Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1749 E. 2023/1755 K. 20.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1749
KARAR NO : 2023/1755

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23.02.2022
NUMARASI : 2016/104 Esas – 2022/170 Karar

İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVACILAR : 1-…- …
2-… – …
3-… – …
VEKİLLERİ :Av…. – Av. …

DAVALI : 1 -… -…
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …-…

DAVALI : 2 -ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazm.)

BAŞVURU TARİHİ : 01.09.2022
İSTİNAFA GELİŞ TARİHİ : 11.10.2022
KARAR TARİHİ : 20.12.2023
YAZIM TARİHİ : 20.12.2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi. Davanın dairemizin görev alanına girdiği, ilk derece mahkemesi kararının kesin olmadığı, istinaf başvurusunun süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirildiği anlaşılmakla;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalılardan …’in kendisine ait … plaka sayılı araç ile davacılar … ve …’ın çocukları olan davacı küçük …’a çarparak ağır şekilde yaralanmasına neden olduğunu, olay nedeni ile davalı … hakkında Gebze 2. Asliye Ceza Mah. 2015/1027 Esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, kazanın tamamen davalının gerekli dikkat ve özeni göstermesi nedeni ile aşırı hızlı araç kullanması nedeni ile oluştuğunu, kaza nedeni ile …’ın kafatasının kırıldığını, kalçasının üç yerinden kırıldığını, yüzünde iz kaldığını, iç organlarında da hasar kaldığını, …’ın küçük yaşta geçirdiği kazanın etkisi ile psikolojisinin bozulduğunu, kaza sırasında ve tedavi gördüğü sırada çektiği acılar ve uzun süre yatağa bağlı kalması nedeniyle manevi olarak yıprandığını, davacılar … ve …’in de evlatlarının geçirmiş olduğu kaza ve tedavi süresince maddi ve manevi olarak son derece yıprandıklarını belirterek davacılardan … … için kesin ve belirlenebilir olduğunda arttırmak üzere fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacılar … … için 30.000 TL, … için 20.000,00 TL ve … için 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı vekilinin küçük … için talep ettiği maddi tazminatın niteliğini ve çeşidini açıklamadığını, davacılar vekiline bu hususta süre verilmesini talep ettiklerini, kazanın meydana gelmesinde küçük …’ın tam ve asli kusurlu olduğunu, davacı …’ın karşıdan karşıya geçmek için bir harç kamyonunun arkasından yolu kontrol etmeden yola girdiğini ve aniden davalının aracının önüne çıktığını, ceza dosyası içerisinde bulunan krokide kazanın gerçekleştiği yerde yaya yolu olmadığının yakınında yaya yolu olduğunun görüldüğünü, yaya yolunu kullanmayan davacı …’a kusur izafe edilmesi gerektiğini, davacı …’ın kalıcı sakatlığı olup olmadığının ATK tarafından tespiti gerektiğini, davacı …’ın manevi tazminat talebinin haksız ve fahiş olduğunu, davalının fakirlik sınırının altında yaşayan biri olduğunu, davacılardan … ve …’ın manevi tazminat taleplerinin oğulları olan diğer davacı …’ın kazada kusurlu olması ve ağır bedensel zarara uğramaması nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, davacı …’ın kaza nedeniyle hayati tehlike geçirmediğini, manevi tazminat talep etme hakkının doğrudan cismani zarara uğrayan kişiye ait olduğunu, yansıma yoluyla manevi tazminat istenebilmesi için zarara uğrayanın ağır cismani zarara uğramış olması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde kazaya karıştığı iddia edilen … plaka sayılı aracın sigortalandığı … numaralı poliçenin davalı şirket nezdinde düzenlenmediğini, davacı yanın davasını kanıtlamakla mükellef olduğu gibi, davalı şirkete hangi sorumluluk nedenine hangi kanıtlara dayanarak husumet yöneltildiğini de kanıtlamak durumunda olduğunu, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini, Yargıtay içtihatları ve ilgili mevzuat uyarınca sigorta şirketinin temerrüdünün, talep edilen tazminat için hasarın teminat kapsamına girdiğini ispata yeterli belgelerle ihbar tarihinden itibaren başlayacağını, yapılacak ödeme miktarının belirlenebilmesi için kusur durumu ve aktüeryal hesabın da gerekeceğinden, temerrüt tarihinin sözü geçen bilirkişi raporlarından başlaması gerektiğini, ceza dosyası ve varsa kusur durumunu gösteren bilirkişi raporu celp edildikten sonra dava konusu kazada kusur durumlarının tespiti için dosyanın ATK’na sevk edilmesini talep ettiklerini vs belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi tarafından Davacı …’ın davalılar aleyhine açtığı maddi tazminat davasının reddine, Davacı …’ın davalı … aleyhine açtığı manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, 5.000,00 TL’nin 23.05.2015 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ten alınarak davacı …’a ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacılar … ve …’ın davalı … aleyhine açtığı manevi tazminat davasının reddine, karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin bu kararına karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; ilk derece mahkemesi kararının eksik inceleme sonucu hatalı olduğunu, kaza tarihinde henüz 10 yaşında olan davacı …’ın kafasına, gövdesine ve bacaklarına almış olduğu darbe nedeni ile ağır yaralandığını, davacı … için talep etmiş oldukları maddi tazminatın davalının ekonomik gelirinin olmaması nedeniyle reddedilmesinin hatalı olduğunu, davacı … için hükmolunan 5.000,00 TL manevi tazminat miktarının da çok düşük olduğunu, davacılar … ve … için talep edilen manevi tazminat miktarlarının da …’ın maluliyetinin kalmaması gerekçe gösterilerek, yaralanmanın derecesi göz ardı edilerek reddedilmesinin hatalı olduğunu, davanın kabul red durumuna göre davacılar tarafından davalıya ödenmesi gereken toplam 15.700,00 TL vekalet ücretinin mahkemece hükmolunan manevi tazminat tutarından yüksek olduğunu ve davacıların mağduriyetine sebep olduğunu belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne, hükmedilecek tazminatlara kaza tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklı yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, kaza tarihinde ergin olmayan davacıya, davalılardan …’in işleteni ve maliki olduğu ve diğer davalı Anadolu Anonim Türk Sigorta A.Ş. nezdinde ZMMS poliçesi bulunan motorlu taşıtın çarpması şeklinde gerçekleşen 23.05.2015 tarihli trafik kazası nedeniyle, davacıda çoklu kalça kemiği kırıkları, kafatası kırığı, iç organları harabiyeti ve yüzde sabit iz kalmış olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 54.maddesinde haksız eylemden kaynaklı bedensel zararları sınırlandırmadan örnekleme yoluyla düzenlemiş bulunmaktadır. Bunlar uygulamada en çok karşılaşılan bedensel zararlardan olan tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da tamamen yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplardır. Bunun dışında da somut olayın özelliğine göre, dolaylı zarar kavramına dahil olmayacak bedensel zararlar ile bedensel zararların dışındaki diğer maddi zararlar da maddi tazminatın konusu olabilcektir.
Davacılar vekilince, dava dilekçesinin talep sonucunda herhangi bir açıklama yapılmadan genel ifadelerle “maddi tazminat” talebinde bulunmuştur. Buna göre ilk derece mahkemesince 6100 sayılı HMK 119/1-ğ maddesi gereğince, davacı vekiline dilekçesinde yer verdiği maddi tazminat talebini somutlaştırarak açıklamak ve ayrıştırmak, harca esas değerleri ayrı ayrı göstermek üzere bir haftalık kesin süre verilerek; ara karar gereğinin süresi içerisinde yerine getirilmediği taktirde, HMK 119/2.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine ilişkin yasal sürenin anlam ve sonuçları hatırlatılmak suretiyle ve yasal sonuca bağlanmış ihtarat yapılarak; sonucuna göre davacının maddi tazminat talebi yönünden değerlendirme yapması gerektiği halde bu hususunun gözden kaçırılması doğru bulunamamıştır.
Yanı sıra, Maluliyete ilişkin alınacak raporların kazanın meydana geldiği tarihe /poliçenin düzenlendiği tarihe göre; 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 01.06.2015 tarihi ile 20.02.2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe, 20.02.2019 tarihinden sonra da Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmeliğe ve ergin olmayan kişilerin yönünden ise, aynı tarihli Çocuklar İçin Gereksinim Değerlendirmesi Hakkındaki Yönetmelik Hükümlerine göre Erişkinleri için Engellilik Değerlendirmesi Hakkındaki Yönetmelikten yararlanmak suretiyle uygun olarak düzenlenmesi gerekmektedir.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan raporun kaza tarihinde yürürlükte olmayan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre düzenlendiği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, davacının maluliyet oranının tespiti için Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulundan davaya konu ZMMS poliçesinin düzenlendiği 06.06.2014 tarihi itibariyle yürürlükte olan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak maluliyet raporu alınması gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Öte yandan, 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesi uyarınca bedensel bütünlüğü zedelenen kimse manevi tazminat adı altında bir miktar para ödetilmesini isteyebilir. Hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bu tutar adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan, özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi zararın belirlenmesinde Borçlar Kanunun 56. maddesi ana ve ölçü kaideleri belirleyerek bu çerçevede takdir yetkisini somut olaya özgü olarak hakimin takdirine bırakmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 56 – “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” düzenlemesine haizdir. Buna göre temel ölçütler “olayın özellikleri” olarak izâh edilen somut olaya ve tarafların sosyo ekonomik durumuna göre değerlendirme yapmak gereğidir. Denge unsur ise mülga 816 sayılı Borçlar Yasasının 48. maddesinin “adalete muvafık” lafzıyla izâh olunan ve yeni yasa da “uygun bir miktar paranın” da şeklinde yer bulan hakkimin durum ve koşulların gereklerine ve hakkaniyete uygun bireysel tatmin kadar toplumsal tatmini de göz önünden bulunduran bir karar vermesi gerekliliğidir. Öyle ki verilecek tazminat aynı zamanda en son kabul gören doktrin ve yargısal içtihatlarda olduğu gibi caydırıcılık etkisini de doğurmalıdır.
Toplumsal hayatın bir parçası olarak hakim, manevi tazminat talepleriyle ilgili karar verirken; kendi yaşantısından ve gözlemlediği sosyolojik vakaları da birlikte değerlendirerek; nesnel bakış açısını da kaybetmeden hakkaniyete uygun bir kar vermelidir. Bu esaslar çerçevesinde, dosyaya kazandırılan soruşturma kayıtları ile tıbbi belgelere göre davaya konu trafik kazası nedeniyle çoklu kalça kemiği kırıkları, kafatası kırığı, iç organları harabiyeti ve yüzde sabit iz kalacak şekilde yaralanan davacının duyacağı üzüntü açık ve anlaşılırdır.
Manevi tazminatın amacı zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmaktır. Bu açıdan ilk derece mahkemesince takdir edilen manevi tazminat miktarının elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli ve yeterli olduğu, hükmedilen tazminatın bir tarafı zenginleştirmemesi gerektiği gibi diğer tarafı da fakirleştirmemesinin gerektiğinin kabulüyle değerlendirme yapmak gerektiği açıktır.
Buna göre, ilk derece mahkemesince, davacılardan kaza tarihinde küçük olan …’ın, TBK 56/1.kapsamındaki manevi tazminat talebi ile diğer davacılar anne ve babanın TBK 56/2.maddesi kapsamındaki manevi tazminat talebi değerlendirilirken yalnızca Adli Tıp Maluliyet raporundaki maluliyet oranı ile sınırlı değerlendirme yapılması da hatalı bulunmuştur.
Şu halde, ilk derece mahkemesince yapılması gereken, davacılardan … yönünden açılan maddi tazminat talepli davanın 6100 sayılı HMK 31 ve 119/1-ğ maddeleri gereğince somutlaştırıldıktan sonra, somutlaştırılan talep sonucuna göre de kaza tarihinde ergin olmayan davacılardan …’ın, Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak geçici iş göremezliği hariç olmak üzere maluliyet durumunun tespiti bakımından raporu alındıktan sonra, davacının sürekli maluliyeti bulunması halinde bu kere, aktüer bilirkişisinden Yüksek Mahkemenin AYM iptal kararından sonra değişen içtihadı nazara alınarak TRH 2010 Yaşam tablosu esas alınmak suretiyle ve teknik faiz uygulanmaksızın davacının gerçek zararı tespit edilerek sonuca göre maddi tazminat talebi hakkında ve davacı küçük ile ilgili olarak düzenlenen tüm tıbbi evraklar, tetkik tahlil ve görüntüleme sonuçları birlikte değerlendirilerek davacıda meydana gelen zararın ağırlığı değerlendirildikten sonra tüm davacıların manevi tazminat talepleri hakkında bir karar vermekten ibaret olacaktır.
Dairemizce, ilk derece mahkemesinin yaptığı yargılama, hükmüne esas aldığı bilirkişi raporu ve verdiği kararda tespit edilen ve yukarıda belirtilen eksiklik ve hatalar dairemizce HMK’nun 353/1-a-6 maddesinde belirtilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması” olarak değerlendirildiğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına, ilk derece mahkemesince belirtilen eksiklikler giderilerek ve anılan hususlar göz önünde bulundurularak yeniden karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.02.2022 tarih ve 2016/104 Esas, 2022/170 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Gebze Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı tarafın kabul edilmiş Adli Yardım talebi olduğundan istinaf karar harcı yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacıların istinaf başvurusu için yaptığı giderlerin esas hakkında verilecek kararda değerlendirilmesine, kullanılmayan istinaf gider avansının davacılara iadesine,
5-Karar tebliği ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 20.12.2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
*Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

*İşbu evrak 5070 sayılı Kanunun 5. Maddesi gereğince Güvenli Elektronik İmza ile imzalanmıştır*