Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/55 E. 2023/96 K. 06.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/55 Esas – 2023/96
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2023/55 Esas
KARAR NO : 2023/96

HAKİM : …
KATİP :…

DAVACI :…
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/02/2023
KARAR TARİHİ : 06/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … …, davacı şirketin grup şirketlerine bağlı olarak 29/12/2009 tarihli iş sözleşmesi ile işe başlamış, en son … … Yöneticisi olarak çalışmış olduğunu, davalının davacı şirketle olan iş ilişkisini … …. Noterliği’nin 23.05.2022 tarihli … yevmiye numaralı ihbarnamesi ile haksız olarak sona erdirmiş olduğunu, davalının, davacı şirketle akdetmiş olduğu rekabet yasağı sözleşmesine aykırı olarak 23.02.2022 tarihinde davacı şirketle olan iş ilişkisini tamamen kendi istek ve rızası ile istifa etmek suretiyle sona erdirmesinin ardından, ilaç alanında yeni bir oluşum içerisinde olan ve merkezi … …, … Caddesi, No:…, … / … adresinde bulunan … İLAÇ San. Tic. A.Ş’de aynı unvan ile aynı alanda çalışmaya başlamış olduğunu, davalının davacı şirketin grup şirketleri bünyesinde çalışmış olduğunu, davalının şirkette çalışırken vakıf olduğu bilgilerin 3. kişilere bildirilmesi veya davalının bu bilgilere vakıf biçimde davacı şirketin rakibi olabilecek bir başka şirkette aynı vazife ile çalışması, davacı şirketin ticari menfaatlerini büyük bir tehdit altında bırakmaya muktedir olduğunu, çünkü davalının, davacı şirket nezdinde çalışırken edindiği bu bilgiler sayesinde yeni çalıştığı rakip firmanın aynı avantaj ve şartlarda sağlayacak ve bu durumda davacı şirketin rekabet gücünü yasaya ve dürüstlük kuralına aykırı biçimde zayıflamasına neden olacağını, netice olarak davalının davacı şirkette çalıştığı süre zarfında öğrendiği, edindiği teknolojik bilgileri rakip firma için kullanmak şeklinde tezahür eden açık bir haksız rekabet eylemi olduğu, davalının, davadışı şirkete aslında “teknoloji transferi” olarak işe başlamış olduğunu, davalının 2 senelik rekabet yasağı süresi dolmadan rakip firma olan … İlaç San. Tic. A.Ş’de işbaşı yaptığını, bu firmanın rakip firma mahiyetine haiz olduğunu, firmanın İstanbul merkezli olduğu ve en önemlisi davalının ticari sır mahiyetindeki bilgi ve ticari sırlara, davacı şirketin teknolojik gelişme ve çalışmalarına vakıf olduğunun aşikar olduğunu, davalının sözleşmesel yükümlülüklerine aykırı davranmak suretiyle rekabet yasağını ihlal etmesi halinde davalı hakkında sözleşme ve kanundan doğan her türlü hakkı saklı kalmak kaydıyla sözleşmede öngörülen ceza koşulunun ödenmesini ve mütecaviz olan zararın tazmininden başka davalının yasaklanan davranışlarının engellenmesi veya durdurulmasını talep hakkına sahip bulunmakta olduğunu, davalı yanca gerçekleştirilen rekabet yasağına aykırı davranış ile davacı şirketin önemli menfaatlerinin ihlal edildiğinin açık olarak ortada olduğunu, dolayısıyla kaynağını Türk Borçlar Kanunu ve Rekabet Yasağı Sözleşmesi’nde öngörülmüş olan yaptırımların uygulanmasının talep edilmiş ve Arabulucuya Başvuru yapılmış olduğunu, arabuluculuk görüşmeleri sırasında uzlaşma sağlanamamış, anlaşma sağlanamadığına dair de anlaşmama tutanağının düzenlenmiş olduğunu, iş bu davayı ikame etme zaruretinin hasıl olduğunu, tüm bu nedenlerle; davanın kabulünü, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalmak üzere şimdilik 10.000-TL (kısmi olarak) ceza koşulu alacağının 23.05.2022 tarihli fesih ihtarından itibaren işlemiş ve işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı şirkete ödenmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;Dava, işçinin iş akdi sona erdikten sonra rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı hususunun öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2021/3076 Esas 2021/9789 Karar sayılı emsal kararında;
“Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” denilmiştir.
İş akti sona erdikten sonraki döneme haksız rekabet teşkil eden eylemler, aktin devamı sırasında başlayan eylemlerin devamı niteliğinde olup, işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu hususu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2020/1610 esas 2020/1370 karar sayılı ilamında ve yine aynı dairenin 2021/1689 Esas 2021/1498 Karar sayılı ilamında da vurgulanmıştır.
Sözleşme sonrası rekabet etmeme borcu temelini, kaynağını iş ilişkisinden alan sadakat borcunda bulmaktadır. Sadakat borcu iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra da niteliğine uygun düştüğü ölçüde devam eder. Bu kapsamda yapılacak sözleşme sonrası rekabet yasağı, iş sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme niteliğinde yapılsa ve sonuçlarını iş ilişkisinin sona ermesinden sonra doğursa da iş sözleşmesinden tamamen bağımsız ayrı bir hukuki ilişki yarattığını söylemek mümkün olmayacaktır. Bunun en temel göstergesi iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple geçersiz sayılması halinde rekabet yasağı sözleşmesinin de geçersiz hale gelmesidir. Bu nedenle rekabet etmeme borcuna aykırılık sözleşme sonrası meydana gelse de iş sözleşmesinden doğan borcun ihlali niteliğindedir. Burada sadece borcun varlığı için özel bir kararlaştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Kaldı ki 7036 sayılı Kanun’da iş mahkemelerinin işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisi nedeniyle doğan uyuşmazlıkları çözeceği öngörülmüş; uyuşmazlığın iş ilişkisine dayanıyor olması bir koşul olarak aranırken iş ilişkisinin sona erip ermediği ayrıca gözetilmemiştir. 7036 sayılı Kanun’un 5. maddesinde tüm kanunlara tabi işçilerle işverenlerin veya işveren vekillerinin arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuki uyuşmazlığa iş mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu açıkça düzenlenmiştir. 5521 sayılı Kanun’da yer alan “iş sözleşmesinden doğan uyuşmazlık” ifadesinin yerini “iş ilişkisinden doğan”her türlü hukuki uyuşmazlığa bırakmış olması karşısında artık İş Mahkemeleri Kanunu’nda göreve ilişkin hükmün daha geniş kapsamlı düzenlendiğini kabul etmek gerekecek olup mülga Kanun döneminde ticaret mahkemelerinin görevli olduğuna yönelik yapılan eleştirilere bu ifadenin dayanak oluşturabileceği fikrini benimsemek kanımızca daha da güçleşmiş bulunmaktadır. Öte yandan, TBK’nın hizmet sözleşmesine ilişkin hükümleri arasında yer alan düzenlemeler muvacehesinde, çoğunlukla iş sözleşmesinin bir hükmü ya da bu sözleşmeye ek bir protokol ile kararlaştırılan bir borcun ve bu borca ilişkin uyuşmazlıkların iş sözleşmesinden kaynaklanmadığı düşünülmemelidir. Ayrıca 7036 sayılı Kanunda mülga Kanun’dan farklı olarak sadece İş Kanunu’na değil iş ilişkisini düzenleyen tüm kanunlara atıf yapılmış olup Borçlar Kanunu’nun hizmet sözleşmesine yönelik düzenlemeleri içerisinde yer alan rekabet yasağı sözleşmesinin de bu çerçevede değerlendirilmesi gerekecektir. Nitekim TBK m. 444 işçi ve işveren arasında yapılacak bir rekabet yasağı sözleşmesini işaret etmekte; sözleşmenin geçerliliği birtakım koşullara bağlamak suretiyle işverene bağımlı olarak çalışan işçinin çalışma ve sözleşme yapma özgürlüğünün ölçüsüz bir biçimde sınırlanması ihtimalini ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Hükmün kaleme alınış şekli dahi rekabet yasağı sözleşmesini iş ilişkisinden ve iş sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme olarak ele almayı zorlaştırmaktadır. TTK m. 4/1, c hükmüyle rekabet yasağından doğan uyuşmazlıkların mutlak ticari davalar arasında sayılması söz konusudur. Ancak bu durum tüm ticari uyuşmazlıklardan doğan davalar bakımından asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu sonucunun doğacağı anlamına gelmemektedir. Nitekim TTK m. 5 hükmüyle “aksine hüküm bulunmadıkça” bu uyuşmazlıkların asliye ticaret mahkemesinde görüleceğini düzenleyen kanun koyucunun iradesinin de bu yönde olduğunu kabul etmek gerekir. Salt TTK m. 4 ve 5 hükümlerini birlikte değerlendirerek mutlak ticari davaların asliye ticaret mahkemesinde sonuçlandırılması gerektiğini savunan ve bu düzenlemenin yeni kanunda da aynen korunmuş olmasına dayanan görüş bu gerçeği göz ardı etmektedir. Gerçekten de bu görüşün doğru olması halinde kanun koyucunun 5. maddede yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ifadesine yer vermesi anlamsız olup bütün ticari davalar bakımından asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğuna yönelik düzenleme getirmesi yeterli olurdu. Rekabet yasağı sözleşmesi bakımından ise 5521 sayılı Kanun’da olduğu gibi İMK m. 5 hükmünün bir istisna getirdiği şüphesizdir. Bu durumda rekabet yasağı sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklar bakımından iş mahkemelerinin görevli olduğunun kabulü gerekmektedir. (Prof. Dr. Ercüment Tlf: Tlf: Tlf: … . Gör. Sema : … : … : …, Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlıklarda Görevli Mahkeme, SİCİL İŞ HUKUKU DERGİSİ 2021 s.98-99)
Somut davada davalı işçinin davacı şirketteki işinden ayrıldıktan sonra sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ederek iş akdinin devamı sırasında davacıdan edindiği bilgileri aynı faaliyet alanında yeni işe girdiği dava dışı şirket kapsamında kullanmak suretiyle haksız rekabet ettikleri ileri sürülmektedir. Yukarıda değinilen yüksek yargı kararlarında ve doktrin görüşünde de belirtildiği üzere; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5. Maddesi düzenlemesi ve madde metninde yer alan “Aksine hüküm bulunmadıkça” ifadesi ile 6102 sayılı yasadan sonra yürürlüğe giren ve özel kanun niteliğinde olan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1.a.maddesindeki göreve ilişkin hükümler birlikte değerlendirildiğinde uyuşmazlığın iş mahkemesinin görev alanına girdiği anlaşılmaktadır. Vakıaların ileri sürülüş şekline ve davalılar arasındaki bağlantıya göre uyuşmazlığın bütün olarak değerlendirilmesindeki hukuki yarar gözetilerek davanın özel kanunla kurulmuş İş Mahkemelerinde görülüp değerlendirilmesi gerektiği düşüncesiyle tüm davalılar bakımından görevsizlik kararı verilmiştir.
Görev kamu düzenine ilişkin olup dava şartlarındandır. HMK nun 138/1 maddesindeki ” Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.” hükmü ile aynı yasanın 320/1 maddesindeki “Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.” düzenlemesi ve “Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır” şeklindeki HMK nun 115/1 maddesi ile usul ekonomisi nazara alınarak dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde tensiple mahkememizin görevsizliğine iş mahkemesinin görevli olduğuna dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

Hüküm: Gerekçesi Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli Sakarya Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine,
3-Yargılama giderleri ve harçların görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içeirsinde görevli mahkemeye dosyanın gönderilmesi talep edildiği takdirde, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, süresi içerisinde gönderme talebinde bulunulmaması halinde mahkememizce dosyanın resen ele alınarak yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
Dair dosya üzerinden tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Sakarya Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi. 06/02/2023

Katip : …
e-imzalı

Hakim : …
e-imzalı