Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/701 E. 2022/857 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/701 – 2022/857
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/701
KARAR NO : 2022/857

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/11/2021
NUMARASI : 2020/155 Esas – 2021/675 Karar

İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVALI : SARAL VİNÇ AĞIR NAKLİYE OTEL İNŞAAT VE ÖZEL EĞİTİM SAN.TİC. LTD. ŞİRKETİ …
VEKİLİ : Av….

İHBAR OLUNAN : AKSAL ÇELİK KONSTRÜKSİYON SANAYİ İNŞAAT TURİZM TİC.NAK. LTD. ŞTİ …
VEKİLİ : Av…

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Ned.)
BAŞVURU TARİHİ : 11.01.2022 – 13.01.2022
İSTİNAFA GELİŞ TARİHİ: 12.04.2022
KARAR TARİHİ : 25.05.2022
YAZIM TARİHİ : 25.05.2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi. Davanın dairemizin görev alanına girdiği, ilk derece mahkemesi kararının kesin olmadığı, istinaf başvurusunun süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirildiği, dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacıya ait Volvo marka çekici ( tır ) aracın nakliye işinde kullanıldığını, davalı şirketin maliki ve işleteni olduğu … plakalı aracın %100 kusurlu olarak karıştığı kaza sebebiyle … plakalı aracın ağır şekilde hasarlandığını ve aracın perte ayrıldığını, davacının kaza nedeniyle aracı 62 gün kullanamadığını, davalı hakkında Kocaeli 8. İcra Müdürlüğünün 2018/21995 esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibine itiraz ettiğini beyan ederek davalının itirazının iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, şirkete ait … plakalı aracın Mapfre Sigorta A.Ş. Tarafından sigortalandığını, davacı tarafın iddia ettiği zararlara ilişkin dava açmak için öncelikle sigorta şirketine başvuruda bulunması gerektiğini, kaza tarihi ile aracın pert işlemi için devir tarihleri arasındaki sürenin müvekkili şirketin sorumluluğunda olmadığını, müvekkili şirkete yöneltilen husumeti kabul etmediklerini, husumet itizarları ile davanın reddini, davalı şirketin yahut işleteni olduğu araç sürücüsünün kazada kusurunun bulunmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, Kocaeli 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/09/2019 tarih 2018/473 esas 2019/515 sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından İstinaf yoluna başvurulduğunu, yapılan İstinaf incelemesinin sonucunda Sakarya BAM 3. Hukuk Dairesinin 26/02/2020 tarih 2019/1112 esas 2020/206 sayılı ilamı ile mahkemenin kararının kaldırılmasına karar verildiğini, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesinin 2019/1112 esas numaralı 2020/206 Karar numaralı kaldırma kararından sonra yerel mahkeme Sakarya BAM 3. Hukuk Dairesinin 26/02/2020 tarih 2019/1112 esas 2020/206 sayılı ilamı ile mahkemenin kararına direnmediğinden eylemli olarak uymuş olup kaldırma kararı ile davacı hakkında kazanılmış hak oluştuğunu, davalı vekilinin BAM kararından sonra cevap dilekçesini ıslah ettiğini, HMK’da ıslah yapılabilmesinin şartlarının belirtildiğini, davalının ıslahının kabul edilmemesi gerektiğini, kazanılmış hakların “Hukuk Devleti” kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardan olduğunu, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi kararında ” ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez ve yeni delillere dayanılamaz.”diyerek davalının yapmış olduğu ıslah konusunda karar verdiğinden artık kesinleşmiş bu hususta yerel mahkemece inceleme yapılamayacağını beyan ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, ilk derece mahkemesince davacı tarafın davasının pasif husumet yokluğu sebebi ile reddine karar verilmesinin hukuka uygun olduğunu, ilama karşı bu yönden bir itirazları bulunmadığını, ancak davanın reddine karar verilmesine rağmen davalı lehine vekalete hükmedilmediğini beyan ederek ilk derece mahkemesi kararının vekalet ücreti bakımından kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, kazanç kaybı istemine ilişkindir.
Somut olayda, davacıya ait araçla davalıya ait aracın karıştığı çift taraflı kaza sonucunda, davacının aracı perte ayrıldığından kazanç kaybı talep edilerek başlatılan icra takibine davalı tarafça itiraz edilmiş, takip durmuştur. Dairemizin kaldırma kararı öncesinde davanın kabulüne karar verilmiş, davalı tarafça karara karşı istinaf yoluna başvurulmuş, eksik inceleme yapılması nedeniyle ilk kararın kaldırılmasına karar verilmiş, davalı vekilince kaldırma kararı sonrası cevap dilekçesi ıslah edilerek işleten olmadıkları ileri sürülmüş, mahkemece de husumetin dava şartı olması nedeniyle her aşamada araştırılabileceği gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
“…6100 sayılı HMK’nın 141/1. maddesinde tarafların yargılamada iddia ve savunmalarını ne zamana kadar değiştirebilecekleri düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe, ön inceleme aşamasında ancak karşı tarafın açık muvafakati ile ön inceleme duruşmasında taraflardan birisi gelmez ise gelen tarafın, karşı tarafın muvafakati aranmaksızın iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi mümkündür. Yine HMK’nın 144/2. maddesinde, iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Bu anlamda ıslah, karşı tarafın rızasının olmadığı durumlarda yasağın başladığı andan itibaren iddia ve savunmaları değiştirme noktasında taraflar için tek çare olmaktadır.
Kavram olarak ıslah; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir (6100 sayılı HMK. m. 176). Taraflar ihmal, unutma, yetersiz bilgi ve benzeri sebeplerle eksik ya da hatalı şekilde iddia ve savunmada bulunmuş olabilecekleri gibi, yargılama sırasında meydana gelen gelişmeler neticesinde de yargılamanın başında sundukları iddia ve savunmalarında değişiklik yapma ihtiyacı duyabilirler. Islah müessesesi, dava değiştirme, başka bir deyişle iddia ve savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılanabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapılabilmektedir (Üstündağ S: Medeni Yargılama Hukuku, C.I.II.B.5, İstanbul 1992, s.534).
Islah, mahkemeye yöneltilen tek taraflı ve açık bir irade beyanı olduğundan, yasal şartları yerine getirildiği takdirde, karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabilir. İddia ve savunmayı değiştirme ya da genişletme sayılmayan hallerde veya karşı tarafın genişletme ve değiştirmeye rıza gösterdiği hallerde ıslaha başvurmaya gerek olmadığı açıktır. Davanın tamamen ıslahı mümkün olduğu gibi kısmen ıslahı da mümkündür. Ancak ıslahın yapılması, Kanun uyarınca zaman bakımından sınırlandırılmış ve HMK’nın “Islahın Zamanı ve Şekli” başlıklı 177. maddesinin 1. fıkrasında tahkikatın sona ermesine kadar ıslahın yapılabileceği düzenlenmiştir. Bu noktada yargılamanın hangi aşamasına kadar ıslahın mümkün olacağını belirleyebilmek için tahkikat evresinden bahsetmek gerekmektedir. Zira ıslahın zaman bakımından sınırı, bozmadan sonra ıslahın yapılıp yapılamayacağı ile doğrudan ilgilidir.
Tahkikat, HMK’nın 147. maddesi uyarınca ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra başlamaktadır. Bu anlamda tahkikat evresinde işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilmek üzere taraflar duruşmaya davet edilir. Bu yönüyle tahkikat evresi, yargılamanın en önemli ve uzun aşaması olarak nitelendirilmektedir. Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (Madde 186). HMK’nın 184. ve 185. maddeleri gereğince tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında Mahkeme, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder ve bu tefhim ile tahkikat aşaması sona erer.
Bununla birlikte, bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılamayacağı hususu Yargıtay Hukuk Daireleri ve öğreti arasında tartışmalı bir hususken, 22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesinde bozmadan sonra ıslah konusuna açıklık getirilmiştir. Bu maddeye göre; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu bağlamda açıklanması gereken bir diğer husus ise usuli kazanılmış hak kavramıdır. Usuli kazanılmış hak, bir davada, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine (diğeri aleyhine) doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan haktır. Usul hukukunun temel prensiplerinden birisi olan usuli kazanılmış hak kavramı, gerek HUMK, gerekse HMK’da düzenlenmemesine rağmen gerek öğretide gerekse uygulamada kabul edilmiştir.
Yargıtay’ın bozma kararı nedeniyle kazanılmış hak iki çeşit olup, birincisi Mahkemenin Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına kazanılmış hak, ikincisi bazı konuların bozma kararının kapsamı dışında kalması ile doğan usuli kazanılmış haklardır. Bozma kararına uymuş olması halinde Mahkeme, bu uyma kararı ile bağlı olup, usuli kazanılmış hak ilkesi uyarınca lehine bozulan taraf yararına araştırma ve inceleme yapmak zorundadır ( 04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Usuli kazanılmış hak yukarıda belirtildiği üzere açık bir kanun hükmüyle düzenlenmemiş olsa da önemli ve temel bir hukuk ilkesidir. Ancak usuli kazanılmış hak ilkesinin de istisnaları bulunmaktadır. Geriye etkili kanun değişikliği, görev kuralına aykırılık, sonradan ortaya çıkan içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK), hak düşürücü süre, kamu düzeni gibi hususlar kazanılmış hak kuralının istisnalarındandır. Bu durumda usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.). Zira usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).
22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2 maddesi ile Yargıtay’ın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar ıslah yapılması mümkün hale getirilmiştir. Sonradan aynı hususta bir kanun çıkarılmış olmasının usuli kazanılmış hakkın istisnası olduğu, usule ilişkin kanun değişikliğinin geçmişe etkili olarak uygulanması gerektiği, mahkemece verilen nihai karardan sonra değişiklik yapılmış olsa dahi, bu değişikliğin uygulanmasında zorunluluk bulunduğu Yargıtay kararlarıyla açıklanmıştır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20.02.2008 gün, 2008/13-160 esas, 2008/147 karar)
Somut olayda, Dairemizin kaldırma kararı öncesi verilen kabul kararına karşı davalı tarafça yapılan istinaf isteminde uzun süreli kira sözleşmesi nedeniyle davalı şirketin işleten olmadığı ileri sürülmüş, Dairemizce HMK’nın 357.maddesi gereğince ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen hususların istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceği belirtilerek bu husustaki istinaf istemi kabul edilmemiştir. Bu durumda davacı taraf lehine kaldırma kararımız ile birlikte usuli kazanılmış hak oluşmuştur.
Bunun yanında, dosyanın incelenmesinde dava dilekçesi ve eklerinin davalı tarafa 04.09.2018 tarihinde tebliğ edilmesine karşın cevap dilekçesinin 02.10.2018 tarihinde verildiği yani süresinde cevap dilekçesi verilmediği anlaşılmaktadır. Islahın konusunu tarafların yaptıkları usul işlemleri oluşturduğundan taraflardan birinin ıslah yoluna başvurabilmesi için daha önce yapmış olduğu bir usul işleminin bulunması gerekir. HMK’nın 176. maddesinde taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu nedenle cevap dilekçesinin ıslahı için öncelikle yapılması gereken usul işlemi davaya cevap vermekten ibarettir. Cevap dilekçesinin hiç verilmemiş olması hâlinde ortada ıslah edilmesi mümkün bir usul işleminin varlığından söz edilemez. Aksi hâlde, suskun kalınarak hiç cevap verilmemiş olması hâlinin bir usul işlemi olarak kabulü gerekir. Bu çerçevede süresi geçtikten sonra yapılan ve karşı çıkılan savunmanın da hiç yapılmamış gibi olduğunu ve aynı hukukî sonucu doğuracağını belirtmek gerekir. Usul işleminin ıslahla düzeltilmesi öncelikle geçerli bir hukukî işlemin varlığını gerektirdiğinden, yapılmamış hükmünde sayılan bir usul işleminin ıslahla düzeltilmesi de düşünülemez. (Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2017 tarihli ve 2017/17-1093 E., 2017/1090 K. sayılı kararında da benimsenmiştir). Bu nedenle süresinde verilmeyen cevap dilekçesinin ıslah edilmesi de mümkün değildir.
Yukarıda belirtildiği üzere kaldırma kararımız ile davacı taraf lehine oluşan kazanılmış usuli hak ve davalı tarafça süresinde cevap dilekçesi verilmediğinden cevap dilekçesinin ıslahının mümkün olmaması gözardı edilerek mahkemece pasif husumet yönünden davanın reddi kararı hatalı olmuştur ki mahkemece davalı şirketin işleten olmadığı yönünde araştırma da yapılmadan yalnızca beyana göre pasif husumet yokluğundan karar verilmesi de anlaşılamamıştır. Nitekim dosya arasında bulunan ve aynı kaza nedeniyle İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/537 Esas sayılı dosyasında görülen ve davalı şirket yönünden işleten olmaması nedeniyle husumetten red kararı verilen dosyanın da henüz kesinleşmediği ve işletenlik hususunun istinaf konusu edildiği anlaşılmıştır. Bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.
İlk derece mahkemesinin yaptığı yargılama ve verdiği kararda tespit edilen ve yukarıda belirtilen eksiklik ve hatalar, dairemizce 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesinde belirtilen uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması kapsamında kabul edildiğinden, davalı vekilinin istinaf itirazları incelenmeksizin, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, Dairemizin 26.02.2020 tarih ve 2019/1112 Esas 2020/206 Karar sayılı kaldırma kararında belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden bir karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜ İLE, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.11.2021 tarih ve 2020/155 esas, 2021/675 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Peşin alınan istinaf karar harçlarının talepleri halinde yatıranlara iadesine,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafların istinaf başvurusu için yaptıkları giderlerin esas hakkında verilecek kararda değerlendirilmesine,
5- Harcanmayan istinaf gider avanslarının yatıranlara iadesine,
6-Karar tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 25.05.2022


Başkan …
e-imzalıdır

*Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır

*İşbu evrak 5070 sayılı Kanunun 5. Maddesi gereğince Güvenli Elektronik İmza ile imzalanmıştır*