Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/3003 E. 2023/276 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/3003
KARAR NO : 2023/276
KARAR TARİHİ : 16/02/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2022
NUMARASI : 2021/1085 Esas 2022/997 Karar

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEYVE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2021
NUMARASI : 2018/429 Esas 2021/532 Karar

DAVACI : GÜVENCE HESABI
VEKİLLERİ : Av. …-…, Av. …-…, Av. …-…
DAVALILAR : 1-… – … – …
2-… – … -…
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …
DAVALI : 3-… – … – …
VEKİLLERİ : Av. … – …L, Av. … – …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)

Taraflar arasında görülen davada Geyve Asliye Hukuk Mahkemesi ve Sakarya Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili Mahkememize sunmuş olduğu 01/10/2019 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; …’un maliki ve müteveffa …’un sürücüsü olduğu Karayolu Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası bulunmayan … plaka sayılı motosiklet ile 08.08.2012 tarihinde kusurlu olarak rıeydana gelen kazada motosiklet sürücüsü …’un vefat ettiğini, …’un desteğinden yoksun kaldığını iddia edenler tarafından müvekkili kurum alayhine istanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/283 Esas sayili dasyası ile tazminat davası açıldığını, yapılan yargılama neticesinde 2019/113 Karar sayılı karar ile müvekkil aleyhine verilen karar yine destekten yoksun kaldığını iddia edenler; tarafından İstanbul 25. İcra Dairesinin 2019/27910 E. sayılı icra dosyası ile icra takibine konu edildiğini ve müvekkili Kurum tarafından16.07.2019 tarihinde Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesi ve Güvence Hesabı Yönetmeliği uyarınca icra dosyasına 171.250,95-TL tazminat ödemesi yapıldığını, söz konusu tazminatın rücuen tahsili amacı ile aracın maliki … ve sürücüsü … vefat etmiş olduğundan müteveffa …’un yasal mirasçıları … ve … hakkında Geyve İcra Müdürlüğü’nün 2019/456 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ancak başlatılan icra takibine borçlular tarafından haksız ve hukuka aykırı şekilde itiraz edilmiş olduğundan iş bu itirazın iptali davasının açılması zorunluluğu hâsıl olduğunu, davalı taraf … her ne kadar itiraz dilekçesinde yetki itirazında bulunmuşsa da haksız fiilin gerçekleştiği yer Sakarya ili Geyve İlçesi olduğundan yetkili mahkeme ve yetkili icra daireleri HMK gereğince Geyve Mahkemeleri ve Geyve İcra Dairesi olduğunu, bu nedenle davalının yetki itirazlarının reddi gerektiğini, davalı tarafça her ne kadar itiraz dilekçesinde borcun zamanaşımına uğradığına ilişkin itiraza bulunulmuş olsa da bu iddiası asılsızdır. Zira rücu zamanaşımı ödeme tarihinden itibaren başlamakta olup müvekkil kurum Güvence Hesabı tarafından İstanbul 25.İcra Dairesi 2019/27910 E. sayılı icra dosyasına 16.07.2019 tarihinde ödeme yapıldığını ve yasal süresi içerisinde rücu talebinde bulunulduğunu, dava dilekçesi ekinde sunulmuş olan tramer kaydında da görüleceği üzere … motosiklet maliki ve motosiklet sürücüsü müteveffa …’un kusuruyla sebebiyet verdiği kazada araç maliki olması sebebiyle sorumluluğu bulunduğunu, kaza sebebiyle vefat eden …’un desteğinden yoksun kaldığını iddia edenler tarafından icra takibine konu edilen tazminatın müvekkil Kurum tarafından icra dosyasına ödendiğini, müvekkil Kurumun Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 16. Maddesi uyarımca kusurlu araç maliki ve sürücüsüne rücu hakkı bulunduğunu, dava konusu olayda kazaya …’un kusuru ile sebep olduğundan hem de aracın kaza tarihinde ZMMS’sı bulunmadığından müvekkil Kurumca …’a rücu edilebileceği ancak sürücü vefat ettiğinden mirasçılarına rücu edilebileceğinin izahtan vareste olduğunu, kazada …’un vefatı sebebiyle müvekkili Güvence Hesabı tarafından Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesi ve Güvence Hesabı Yönetmeliği uyarınca müteveffa …’un desteğinden yoksun kaldığını iddia edenlere tazminat ödemesi yapıldığını, meydana gelen trafik kazasında sigartasız … plaka sayılı motosiklet ile kazaya sebebiyet veren araç maliki …, sürücüsü müteveffa …’un yaşal mirasçıları …, … hakkında kanun gereği hak sahibine ödenen miktarın, yargılama safhasında ortaya çıkabilecek tazminattan indirim sebeplerinin bulunması halinde, Mahkemece hak sahibinin gerçek zararının tespit ettirilerek tespit edilen gerçek zarar tutarından kusur ve her türlü indirim tutarları düşüldükten sonra 171.250,95-TL’nin ödeme tarihinderi itibaren işleyecek faizi, ihtiyati haciz vekalet ücreti, ihtiyati haciz karar harcı ile 174.007,71-TL olan takip miktarının diğer tüm ferileri ile davalılardan (fazlaya ilişkin talep ve dava hakkımız ile 3.kişilerin kusurundan kaynaklanan teselsülden doğacak rücu hakkımız saklı kajmak, kaydı ile) yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilli ile haksız ve hukuka aykırı olan itirazlarının iptaline, davalılar üzerine kayıtlı araçların üzerine tedbir konulmasına, davalı üzerine kayıtlı taşırmazlar üzerine tedbir konulmasına karar verilmesini, alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişti
Davalı … vekili İstanbul Anadolu Hukuk Mahkemeleri Ön Bürosu aracılığıyla Mahkememize sunduğu 12/12/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili aleyhine Geyve İcra müdürlüğünün 2019/456 Esas sayılı dosyası ile diğer davalılara tazminatın RUCUEN müvekkilden tahsiline ilişkin ilamsız icra takibine haklı olarak borçları olmadığından itiraz ile takibin durdurulmasını talep ettiklerini, davacı kurumun, diğer davalılar ..t ve …’a ödediği destekten yoksun kalma tazminatını dava konusu kazadaki aracın,zorunlu trafik sigortasını yaptırmayan maliki olması sıfatı ile, rucuen tahsil etme hakkı olduğu iddiası ile icra dosyasına vaki itirazımızın iptali ile toplam 174.000 TL’nin takip tarihinden işleyecek faizi ile tahsilini talep ettiğini, oysa müvekkili davalı Asiye’nin, dava konusu kazanın oluşumunda ve kaza sonucu sürücü …’un ölümünde hiçbir kusuru bulunmadığını, bu nedenle de davalı müvekkiline dava konusu kaza nedeniyle herhangi bir sorumluluk yüklenemeyeceğini, dava konusu kazanın bir hatır taşıması sırasında meydana geldiğini, davacının tazmin nedeniyle rücu talebinin zamanaşımına uğradığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini, davacının,icra inkar tazminatı talebinin reddine, haksız icra takibi nedeni ile takibe konu alacağın %20 sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili Mahkememize sunduğu 20/12/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; genel yetki kuralları gereğince söz konusu davada yetkili mahkeme davalı tarafın ikametgahının bulunduğu mahkeme olduğunu, müvekkillerinin ve diğer davalının kanuni ikametgahı karşı tarafın taleplerinde belirtilen adresten de açıkça görüleceği üzere “Pamukova/Sakarya” adresi olduğunu, bu nedenle yetkili mahkeme Pamukova mahkemeleri olduğunu, bu nedenle mahkememizin 2019/429 Esas sayılı dosyanız üzerinden açılan dosya yetkisiz mahkemede açıldığından dolayı yetki itirazında bulunduklarını, dava konusu trafik kazası 08.08.2012 tarihinde meydana geldiğini, davacı tarafın talebinin zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı sebebi ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkillerinin desteği …’un 08.08.2012 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat ettiğini, kazaya karışan … plakalı aracın Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası bulunmadığını, bu sebeple müvekkillerinin Güvence Hesabı’na; müteveffa …’un vefatı sebebiyle hak ettikleri maddi tazminat tutarını ödemesi için Güvence Hesabı’na karşı destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin olarak İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/285 E. numaralı dosyası ile tazminat davası açtıklarını, dosyanın sonuçlandığını ve müvekkili; … adına 64.849,12-TL, … adına 68.473,03-TL destekten yoksun kalma tazminatına hükmedildiğini, davacı tarafın; müvekkillerimizin …’un mirasçısı olduğunu, …’un kazaya karışan aracın sürücüsü olduğunu bu sebeple de kendilerince yapılan tazminat ödemesinden müvekkillerinin sorumlu olduğunu iddia ettiklerini, K.T.K.’nın 108. Maddesinde şu ifadelere yer verildiğini: “Kazaya sebep olan aracın işleteninin sonradan bulunması halinde Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı, işletene ve sigortacısına rücu edebilir, diğer durumlarda da Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabının sorumlulara başvurma ve sigortacının iflas masasına katılma hakları saklıdır.” İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır (KTK. Madde 3). Denildiğini, bu sebeple rücu edilecek kişi aracın işleteni olduğunu, olayda müteveffa …’un aracın işleteni olmadığını, dolayısıyla müteveffanın aracın sürücüsü olması sebebiyle Güvence Hesabı’nca ödenen tutarın, müteveffanın mirasçısı olduğu iddia edilen müvekkillerden rücu edileceği hususunun kabul edilemeyeceğini, öte yandan davacı Güvence Hesabının meydana gelen trafik kazası neticesinde müvekkillerine ödemiş olduğu destekten yoksun kalma tazminatı nedeniyle müvekkillerinin müteveffanın mirasçıları olmaları sebebine dayanarak müvekkillerinden rücu hakkı bulunmadığını, meydana gelen tek taraflı trafik kazasında müvekkillerinin desteği …’un kusuru bulunduğunu, her ne kadar meydana gelen kazada müvekkillerinin desteği … kusurlu ise de müvekkillerinin, müteveffanın desteğinden yoksun kaldıklarını, müvekkillerinin destekten yoksun kalan üçüncü kişiler olduğunu, müteveffanın kusurunun müvekkillerine yansıtılmaması gerektiğini, bu hususta TC Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2011/17-787 2012/92 Karar 22.02.2012 tarihli kararı ile bu duruma açıklık getirildiğini, müvekkillerinin murisi …’un vefat tarihinde terekesinde herhangi bir malvarlığı olmadığı için müvekkilleri tarafından murislerinin terekesi hakkında mirası red yoluna gidilmediğini, ancak davacı Güvence Hesabı tarafından müvekkilleri aleyhine …’un mirasçıları oldukları ileri sürülerek başlatılmış olan icra takibi üzerine müvekkillerin murisi …’un terekesinde murisin borcunu karşılayacak aktif malvarlığı olmadığı, dolayısıyla borca batık olduğunun anlaşıldığını, müvekkillerinin, borca batık olan terekenin borçlarını ödemek ile karşı karşıya kaldıklarını, müteveffa …’un vefat tarihi itibariyle taşınır, taşınmaz, nakit veya herhangi bir malvarlığı bulunmadığını, ölüm tarihi itibariyle müteveffanın borcu malvarlığından fazla olduğunu, MK m. 605’e göre terekenin borca batık olması halinde miras reddedilmiş sayılır denildiğini, müvekkillerine kalan tereke borca batık olduğu için MK m. 605 gereği kanunen mirası reddetmiş sayılacağını, bu hususa ilişkin olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14/03/2001 tarih, 2001/2-220 Esas ve 2001/240 Kararı bulunduğunu, murisin terekesi borca batık olduğu için müvekkillerinin TMK m. 605 uyarınca hiçbir zaman mirasçılık sıfatını kazanmadıklarını, söz konusu hususun tespiti amacıyla İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/522 Esas sayılı dosyasıyla açmış oldukları terekenin borca batık olduğunun tespiti ile mirasın hükmen reddi taleplerine ilişkin davanın derdest olduğunu, müvekkillerinin …’un mirasçıları olmadıkları için davanın müvekkilleri açısından husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini belirterek Davacı tarafın her türlü dayanaktan yoksun, usul ve esas hükümlerine aykırı olan ihtiyat-i tedbir talebinin reddedilmesini, müvekkillerinin destekten yoksun kalan üçüncü kişiler olduğu için hak ettikleri destekten yoksun kalma tazminatını Güvence Hesabı’ndan Mahkeme İlamına dayanarak tahsil ettikleri için kendilerine rücu için icra takibi başlatılması hukuka aykırı olduğunu, İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/2522 Esas Sayılı Dosyasının bekletici mesele yapılmasını, huzurda görülen davanın müvekkilleri açısından reddi ile , davacının %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARLARININ ÖZETİ
Geyve Asliye Hukuk Mahkemesi’nce; “…HSK Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı alanı il mülki sınırlarını kapsayacak şekilde belirlendiğinden ve mahkememizin Asliye Ticaret yetkisi kaldırıldığından mahkememizin görevsizliğine” dair hüküm kurulmuştur.
Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nce; “…Hakimler ve Savcılar Kurulu 1.Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararında derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığından mahkememizin kurulup faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce açılmış olan eldeki davanın yargılamasına açıldığı (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Geyve Asliye Hukuk Mahkemesince devam edilmesinin gerektiği” gerekçelerine yer verilerek, “1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, 2-Karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli Geyve Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
” dair karar verilmiştir.
Geyve Asliye Hukuk Mahkemesi ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi arasında verilen görevsizlik kararlarına istinaden dosya dairemize görevli mahkemenin belirlenmesi için gönderilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE
HMK 23/1 maddesinde yargı yerinin belirlenmesine ilişkin incelemenin dosya üzerinden yapılabileceği düzenlenmektedir. Bu nedenle dairemizce dosya üzerinden yapılan incelemede:
Geyve Asliye Hukuk Mahkemesi’nce, HSK Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı alanı il mülki sınırlarını kapsayacak şekilde belirlendiğinden ve mahkememizin Asliye Ticaret yetkisi kaldırıldığından mahkememizin görevsizliğine gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nce ise, Hakimler ve Savcılar Kurulu 1.Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararında derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığından mahkememizin kurulup faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce açılmış olan eldeki davanın yargılamasına açıldığı (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Geyve Asliye Hukuk Mahkemesince devam edilmesinin gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, dosya yargı yerinin belirlenmesi için Dairemize gönderilmiştir.
Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer. Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir. Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir. O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O halde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların görülmeye devam edilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle; Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete geçirildiği, davanın 30/09/2019 tarihinde açıldığı, 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararda derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın Geyve Asliye Hukuk Mahkemesi’nce görülerek mahkemenin vasfını da kendi belirlemek suretiyle sonuçlandırılması gerekmektedir. (Emsal; Yargıtay 5. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2022/1760 E – 2022/2689 K sayılı ilamı) 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Geyve Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Geyve Asliye Hukuk Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,
Dosyanın merci tayini talebinde bulunan Mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 23/1 ve 362/1-c maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/02/2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/02/2023


Başkan


Üye


Üye


Katip

¸Bu evrak 5070 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca E-İMZA ile imzalanmıştır