Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/563 E. 2022/97 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/563
KARAR NO : 2022/97

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/01/2021
NUMARASI : 2018/364 Esas – 2021/58 Karar

İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVALI : TÜRKİYE ELEKTRİK İLETİM A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
Av. …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … –

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

BAŞVURU TARİHİ : 09.03.2021
İSTİNAFA GELİŞ TARİHİ: 16.04.2021
KARAR TARİHİ : 19.01.2022
YAZIM TARİHİ : 19.01.2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi. Davanın dairemizin görev alanına girdiği, ilk derece mahkemesi kararının kesin olmadığı, istinaf başvurusunun süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirildiği, dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı şirketin tavuk çiftliğinde Şen Piliç’e ait civcivlerin yetiştirilmesi ve ayrıca kendilerine ait tavuk, yumurta toptan ve perakende satış işleri yaptığını, davalıya ait ait enerji iletim hattı direklerinin devrilmesi sonucu iletim hatlarının tavuk çiftliği tesisindeki kümeslerin üzerine düşerek yapıların yıkılmasına sebebiyet verdiğini, kümes çatıların onarımının 2 ay sürdüğünü, ayrıca düşen tellerin ve devrilen direklerin davalı kurumca yenilenmesi ve düzeltilmesi sırasında da çiftliğin yolunun davalı tarafça kapatıldığını, hem yolun kapanması hem de kümeslerin eski hale getirilmesi sırasında geçen sürede üretim yapılamadığını, olay sonrası yapılan tespit sonucu hasar gören 2 kümesin çatıların imali, nakli ve onarım bedellerinin 232.400,00 TL olarak tespit edildiğini beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla yapılan onarım için 233.420,00 TL ve işletmenin kapalı kaldığı süre boyunca meydana gelen zarar ve yoksun kalınan kar için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 234.420,00 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, öncelikle zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, 29-30.12.2016 tarihlerinde afet derecesindeki olağanüstü hava koşulları nedeniyle Enerji Nakil Hatlarının yıkıldığını, davacıya ait tavuk kümesinin çatısına iletkenlerin düşmesi nedeniyle kümesin çatısının kısmi olarak zarar gördüğünü, 09.01.2017 tarihinde kümes üzerindeki iletkenlerin kaldırıldığını, söz konusu Enerji Nakil Hatları’nın yıkılmasının olağanüstü hava koşulları ve buz yüklü olmasından kaynaklandığını, bunun mücbir sebep olduğunu, olayla zarar arasında uygun illiyet bağının mücbir sebep nedeniyle kesildiğini, alınması gereken tüm tedbirlerin müvekkili tarafından fazlasıyla alındığını, davalıya atfedilecek herhangi bir kusur, ihmal veya tedbirsizliğin bulunmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü ile, 152.361,60 TL hasar bedeli ile 31.860,64 TL yoksun kalınan kâr toplamı olan 184.222,24 TL’ nin olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararın dosyada alınan ve hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile esaslı itirazların yöneltildiği bilirkişi raporlarına dayandırıldığını, bahsi geçen kök ve ek raporda davalıya kusur izafe edilmesinin gerekçesi olarak ”dava konusu olaydan sonra iki direk arasında takviye direğine teknik olarak ihtiyaç duyulması durumu” gösterildiğini, kurumda Enerji İletim Hatlarının projelendirmesinin, yürürlükte bulunan Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinde (EKAT) yer alan buz yükü haritasına göre yapıldığını, buz yükü haritasına bakıldığında ilgili bölgenin Kocaeli ili, Derince ilçesi, Çavuşlu köyü III. Buz Yükü Bölgesinde kaldığının görüldüğünü, hasarın meydana geldiği bölgenin, ait olduğu buz yükü bölge kriterlerinin oldukça üstünde yani olağanüstü iklim şartlarına maruz kaldığını, meteoroloji raporundan görüleceği üzere dava konusu olayın meydana geldiği tarihte bölgede tam fırtına ve yoğun kar yağışı görüldüğünü, bu nedenle Enerji İletim Hattının şiddetli fırtına ve kar yağışı etkisi altında kaldığını, revize edilen projede bir direk daha eklenmesinin ilk projenin yanlış veya eksik olduğunu göstermediğini, EPDK’nın olay tarihindeki hava koşulları hakkında yaptığı ”mücbir sebep” nitelendirmesinin usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı kurumun mezkur bölgeye ait proje nitelendirmesini öngöremediği iklim koşullarına göre tekrar revize ettiğini, dosyada alınan raporlarda iki direk arasına ilave direk yapılmasına ihtiyaç olduğundan mücbir sebebin söz konusu olmadığı tespit edilse de ilgili tespitin yaptıkları açıklamaların yanında afaki kaldığını, somut olayda şayet bir kusur varsa, bu kusurun önceden belirlenen standartlara izafe edilmesi gerektiğini beyan ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, haksız fiil nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, davalı şirkete ait iki adet elektrik direği hava koşullarının etkisi ile davacıya ait kümeslerin üzerine devrilmiş ve davacının maddi zararı oluşmuştur.
Davalı şirket, bölgede elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur. Bu sorumluluk türü tehlike sorumluluğu olarak da isimlendirilmekte olup, sorumluluk türlerinin en ağırını oluşturur. Burada tehlikeli nesne veya işletme ile gerçekleşen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması sorumluluk için yeterlidir.
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır(Prof. Dr. …, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15).
Kusursuz sorumluluğu gerektiren nedenler, teknik gelişmeler ve kusurun yetersizliği olarak açıklanabilecektir. Şöyle ki;
Kusursuz sorumluluk, endüstri devrimiyle birlikte ortaya çıkan teknik buluşların, makineleşmenin ve karmaşık sosyal ilişkilerin biçimlendirdiği toplum ve uygarlığın zorunlu kıldığı bir sorumluluk türüdür. Kusursuz sorumluluk, her şeyin makineleştiği, işbölümü ve ekonomik birimlerin geniş ölçüde organize olduğu gelişmiş sanayi toplumunun bir ürünüdür. Oysa kusur sorumluluğu, küçük ekonomik birimlerin hâkim olduğu makineleşmenin tam gelişmediği, toplum yapısının tarım ve küçük sanayiye dayandığı, bireyci ve liberal düşüncenin etkin bulunduğu toplumlarda görülen bir sorumluluk türüdür. Kusursuz sorumluluğunun kabulü, kusur sorumluluğunu öngören liberal hukuk devletinden, adalet ve hakkaniyet ilkesine dayanan sosyal hukuk devletine geçişin ve sosyal gelişmenin bir sonucudur.
Ulaşım, enerji ve üretim araçlarında kullanılan büyük makinelerin, teknik araç ve gereçlerin, yeni kimyasal ve biyolojik buluşların karmaşık bir biçim verdiği modern toplumda, kusuru, sorumluluğun kurucu unsuru olarak görmek, bir çok nedenlerle doyurucu olmaktan uzaktır. Gerçekten, her şeyden önce, bu kadar karmaşık teknik bir süreç ve sosyal ilişki ağı içinde gerçekleşen zararlarda kusurun rolü, ya çok azalmış, ya da hiç kalmamıştır. Gerçekten, çalışanlar ve çevre için büyük tehlike arzeden makineler, enerji kaynaklan, ulaşım araçları ve diğer şeyler arasında, zararlı sonucun sebebi olarak insan davranışının rol ve katkısını tespit etmek imkânı, fiilen ortadan kalkmıştır. Zira bu karmaşık mekanik şartlar, sosyal ilişkiler içinde kusurlu bir davranışın bulunup bulunmadığını, kimin kusurlu bir davranışta bulunduğunu belirlemek mümkün değildir. Kaldı ki, bu kadar tehlikeli araç ve gereçler içinde insan davranışının zararın sebebi olabilme ihtimali, diğer teknik ve mekanik sebeplerle kıyaslanamayacak derecede küçük ve önemsizdir. Zira günümüzde enerji kaynakları, ulaşım araçları ve üretimde kullanılan makineler, o derece hızlı, karmaşık ve büyük boyutlar kazanmıştır ki, artık, gerekli her türlü tedbir alınsa bile, zararın doğumunu önlemek çoğu zaman imkânsız hale gelmiştir. Çevre için tehlike arzeden bu kaynaklar karşısında, zarara uğramak adeta kaçınılmaz bir hal almıştır. Ancak, “tehlikeli” diye toplumun bu araç ve gereçlerden vazgeçmesi de mümkün değildir. Bu nedenle, tehlikeli faaliyette bulunan kimseler, bunlardan yarar sağladıkları için, sebep oldukları zararı da gidermek zorundadırlar.
Somut olayda; ilk derece mahkemesince tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda deliller toplanmış, ehil bilirkişiler eşliğinde mahallinde keşif yapılmış, bilirkişi raporları dosyaya kazandırılmıştır. Hukukumuzda “gerçek zarar ilkesi” geçerli olduğundan ve zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebileceğinden bilirkişi kök ve ek raporunun (nedenlerini açıklayıcı, taraflar, ilk derece mahkemesi ve kanun yolu denetimine açık ve gerekçeli olması, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli görüldüğünden) detaylı ve teknik anlamda gerekli incelemeleri kapsadığı görülmüştür. Davalıya ait iki adet elektrik direğinin devrilmesi ile davacı şirkete ait kümeslerde oluşan zarar arasında illiyet bağı bulunduğu, olumsuz hava koşullarının mücbir sebep teşkil etmeyeceği ve de zarar miktarının 152.361,60 TL hasar bedeli ve 32.860,64 TL yoksun kalınan kâr kaybı olmak üzere toplam 184.222,24 TL olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf istemi yerinde görülmemiştir.
Dairemizce ilk derece mahkemesinin kararı hem maddi olay, hem de hukuka uygunluk yönünden incelenmiş olup, esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de usule aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.01.2021 tarih ve 2018/364 esas, 2021/58 karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi gereğince alınması gereken 12.584,22 TL istinaf karar harcından peşin alınan 3.146,10 TL’nin mahsubu ile bakiye 9.438,12 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalının istinaf başvurusu için yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, harcanmayan istinaf gider avansının yatırana iadesine,
4-Avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde dairemize dilekçe vermek suretiyle Yargıtay’da temyizi kabil olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 19.01.2022


Başkan …
e-imzalıdır

*Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

*İşbu evrak 5070 sayılı Kanunun 5. Maddesi gereğince Güvenli Elektronik İmza ile imzalanmıştır*