Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1204 E. 2023/1154 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1204
KARAR NO : 2023/1154

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20.04.2022
NUMARASI : 2018/1049 Esas – 2022/369 Karar

İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVALILAR : 1-… – …
2-… – …
VEKİLİ : Av. …-…

DAVALI : 3-SOMPO SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLLERİ : Av. …-…
Av. …- Av. …

DAVACI : … -…
VEKİLLERİ : Av. …-…
Av. …, …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazm.)

BAŞVURU TARİHİ : 24.05.2022
İSTİNAFA GELİŞ TARİHİ : 29.06.2022
KARAR TARİHİ : 21.09.2023
YAZIM TARİHİ : 21.09.2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi. Davanın dairemizin görev alanına girdiği, ilk derece mahkemesi kararının kesin olmadığı, istinaf başvurusunun süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirildiği anlaşılmakla;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının …’ın, 13.10.2018 tarihinde davalı …kontrolündeki … plakalı tırın davacının kullandığı araca çarpmış olduğu ve tır ile bariyerler arasında sıkıştığını; davacının ciddi biçimde yaralandığını, davalı sürücü …’ın olayın meydana gelmesinde ağır ve tam kusurlu olduğunu; davalılardan … … plakalı tırın sahibi olup, kaza tarihinde aracın trafik poliçesi Sompo Japan Sigorta A.Ş. tarafından 59225875 poliçe numarası ile yapıldığını, davacının aracının kaza sonucu tamiri imkânsız hale (pert durumuna) geldiğini;davacının kaza nedeniyle çalışamadığından dolayı müşkül duruma düştüğünü, davacı nezdinde oluşan kazanç kaybı nedeniyle maddi zararlar karşılığı olarak (fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) şimdilik 1.000,00TL’nin kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalı sigorta şirketi açısından poliçe limitleri ile sınırlı olmak üzere) müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, 30.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde; davacı …hakimiyetindeki aracın sol bariyerlere sıkışması neticesinde kazanın meydana geldiğini; olayın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsü ve sahibinin sorumlu olduğunu ve husumetin bu şahıslara
yöneltilmesi gerektiğini; davacının taleplerinin fahiş olduğunu, davacının aylık ortalama kazancına ilişkin belge sunulmadığını, davacının çalışamadığı süre için şimdilik 1.000 TL maddi zarara uğradığı yönündeki iddialarınır mesnetten yoksun olduğunu, davacı tarafın kendisinde güç kaybı meydana geldiği yönünde dosyada herhangi bir rapor mevcut olmadığını, davacı tarafın durumu göz önüne alındığında vücutta ufak ve hasar bırakmamış bir zararın kişinin iş hayatını etkilemeyeceği ve gelir kaybına sebep olmayacağını; takdir edilecek maddi ve manevi tazminat miktarı kişinin yalnızca uğradığı zararı karşılayacak miktarda olması gerektiğini, talep edilen fahiş miktardaki manevi tazminat talebinin de reddine, araç sürücüsü … ve araç sahibi …’in olayın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru bulunmadığından davanın davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Sompo Japan Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; Davacının, Karayolları Trafik Kanunu gereğince usulü yükümlülüğü olan başvuru şartını yerine getirmeksizin dava açtığından, davanın usulen reddi gerektiğini, davalı şirketin münakit sigorta poliçesinden sorumluluğunun poliçe vadesi, teminat limitleri ve kusur oranları ile sınırlı olduğunu, kusur oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’ne sevk edilmesi gerektiğini, karşı araç sürücüsüne dava açılması gerektiğini, davalı şirketin herhangi bir kusuru bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek üzere davacının sakatlık oranını gösterir raporunu dosyaya kazandırması gerektiğini, davacının gelirinin resmi belgelerle kanıtlanması aksi taktirde asgari ücret olarak alınması gerektiğini, TRH-2010 mortalite tablosu esas alınarak davacının geliri üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, Zorunlu Mali Sorumluluk Genel Şartları hükmü uyarınca da tazminat hesaplamasında kullanılması gereken yaşam tablosu TRH 2010 ve hesaplamada esas alınması gereken teknik faiz %1,8 olarak düzenlendiğini, İşbu nedenle tazminat hesaplanmasında bu tablonun kullanılmasını ve teknik faizin 1,8 olarak esas alınması gerektiğini, haksız eylem sonucu yaralanma ve ölüm sebebiyle maddi tazminat talebiyle açılan davalarda, tazminatın denkleştirilmesi kuralı gereğince, haksız eylem sonucu gerçekleşen gerçek zarar belirlenerek ona hükmedilmesi gerektiğinden, gerçek zararın belirlenebilmesi için, olay sebebiyle elde edilen kazanımlar tazminat tutarından indirilmesi gerektiğini, manevi tazminat talepleri teminat kapsamı dışında olduğunu, davacının kazanç kaybı taleplerinden sigorta şirketinin sorumlu olmadığını; davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi tarafından maddi tazminat talebinin kabulü ile, sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limitleri ile sınırlı olmak üzere, 6.840,00.TL geçici iş görememezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, dair karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin bu kararına karşı davalılar … ve … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davalılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde; denetime elverişli olmayan bilirkişi kusur raporuna göre hüküm verilmesini itiraz ettiklerini, yerel mahkeme tarafından davacının aylık gelirinin 12.000 TL kabul edilerek hüküm verilmesine de itiraz ettiklerini, davacının kaza tarihinden önceki gelirinin meslek odaları ve zabıta araştırması ile resen incelenerek hüküm kurulması gerekirken sadece davacı tanıklarının beyanları hükme esas alınarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının sadece kaza tarihinden sonraki vergi beyannamelerini sunmasına da itiraz ettiklerini, yerel mahkeme tarafından hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, istinaf incelenmesi yapılarak ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İstinaf incelemesine konu dava trafik kazasından (haksız eylem) kaynaklanan cismani zarar nedeniyle, işleten/malik , sürücü ve sigortacıya karşı birlikte yöneltilmiş maddi tazminat ve işleten ve sürücüye karşı yöneltilmiş manevi tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince verilen kararın, davalılar … ve … vekillerince istinaf istemine konu edildiği, davalılar vekilinin istinaf sebepleri olarak; ilk derece mahkemesince kusurun hatalı olarak değerlendirildiği, gelir hesabının hatalı olduğu ve manevi tazminat miktarının yüksek olduğu gösterilmiştir.
Davalı vekilinin maddi tazminata ilişkin istinaf sebepleri bakımından yapılan incelemede;
Her ne kadar ilk derece mahkemesince verilen hükümde maddi ve manevi tazminatlar yönünden herhangi bir ayrıma gidilmeden, kararın istinaf kanun yoluna açık olduğu gösterilmiş ve davalılar vekilince maddi tazminat talebi yönünden de bu nedenle istinaf talebinde bulunulmuş ise de;
6100 sayılı HMK’nın 6763 sayılı Kanun ile değişik 341/2 maddesinde “Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.” (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.), 341/4 maddesinde “Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.” hükümlerine yer verilmiştir. Maddedeki değerler, 6763 Sayılı Kanunun 47. maddesi uyarınca yeniden değerleme oranlarına göre arttırılmış ve karar tarihi olan 2022 yılı için 8.000,00 TL olmuştur.
İncelenen dosyada; Mahkemece kabul edilen maddi tazminat miktarıının 6.840,00TL olduğu, kabul edilen miktar bakımından tutarın genel hukuk mahkemeleri için karar tarihi olan 2022 yılı itibarıyla kesinlik sınırı olan 8.000,00 TL’nin altında kaldığı anlaşıldığından istinaf olunan karar kesindir.
6100 Sayılı HMK’nın 346/1 maddesi “istinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344’üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.” düzenlemesini içermektedir.
Bu nedenle, davalılar vekilinin maddi tazminat yönünden istinaf başvurusunun kesin bir karara ilişkin olması nedeniyle HMK 352. maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalılar vekilinin kusura ilişkin istinaf sebepleri bakımından yapılan incelemede ;
Davaya konu olayda, davacının sevk ve istikâmetindeki … plâkalı araç ile davalılardan …’in işleteni ve maliki olduğu, davalılardan Sompo Japana Sigorta A.Ş.’nin zorunlu trafik sigortacısı olduğu ve davacılarda …’ın sevk ve istikametindeki … plakalı çekici … plakalı dorse ile dava dışı Öntaş Madencilik Şirketine ait … plakalı park halindeki aracın karışmış olduğu birden fazla aracın karışmış olduğu trafik kazasında davacının yaralanmış olduğu anlaşılmaktadır.

6098 sayılı Borçlar Kanunun 49. Maddesin de düzenlenen “haksız fiil” olgusunun özel bir tezahürü de 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 85 vd. Maddelerinde düzenlenen motorlu araçların neden olduğu kazalarla ilgili sorumluluk halleridir. Bir motorlu aracın Karayolları üzerinde işletilmesi nedeniyle üçüncü kişilere karşı vermiş olduğu zararlardan dolayı araç sürücüsü, işleten, bağlı bulunduğu teşebbüs müştereken ve müteselsilen sorumludur. Motorlu taşıtların neden olduğu zararların giderilmesi için özel bir sorumluluk sistemi getirilerek motorlu araçlar için mali mesuliyet sigortası zorunluluğu getirilmiştir.(2918 sayılı Yasa madde 91).
Tazminat sorumluluğu dört temel koşulu gerektirmektedir. Bunlar : Hareket ( eylem- fiil) , Netice ( zarar veren sonuç) , illiyet bağı ve kusurdur. Türk Borçlar Kanun 49. Maddesine göre kusurlu ve hukuka aykırı bir eylem nedeniyle başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlü olduğuna göre, haksız fiil sorumluluğunun kusura dayalı bir sorumluluk olduğundan şüphe duyulmamaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 74. Maddesi ” Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” düzenlemesine haiz olup; Yüksek Mahkeme ve Doktrin görüşleriyle kabul edilen ilkelere göre hukuk hakimi ceza mahkemesinin mahkumiyet kararıyla bağlı olduğu gibi, ceza yargılamasındaki kesinleşen maddi olgularla da bağlıdır. Ceza Hukuku alanında suç olarak kabul edilen bir eylemin Özel Hukuk alanında tezahürünün de haksız fiil veya geçersizlik olduğunun kabulü gerekmektedir.
HMK 266 madde (HUMK 275 md.) hükmüne göre de, kusur oranlarının belirlenmesi teknik değil hukuki bir konudur. Elde edilen teknik bulgulara göre hakim bu oranı belirlemede ihlal edilen kuralları gözönüne almalıdır.
Bu çerçevede yukarıda da yer verildiği üzere HMK’nın 266. maddesi uyarınca hakim, bilirkişilerce tespit edilen kusur oranları ile bağlı olmayıp kusura ilişkin teknik verileri kendisi değerlendirerek kusur oranlarını kendisi belirlemelidir.
Nitekim Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 03/12/2020 tarih 2019/5890 Esas 2020/8066 Karar sayılı ilamı bu konuda yol gösterici olmaktadır. Yüksek Mahkeme emsal içtihat gerekçesinde : “Somut olayda da, mahkemece, yasanın işaret ettiği üzere teknik bulguların tespiti amacı ile İstanbul Teknik Üniversitesinden (İTÜ) seçilen uzman bilirkişi kurulundan ve Adli Tıp Kurulu (ATK) Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmıştır. Her iki raporda da kazaya ilişkin teknik veriler tespit edilmiş, kusur oranının tespitine yönelik ise İTÜ’den alınan raporda davalıların murisinin %25 oranında, davacıya ait otobüsün sürücüsünün %75 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, daha önce alınan raporda davalıların murisinin %100 oranında kusurlu olduğunun belirtilmesi karşısında aradaki çelişkinin giderilmesi amacı ile ATK’den rapor alınmış; ATK tarafından da kazaya ilişkin teknik verilere yer verilerek alınan raporda davalıların murisinin %60 oranında, davacının sürücüsünün ise %40 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, mahkemece ATK raporunda belirtilen kusur oranı esas alınarak karar verilmiştir. Oysa bütün raporlarda kazanın oluş şekline ilişkin teknik veriler ortak olup sadece kusur oranlarını belirlemede bilirkişi kurulları birbirinden ayrılmıştır.
Mahkemece yapılacak iş; bilirkişilerce elde edilen teknik verilerin HMK’nın 266. maddesi çerçevesinde mahkeme hakimince değerlendirilerek, olayın oluş şekline göre davacıya ait otobüs sürücüsünün daha fazla ve asıl kusurlu olduğu gözetilerek, sürücülerin kusur oranlarının tespiti ile hasıl olacak sonuca göre karar vermekten ibaret olup, bu nedenle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” denilmektedir.
Davaya konu taksirle yaralama eylemi nedeniyle Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 2018/23339 soruşturma sayılı soruşturma neticesinde davalı araç sürücüsü hakkında taksirle yaralama eylemi nedeniyle soruşturma yürütüldüğü görülmüştür.
İlk derece mahkemesi tarafından mahalinde yapılan keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporunda, davalı sürücünün %87,5 oranında dava dışı … plakalı araç sürücüsünün ise %12,5 oranında meydana gelen kazada kusurlu olduğu, davacının ise kusurunun bulunmadığına ilişkin uzmanlık görüşü bildirilmiştir.
Alınan kusur raporunun ise, olayın meydana geliş biçimine uygun olduğu, tarafların kusur durumlarının 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve bu kanuna dayalı olarak hazırlanan Karayolları Trafik Yönetmeliğine olarak hazırlanmış olduğu, kaza tespit tutanağının içerdiği maddi vakıalara ilişkin tespitler bakımından kaza tespit tutanağı ile de uyumlu olduğu, değerlendirildiğinde, dairemizce de davalı sürücünün asli, dava dışı … plakalı araç sürücüsünün ise tali olarak kusurlu olduğu, anılan kazanın gerçekleşmesinde bu kişilerin trafik kural ihlalinin temel etken olduğu davacıya atfı kabil bir kusurun ise bulunmadığına kabul edilmiştir.
Dairemizce, kaza tespit tutanağı ile uyumlu hükme esas alınan rapordaki kusur oranları kazanın oluşuna uygun bulunduğundan davalılar vekilinin bu husustaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Davalılar vekilinin manevi tazminata ilişkin istinaf sebepleri bakımından yapılan incelemede ;
6098 sayılı TBK’nun 56. maddesi uyarınca bedensel bütünlüğü zedelenen kimse manevi tazminat adı altında bir miktar para ödetilmesini isteyebilir. Hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bu tutar adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan, özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi zararın belirlenmesinde Borçlar Kanunun 56. maddesi ana ve ölçü kaideleri belirleyerek bu çerçevede takdir yetkisini somut olaya özgü olarak hakimin takdirine bırakmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 56 – “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” düzenlemesine haizdir.
Buna göre temel ölçütler ” olayın özellikleri” olarak izâh edilen somut olaya ve tarafların sosyo ekonomik durumuna göre değerlendirme yapmak gereğidir. Denge unsur ise mülga 816 sayılı Borçlar Yasasının 48. maddesinin “adalete muvafık” lafzıyla izâh olunan ve yeni yasa da “uygun bir miktar paranın” da şeklinde yer bulan hakkimin durum ve koşulların gereklerine ve hakkaniyete uygun bireysel tatmin kadar toplumsal tatmini de göz önünden bulunduran bir karar vermesi gerekliliğidir. Öyle ki verilecek tazminat aynı zamanda en son kabul gören doktrin ve yargısal içtihatlarda olduğu gibi caydırıcılık etkisini de doğurmalıdır.
Toplumsal hayatın bir parçası olarak hakim, manevi tazminat talepleriyle ilgili karar verirken; kendi yaşantısından ve gözlemlediği sosyolojik vakaları da birlikte değerlendirerek; nesnel bakış açısını da kaybetmeden hakkaniyete uygun bir kar vermelidir. Bu esaslar çerçevesinde, dosyaya kazandırılan soruşturma kayıtları ile tıbbi belgelere göre davaya konu trafik kazasında yaralanan davacının duyacağı üzüntü açık ve anlaşılırdır.
Manevi tazminatın amacı zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmaktır. Bu açıdan ilk derece mahkemesince takdir edilen manevi tazminat miktarının elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli ve yeterli olduğu, hükmedilen tazminatın bir tarafı zenginleştirmediği gibi diğer tarafı da fakirleştirmediğinin kabulüyle hüküm kurulduğu görülmektedir.
Olay tarihi, olayın oluş şekli, maluliyet oranı, tarafların sosyal ekonomik durumları ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının olaya ve hakkaniyete uygun düştüğü kanaatine ulaşılmıştır. Bu nedenle davalılar … ve … vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf istemlerinin de reddine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.04.2022 tarih, 2018/1046 Esas, 2022/369 Kararı maddi tazminat yönünden miktar itibariyle kesin olduğundan, davalılar … ve … vekilinin maddi tazminat hükmüne yönelik istinaf başvurusunun HMK’nun 352. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
2-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.04.2022 tarihli ve 2018/1049 Esas, 2022/369 karar sayılı kararı manevi tazminat yönünden usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davalılar … ve … vekilinin manevi tazminat hükmüne yönelik istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
3-Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi gereğince maddi tazminat yönünden davalılardan alınması gereken 269,80’er TL harçtan peşin alınan 80,70+80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,10 TL harcın davalılar … ve …’ten ayrı ayrı tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
4-Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi gereğince manevi tazminat yönünden davalılardan alınması gereken 683,10’er TL harçtan peşin olarak alınan 207,00 TL+207,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 476,10 TL’nin davalılar … ve …’ten ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irad kaydına,
5-Davalıların istinaf başvurusu için yaptığı giderlerin üzerinde bırakılmasına, harcanmayan istinaf gider avansının yatıranlara iadesine,
6-Karar tebliği, harç takibi ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 21.09.2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
*Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

*İşbu evrak 5070 sayılı Kanunun 5. Maddesi gereğince Güvenli Elektronik İmza ile imzalanmıştır*