Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/2784 E. 2022/1915 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2784
KARAR NO : 2022/1915
KARAR TARİHİ : 24/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/06/2022
NUMARASI : 2022/240 Esas 2022/494 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/02/2022
NUMARASI : 2022/64 Esas 2022/48 Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …İ
VEKİLİ : Av. MELTEMNUR DURSUN – [15306-03768-17777] UETS
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)

Taraflar arasında görülen davada Gebze 7. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Gebze Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın müvekkilinin kardeşi olup, 2021 Ocak ayından itibaren müvekkiline aralıklarla borç para verdiğini, parça parça gönderilen paralara binaen müvekkilinin de aynı şekilde parça parça borcunu ödediğini, tüm bu para alışverişinin banka aracılığı ile gerçekleştiğini, davalının vermiş olduğu borcun faizine binaen müvekkilinden senet istediğini, müvekkilinin de o anki zor şartları nedeniyle kendisine 11.08.2021 düzenleme tarihli 15.10.2021 vade tarihli senet imzalayıp verdiğini, müvekkilinin Kapalı Ceza İnfaz Kurumun da Jandarma kolluk kuvveti olarak görev yaptığını, mevcut senedin kendisine herhangi bir sorun teşkil etmemesi için 27.08.2021 tarihinde yani düzenleme tarihinden sonra ve vade tarihinden önce 40.000 TL’lik bedelli senede karşılık 40.000 TL’lik davalı adına TEB bankası aracılığı ile havale gerçekleştirdiğini, müvekkilinin davalıyı arayarak senet için ödeme yaptığını belirttiğini, davalının da müvekkiline mevcut senedi yırtıp attığını borcu olmadığını telefonda belirttiğini, davalı ile müvekkilinin kardeş olması nedeniyle güven ilişkisine dayanarak davalının beyanına itibar ettiğini, ancak davalının, aracılar vasıtasıyla 2022 Şubat ayında müvekkiline ulaşarak ödenmemiş senedin olduğu ve bu nedenle ödeme yapması gerektiğini beyan ettiklerini, müvekkilinin ise senedi görmeden ödeme yapamayacağını belirtmesi üzerine (sahte evraktan şüphelenmesi) kendisine daha önce ödemiş olduğu 40.000 TL tutarındaki senedin fotoğrafını göndermeleri üzerine kendisinin bu senede ilişkin ödeme yaptığını beyan ettiğini, dekontu da iletmesine rağmen davalının isteğinde ısrarcı olması üzerine, taraflarınca söz konusu senede ilişkin olarak 04.02.2022 tarihinde Gebze Arabulucuk Bürosu’na başvuruda bulunulduğunu, ancak davalının ödemeyi kabul etmemesi sebebiyle oturumun olumsuz sonuçlandığını, havalenin, kural olarak bir borç ödeme vasıtası olduğunu, dekontlarda başka amaçla havale yapıldığına ilişkin bir açıklama da bulunmadığına göre ispat külfetinin davacıda olduğunu, nitekim davalı ile müvekkili arasında borç alma ve verme işlemlerinin hepsinin banka aracılığı ile yapılmış olup, haricen herhangi bir şekilde elden para alışverişi gerçekleşmediğini, davalı tarafça gönderilen para ile müvekkilinin davalıya göndermiş olduğu para miktarlarının uyuştuğunu, davalının faiz talebi ve buna bağlı olarak senet yapılması üzerine müvekkilinin belirtilen 40000 TL’lik ücreti de yatırdığını, müvekkili tarafından ödemenin, senedin düzenleme tarihinden sonra ve vade tarihine yakın bir tarihte gerçekleşmiş olup, muaccel bir borç olduğunun kabul edilmesi gerektiğini ve yapılan havalenin her ne kadar dekontun açıklama kısmına herhangi bir ibare yazılmasa da borcuna binaen olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, HMK.’nun 203/a. maddesi gereğince senetle ispat zorunluluğu istisnaları arasında ”Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.” olarak belirtildiğinden ve söz konusu uyuşmazlık kardeşler arasında olması nedeniyle ilgili vakayla alakalı taraflarınca tanık dinletileceğini, müvekkilinin kamu personeli olması nedeniyle ve HMK Madde 392 gereğince; söz konusu dosyada, müvekkilinin ödediğine dair kesin delil teşkil eden banka havale dekontu dikkate alınarak, müvekkili aleyhine başlatılacak olan senede dayalı icra takibine binaen teminatsız ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle; davalı aleyhine açılan menfi tespit davasının kabulüne, müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespitine, davalının haksız ve kötü niyetli olarak başlatmış olduğu takip nedeniyle söz konusu miktar olan 40.000 TL üzerinden %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarını kabul etmemekle birlikte kıymetli evrakın, kural olarak doğumuna neden olan olaydan veya hukuki ilişkiden bağımsız yeni bir hukuki ilişki meydana getirdiğini, borcun doğumu hususunun davacının iddialarından çok uzak olduğunu, taraflar kardeş olup davacının sık sık müvekkilinden borç aldığını ve daha sonrada taksitler halinde borcunu ödediğini, davacının öncesinde aldığı borçları henüz bitirmeden, müvekkilini arayarak ciddi bir borcu olduğunu ve acil nakite ihtiyacı olduğunu müvekkiline ilettiğini, müvekkilinin de eşinin ziynet eşyalarını bozdurarak davacıya 40.000,00.-TL borç verdiğini, ancak söz konusu bedel eşinin ziynetleri olduğu için davacıdan 40.000,00.-TL karşılığında senet aldığını, taraflar arasındaki para transferlerine bakıldığında da davacının müvekkiline sürekli borçlandığı, borcuna karşılık ödemeler yaptığının açık olduğunu, senet tanzim tarihine de bakıldığında davacının bir borcu olduğu ve buna karşılık senet verdiğinin iddialarını destekler mahiyette olduğunu, davacının müvekkiline ve ailesine bu durumu gizli tutmasını ve eşinin bundan haberi olmadığını özellikle beyan ettiğini, müvekkilinin de ailevi bir mevzu olduğu için bu durumu açmadığını, bahse konu borcun faiz alacağı olmayıp müvekkilinin eşinin ziynetleri olduğunu, davacının öncesinde bakiye 30.000,00.-TL tutarına yakın borcu bulunduğu için davacının yaptığı ödemelerin bu borcun karşılığı olduğunu, aile arasındaki işlemlerde güven ilişkisi gereği tarafların yazılı borç yükümlülüğüne girmediğini, müvekkilinin kardeşine verdiği borçlarda bu güvenden kaynaklı olarak yazılı bir şey almadığını, ancak davaya konu kambiyo senedinin müvekkilinin eşinin ziynetlerinden olması nedeniyle müvekkilinin senet düzenlemek istediğini ve eşine güvence verdiğini, ancak bu bedeller ödenmediği için aile içi huzurun bozulduğunu, davacı en küçük kardeş olması hasebiyle abisinden istikrarlı olarak borç aldığını ve bunları taksit taksit ödediğini, söz konusu bononun 40.000,00.-TL tutarında bir faiz alacağından bahsetmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının müvekkiline safi faiz için 40.000,00.-TL ödeme yapacağına, bankadan kredi çekmesinin daha ekonomik bir hamle olacağını, iddialar yersiz olup davacının müvekkilinden aldığı borcu ödememek adına işbu huzurdaki davayı açtığını, tüm bu nedenlerle, davanın öncelikle usulden, aksi kanaatte esastan reddine, icra takibinin %20’sinden az olmamak üzere davacı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARLARININ ÖZETİ
Gebze 7. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Davacının 11/08/2021 düzenleme tarihli 15/10/2021 vade tarihli 40.000,00 TL bedelli bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesinin talep ettiği, buna göre davanın, TTK.’da düzenlenen kambiyo senedinden kaynaklandığı, davanın mutlak ticari davalardan olduğu ve davaya bakmakta Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşılmakla; davanın HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği usulden reddine” dair görevsizlik kararı verilmiştir.
Gebze Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; Davanın mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, uyuşmazlığın bonodan kaynaklanmadığı, tarafların tacir olmadığı, Asliye Ticaret Mahkemelerinin uzmanlık gerektiren ticari davalara bakmakla görevli özel nitelikli mahkemeler olduğu, eldeki davada ise uyuşmazlığın TBK’nun 379. ve devamı maddeler uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı, taraflar arasında TTK hükümleri veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir bir ticari uyuşmazlık bulunmadığı hususları bir arada değerlendirildiğinde iş bu davada görevli Mahkemenin Gebze 7. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kanaatine varılmakla görev dava şartı olduğundan HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca mahkememizin görevsizliğine ve davanın usulden reddine, kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde Gebze 7. Asliye Hukuk Mahkemesi ile mahkememiz arasındaki olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için için dosyanın Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi ilgili istinaf dairesine gönderilmesine” dair, karşı görevsizlik kararı verilmiştir.
Gebze 7. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi arasında karşılıklı verilen görevsizlik kararlarına istinaden dosya, HMK 22/1 maddesi uyarınca dairemize görevli mahkemenin belirlenmesi için gönderilmiştir.
Her iki mahkemenin karşılıklı görevsizlik kararı vermiş olmaları ve bu kararların istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi nedeniyle mahkemeler arasında görev uyuşmazlığı çıktığı, HMK 21/1-c maddesinde yargı yerinin belirlenmesini gerektiren sebep olarak gösterilmiş bulunan “İki mahkeme de görevsizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse” sebebinin gerçekleştiği görülmektedir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE
Dava, ödünç sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davasıdır.
Gebze 7. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davanın kıymetli evrak niteliğindeki bonoya dayalı menfi tespit davası olması ve mutlak ticari dava mahiyetinde olması nedeniyle görevsizlik kararı verildiği, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından davanın ödünç sözleşmesinden kaynaklandığı, bononun sıhhatine yönelik bir itirazının bulunmadığı, bononun sözleşmeye bağlı olarak tanzim edildiği, davanın münhasıran kambiyo hukuku kapsamında kalan nedenlere dayanmadığı gerekçesi ile karşı görevsizlik kararı verildiği görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Buna göre, somut olayda her ne kadar asliye hukuk mahkemesince bonodan kaynaklı davada yargılama yetkisinin ticaret mahkemesine ait olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmişse de, takibe konu kambiyo senedinin uyuşmazlık konusu sözleşme kapsamında verilen bir bono olduğu, senedin sıhhatine yönelik bir ihtilaf bulunmadığı, bononun kardeş olan taraflar arasındaki ödünç sözleşmesine dayalı olarak düzenlendiği hususunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı yargılamanın bahsedilen temel hukuki ilişki kapsamında genel mahkemenin görevi kapsamında bulunan ödünç sözleşmesine ilişkin olduğu ve uyuşmazlığın bonodan kaynaklanmadığı, tarafların tacir de olmadığı anlaşıldığından uyuşmazlığın Gebze 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerektiğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Gebze 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,
Dosyanın merci tayini talebinde bulunan Mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 23/1 ve 362/1-c maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 24/11/2022


Başkan.


Üye


Üye…


Katip

Bu evrak 5070 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca E-İMZA ile imzalanmıştır