Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/1106
KARAR NO : 2023/1158
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21.01.2022
NUMARASI : 2021/637 Esas – 2022/70 Karar
İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVACI : … -…
VEKİLİ : Av. …-…
DAVALI : NEOVA KATILIM SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLLERİ : Av. …-…
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
BAŞVURU TARİHİ : 25.04.2022
İSTİNAFA GELİŞ TARİHİ : 14.06.2022
KARAR TARİHİ : 21.09.2023
YAZIM TARİHİ : 21.09.2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi. Davanın dairemizin görev alanına girdiği, ilk derece mahkemesi kararının kesin olmadığı, istinaf başvurusunun süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirildiği anlaşılmakla;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 0.05.2019 tarihinde sürücüsünün … olduğu … plaka sayılı 2009 model peuget marka araçla yapılan tek taraflı kaza sonucu yaralandığını, araçta yolcu olarak bulunan müvekkilinin kusuru bulunmadığını, uzunca süren tedavi sürecinin sonunda müvekkilinin maluliyetinin Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Adli Tıp Kurumu tarafından verilen rapor ile %14 olarak tespit edildiğini, kaza yapan … plaka sayılı aracın davalı şirkete 58809527 no.lu poliçe ile sigortalı olduğunu, davalı şirketin poliçe kapsamında davacıya 20/03/2020 tarihinde 33.165,00 TL ödeme yaptığını, davacının kaza tarihinde asgari ücretle çalıştığını, davacının yaşı, maluliyet oranı, kusur durumu dikkate alındığında sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin eksik kaldığını, davalı sigorta şirketi ile yapılan arabuluculuk görüşmelerinde de anlaşma sağlanamadığını, bilirkişi hesaplaması sonucu ortaya çıkacak bakiye tazminat alacağının tahsili için iş bu davayı açmak gerektiğini, tüm bu nedenlerle davanın kabulüne, yapılacak yargılama ve toplanacak delillerle belirlenmesinden sonra arttırılmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL bakiye tazminat alacağının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının maddi tazminat taleplerine ilişkin arabuluculuk sürecinde anlaşmaya varılarak iş bu anlaşma gereği 33.165,00 TL tazminat ödemesi yapıldığını, arabuluculuk anlaşma tutanağında artan maluliyete veyahut dava açma hakkının saklı tutulduğuna ilişkin bir hüküm bulunmadığını, başvuranın hukuki yararı bulunmaması sebebiyle başvurunun usulden reddi gerektiğini, tarafların üzerinde anlaşmış oldukları hususların kendilerini bağladığını ayrıca anlaşılan hususlar üzerine dava açma hakları bulunmadığını, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 18/5 gereği Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacağını, davanın yetkisiz Mahkemede açıldığını, davacının trafik kazası sebebi ile meydana gelmiş bir maluliyetlerinin olup olmadığının ve varsa oranının belirlenmesi gerektiğini, tazminat ödemesinin söz konusu olabilmesi için; maluliyet oranının yanında, davacının çalışabilecek durumda olup olmadığı, mesleği, maluliyet sebebi ile mesleğini yerini getirip getiremediği konularının tespit edilmesi gerektiğini, tedavi, iyileşme, bakıcı gideri ve geçici işgöremezlik benzeri masraflar bakımından müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, trafik kazaları sonucunda kazazedelerin sosyal güvencesi olup olmadığı dikkate alınmaksızın tedavi giderlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılandığını, meydana gelen trafik kazasında davacının müterafik kusuru oranında tazminat miktarında indirim yapılması gerektiğini, kazazedenin yolculuk sırasında emniyet kemeri gibi koruyucu tertibatları kullanıp kullanmadığı hususunun incelenmesi gerektiğini, davacı Sosyal Güvenlik Kurumundan herhangi bir ödeme alıp almadığının tespitini talep ettiklerini, davacı yanın gelire ilişkin iddiaları hiçbir şekilde belgeye dayalı olmayan; ispattan yoksun iddialar olup; gelirin ispatlanamaması karşısında asgari ücret üzerinden hesap yapılması gerektiğini, sigortalının aracının trafik kaydı hususi olarak belirtildiğinden, bir ticari işe veya tacire atfedilebilecek bir durum olmaması ile birlikte huzurdaki davanın haksız fiile ilişkin olması nedeniyle davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin ancak dava tarihinden itibaren yasal faizden sorumlu tutulabileceğini, tüm bu nedenlerle; davacının maluliyet talebine ilişkin müvekkili şirket tarafından ödeme yapılması sebebiyle kesin hüküm sebebiyle davanın reddine, Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde, davanın yetkili mahkemede açılmamış olması sebebiyle, davanın usulden reddine, Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davacının dayanaktan yoksun maddi tazminat talebininin reddine, aksi kanaatte davacı tarafından mevzuata uygun illiyet bağını ve maluliyet oranını tespit eden maluliyet raporu tanzim edilmesine, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, kusur oranlarının tespit edilebilmesi adına kusur raporu tanzim edilmesine, tazminat hesaplaması için aktüerya raporu tanzim edilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi tarafından davanın reddine dair karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin bu kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davacının yaşı, maluliyet oranı, kusur durumu dikkate alındığında sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin eksik kaldığını, mahkeme gerekçesinde tarafların daha önce arabulucuya başvurduğunu, arabuluculuk anlaşma tutanağında belirlenen tutarın davacı asile ödendiğini ,arabuluculuk tutanağının ilam niteliği taşıdığını, tarafların üzerinde anlaştıkları hususlarda dava açamayacaklarını açıklayarak davayı reddettiğini, müvekkil arabulucu görüşmelerinde bulunmadığından ve hatta beyanına göre bu görüşmeden haberi dahi olmadığından yapılan anlaşmanın koşullarını bilmediğini, arabulucu tutanağında müvekkilin imzası olmadığı için ilam niteliğinde de olmadığını, arabulucu anlaşması %12 maluliyet oranına göre hesaplandığını, bu hesabın doğruluğu teyit edilmediğini, müvekkilin anlaşma yapıldığı tarihte %14 maluliyet oranın olduğunu, müvekkilin maluliyet oranı, yaşı, maaşı dikkate alındığında sigorta şirketi tarafından hesaplanarak ödenen tutarın ödenmesi gereken tutarın neredeyse yarısı kadar olduğunu, müvekkile yapılacak ödeme miktarı hesaplanırken TMK 2. maddesi’ne aykırı davranıldığını, esas hakkında araştırma yapmadan arabuluculuk anlaşma tutanağının mevcut olmasından bahisle davanın reddi doğru olmadığından, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/67 E, 2022/70 K, 21.01.2021 Tarihli kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, zorunlu mali sorumluluk sigortasından kaynaklanan kalıcı iş göremezlik tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
07.06.2012 tarih 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun 18. maddesinde ” (1) Arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır. (2) Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden talep edilebilir. Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır. (3) İcra edilebilirlik şerhinin verilmesi, çekişmesiz yargı işidir ve buna ilişkin inceleme dosya üzerinden yapılır. Ancak arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda inceleme duruşmalı olarak yapılır. Bu incelemenin kapsamı anlaşmanın içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı hususlarıyla sınırlıdır. Anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi verilmesi için mahkemeye yapılacak olan başvuru ile bunun üzerine verilecek kararlara karşı ilgili tarafından istinaf yoluna gidilmesi hâlinde, maktu harç alınır. Taraflar anlaşma belgesini icra edilebilirlik şerhi verdirmeden başka bir resmî işlemde kullanmak isterlerse, damga vergisi de maktu olarak alınır. (4) (Ek: 12/10/2017-7036/24 md.) Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır. (5) (Ek: 12/10/2017-7036/24 md.) Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı KTK’nın 111. maddesi “Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” şeklindedir.
Somut olaya gelince; 05.03.2020 tarihinde davacı ile davalı vekilleri arasında arabuluculuk tutanağının karşılıklı imzalanarak davaya konu uyuşmazlığın arabuluculuğa konu uyuşmazlık olarak anlaşma ile sonuçlandırıldığı, imzalara itiraz olmadığı gibi hata, hile veya ikrahla iradelerin fesada uğradığının da ileri sürülmediği anlaşılmaktadır. Hukuki uyuşmazlıklar tahkim, arabuluculuk ve dava yollarından biri ile çözümlenebilir. A arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşma ile çözümlenen bir uyuşmazlık yeniden dava konusu yapılamaz, aksi taktirde arabuluculuğun bir anlamı kalmaz. Kaldı ki elinde Arabuluculuk Kanunu 18/2 maddesi gereği icra edilebilirlilik şerhi istenebilecek ve ilam niteliğindeki bir belge bulunan davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı da bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilmiş ve davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21.01.2022 tarihli, 2021/637 Esas ve 2022/70 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irad kaydına,
Davacı tarafın istinaf başvurusu için yaptığı giderlerin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan istinaf gider avansının iadesine,
Karar tebliği, harç takibi ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21.09.2023
Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
*Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır
*İşbu evrak 5070 sayılı Kanunun 5. Maddesi gereğince Güvenli Elektronik İmza ile imzalanmıştır*