Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1563 E. 2022/1113 K. 04.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1563
KARAR NO : 2022/1113

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2021
NUMARASI : 2019/104 Esas – 2021/384 Karar

İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. …

Av. …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
BAŞVURU TARİHİ : 19.10.2021
İSTİNAFA GELİŞ TARİHİ: 09.11.2021
KARAR TARİHİ : 04.07.2022
YAZIM TARİHİ : 04.07.2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi. Davanın dairemizin görev alanına girdiği, ilk derece mahkemesi kararının kesin olmadığı, istinaf başvurusunun süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirildiği, dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı şirketin tıp merkezi olarak ticari faaliyet gösterdiğini, 27/07/2018 tarihinde meydana gelen yağış sonucu iş yerinde sel/su baskını nedeniyle toplam 157.000,00 TL tutarlı hasar oluştuğunu, hasarın karşılanması için dava dışı işyeri sigortacısı Ergo Sigorta A.Ş.’den hasarın giderilmesinin talep edildiğini, sigorta şirketi tarafından su baskını sonucu davacı şirkette oluşan hasar miktarının 147.245,37 TL olarak tespit edildiğini, bu hasarın eksik sigorta nedeniyle 36.650,83 TL’sini ödediğini, bakiye zararının 112.594,55 TL olduğunu, su baskınının nedeninin şirketin arkasında bulunan davalı şirketin sorumluluğunda olan yağmur terfi istasyonunun çalışmaması sonucu rögar ve giderlerin tıkanması olduğunu, davalı şirkete bu konuda başvuruda bulunulduğunu, başvurunun sonuçsuz kaldığını beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 112.594,55 TL’sinin 27/07/2018 tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, husumet itirazları bulunduğunu, davaya konu sel felaketinin sebebinin söz konusu yerde ki yer altında kalan dereler ve aşırı yağış sonucu oluşan yağmur suyu olduğunu, Kocaeli Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 17/11/2005 arih ve 1224 sayılı kararı ile müvekkil şirketçe verilen yağmursuları için kanal yapma ve buna ilişkin tesis yapım ve işletme kararına istinaden uluslararası standartların üstünde terfi istasyonları ve tedbire yönelik çalışmalar yapıldığını, başarı ile devreye sokulduğunu, bölgede mevcut bulunan yağmursuyu sisteminin davaya konu olan günde anında çalışmış olduğunu, yağış miktarının mevsim normallerinin çok üzerinde oluşu nedeniyle, tüm müdahale ve çalışmalara rağmen tahliye edilemeyen aşırı yağmur suyunun bölgede bulunan bazı adreslerde yerel su baskınlarına yol açtığını, beklenilenin 3 katı fazla yağışlar sonucu dere yatağının üstüne kurulan bölge için meydana gelen zarardan müvekkil kurumun sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü ile 83.511,17 TL tazminatın 27/07/2018 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalının yasal görevinin vatandaşların içilebilir bir içme suyu temin etmesini sağlamak ve ilde oluşan atık suların %100 oranında arıtılmasını sağlamak olduğunu, su ve kanalizasyon idarelerinin İSKİ Kanununa tabi olduğunu, İSU Genel Müdürlüğü olarak tabu oldukları bu Kanuna göre kuruma yağmursuyu ve dereler ile ilgili hiçbir yetki ve görev verilmediğini, yağmursuyu altyapı tesisleri ile ilgili yatırımların bedeli mukabilince Kocaeli Büyükşehir Belediyesi veya ilgili belediyesi adına yapıldığını, dereler ile ilgili tüm yetki ve sorumluluğunun mahalli idareler ile Devlet Su İşlerine ait olduğunu, davaya konu sel felaketinin sebebinin söz konusu yerdeki yer altında kalmış dereler ve aşırı yağış sonucu oluşan yağmur suyu olduğundan davalının sorumluluğunun bulunmadığını, bölgede bulunan yağmursuyu sisteminin olay günü çalıştığının, yağış miktarının mevsim normallerinin çok üzerinde oluşu nedeniyle ve bölgedeki yapılarda kot farkının olmaması ve bundan dolayı da bina sahiplerinin de üzerlerine düşen sorumlulukları almaması sebebiyle zararın oluştuğunu beyan ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, haksız fiil (su basması) nedeniyle uğranılan bakiye zararın tazmini istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, hasarın meydana gelmesinde davalının kusurlu olup olmadığı, davalının bilirkişi raporunda %50 oranında kusurlu bulunan bina maliki ile müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasının doğru olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
Mahkemece, yerinde keşif yapılmış, iki inşaat mühendisi, bir makine mühendisi, bir çevre mühendisi ve bir doktor bilirkişiden oluşan heyetten rapor alınmıştır.
Bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek raporlarda; yağan yağmurun çevresel etki değerlendirmesinde afet boyutunda olmadığı, gerekli önlemlerin alınmış olması, yapının ve dere kontrollerinin fen ve sanat kurallarına uygun yapılmış olması halinde bu zararın oluşmayacağı, davalı idarenin gerekli denetim yükümlülüğünü yerine getirmediği, bina hasarı, demirbaş hasarı ve mekanik tesisat hasarı toplam tutarının 148.665,00 TL olup bu tutarın 34.650,83 TL’sinin davacının dava dışı sigorta şirketince ödendiği, bakiye hasar tutarının 114.014,00 TL olduğu, su baskını olayında davalı idarenin %25, dava dışı yapı sahibi/müteahhidin %50 ve kiracı/ davacının %25 oranında kusurlu olduğu, davalının kusur oranına göre hasar bedeli tutarının 28.503,00 TL olduğu, ekspertiz raporunda belirtilen hasarların gerçekleştiği, bu hasarlara ilişkin hasar bedellerinin serbest piyasa rayiçlerine uygun olduğu belirtilmiştir.
TBK’nun 69. (Mülga 818 sayılı B.K’nun 58) maddesi uyarınca, bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, TBK’nın anılan maddesindeki sorumluluk objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan “ağırlaştırılmış” bir kusursuz sorumluluk halidir. Bu sorumlulukta zarar gören, yapı malikinin, yani davalı idarenin kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Yapı maliki de, kusurun bulunmadığı savunmasının ötesinde uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamalıdır. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması gerekmektedir. Ancak, imal olunan şey malikinin ek kusuru varsa, illiyet bağının kesilmesi malikin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Yine, Yargıtay 4.HD 16.11.2015 tarih ve 2014/15452-2015 /13070 sayılı kararında açıklandığı üzere, davalı idarenin tabi olduğu İSKİ Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve İşleyişine Dair 2560 sayılı Kanunun 2/b maddesine göre de, İSKİ Genel Müdürlüğü’nün görevi ”Kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek” şeklinde belirtilmiştir.
Somut olayda, dava konusu hasara neden olan su basmasının, davalı idarenin sorumluluğundaki rögar ve giderlerin (yapıların) fen ve sanat kurallarına uygun yapılmaması, davalı idare tarafından yeterli denetim yapılmaması ve gerekli müeyyidelerin uygulanmamasının katkısıyla meydana geldiği anlaşıldığından bilirkişi heyet raporunda davalı idareye verilen %25 oranındaki kusur somut olaya uygun bulunmuştur. TBK’nın 61. maddesi gereğince davacının zararına sebep olan davalı ile dava dışı yapı malikinin zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması da yerindedir. Bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Dairemizce ilk derece mahkemesinin kararı hem maddi olay, hem de hukuka uygunluk yönünden incelenmiş olup, esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de usule aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.06.2021 tarih ve 2019/104 esas, 2021/384 karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2- Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi gereğince davalıdan alınması gereken 5.704,64 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.426,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.277,74 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3- İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın iadesine
5- Harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde dairemize dilekçe vermek suretiyle Yargıtay’da temyizi kabil olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04.07.2022


Başkan …
e-imzalıdır

*Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

*İşbu evrak 5070 sayılı Kanunun 5. Maddesi gereğince Güvenli Elektronik İmza ile imzalanmıştır*