Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/1448 E. 2023/1373 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1448
KARAR NO : 2023/1373
KARAR TARİHİ : 27/09/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : DR. (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2023
NUMARASI : 2022/394 Esas 2023/226 Karar

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GÖLCÜK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/04/2022
NUMARASI : 2017/116 Esas 2022/78 Karar

DAVACI : … – … – …
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …, Av. … -…
DAVALI : … – … (…) …
VEKİLLERİ : Av. … – …, Av. …, Av. … – …, Av. …
DAVANIN KONUSU : Tapu İptali ve Tescil

Taraflar arasında görülen davada Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; tarafların yapı ortağı olup, davalının kat karşılığı sözleşme ile üzerinde inşaat yaptığı … ili, … ilçesi, … ada, … parselde kendisine düşen dairelerden 2,4,6,7 ve 8 numaralı beş adet daireyi 700.000 TL karşılığında müvekkiline sattığını ve bedelini müvekkilinden aldığını, müvekkili tarafından davalı tarafa 16/02/2016 tarihli sözleşme gereğince 523.300-TL ödeme yapıldığını, bakiye 176.700 TL’nin ödenmesi içinse müvekkilinin bankadan kredi çekmesinin ve davalı tarafın müvekkiline satıp devrettiği 5 adet dairenin de bankaya ipotek olarak gösterilmesinin kararlaştırıldığını, kaldı ki taraflar arasında akdedilen 03/02/2016 tarihli sözleşme uyarınca da müvekkilinin bakiye ödemeleri tamamlayıncaya kadar davalıya 350.000 TL tutarında teminat senedi verildiğini, TEB bankasından kredi çekilip kalan bakiye tam olarak davalı tarafa ödendikten sonra davalı tarafça müvekkiline ait senedin iade edildiğini, müvekkilinin sözleşme gereği tüm edimlerini ifa ettiği halde davalı tarafın, dava konusu dairelerin tapuda devrini gerçekleştirmediğini, taşınmazları üçüncü şahıslara satıp devretmek istediğinden ipoteklerin fekki için Gölcük Sulh Hukuk Mahkemesi bünyesinde (E:2017/578) dava açtığını, davalı tarafın müvekkilinden 523.300 TL’yi tahsil ettiğinin taraflar arasında imzalanan sözleşmeyle sabit olduğunu, dava dilekçesine ekli kredi sözleşmesi ve ödeme dekontları ile sözleşme doğrultusunda davalıya verilen teminat senedinin müvekkiline iade edilmiş olmasının da müvekkilinin davalıya sözleşme ile 5 daire karşılığında ödemesi gerekli 700.000 TL’yi tamamen ödemiş olduğunun göstergesi olduğunu, bu aşamada davalı tarafın, sözleşme gereği üzerine düşen edimi yerine getirmekle yükümlü olduğunu ileri sürerek davalı adına kayıtlı … ili, … ilçesi, … ada, … parseldeki 2,4,6,7 ve 8 numaralı bağımsız bölümlere ilişkin tapu kayıtlarının iptali ile bu yerlerin müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline, bu taleplerinin kabul görmemesi halinde iş bu dairelerin bedellerinin davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, arsa sahibi … isimli şahısla Bakırköy 29.Noterliğinin 13/11/2013 tarih ve 34297 yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi imzaladığını ve bu sözleşmeye göre Esenyurt’ta 12 bağımsız bölümlü bir inşaata başladığını, bu inşaat devam ederken müvekkili şirketin arsa sahibi … ile Gölcük 2.Noterliğinin 12/06/2014 tarih ve 6292 yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi imzaladığını ve bu sözleşmeye göre de Gölcük’te 8 bağımsız bölümlü bir inşaata başladığını, müvekkili şirketin, Esenyurt’ta yaptığı ilk inşaat sırasında ekonomik sıkıntı yaşadığı için davacı …’ı kendisine gayri resmi ortak olarak aldığını, davacı …’ın bu iki inşaat dolayısıyla müvekkiline gönderdiği para toplamının 403.570 TL olup, bu paranın 130.000 TL’sinin kendisine geri gönderildiğini, davacı …’ın müvekkili şirkete gönderdiği paranın, ödemelerin, çeklerin bedelinin 273.570 TL olduğunu, bu ödemelerin büyük kısmının EFT ile yapıldığını ve hepsinin kayıt altında olduğunu, diğer kalan kısmın ise müvekkili şirket çeklerinin davacı … tarafından ödenmesi şeklinde gerçekleştiğini, davacının, müvekkili şirkete bunun dışında kesinlikle elden para vermediğini, müvekkili şirketin ve yetkilisinin ekonomik zorluk içinde olmasından faydalanmaya çalışan davacı …’ın, müvekkili şirket yetkilisi olan …’ya gelerek dairelerin üzerine kredi çekip maddi olarak rahatlayalım diye teklifte bulunduğunu, maddi olarak zor durumda olan müvekkili şirket yetkilisinin, davacının bu teklifini kabul ettiğini ve davacı …’ın yetkilisi olduğu Fırat Tekstil Gıda İnşaat Nak. Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. Adına, müvekkili şirkete ait olan Gölcük’teki daireler üzerine 10/02/2016 tarihinde TEB Diyarbakır Şubesinden kredi aldığını ve davacının bu krediyi tamamen kendisi için kullandığını ve dairelere de banka tarafından ipotek konulduğu için müvekkili şirketin daireleri de satamadığını, borca her gün faizin işlemeye devam ettiğini, müvekkili şirketin bu iki inşaata 2013-2014-2015 ve 2016 yıllarında ödediği rakamın 531.458 TL olduğunu, müvekkili şirketin, 2017 yılında inşaatların Pimapen işlerini yapan Zorlu Pen isimli işletmeye 19.250 TL, Titaş Nalbur isimli işletmeye 7.350 TL ödeme yaptığını, bu ödemelerle birlikte müvekkili şirketin yaptığı ödeme toplamının 558.058TL tuttuğunu, müvekkili şirketin bu iki inşaata davacının koyduğu bedelin iki katı para koyduğunu, ayrıca arsa sahipleri ile bütün sözleşmeleri müvekkili şirketin yaptığını ve bütün emeğin müvekkili şirket yetkilisi …’nın yaptığını, davacının bu iki inşaatta hiçbir emeğinin bulunmadığını, bu iki inşaattan dolayı müvekkili şirketin hali hazırda 162.930 TL borcu bulunduğunu, sıvacı …’a 20.000 TL, elektrikçi …’a 9.700 TL, mermerci …’ye 8.740 TL, Demirkıran Nalbur isimli işletmeye 4.000 TL, su tesisatçısına 3.000 TL, mutfak tezgahını yapan …’a 10.000 TL, Fayansçı …’e(Suriyeli) 6.000 TL, mobilyacı …’a 2.500 TL, Gölcük Doğalgazcısına 7.400 TL olmak üzere toplam 71.340 TL işçilik ve malzeme borcu bulunduğunu, bu iki inşaatın alınacak iskan ruhsatları toplamı bedelinin 40.000 TL olduğunu, müvekkili şirketin bu iki inşaat sebebiyle 23.000 TL vergi borcu, 7.090,48 TL elektrik ve 21.500 TL SGK borcu bulunduğunu, toplam borç tutarının 162.930 TL olduğunu, bu borçlardan bizzat müvekkili şirketin sorumlu göründüğünü, müvekkili şirket yetkilisi …’nın bu borçlar nedeniyle alacaklılar tarafından her gün tehdit edildiğini ve haciz ve icra baskısı altında olduğunu, davacının, taraflar arasında akdedilen sözleşmelerde belirtilen parayı ve teminat senedini müvekkili şirkete vermediğini, bunun üzerine davacı hakkında Bakırköy 14. İcra Müdürlüğünün 2016/13775 E. sayılı dosyası ile bedelli ilamsız takip başlatıldığını ve fakat vakî itiraz nedeniyle takibin durduğunu, müvekkili şirketin, davacıda olan alacağının 350.000 TL’nin çok üzerinde olduğunu, davacının, müvekkili şirketin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıdan faydalanarak ve kötü niyetli davranarak müvekkili şirkete ait daireleri bedelsiz olarak ele geçirme niyetiyle eldeki işbu davayı açtığını, eldeki davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu savunarak reddi yönünde hüküm kurulmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARLARININ ÖZETİ
Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesince; “Somut olayda; davacının, davalı şirketin yapı ortağı olduğu, uyuşmazlığın şirket ortaklığına dayalı ve davacıya verilmesi gereken taşınmazların aynı ve bedelinden kaynaklındığı anlaşılmaktadır. Bu halde anılan uyuşmazlığın çözümünün Ticaret Mahkemesinin görev alanında kaldığı anlaşılmaktadır (Kıyasen Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, E:2019/896, K:2020/2332, T:18/02/2020). Bilindiği üzere, HMK 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması bir dava şartıdır. Bu cümleden olarak HMK 115’e göre; “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir”. Yukarıda da açıklandığı gibi dava konusu uyuşmazlık ticari dava niteliğinde bir dava olup, TTK md. 5/3 hükmü gereğince asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olduğundan Mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir. Bu açıklamalar ışığında hareketle, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 24/03/2005 Tarih ve 188 sayılı kararının 11. fıkrasında (I/B-a) işaret edildiği üzere; Asliye Ticaret Mahkemeleri konusunda, müstakil ticaret mahkemesi kurulmuş olan yerlerde İstanbul dışındaki yerler için büyük şehir belediyesi sınırları içerisindeki merkez ilçe ile diğer ilçelerin adı ile kurulu ağır ceza merkezlerinde oluşturulan müstakil ticaret mahkemelerinin yargı çevresinin, yalnız büyük şehir belediyesi sınırları içerisinde kalan ilçeleri kapsamına alacak biçimde, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresi olarak tespitine karar verildiği, Gölcük ilçesi, adli yargı bakımından Kocaeli ilçesinin mülhakatı olduğu gibi büyük şehir belediyesi statüsünde olan Kocaeli ilinde müstakil ticaret mahkemesi bulunduğu için davanın Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği anlaşıldığından Mahkememizin görevsizliğine,” dair karar verilmiştir.
Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce; “Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; Güneşli Vergi Dairesi’nden gelen yazı cevabında davacının 17.07.2010 tarihinden itibaren mükellefiyet kaydının olmadığı, Fırat Tekstil San.ve Dış Tic.Ltd.Şti’nin kanuni temsilcisi olduğu belirtilmiş,davacının dava dışı şirketin yetkilisi olması tacir sayılması için yeterli olmayıp , 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenlemenin bulunması gerektiği,Yargıtay 20 HD nin E:2016/13093 K: 2016/12227 sayılı ilamında”… Türk Borçlar Kanununun 620. maddesinde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.” hükmüne yer verilmiştir. Adi ortaklık TBK’nın 620 ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir. Somut olayda taraflar tacir olmadığından, adi ortaklık da TTK’da düzenlenmediğinden, malvarlığı haklarına ilişkin olan davanın genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. ” belirtilen hususlarda gözönüne alındığında uyuşmazlığın mutlak ticari davalardan olmadığı, davacının da tacir olmadığı anlaşılmakla,uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden mahkememizin görevsizliği sebebi ile davanın usulden reddine” dair karşı görevsizlik kararı verilmiştir.
Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi arasında karşılıklı verilen görevsizlik kararlarına istinaden dosya dairemize görevli mahkemenin belirlenmesi için gönderilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE
HMK 23/1 maddesinde yargı yerinin belirlenmesine ilişkin incelemenin dosya üzerinden yapılabileceği düzenlenmektedir.
Gölcük 1.Asliye Hukuk Mahkemesince; uyuşmazlığın ticari dava olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş, Kocaeli 2.Asliye Ticaret Mahkemesi ise, davacının tacir olmadığı, genel mahkemelerin görevli olmadığından bahisle karşı görevsizlik kararı vermiştir.
Ticari işletme başlıklı 11. Maddesi “(1) Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. (2) Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, ibaresi Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir*1*(3) Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.”;
Tacir başlıklı 12. Maddesi “(1) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. (2) Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. (3) Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.”
Aynı Kanun’un 16. Maddesi “1) Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar….”;
Aynı Kanun’un 18. Maddesi “(1) Tacir, her türlü borcu için iflasa tabidir; ayrıca kanuna uygun bir ticaret unvanı seçmek, ticari işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek ve bu Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmakla da yükümlüdür. (2) Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. (3) Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır. (4) Tacir sıfatına bağlı olan diğer hükümler saklıdır.”
Ticari iş karinesi başlıklı 19. Maddesi “1) Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. (2) Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.”
6102 Sayılı TTK.nun 12.maddesine “bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla hakla bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Anılan Yasanın 11.maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” 15.maddesinde de ” İster gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Somut olayda; davacı, davalı şirket ile yapmış oldukları 16/02/2016 tarihli sözleşme gereğince ortak yapmış oldukları inşaatlarla bağlantılı 5 daireyi satın aldığını, borcunu ödemesine rağmen devrinin yapılmadığını belirterek tapu kaydının iptali talebiyle eldeki davayı açmıştır.
Dosya kapsamından, davacının dayandığı sözleşme kapsamı itibariyle tacir sıfatını haiz olmadığı, dosya kapsamına getirtilen yazı cevaplarında ABC Tekstil Limited kaydı gözükmekte ise de, bu kaydın 14/11/2016 tarihinde oluşturulduğu, sözleşmenin daire satışı ile ilgili olduğu, dolayısıyla uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı ve mutlak ticari işlerden de olmadığı, davacının gerçek kişi sıfatıyla satın almaya dayandığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın davanın HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması; dolayısıyla Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Gölcük 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,
Dosyanın merci tayini talebinde bulunan Mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 23/1 ve 362/1-c maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/09/2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/09/2023

Dr. …
Başkan

…,
Üye


Üye


Katip

¸Bu evrak 5070 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca E-İMZA ile imzalanmıştır