Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1983 E. 2024/69 K. 10.01.2024 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1983
KARAR NO : 2024/69

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16.06.2022
NUMARASI : 2019/533 Esas – 2022/329 Karar

İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVALI : 1 -… -…
VEKİLİ : Av. …-…

DAVALI : 2 -… -…, …

DAVALI : 3 -ALLİANZ SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. …-…

DAVACI : … -…
VEKİLİ :Av…. -…

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazm.)

BAŞVURU TARİHİ : 17.10.2022
İSTİNAFA GELİŞ TARİHİ : 16.11.2022
KARAR TARİHİ : 10.01.2024
YAZIM TARİHİ : 10.01.2024

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi. Davanın dairemizin görev alanına girdiği, ilk derece mahkemesi kararının kesin olmadığı, istinaf başvurusunun süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirildiği anlaşılmakla;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; 07.05.2016 tarihinde saat 18:30 sıralarında davalılardan …’ın işleteni olduğu, davalı … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı, önünde durmakta olan halk otobüsüne davacının yolcu olarak binmek istediği esnada otobüsün hareket etmesi nedeni ile dengesini kaybedip düşmesi sonucu sağ elinin otobüsün tekerleğinin altında kaldığını, ancak tüm uyarı ve bağrışlara rağmen davalı sürücü ….’ın otobüsü hareket ettirdiğini ve buna bağlı olarak da davacının elinin ciddi bir şekilde yaralandığını, kazaya bağlı olarak Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının talebi doğrultusunda hazırlanan bilirkişi raporunda kaza sırasında otobüsün sevk ve idaresini gerçekleştiren …’ın birinci dereceden kusurlu olarak kabul edildiğini, söz konusu bilirkişi raporunda davacının ikinci dereceden kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de bunun hukuka aykırı olduğunu, çünkü davacının ikinci dereceden kusurlu kabul edilmesine dayanak gösterilen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İndirme ve Bindirme Kuralları başlıklı 58. Maddesi yolculara yani davacıya değil sürücülere kusur yüklendiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500 TL maddi ve 60.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davalının … plakalı aracın maliki olması nedeniyle davaya dahil edildiğini, davaya konu kaza nedeni ile Kocaeli 2. ASCM’de yapılan ceza yargılamasında davacının asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, söz konusu kazanın görüntüsü izlendiğinde … plakalı aracın havanın çok sıcak olması nedeni ile kapısı açık olarak yoluna devam etmekteyken davacının otobüs durağına girmemiş olmasına rağmen durak dışında bulunan ve trafikte seyir halinde olan otobüse binmeye çalıştığını, otobüs şoförünün davacıyı görmemesi ve seyire devam etmesi üzerine davacının düşerek yaralandığını, bu durumda diğer davalı araç şoförünün hiçbir kusurunun olmadığının aşikar olduğunu, davalıya yöneltilen manevi tazminat taleplerine ilişkin olarak davanın Allianz Sigorta’ya ihbar edilmesini talep ettiklerini, davacı tarafın talep etmiş olduğu manevi tazminat miktarının fahiş bir miktar olduğunu, tazminatın zenginleşmeye sebep vermemesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Allianz Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan … plakalı aracın davalı şirkete Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi ile sigortalı olduğunu, iş bu poliçeden dolayı sorumluluklarının sigortalısının kusuru oranında olmak üzere bedeni zararlarda şahıs başına azami 310.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, poliçe limiti bildirmelerinin davayı ve iddiayı kabul anlamına gelmediğini, KOÜ’den alınmış olan raporun ve tıbbi evrakların medikal firma tarafından incelenmesi sonucunda başvuran davacı …’ın herhangi bir maluliyetinin olmadığının belirtildiğini, bu sebeple sigorta şirketinin herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, davacı ile zarar veren arasında uzlaşma gerçekleştiyse sigorta şirketinin de karşı tarafa yönelik herhangi bir sorumluluğunun kalmayacağı için söz konusu durumun tespitinin gerektiğini, taraflar anlaşma sağladığı takdirde davalının sorumluluğunun kalmadığını, iş bu davanın öncelikle dava şartı eksikliği nedeni ile usulden reddi gerektiğini, davacı tarafın davalı şirkete sunulması gereken zorunlu evrakları sunmadığını, davacı yanın eksik evrak sunması sebebi ile davanın usulden reddinin gerektiğini, dava konusu kazanın trafik iş kazası niteliğinde olup olmadığının araştırılması gerektiğini, zira kazazedeye mükerrer ödeme olmaması için SGK tarafından davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerektiğini, davalı şirketin sorumluluğundan bahsedilmesi için öncelikli sigorta araç sürücüsünün kusurunun ispat edilmesi gerektiğini, davalı şirketin davacıya tazminat ödemesi gerektiği kanaatine varılması halinde tazminat miktarının mali sorumluluk sigortası genel şartlarınca benimsenen TRH 2010 tablosu ve %1,8 teknik faiz kullanılarak hesaplanması gerektiğini, dava konusu kazaya ilişkin güncel ceza soruşturması evraklarının ara karar sonucu dosyaya ekletilmesi gerektiğini tüm bu nedenlerle; davalı şirket aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı …’ın cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesi tarafından Maddi tazminat davasının feragat nedeni ile Reddine, Manevi tazminat davasının Kısmen Kabulü ile toplam 40.000,00 TL manevi tazminatın 07.05.2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz ile birlikte davalılar … ve …’tan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya yönelik talebin reddine, karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin bu kararına karşı davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece hükmolunan 40.000,00 TL manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, hükmolunacak tazminat miktarının bir tarafın zenginleşmesine veya diğer tarafın fakirleşmesine sebebiyet vermemesi gerektiğini belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, haksız eylem (trafik kazasından kaynaklanan) nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup; ilk derece mahkemesince davacının maddi tazminat talebi yönünden feragat nedeniyle reddine, manevi tazminat talebi yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Anılan karara karşı, yalnızca davalılardan araç işleten/malik tarafından ve manevi tazminatın miktarına karşı istinaf yoluna gidilmiş olduğundan istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hallerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde;
6098 sayılı TBK’nun 56. maddesi uyarınca bedensel bütünlüğü zedelenen kimse manevi tazminat adı altında bir miktar para ödetilmesini isteyebilir. Hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bu tutar adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan, özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi zararın belirlenmesinde Borçlar Kanunun 56. maddesi ana ve ölçü kaideleri belirleyerek bu çerçevede takdir yetkisini somut olaya özgü olarak hakimin takdirine bırakmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 56 – “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” düzenlemesine haizdir. Buna göre temel ölçütler “olayın özellikleri” olarak izâh edilen somut olaya ve tarafların sosyo ekonomik durumuna göre değerlendirme yapmak gereğidir. Denge unsur ise mülga 816 sayılı Borçlar Yasasının 48. maddesinin “adalete muvafık” lafzıyla izâh olunan ve yeni yasa da “uygun bir miktar paranın” da şeklinde yer bulan hakkimin durum ve koşulların gereklerine ve hakkaniyete uygun bireysel tatmin kadar toplumsal tatmini de göz önünden bulunduran bir karar vermesi gerekliliğidir. Öyle ki verilecek tazminat aynı zamanda en son kabul gören doktrin ve yargısal içtihatlarda olduğu gibi caydırıcılık etkisini de doğurmalıdır.
Toplumsal hayatın bir parçası olarak hakim, manevi tazminat talepleriyle ilgili karar verirken; kendi yaşantısında gözlemlediği sosyolojik vakaları da birlikte değerlendirerek; nesnel bakış açısını da kaybetmeden hakkaniyete uygun bir kar vermelidir. Bu esaslar çerçevesinde, dosyaya kazandırılan soruşturma kayıtları ile tıbbi belgelere göre davaya konu trafik kazasında ağır yaralanan davacının duyacağı üzüntü açık ve anlaşılırdır.
Manevi tazminatın amacı zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmaktır. Bu açıdan ilk derece mahkemesince takdir edilen manevi tazminat miktarının elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli ve yeterli olduğu, hükmedilen tazminatın bir tarafı zenginleştirmediği gibi diğer tarafı da fakirleştirmediğinin kabulüyle hüküm kurulduğu görülmektedir..
Olay tarihi, olayın oluş şekli, maluliyet oranı, tarafların sosyal ekonomik durumları ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının olaya ve hakkaniyete uygun düştüğü kanaatine ulaşılmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf istemlerinin de reddine karar vermek gerekmiştir.
Dairemizce ilk derece mahkemesinin kararı hem maddi olay, hem de hukuka uygunluk yönünden incelenmiş olup, kararda esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de usule aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.06.2022 tarih ve 2019/533 Esas, 2022/329 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı … vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi uyarınca davalı …’dan alınması gereken 2.732,40 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL+603,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.048,70 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalının istinaf başvurusu için yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, harcanmayan istinaf gider avansının yatırana iadesine,
4-Karar tebliği, harç takibi ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10.01.2024

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
*Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

*İşbu evrak 5070 sayılı Kanunun 5. Maddesi gereğince Güvenli Elektronik İmza ile imzalanmıştır*