmünün de açık olduğunu, bu sebeple geriye dönük bedellerin iadesinin söz konusu olamayacağının açık olduğunu, oranın aynı olduğunu, aslında davanın oranın iptali için açıldığını, fakat oranın iptal edilmediğini, sonradan şirkete atıksu hattı çekildiğini, yasa hükmünün açık olduğunu, İsu Genel Müdürlüğünün mevzuata uygun işlem tesis ettiğini, şirket ile aralarında imzalanan sözleşme hükümleri ve bu sözleşmede yer alan tarifeler yönetmeliği gereği atıksu bedeli ödeyeceği beyanının açık olduğunu, avans faizini kabul etmedikleri gibi, davacının ihtar yazısı olmadığından faiz başlangıcının dava tarihi olması gerektiğini ileri sürerek; yerel mahkeme kararının aleyhe olan kısımlarının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Kocaeli (1.) İdare Mahkemesi’nce İSU Tarifeler Yönetmeliği’nin m.21.1.a hükmündeki ‘bulunmayan yerlerde’ ifadesinin 30.05.2008 tarihinde iptal edildiğini ve söz konusu iptal kararı 25.06.2013 tarihinde kesinleştiğini, İdare Mahkemesi’nin iptal kararının yalnızca “ve bulunmayan yerler” ifadesine ilişkin olmasından yola çıkarak %25 oranının iptal edilmediği, halen geçerli ve yürürlükte olduğu iddiası ile dava konusu edilen faturalarla ilgili tahakkuk işleminin yerinde olduğunun ileri sürülmesinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkil şirketin tacir olması ve karşı tarafa tek taraflı değişiklik yapma yetkisini veren bir (abonelik) sözleşmenin tarafı olmasının, bu yetkinin keyfi bir şekilde kullanılması ve kendisinin durumunu ağırlaştırıcı hükümlerin getirilmesini kabul etmesi için bir gerekçe teşkil edemeyeceğini, abonelik sözleşmelerinin karşılıklı olarak imza altına alınmış olması ve bu sözleşmelerdeki mali hükümlerin mevcudiyetinin, davalı kurumun atıksu bedelini %25 oranında artırmak şeklinde takdir yetkisini hukuka aykırı ve keyfi bir şekilde kullanılmasına dayanak teşkil edemeyeceğini, davalı tarafın yaratmaya çalıştığı izlenimin aksine, müvekkili şirketin aldığı hizmetin gerçek karşılığı olan hukuken ödemekle mesul olduğu bedelleri ifa etmekten kaçınmadığını ileri sürerek, açıklanan ve kamu düzeninden olan hususlar ile re’sen nazara alınacak hususlar da dikkate alınmak suretiyle davalı tarafın istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kanalizasyon şebekesi bulunmayan yerlerde su tüketiminin % 10’u oranında alınmakta olan atıksu bedelinin, davalı idare tarafından % 25 oranına çıkarılması nedeniyle davacı şirket tarafından ödenilen 54 adet faturaya dayalı atık su bedellerinin (% 10’u aşan kısmının) istirdadı istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
Davacı, davalı idareyle 01/07/2005 tarihinde atıksu aboneliği sözleşmesi imzaladığını, işletmesinin bulunduğu yerde kanalizasyon hattının bulunmaması nedeniyle kullandığı suları arıtarak alıcı ortama verdiğini, bu nedenle davalı idarece çıkartılan Tarifeler Yönetmeliğinin 21. maddesi uyarınca ait olduğu tarife grubunun su bedelinin % 10’u oranında atıksu bedeli ödediğini, ancak 22/11/2005 tarihli ve 2005/14 sayılı genel kurul kararı ile davalı idarenin almakta olduğu atıksu bedelini % 25 oranına çıkardığını, bu kararın iptali için idari yargıda iptal davası açtığını, ayrıca anılan değişikliğin atıksu abonelik sözleşmesine de aykırı olduğunu ileri sürerek; davalı idare tarafından muhtelif su abonelikleri nedeniyle 807.759,50 TL tutarındaki 54 adet atıksu faturasının iptali ile ödediği bedellerin avans faizi ile birlikte iadesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesi ile, 2560 sayılı İSKİ Kanunu’nun 23. maddesi uyarınca hazırlanan Tarifeler Yönetmeliğinin 17/06/2003 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, anılan yönetmeliğin yetki alanının genişlemesi nedeni ile revize edildiğini, davacı ile akdedilen atıksu aboneliği sözleşmesinin 5. maddesinde atıksu bedelinin İSU Tarifeler Yönetmeliğine göre tahakkuk ettirileceği, 6. maddesinde ise yönetmelik değişikliklerininin sözleşmeye aynen yansıtılmasının taraflarca baştan kabul edildiği düzenlemelerine yer verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince verilen ilk kararla davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı tarafın itirazı üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi’nin 04/03/2020 tarih, 2019/1436 esas, 2020/371 sayılı kararı ile eksik inceleme nedeniyle kararın kaldırılmasına karar verilmiş, Mahkemece kaldırma kararı üzerine yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulü üzerine karar bu kez davalı tarafça istinafa başvurulmuştur.
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun “Büyükşehir ve İlçe Belediyelerinin Görev ve Sorumlulukları” başlıklı 7-r bendinde; “Su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli baraj ve diğer tesisleri kurmak, kurdurmak ve işletmek; derelerin ıslahını yapmak; kaynak suyu veya arıtma sonunda üretilen suları pazarlamak.” hükmü yer almaktadır.
2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalızasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun “Gelirler” başlıklı 13-a bendi; “Su satışı va kullanılmış suların uzaklaştırılmasına karşılık, tarifesine göre abonelerden alınacak ücretler”,”Tarife Tespit Esasları” başlıklı 23 üncü maddesi; “Su satışı, kanalizasyon tesisi bulunan yerlerdeki kullanılmış suların uzaklaştırılması, septik çukurların boşaltılması giderleri için ayrı tarifeler yapılır. Bu tarifelerin tespitinde, yönetim ve işletme giderleri ile amortismanları doğrudan gider yazılan (aktifleştirilmeyen) yenileme, ıslah ve tevsi masraflar ve bir kar oranı esas alınır.
Tarifelerin tespiti ile tahsilatla ilgili usul ve esaslar bir yönetmelik ile belirlenir.”,Ek 5 inci maddesi; “Bu Kanun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanır.” hükümlerini içermektedir.
12/05/2006 tarihinde yürürlüğe girerek 2872 sayılı Çevre Kanununun “İzin alma, Arıtma ve Bertaraf Etme Yükümlülüğü” başlıklı 11 inci maddesini değiştiren 5491 sayılı kanunun 8. maddesinde; “…Atıksu altyapı sistemlerini kullanan ve/veya kullanacaklar, bağlantı sistemlerinin olup olmadığına bakılmaksızın, arıtma sistemlerinden sorumlu yönetimlerin yapacağı her türlü yatırım, işletme, bakım, onarım, ıslah ve temizleme harcamalarının tamamına kirlilik yükü ve atıksu miktarı oranında katılmak zorundadırlar. Bu hizmetlerden yararlananlardan, belediye meclisince ve bu maddede sorumluluk verilen diğer idarelerce belirlenecek tarifeye göre atıksu toplama, arıtma ve bertaraf ücreti alınır. Bu fıkra uyarınca tahsil edilen ücretler, atıksu ile ilgili hizmetler dışında kullanılamaz.” hükmü mevcuttur.
Somut olayda; davalı idare, yukarıda açıklanan 5216 ve 2560 sayılı kanun hükümleri uyarınca hazırladığı tarifenin 21 inci maddesinde; kanalizasyon hattı bulunmayan yerlerde Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğine uygun arıtma hattı yapıp atıksu deşarj eden abonelerden ait oldukları tarife grubu su bedelinin %10’u oranında, kanalizasyon hattı bulunan yerlerde Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğine uygun arıtma hattı yapıp atıksu deşarj eden abonelerden ait oldukları tarife grubu su bedelinin %25’i oranında atıksu bedeli alınacağı hükmünü düzenlenmiş, sonrasında ise davalı idarenin genel kurulunca alınan 22/11/2005 günlü ve 14 sayılı karar ile anılan madde “Kanalizasyon şebekesi bulunan veya bulunmayan yerlerde Sanayi grubu abonelerinden, ait oldukları abone grubunun su tarife bedelinin % 25’i oranında atıksu bedeli alınır” şeklinde değiştirilmiştir.
Davacı tarafından davalı idare aleyhine Tarifeler Yönetmeliğinin değiştirilen bu maddesinin iptali istemiyle 28/06/2016 tarihinde açılan davanın görüldüğü Kocaeli İdare Mahkemesinin 30/05/2008 tarihli ve 2006/2611 E. 2008/750 K. sayılı kararı ile; (…davacının su ihtiyacını yeraltı sularından karşıladığı, kullanılmış suların kendi tesislerinde arıtılmak suretiyle alıcı ortama verildiği, atıksuların uzaklaştırılması hususunda davalı idare tarafından herhangi bir hizmet sunulmadığı, söz konusu alanda dava konusu işlem tarihinde davalı idarenin kanal kolektör hattının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda, gerek kullanılmış suların uzaklaştırılmasına karşılık tarifesine göre abonelerden alınacak ücretin kurumun gelirleri arasında sayılmış olması, gerekse tarifelerin tespitinde kullanılmış suların uzaklaştırılması hizmetinin gerçekleşmesi için yapılan çeşitli gider ve masrafları kriter alan bir kar oranının esas alınacağının belirtilmiş olması, atıksu bedelinin alınabilmesi için kullanılmış suyun uzaklaştırılmasına dönük idarece gerçekleştirilmiş bir hizmetin olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu durumda davalı idare tarafından atıksuların uzaklaştırılması, arıtılması ve bertaraf edilmesine ilişkin olarak herhangi bir hizmette bulunulmaksızın kanalizasyon şebekesi bulunmayan yerlerde sanayi grubu abonelerinden ait oldukları abone grubunun su tarife bedelinin % 25’i oranında atıksu bedeli alınmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlılık bulunmamaktadır.
Davalı idare vekili tarafından 2872 sayılı Çevre Kanununun 11 inci maddesi uyarınca atıksu altyapı sistemlerini kullanacaklardan atıksu ücreti alınabilecek olduğu ileri sürülmekte ise de söz konusu kanun değişikliğinin dava konusu işlem tesis edildikten sonra yapılmış olması kaldı ki yasa hükmünde atıksu altyapı sistemini kullanacaklardan bağlantı sistemlerinin olup olmadığına bakılmaksızın atıksu ücreti alınması hususunun düzenlenmiş olması sebebi ile işbu davanın esasını etkiler nitelikte görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle Tarifeler Yönetmeliğinin 21.1.a maddesinin “bulunmayan yerlerde” ibaresinin iptaline…” karar verildiği, bu kararın davalı idarenin temyizi üzerine Danıştay 8. Dairesinin 11/09/2012 tarihli ve 2008/11136 E. 2012/6235 K. sayılı kararı ile onandığı; davalı idare tarafından karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine aynı Dairenin 25/06/2013 tarihli ve 2013/1686 E.-2013 5367 K. sayılı ilamıyla karar düzeltme başvurusunun reddine karar verilerek iptal kararının kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Eldeki uyuşmazlığın doğduğu tarih itibari ile davalı idarenin Tarifeler Yönetmeliğinin mahkeme kararı ile iptal edilmemiş olduğu çekişmesizdir. Çekişme, iptal edilmemiş olduğu dönemde dahi bu yönetmeliğin uygulanmasının mümkün olup olmadığı noktasındadır.
Bu aşamada konuya idare hukuku açısından da bakılması gerekir. Bilindiği üzere, bir idari işlemin yargı kararıyla iptal edilmesi hâlinde, söz konusu kararın dava konusu işlemin tesis edilmesi sırasında unsurlarında bulunan sakatlıkları saptadığı, işlemi yapıldığı andan başlayarak ortadan kaldırdığı, bu özelliği nedeniyle geriye yürüyen sonuçlar doğurduğu, idare hukukunun ilkelerindendir. Dolayısıyla iptal kararları, iptali istenilen idari tasarrufu ve ona bağlı işlemleri tesis edildikleri tarihten itibaren ortadan kaldırarak bu tasarruf ve işlemlerin tesisinden ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlar. Diğer bir deyimle, iptal edilmiş olan işlemi hukuk aleminde hiç doğmamış hâle getirir.
Bu prensip Danıştay kararlarında “iptal hükümlerinin davanın tevcih edildiği idari muamele ve kararın ittihaz edildiği tarihe kadar tesirde bulunması, hukuk idarenin maruf bir kaidesidir.” şeklinde ifadesini bulmaktadır (Danıştay Dava Daireleri Umumi Heyetinin 25/01/1938 tarihli ve 1937/202 E., 1938/14 K. sayılı kararı). Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 30/09/1994 tarihli ve 1993/247 E. 1994/559 K. sayılı kararında da ifade edildiği gibi sakat bir idari işlemin hukuk düzenine girmesi ile hukuka aykırı bir durum doğar. Bu durumun giderilebilmesi için, iptal kararı hukuken sakat idari işlemi geriye yürür biçimde ortadan kaldırır ve hukuka aykırı işlem yapılmasından önceki hâle dönülür. Bu hâlde, idare iptal kararının amaç ve kapsamına göre yeni bir işlem ya da işlemler yapmak, iptal edilen idari işlemden doğan tüm sonuçları ortadan kaldırmak görevi ile yükümlüdür. Aksi düşünüş tarzı, idari yargı kararlarının uygulanmaması gibi hukukun kabul edemeyeceği bir sonuç doğurur.
Tüm bu açıklamalar ışığında, davalı idarenin, 22/11/2005 tarihli kararı ile kanalizasyon şebekesi bulunmayan yerlerde Sanayi grubu abonelerinden, ait oldukları abone grubunun su tarife bedelinin % 25’i oranında atık su bedeli alınacağına ilişkin olarak yapmış olduğu değişikliğin idare mahkemesince iptal edildiği, buna bağlı olarak iptal kararının değişikliği yapıldığı andan itibaren ortadan kaldırdığı anlaşılmaktadır.
Bundan ayrı Çevre Kanunun 11 inci maddesinde yapılan değişiklik, yukarıda açıklanan idare mahkemesi kararınında belirtildiği üzere; dava konusu iptal edilen idari işlemin tesisinden sonra yapılmış olduğu gibi kanalizasyon sistemini kullanacaklardan bağlantı sistemlerinin olup olmadığına bakılmaksızın atıksu ücreti alınması hususunu düzenlemektedir. Gerek bu husus gerekse akdedilen sözleşme ile davacının davalı idarenin atıksu abonesi olan davalının işletmesinin bulunduğu yerde kanalizasyon sisteminin bulunmadığı hususu birlikte değerlendirildiğinde, anılan kanun hükmünün işbu davada uygulama yeri bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; davalı idarece Tarifeler Yönetmeliğinde yapılan değişikliğin idare mahkemesi tarafından geçmişe etkili olarak iptal edildiği, bu nedenle davaya konu dönemde tahakkuk ettirilen atıksu bedellerinin değişiklikten önceki hüküm çerçevesinde tahsil edilmesi gerektiği yönündeki davacı isteminin yerinde olduğu gözetilerek; davacı tarafından ödenilen atıksu bedellerinin % 10’u aşan kısmının bilirkişi marifetiyle belirlenmesi ile bu tutarın davalı idareden tahsiline karar verilmesi isabetli görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi dosyasında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KOCAELİ 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 24/02/2021 tarih, 2020/333 E – 2021/139 K sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 33.104,66 TL harçtan, peşin yatırılan 8.276,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 24.827,76 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, (harç tahsil müzekkeresinin temyize tabi dosyalarda Dairemizce, temyize tabi olmayan (kesin karar) dosyalarda ilk derece mahkemesince ilgili vergi dairesine yazı yazılmak sureti ile yerine getirilmesine,)
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf kararının Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.b.1 ve 361/1 maddeleri gereğince, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine TEMYİZ yolu açık olmak üzere 24/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

*

Başkan

¸e-imzalı
….
Üye

¸e-imzalı
….
Üye
….
¸e-imzalı
….
Katip
….
¸e-imzalı

¸Bu evrak 5070 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca E-İMZA ile imzalanmıştır.¸