Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/737 E. 2022/227 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/737 – 2022/227
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/737
KARAR NO : 2022/227

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : ….
ÜYE : …
ÜYE :…
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30.03.2021
NUMARASI : 2018/569 Esas – 2021/264 Karar

İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVACI :
VEKİLİ : Av. ….

İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVALI : 1 …
VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVALI : 2 -TÜRKİYE SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazm.)

BAŞVURU TARİHİ : 15.04.2021-16.04.2021-28.04.2021
İSTİNAFA GELİŞ TARİHİ: 02.06.2021
KARAR TARİHİ : 16.02.2022
YAZIM TARİHİ : 16.02.2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi. Davanın dairemizin görev alanına girdiği, ilk derece mahkemesi kararının kesin olmadığı, istinaf başvurusunun süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirildiği, dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; 06.11.2016 tarihinde davalı …’ün sevk ve idaresindeki… plakalı otomobili ile Maşukiye Merkez istikametinden Kartepe istikametine gidişi esnasında hızlı ve dikkatsiz olunması sebebiyle yolun kenarında bulunan müvekkile çarptığı ve davacının hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığını, tedavi gördüğü hastane tarafından “Tibia Şaft Kırığı ve Fibula Kırığı” tanısı konularak defalarca ameliyat geçirdiğini, yapılan tedaviler sonunda hiçbir zaman kabul anlamına gelmemekle birlikte Kocaeli Devlet Hastanesi Engelli Sağlık Kurulu Raporu’nda davacının kas iskelet sistemi için sağ tibia fibula kırığı eklem hareket açıklığı serbest yaklaşık bacak boyu kısalık 0,5 cm olduğundan bahisle engel oranı %10 olarak belirlendiğini, Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/259 Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan dava açıldığını, davacının bir bacağının diğer bacağından kısa kaldığı için sürekli olarak aksayarak yürüdüğünü belirterek davacının maluliyetine esas olan sürekli iş göremezlik oranının tespitine, HMK 107 maddesi hükmünce belirlenecek maluliyete esas sürekli iş göremezlik nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybının, yapılması planlanan tedavilerin ve benzeri gibi masrafların maddi tazminat altında hesaplanarak fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın sürücü yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı sigorta şirketi yönünden sigorta limiti aşılmamak suretiyle temerrüt tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faiziyle birlikte ortaklaşa ve zincirleme sorumluluk kurallarına göre tahsiline, 150.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ortaklaşa ve zincirleme sorumluluk kurallarına göre davalı sürücüden tahsiline ve davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; dava konusu olaya ilişkin olarak Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/259 Esas sayılı ceza dosyası 18.10.2018 tarihinde karara çıkmış olmakla müvekkil hakkında “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına” karar verildiğini, mahkemece kaza mahallinde 23.03.2018 tarihinde yapılan keşif neticesinde hazırlanan Trafik Bilirkişi Raporu’nda “Yaya …’ın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun m.68/b-3 ve Karayolları Trafik Yönetmeliği m.138/b-3 ihlal ettiğinden Birinci Derece asli kusurlu olduğu, Otomobil Sürücüsü …’ün ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m.52/b bendini ihlal ettiğinden İkinci Derecede tali kusurlu olduğu” tespitinde bulunulduğunu, işbu tespit ayrıca hükme de esas alındığını, kesinleşen ceza dosyası safahatında da görüleceği üzere; dava konusu olayda davacı taraf 1. Derecede Asli Kusurlu, Müvekkil ise 2. Derecede Tali Kusurlu olduğunu, HAGB kararında, suçtan dolayı herhangi bir zararın iddia edilmediğinin de belirtildiğini, Kocaeli Devlet Hastanesi’nin engel oranının % 10 olarak tespit edildiğine dair raporu da kabul etmediklerini, dava konusu olayda davacı taraf asli kusurlu, müvekkili ise tali kusurlu olmakla, müvekkilin yola fırlayan davacıya çarpmamak için direksiyonu kırarak yol kenarında bulunan duvara çarpması, davacının hayatını kurtarmak için kendi canını tehlikeye atması karşısında davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Halk Sigorta (Türkiye Sigorta) vekili cevap dilekçesinde; Kazaya karıştığı iddia edilen aracın müvekkil ile sigortalı Ekol Otomotiv Petrol Nakliyat San. ve Tic. A.Ş arasında düzenlenen zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile teminat kapsamına alındığını, poliçenin başlangıç tarihi 11.07.2016, bitiş tarihinin 01.07.2017 olduğunu, teminatlarının poliçenin ön yüzünde kayıtlı olup sorumluluklarının genel ve özel şartlar dahilinde poliçede yazılı limitler ile sınırlı olduğunu, 06.11.2016 tarihinde yaşanan kazada müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğundan bahsedebilmek için kazaya karışan müvekkil sigorta şirketi müşterisine ait aracın sürücüsü …’ün de kazanın meydana gelmesinde kusurlu olması gerektiğini, araç sürücüsünün yaşanan kazada kusurunun bulunmaması veya kendisine kusur atfedilecek bir durumda olmaması halinde Halk Sigorta A.Ş.’nin de tazminat sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini belirterek hukuka aykırı olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi tarafından davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile 14.655,89 TL maddi tazminat, 6.133,91 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 20.789,80 TL maddi tazminatının davalı Türkiye Sigorta A.Ş. sigorta limitiyle sınırlı olmak üzere 20.06.2017 tarihinden itibaren, diğer davalı … kaza tarihi olan 06.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü kısmen reddi ile 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 06.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin bu kararına karşı davacı vekili, davalı … vekili ve davalı sigorta şirketi vekili tarafından ayrı ayrı istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı …’ün kaza esnasında hızlı ve dikkatsiz olunması sebebiyle yolun kenarında bulunan müvekkile çarptığını, davalının müvekkile çarptıktan sonra karşı şeridin ilerisinde yer alan bahçe duvarına çarpması ve hızını alamayıp tekrar kazanın gerçekleştiği şeride girip orada savrularak durabilmesi, hızının yasal limitten fazla olduğunun göstergesi olduğunu, davalının insan yoğunluğunun yüksek olduğu gündüz saatlerinde mahalle arası yolda böylesine hızlı giderek Karayolları Trafik Kanunu’na aykırı hareket ettiğini, davacının kaza tarihinde 4 yaşında olduğunu, tedavi gördüğü hastanese GTibia Şaft Kırığı ve Fibula Kırığı” tanısı konularak defalarca ameliyat geçirdiğini, tedavisinin çok uzun süre devam ettiğini ancak tüm tedavilere rağmen bir bacağı sürekli olarak aksamak suretiyle sakat kaldığını, ATK 2.İhtisas Dairesinin 27.05.2020 tarihli raporu esas alınarak maluliyet oranı %3 ve iyileşme süreci 4 ay baz alınarak hesaplama yapıldığını, ATK raporunun kabul edilebilir olmadığını, Kocaeli Devlet Hastanesinden verilen 19.12.2017 tarihli özürlülük raporu ve son Kocaeli Ünv. Araştırma ve Uygulama Hastenesi Ortapedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı’nın 02.12.2019 tarihli ortaröntgengram grafisindeki farklılıklar gözetildiğinde davanını bacak boyundaki kısalığın 0,5 cm den 1,5 cm çıktığının görüleceğini, mahkemece davacı müvekkil lehine 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmiş ise de hüküm kısmında 15.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklinde icrasında çelişki uyandıracak şekilde hüküm kurulduğunu, bu kazanın davacının çocuk yaşta engelli kalmasına neden olup, yaşamı boyunca kalıcı hasarlar ve aksaklıklar ile dolu bir hayatı yaşamaya mahkum bırakıldığını, aktüer hesabında hata yapılmış olup PMF tablosunun hesaplamada esas alındığını, oysaki TRH-2010 tablosuna göre hesap yapılması gerektiğini, bu nedenle tazminat miktarının eksik hesaplandığını, çocuğun maluliyetine ve kusuruna itiraz ettiklerini, gerekçeli kararda hüküm kısmı ile gerekçe kısmında çelişkiler bulunduğunu, yargılama giderlerinin de yanlış hesaplandığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan 09.11.2020 tarihli rapora itiraz ettiklerini, mahkemece ek rapor alınmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, alınan raporda ceza yargılaması sırasında alınan 30.03.2018 tarihli Trafik Bilirkişisi raporunun isabetli olduğu kanaatine varılarak müvekkilinin ikinci derece tali kusurlu olduğunun belirtildiğini, davalı sürücü müvekkilinin olayda %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin dava konusu trafik kazasında hiçbir kusurunun bulunmadığını, ATK Trafik İhtisas Dairesinin işbu hatalı kusur atfı içeren raporuna dayanak kabul eden Aktüerya Bilirkişisinin hazırladığı raporda 14.655,89 TL maddi tazminatın yanında 6.133,91 TL tedavi ücretine hükmedildiğini, tedavi ücretinin tamamının kusursuz durumdaki müvekkile yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, kabul etmemekle birlikte müvekkilin sorumluluğunun yalnızca %25 oranında (1.533,48 TL) olacağını, kazanın oluşumunda tüm kusurun davacıda olduğunu, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, bu nedenle hükmedilen 15.000 TL manevi tazminat miktarının da oldukça fahiş olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Sigorta Şirketi vekili istinaf dilekçesinde; yargılama sürecinde dosyaya sunulan bilirkişi raporları kusur ve hasar yönünden dosyayı aydınlatmaktan uzak olup bilirkişi raporlarına karşı yapmış oldukları itirazların değerlendirilmediğini, müvekkil şirketin sorumluluğundan bahsedilebilmesi için sürücü …’ün kazanın meydana gelmesinde kusurlu olması gerektiğini, sigortalı araç sürücüsünün meydana gelen olayda kusursuz olduğu gözetildiğinde müvekkil sigorta şirketinin de sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, dosya kapsamında alınan maluliyete ilişkin raporla hüküm kurulmasının hukuka ve mevzuata aykırı olduğunu, kaza geçiren çocuğun yaş itibariyle büyüme ve gelişme döneminde olup, belirli bir zaman geçmeden, gelişme sonlanmadan kemik kısalığına bağlı olarak sürekli maluliyete hükmedilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece müvekkil sigorta şirketinin davacının maluliyetine ilişkin sürekli iş göremezlik tazminatının yanı sıra tedavi giderlerinden de sorumlu tutulduğunu, SGK’nun sorumluluğundaki meblağların müvekkile atfedilemeyeceğini, kararın bu yönden de hukuka aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkil sigorta şirketinin tedavi giderlerinde sorumlu olduğu düşünülse dahi bu sorumluluk sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olup bilirkişi raporunda sürücünün %25 kusurlu olduğu tespiti dikkate alındığında tedavi giderlerinin tümünden davalıların sorumlu tutulmasının da hukuka aykırı olduğunu, mahkemece yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, yaralama ile sonuçlanan trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Somut olayda; 06.11.2016 günü saat 16.45 sıralarında davalı sürücü …’ün yönetimindeki… plakalı otomobil ile Maşukiye yönünden gelip Çınarlı caddesi üzerinden Kartepe yönüne seyirle olay yerine geldiğinde gidiş yönüne doğru sol taraftan yola girerek sağ karşı tarafa geçmek isteyen yayaya aracının sol ön yan tarafı ile çarpması sonucu 2012 doğumlu yaya …’ın yaralandığı davaya konu trafik kazası meydana gelmiştir.
İlk derece mahkemesi tarafından ATK’dan alınan 09.11.2020 tarihli raporda meydana gelen kazada davalı sürücünün %25, davacı yayanın %75 kusurlu olduğu bildirilmiştir. Ayrıca raporda tanık Ali Özkanlı’nın ifadesi ile davalı sürücünün hız konusundaki ifadesinin tespitlere uygun düşmediğinin belirtildiği ve ceza dosyasındaki kusur durumunun incelenerek değerlendirme yapıldığı görülmüştür.
Olaya ilişkin Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/259 E -2018/592 K sayılı dosyasında mahkemece yapılan keşif sonucu alınan kusur raporuna göre davalı sürücünün tali kusurlu davacının asli kusurlu olduğunun kabul edildiği, yapılan ceza yargılaması sonunda taksirle yaralama suçunda cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK’nın 74. Maddesi uyarınca hukuk hakimi ceza mahkemesinin kusur tespiti ile bağlı değildir. Ancak ceza mahkemesince saptanan maddi olgular, hukuk hakimi bakımından da bağlayıcıdır. Şu durumda; kazanın açıklanan oluş şekline göre, davalı sürücünün hızlı seyretmesi sebebiyle yayanında taşıt yoluna dikkatsiz şekilde girdiğinden kusurlu kabul edilmesinde, mahkemece ATK’dan alınan kusur raporunun hükme esas alınmasında her hangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bu sebeple taraf vekillerinin kusura ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Mahkemece Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığından alınan maluliyet raporunun haksız fiil tarihinde geçerli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik’e göre düzenlendiği, maluliyetin %3 , iyileşme süresinin 4 ay olduğu, davacı tarafından sunulan Kocaeli Devlet Hastanesinin 22.05.2017 tarihli raporunda belirtilen %10 maluliyet oranının çelişmesi nedeniyle mahkemece ATK’dan rapor alındığı, 27.05.2020 tarihli raporun aynı kurum tarafından aynı yönetmeliğe göre düzenlendiği, aynı maluliyet oranının tespit edildiği, raporlar arasında çelişkinin bulunmadığından malluliyete ilişkin istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Ancak Anayasa Mahkemesinin KTK’nın 90. Maddesinde yapılan değişikliği iptal etmesi üzerine Yargıtay uygulama birliği sağlanması için tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasını, ancak hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen devredeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması yönünde içtihat geliştirmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda tazminat hesaplaması PMF cetveli ve progresif rant yöntemi ele alınarak yapıldığından taraf vekillerinin bu hususa ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
6111 sayılı Kanun’un 59. Maddesi ile KTK 98. Maddesinde yapılan değişiklik ve geçici 1. maddesi gereği, trafik kazasından kaynaklanan tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumu sorumludur. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, açıklanan madde kapsamında kalan belgeli tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeli olmayan tedavi giderlerinden ve Kanun kapsamında olmayan tedavi giderlerinden SGK sorumlu olmayıp, sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu devam etmektedir. O halde mahkemece belgeli tedavi giderlerinden davalıların sorumluluğuna gidilmesi ve hesaplanan tedavi gideri miktarıdan kusur indirimi yapılmaması doğru görülmemiştir.
Yine mahkemece hüküm fıkrasında 15.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine rağmen gerekçeli kararda 20.000 TL olarak belirtilmesi çelişki oluşturduğundan taraf vekillerinin bu hususa ilişkin istinaf itirazları da yerinde görülmüştür.
İlk derece mahkemesinin yaptığı yargılama ve verdiği kararda tespit edilen ve yukarıda belirtilen hatalar dairemizce H.M.K’nun 353/1-a-6 maddesi kapsamında uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması olarak nitelendirildiğinden, tarafların istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜ İLE, Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.03.2021 tarih ve 2018/569 esas, 2021/264 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Peşin alınan istinaf karar harçlarının talepleri halinde yatıranlara iadesine,
4-Tarafların istinaf başvurusu için yaptıkları giderlerin esas hakkında verilecek kararda değerlendirilmesine,
5- Harcanmayan istinaf gider avanslarının yatıranlara iadesine,
6-Karar tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 16.02.2022

….
Başkan ….
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır
….
*Üye …
e-imzalıdır

Katip ….
e-imzalıdır

*İşbu evrak 5070 sayılı Kanunun 5. Maddesi gereğince Güvenli Elektronik İmza ile imzalanmıştır*