Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/1064 E. 2021/969 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1064
KARAR NO : 2021/969
KARAR TARİHİ : 04/11/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TARİHİ : 27/07/2017
KARAR TARİHİ : 30/06/2021
NUMARASI : 2020/228 Esas – 2021/416 Karar

DAVACI : ORAL MOBİLYA DEKORASYON SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : İcra takibinden sonra açılan menfi tespit
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/11/2021

Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davalı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davada müvekkili şirket … aleyhine davalı … tarafından “30K3A pafta, 2114 ada 12 parsel no.lu 32-34-37-38-39-45-46-47-48-49-50-51 nolu dükkan satışı” şeklinde açıklama yazılarak düzenlenen 03.01.2017 tarihli ve A-36 no.lu faturaya (EK-1; Davalı tarafından düzenlenen ilgili fatura örneği) dayalı olarak Kocaeli 3. İcra Dairesi’nin 2017/3190 esas nolu dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça başlatılan ilamsız icra takibinin usulsüz tebliği nedeniyle müvekkili şirket tarafından yasal süresi içerisinde borca itiraz edilmediğini, iş bu usulsüzlüğe ilişkin Kocaeli 1. İcra hukuk Mahkemesi’nin 2017/558 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine karşı şikayet davası açıldığını, açılan bu davanın ara kararı gereğince Kocaeli 3. İcra Dairesi’nin 2017/3190 Esas nolu dosyasında başlatılan icra takibi geçici olarak durdurulduğunu, bu nedenle 2017/3190 Esas nosu yazılı icra takibinin kesinleşmesi usule ve yasaya aykırı şekilde gerçekleştirildiği gibi müvekkili şirketin davalı …’e karşı herhangi bir borcunun bulunmaması nedeniyle yasal süresi içerisinde iş bu menfi tespit davasını açma gereği hasıl olduğunu, Müvekkili şirkete söz konusu takip Tebligat Kanunu’nun 35. Maddesine göre yapıldığını ve usulsüz olduğunu, Müvekkil şirket, aleyhine başlatılan takipten ancak banka hesaplarına konulan hacizlerden sonra 25.07.2017 tarihinde haberdar olabildiğını, Takipten haberdar olduğu tarihte itiraz süresi dolması nedeniyle takibe karşı 26.07.2017 tarihinde itiraz etmiş ise de icra dairesince itirazın süresinde yapılmadığı gerekçesiyle itiraz talebi reddedildiğini, takibin usulsüz şekilde kesinleştiğini, takibin usulsüzlüğüne ilişkin icra mahkemesinde ayrıca şikayet yoluna gidildiğini, davalı tarafından başlatılan icra takibi ve takibe dayalı olarak müvekkili şirketin banka hesaplarına konulan hacizler neticesinde şirketin ticari faaliyetlerine devam edemediğini belirterek haksız ve yersiz takip nedeni ile davalının %20 den az olmamak üzere icra ve inkar tazminatına mahkumiyetine ve Kocaeli 3. İcra Dairesi’nin 2017/3190 Esas nolu dosyasındaki borcun tümü ve ferileri açısından müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine ve ödeme emrinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın menfi tespit davası niteliğinde olduğunu, bu davanın açılabilmesinin şartlarının henüz oluşmadığını, davacı firma taraflarınca yapılan 3. İcra Müdürlüğünün 2017/3190 Esas sayılı dosyasında tebligatın usulsüzlüğüne dayalı olarak tebligatın iptalini Kocaeli 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/558 Esas sayılı dosyası ile talep ettiğini, icra hukuk mahkemesinden henüz bir karar çıkmasını beklemeksizin menfi tespit davasının açılmasında hukuki yarar yokluğunun olduğunu belirterek davacı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak zaman kazanmak amacı ile dava açma yoluna gidildiğini, mahkemece verilen tedbir kararı ile dosyaya girecek paraların alacaklıya ödenmemesinin önüne geçildiğini, bu durumun müvekkilinin zararına sebebiyet verdiğini, davanın reddi halinde takip konusu asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “davanın kabulü ile; davacının Kocaeli 3.İcra Müdürlüğü’nün 2017/3190 E sayılı dosyasından davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının kötüniyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; gerekçeli kararda kapalı faturanın olması nedeni ile ödenmiş sayılacağı karine olarak tek başına kabul gerekçesi yapılamayacağını, kapalı fatura uygulaması kanunda açıkça düzenlenmiş bir kurum olmayıp, uygulamadan doğduğunu, ancak yerleşik içtihatlarda bu hususun tek başına karine sayılamayacağı bu fatura ile beraber bir ödeme belgesinin de aranması gerektiği kabul gördüğünü, yerel mahkeme de yaptığı yargılama da 02.06.2021 tarihli celseye kadar yargılama bu yönde ilerlemiş, davacı ya ödeme belgesi sunması için kesin süre vermiş ve ihtarat yaptığını, ancak son celse bu belgenin ibraz edilip edilmediği yönünde bir beyan ve tespit olmaksızın davanın kabulüne karar verdiğini, bozma sonrası alınan bilirkişi raporunda da bu husus değerlendirilerek mahkemenin bir ödeme belgesi araştırması gerektiği yönünde görüş ve yargıtay kararlarına raporda yer verildiğini, davacı şirket faturanın kapalı fatura olduğu yönünde itirazda bulunmuş ise de ticari defterlerine açık fatura gibi işlediğini, davacı şirket kapalı fatura itirazında bulunmuş ise de ticari defterlerine açık fatura olarak işlemiş ve davalı müvekkili alacaklı olarak kaydettiğini, davacının ticari kayıtlarına göre alacaklı … borçlu ise Oral mobilya olup bu fatura mali kayıtlara göre açık fatura olduğunu, 6102 sayılı TTK m.21/2 ye göre faturayı alan kişinin fatura ve içeriğine 8 gün içerisinde itiraz etmesi gerektiği açık olup davacı faturaya itirazda bulunmamış ve defterlerine işleyip ba formu ile beyan ettiğini, yine davacının BA beyannamesinde bu faturayı beyan etmesi de fatura ve içeriğini kabul ettiklerine dair yazılı bir kabul beyanı mahiyetinde olup bu beyannamenin verilmesinden sonra artık fatura içeriğine dair hiçbir itirazda bulunamayacağı da sabit olduğunu, zira resmi bir belge ile ben bu faturayı aldım, işledim, kabul ettim ve devlete de ibraz ediyorum demek olduğunu,
kaldı ki fatura tarihi itibari ile 0.01.2017 olmasına rağmen ortaklar hesabında İsmail oral adına 10.02.2017 tarihine (1 ay sonrasına ) ödeme kaydı düşüldüğünü, bu hali ile kapalı fatura olarak algılanmış olması durumunda nasıl oluyor da 1 ay sonrasına ödeme yapılacak gibi ticari defterlere işlendiğini, salt bu hali ile bile faturanın kapalı olarak düzenlenmediği veya bu iradenin olmadığı açığa çıktığını, ticari defterlerinde ortak İsmail Oral’ın borcu ödeyeceği yönünde kayıt düşülmesi bu borcun davacı tarafından ödendiği anlamına gelmez. borcun sona erdiği şeklinde de yorumlanamayacağını, aksine davacı şirket borcunu ortaklar hesabına aktarmış olması durumunda artık bu ödeme belgesinin ibrazının tek ihtilaf olduğu ve bu belgenin ibrazının istenmesinden başka bir hususun araştırılmasından başka bir şey yapılamayacağı açık olduğunu,
her ne kadar gerekçeli kararda faturanın kapalı olması sebebi ile ispat yükünün davalı da olduğu yazılmış ise de ticari kayıtlar ile Yargıtay içtihatları gerçek anlamda dikkate alınmadan kabul kararı verilmesi yersiz olduğunu,
takibe konu fatura davacı şirkete ulaştırılmış, şirket bu faturayı işlemiş, ödeme kaydı düşmüş, vergi ve muhasebe anlamında muafiyetlerden faydalanmıştır.

davacı şirket faturayı “malzeme ve işçilik ” bedeli olarak işlemiş ve vergi dairesine sunduğu beyannamesinde göstermiş ve aynı aya ait KDV beyannamesi vererek faturada kayıtlı KDV miktarını tahsil ettiğini, ayrıca bu miktara isabet eden %20 kurumlar vergisini de vergi borcundan mahsup ettirdiğini, bu hali ile 880.200,00 TL KDV ve 978.000,00 TL kurumlar vergisi mahsubu ile toplamda 1.858.200,00 TL artı kazanımda bulunduğunu, ancak 5.770.200,00 tl lik ödemenin nasıl yapıldığı araştırılmadığını, ayrıca takibe konu 5.770.220,00 tl lik fatura davacının 2017 yılı yevmiye yasal defterinde 4/5 sayfa da 6 nolu yevmiye maddesinde 10.02.2017 tarihinde 153 ticari mallar hesabına (borç) 2-3-4-5-8-10 daire 13-24-25-26-27- 29-30-31-32-33- 37-38-39-45-46- 47-48-49-50-51 no lu işyeri için alınmış malzeme ve işçilik olarak ” ekli evraklar gereği” açıklaması ile 320.01.01 satıcılar hesabı … muhasebe hesap kodunda (alacak) kayıt edildiğini,

bu yasal deftere kayıt edilen yasal muhasebe kaydı fatura muhteviyatının bir tapu satışının olmadığı asıl muhteviyatın deftere işlendiği gibi ilgili bölümlere ait malzeme ve işçilik bedeli olduğunun ve bu fatura bedeli olan 5.770.200,00 TL bedel kadar alacaklı …’in davacı oral mobilya Tic. Ltd. Şti den alacaklı olduğunun gerçek kanıtı olduğunu, tüm bu gerçek muhasebe kayıtlarından taraflar arasında faturaya dair bir ihtilaf olmadığı açık iken mahkemenin bu hususu göz ardı ederek ödeme belgesi aramak ve bu belge ye göre karar vermesi gerekirken sanki taraflar arasında fatura içeriğine dair çelişki varmış gibi karar vermesi isabetsiz olduğunu, davacı şirket davanın başında kat karşılığı inşaat sözleşmesinin fesih edildiği ve ibralaştığı ile giriş yapıp devamında fatura geçersizdir demiş sonrasında kapalı fatura dediğini, ancak bu süreç içerisinde bozma öncesi bilirkişi incelemesine ticari defterlerini ibraz etmemiş olup gerçeği gizlemek istediklerini, ancak bozmadan sonraki incelemeye ibraz ettiklerinde bu faturayı kabul ettikleri işledikleri ve ödeme kaydı düştükleri ortaya çıkmış olup tüm süreçte çelişkili beyanlar verdikleri ortaya çıktığını, yerel mahkeme de bu hususu tespit etmiş ve faturadan dolayı Müvekkil …’e borçlu olan Oral Mobilya Tic. Ltd. Şti’nin borcu ortak İsmail Oral’ın ödediği kaydını düşmüş olması üzerine ödeme belgesinin ibrazını istemiş ve kesin süre verdiğini, anca son celse neden olduğu anlaşılamaz bir şekilde ihtarlı ve kesin süreli ibrazı istenen belge ibraz edilmemiş olmasına rağmen bu hususa dair tek bir gerekçe yazmaksızın davayı kabul etmiş yazdığı gerekçeli kararda da yine bu husus hakkında tek bir cümle gerekçe yazmadığını, yukarıda arz ve izah ettiğimiz nedenler dikkate alınarak yerel mahkemenin kararının ortadan kaldırılmasına, yapılacak inceleme neticesinde yeniden hüküm tesis edilerek açılan davanın reddine, haksız davacının %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesine yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 27.09.2021 tarihli istinafa cevap dilekçesinde özetle; davanın kabulü hukuka ve BAM kararına uygundur. huzurdaki dava kapsamında ispat yükü davalıda olmasına rağmen davalı tarafından alacak iddiaları ispatlanamadığını, alacağın sebebinin irdelenmesi gerektiğini, alacağın dayanağı olarak ibraz edilen faturaya konu satış gerçek olmadığını ve fatura konusu satış gerçekleşmediğini, müvekkile satıldığı iddia edilen taşınmazlar ilk tescil tarihinden itibaren zaten müvekkilin kendi mülkiyetinde olduğunu, davalı yanın, satış faturasına konu bağımsız bölümler, ilk tescil tarihi olan 16.08.2016 tarihinden bu yana müvekkile ait olan taşınmazlar olduğunu, davalı bu taşınmazlara hiçbir zaman malik olmadığını, davalı taraf, müvekkilime ait olan taşınmazları, müvekkilime satmış gibi fatura düzenlemiş, bununla da yetinmeyip bir de müvekkilden alacaklı olduğunu iddia etmiş ve bu iddialarını ispatlayamadığını,

müvekkili kat irtifakının kurulduğu 16.08.2016 tarihinden bu yana ilk tescil maliki olduğunu, davalının faturasının tarihi ise 03.01.2017dir. davalı, icra takibine konu ettiği fatura ile, 16.08.2016 yılından bu yana müvekkile ait taşınmazı, 03.01.2017 tarihinde müvekkilimize sattığını iddia ettiğini, faturaya konu edilen bağımsız bölümlerin kat irtifakı tesisinin yapıldığı 16.08.2016 tarihinden bu yana müvekkilime ait olduğu, Darıca Tapu Müdürlüğünün cevabi yazısı ile ispat edildiğini, bu bağlamda söz konusu faturalar kapsamında müvekkilin davalı tarafa borçlu olmadığı sabit olduğunu, bu hususlar doğrultusunda isabetli biçimde yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, istinaf taleplerinin reddi gerektiğini,
ispat yükü üzerinde olan davalı alacak iddiasını ve faturaya konu malları sattığını ispatlayamadığını, ispat yükü davalıda olmasına ve deliller arasında davalı yan ticari defterleri bulunmasına rağmen davalı yan ticari defterlerini sunmaktan imtina ettiğini, müvekkile ait taşınmazı müvekkile satmış gibi fatura keşide eden ve icra takibine girişen davalı açıkça kötüniyetli olduğunu, müvekkile ait olan bir taşınmazı tekrar müvekkile satmaya çalışan ve buna ilişkin fatura keşide eden ve takibe girişen davalı açıkça kötüniyetlidir.

davalı fatura konusu taşınmazları müvekkile satmadığını en iyi kendisi bildiğini, zira fatura konusu bu taşınmazlar hiç bir zaman kendisinin olmadığını, bu nedenle davalının kötüniyetli olmadığından bahsedilemeyeceğini, bu nedenle yerel mahkemece alacağın % 20 si tutarında kötüniyet tazminatı taleplerimizin reddi isabetsiz olduğunu, yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının istinaf taleplerinin reddine,

alacaklı olmamasına rağmen kötüniyetli olarak icra takibine girişen davalı aleyhine alacağın %20 si tutarında kötüniyet tazminarına hükmedilmesini ve tüm yargılama masraf ve vekalet ücretinin davalı yana yüklenmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 22.10.2021 tarihli istinafa cevap dilekçesinde özetle; Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/228 E. 2021/416 K. ve 30.06.2021 tarihli kararı taraflarınca istinaf edilmediğini, 27.09.2021 tarihli dilekçenin davalı … vekilinin istinaf dilekçesine karşı cevap niteliğinde olduğunu, sehven sonuç ve istem kısmında “alacaklı olmamasına rağmen kötü niyetli olarak icra takibine girişen davalı aleyhine alacağın %20’si tutarından kötü niyet tazminatına hükmedilmesi” talebi yazıldığını, bu nedenlerle, 27.09.2021 tarihli dilekçenin istinafa cevap dilekçesi olarak işleme almasını talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
İlk derece mahkemesinin 2017/762 Esas -2019/536 Karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verilmesi üzerine davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuş, vaki istinaf başvurusu nedeniyle dairemizin 2020/242 E, 2020/239 K sayılı ilamı ile mahkeme kararının 6100 sayılı HMK.353/1-a-6 maddesi uyarınca eksikliklerin giderilmesi amacıyla kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dairemizin 2019/234 E 2019/225 K sayılı kararında;
‘’…. davalı şirket tacir olup davacının da taraflar arasında daha önceden düzenlenip sonrasında feshedilen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi mahiyeti ve dava konusu fatura bedeli nazara alındığında tacir olduğu, her iki tarafın da tacir olması nedeniyle uyuşmazlığın salt HMK.222/5 maddesine göre çözümünün mümkün olmadığı, mahkemenin re’sen veya talep üzerine diğer tarafın (davacının) da defter ve kayıtlarını incelemesi gerekeceği, nitekim davacı tarafça davalının defter ve kayıtlarına delil olarak dayanıldığından mahkemece bu yönde davacı tarafın defterlerinin ibrazının sağlanması, ibraz edilmemesi durumunda HMK.220/3 maddesi uyarınca usulünce kesin süre verilmesi, defter ibrazı halinde yöntemince iddia ve savunma doğrultusunda bilirkişi incelemesi yapılması, ayrıca, daha önceki geri çevirme kararımıza konu dava konusu faturada yazılı 2114 ada 12 parsel üzerinde bulunan 32-33-37-38-39-45-46-47-48-49-50-51 nolu taşınmazların tapu kaydına dayak kayıtların tüm geldi ve gittilerinin ve özellikle 16.8.2016 tarih 8286 yevmiye nolu kat irtifakı tesisine ilişkin resmi senedin tapu müdürlüğünden celbi sağlanarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi …’’ Denilerek mahkeme kararı kaldırılmıştır.
Kaldırma kararı sonrasında mahkemece, bilirkişi incelemesi de yapılarak davanın kabulü yönünde yazılı şekilde hüküm kurulmuş, hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Davalı vekilinin istinaf başvurusu incelendiğinde;
Dosyada yer alan delillere göre; davalı tarafından davadan önce davacı hakkında icra takibi başlatıldığı, takibe dayanak faturanın Kocaeli ili, Darıca ilçesi, 2114 ada 12 parsel 32-33-37-38-39-45-46-47-48-49-50-51 nolu dükkan satışına ilişkin düzenlendiği ve kapalı fatura olduğu, davacının takip konusu faturanın kapalı fatura olduğunu iddia ederek borçlu olmadığını iddia ettiği, davalının ise, faturanın tarihinin kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshinden sonra düzenlendiğini belirterek sözleşme ve fesihname ile ilgisinin bulunmadığını ileri sürdüğü, takip konusu faturanın kapalı fatura olması durumunun ticari teamüllere göre fatura bedelinin ödendiğine karine teşkil edeceğinden alacaklının fatura bedelini tahsil etmediğini kanıtlaması gerekmekte olup, ispat külfetinin davalıda olduğu, davalı tarafça münhasıran davacı tarafın ticari defterine dayanılsa da her iki tarafın da tacir olması nedeniyle uyuşmazlığın salt HMK.222/5 maddesine göre çözümünün mümkün olmadığı, mahkemece toplanan delillere göre, faturaya konu bağımsız bölümlerin davalı tarafça davacıya satışının yapılmadığı, davacı tarafın ticari defterlerinin incelenmesinde icra takibine konu faturanın davacı defterinde 10.02.2017 tarihinde kayıtlı olduğu, bedelinin ise aynı tarihte 331 ortaklara borçlar hesabındaki İsmail Oral tarafından ödenmiş olarak kayıt edildiğinin belirtildiği, az yukarıda açıklandığı üzere takip konusu faturanın kapalı fatura olması durumunun ticari teamüllere göre fatura bedelinin ödendiğine karine teşkil edeceğinden alacaklının fatura bedelini tahsil etmediğini kanıtlaması gerekmekte olup, davalı vekilinin ticari defterlerini ibraz etmeyeceklerini beyan etmesi, faturaya konu bağımsız bölümlerinin satışının yapıldığının ispatlanamaması ve faturanın kapalı fatura olmasından dolayı davalı alacaklı olduğunu ispatlayamadığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece verilen hükümde usul ve esas yönünden bir aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1/b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli 21.002,10 TL den peşin alınan harçların mahsubu ile bakiye 15.751,10 TL nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, (harç tahsil müzekkeresinin temyize tabi dosyalarda Dairemizce, temyize tabi olmayan (kesin karar) dosyalarda ilk derece mahkemesince ilgili vergi dairesine yazı yazılmak sureti ile yerine getirilmesine,)

3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf kanun yoluna başvuran davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
4- Duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere oybirliği ile 04/11/2021 tarihinde karar verildi.

*

Başkan …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı

¸Bu evrak 5070 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca E-İMZA ile imzalanmıştır.¸