Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/543 E. 2023/606 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/543 Esas – 2023/606
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2023/543 Esas
KARAR NO : 2023/606

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
VEKİLLERİ : A … …
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 07/01/2022
KARAR TARİHİ : 08/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/12/2023

Mahkememizce verilen 11/05/2022 tarih ve … / … Esas … / … sayılı kararın istinafı üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 08/12/2022 Tarih ve 2022/ … Esas – 2022/ … Karar sayılı ilamı ile İstinaf Başvurusunun Esastan Reddine karar verilmiş, bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 14/03/2023 tarih ve 2023/ … Esas 2023/ … Karar sayılı ilamıyla “6102 sayılı Kanun’un Geçici 7 nci maddesi ikinci fıkrasında davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı düzenlenmiş olup icra takipleri açısından bir düzenleme yapılmamıştır. 6102 sayılı Kanun’un 7 nci maddesinin on beşinci fıkrasında ise ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanların haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebileceği hüküm altına alınmıştır. İhyası talep edilen şirketin sicilden terkin tarihi 09.10.2014 olup 07.01.2022 dava tarihi itibari ile 6102 sayılı Kanun’un 7 nci maddesinin on beşinci fıkrası gereğince icra takipleri yönünden uygulanması gereken 5 yıllık hak düşürücü süre geçmiştir.” gerekçesiyle istinaf dairesinin kararının ortadan kaldırılarak mahkememizin kararı bozulmuştur.
Dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp duruşmalı olarak tekrar incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ihyası talep edilen dava dışı … … … . San. Ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine hizmetli … … … ‘in tutulduğu meslek hastalığı nedeniyle davacı tarafından sigortalıya bağlanan ilk peşin sermaye değerli sürekli iş göremezlik geliri ile tedavisi için yapılan sağlık yardımı ödemelerinin tahsili adına Sakarya … … … Mahkemesinin … / … … Esas sayılı dosyasıyla rücuen tazmin talepli alacak davası açıldığını, taraf teşkilinin sağlanması amacıyla sicilden terkin edilen adı geçen şirkete tüzel kişilik kazandırılması amacıyla ihya davası açmaları için taraflarına süre verildiğini, dava dışı … … … . San. Ve Tic. Ltd. Şti. ‘nin ek tasfiye adına tüzel kişilik kazandırılarak ihya edilmek üzere Sakarya Ticaret ve Sicil Müdürlüğüne tescilini, tescil ve ek tasfiye işlemlerinin yapılması üzere şirkete tasfiye memuru atanmasını, gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ihyası talep edilen şirketin de dosyada davalı taraf olması gerektiğini, ticaret sicil kaydı silinmiş şirketin dava açma ehliyetinin bulunmadığını, terkin işleminin hukuka uygun şekilde gerçekleştirildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Sakarya Ticaret Sicili Müdürlüğünden ihyası talep edilen şirketin terkin bilgileri ve kayıtları, tasfiye memurunun olup olmadığı ve en son ortak/temsilci bilgileri sorulmuştur.
Sakarya … … Mahkemesinin … / … Esas sayılı dosyasının bir sureti celp edilmiştir.
Uyap kayıtlarında halen derdest olan ve ihyası istenen şirketin taraf olduğu … … İcra Müdürlüğü’nün … / … Esas ve … İcra Müdürlüğü’nün … / … Esas sayılı (ilamlı icra takibi) dosyalarının bulunduğu anlaşılmıştır. Bu dosyalar ilgili dosya olarak Uyap’tan eklenmiş ve incelenmiştir.
Dava sicilden resen terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.12.2018 tarihli 2017/11-2924 esas 2018/1935 karar sayılı kararında belirtildiği üzere, ek tasfiye talepli davada HMK m.320 vd. düzenlenen basit yargılama usulü uygulanacaktır. Ek tasfiye HMK m.382 b.2’de sayılmamış olsa da, maddedeki sayımın sınırlı bir sayım olmadığı, örnek olarak bir kısım çekişmesiz yargı işlerinin gösterilmesinden ibaret olduğu, HMK m.382’de bir işin çekişmesiz yargı işi olup olmadığının tespiti için belirtilen ölçütlerden “İlgililer arasında uyuşmazlık olmayan hâller” ve “İlgililerin, ileri sürülebileceği herhangi bir hakkının bulunmadığı hâller” şeklindeki ölçütler dikkate alındığında, ek tasfiyenin bir çekişmesiz yargı işi olduğu anlaşılmaktadır. Buradan hareketle, davada işlemi yapan Ticaret Sicil Müdürlüğünün ve tasfiye memurunun davalı gösterilmesi işi çekişmeli yargı haline getirmemektedir. Zira burada davalı konumunda olan kişiler karardan etkilenecek olan ve dosyada yer alması gereken kişilerdir. HMK’nun 382’nci maddesinde ilgililer arasında uyuşmazlık olmayan hâller ve ilgililerin ileri sürülebileceği herhangi bir hakkının bulunmadığı hâller bir işin çekişmesiz yargı işi olup olmadığının tespiti için ölçüt olarak belirtilmiştir. Ek tasfiye talepli davada davacı ile davalılar arasında uyuşmazlık konusu olan bir husus ve ileri sürülen bir hak bulunmamaktadır. Bu kişilerin davalı olarak değil de ilgili olarak tanımlanmaları işin niteliğine daha uygun düşecektir . TTK m.547 f.1’e göre son tasfiye memuru ek tasfiye talep edebilmektedir. Bu sebeple, son tasfiye memurunun ek tasfiyeyi talep etmesi ihtimalinde yargılamada ayrıca husumet yöneltilen kişi olarak yer alması mümkün olmayacaktır. Bu sonuç, ihya davasının çekişmesiz yargı niteliğinde olduğunun bir göstergesidir. Davanın bu niteliği gereği resen araştırma ilkesi geçerlidir. Davanın açıldığı ve ilk kararın verildiği tarihte 5 yıllık hak düşürücü süreye ilişkin yasal düzenlemenin Anayasa mahkemesince iptal edilmemiş olması sebebiyle inceleme terkin işleminin yasaya uygun olup olmadığı yönünden öncelikle incelenmiştir. Bu kapsamda ihyası istenen şirketin terkin tarihinde derdest dava ve icra takibinin bulunup bulunmadığı resen araştırılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 33. maddesinde yer alan “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” ilkesi uyarınca maddi olayları açıklamak taraflara, ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak kanun hükümlerini tespit etmek ve uygulamak hâkime ait bir görevdir. Hukuksal nitelendirmenin yapılabilmesi için bir yandan dava dilekçesinde öne sürülen maddi olgular tespit edilmeli, bir yandan da davacının talebi ve davayı açmaktaki amacı doğru bir şekilde değerlendirilmelidir.
Davacı açmış olduğu iş davası kapsamında taraf teşkili amacıyla ihya talep etmiş ise de; davanın açıldığı ve ilk kararın verildiği tarihte 5 yıllık hak düşürücü süreye ilişkin yasal düzenlemeni -Anayasa mahkemesince o tarihte iptal edilmediğinden- mevcudiyeti sebebiyle, resen araştırma ilkesi ve hakimin hukuku resen uygulaması kuralı gereği öncelikle terkin işleminin hukuka uygunluğu incelenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca belirli koşulların varlığı hâlinde şirketler, ilgili mevzuattaki tasfiye usullerine uyulmaksızın hızlı bir şekilde ticaret sicilinden terkin edilebilecektirler. Geçici 7. maddenin 2. fıkrası gereğince davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirketlere anılan madde hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Buna göre davacı sıfatıyla açılmış bir davası bulunan yahut aleyhine açılan bir davada davalı sıfatıyla yer alan şirket hakkında anılan geçici madde kapsamında re’sen terkin işlemi yapılamaz.
Derdest davanın bulunması dışında şirket hakkında derdest icra takibinin bulunması da resen terkin işlemine engel niteliktedir. Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7/2. Maddesinin amaçsal bakımdan yorumlanması ve derdest icra takibinin varlığına rağmen yapılan resen terkin işleminin kanuna aykırı sayılması gereklidir Madde ile getirilen düzenlemenin amacı faal olmayan, münfesih olan ya da münfesih sayılan şirketlerin şekli varlıklarının sonlandırılmasıdır. Şirketin borçlu olması ya da malvarlığının bulunması yasal düzenlemeye göre terkin işlemine engel oluşturmamakla birlikte yargıya intikal etmiş uyuşmazlıkların varlığı maddenin ikinci fıkrasında resen terkine engel olarak öngörülmüştür. Burada amaçlanan şirketin nizalı olan hak ve yükümlülüklerinin yargısal sürecinin tamamlanmasının beklenmesidir. İcra takibi bir dava olarak kabul edilmese de alacaklı ve borçlu arasında borcun ifası hususunda bir uyuşmazlık doğduğu ve devletin otoritesi ile ifanın amaçlandığı dolayısıyla taraflar arasında bir niza bulunduğu açıktır. Bu haliyle madde metninin lafzi yorumlanması amaca uygun düşmeyecektir.
Somut olayda olduğu gibi; terkin tarihinden önce kesinleşmiş bir mahkeme kararının icrası amacıyla başlatılmış derdest ilamlı icra takibi olduğu halde, yasa metninde icra takibi sayılmadığından bahisle, terkin işleminin yapılması ve geçerli kabul edilmesi hukuki olmayacaktır. Aksini kabul idari bir işlem olan resen terkin ile herkes açısından bağlayıcı olan kesinleşmiş mahkeme kararının etkisiz kılınması ve hükümden düşürülmesi sonucunu doğuracaktır. Ayrıca mevcut bir icra takibi sürecinde ortaya çıkması muhtemel (itirazın iptali, menfi tespit, ihalenin feshi, icra takibinin iptali, icra memurunun şikayeti, tasarrufun iptali gibi) dava ihtimallerinin göz ardı edilmesi de hak ihlali sonucunu doğuracaktır. Bu açıklamalar doğrultusunda Geçici 7. Madde kapsamında yapılan resen terkin tarihinde derdest olan bir icra takibinin varlığı maddenin ikinci fıkrasının amaçsal yorumu ile terkine engel oluşturacaktır.
Tüzel kişiliğin sona erdirilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, tüzel kişiliğin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Ticaret sicilinden silinmenin açıklayıcı nitelikte olduğu öğreti (Çamoğlu (Tekinalp/ Poroy), Ortaklıklar Hukuku I, N. 360a; Arslanlı, Halil: Kollektif ve Komandit Şirketler, 2. Bası, İstanbul 1960, s. 560, dn. 87; Ansay, Tuğrul: Anonim Şirketler Hukuku, Ankara 1982, s. 303, dn. 21. ) ve Yargıtay ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/11-118 esas 2022/47 Karar) tarafından kabul edilmektedir. Derdest icra takibinin varlığına rağmen şirketin sicilden silinmiş olması şirketin tüzel kişiliğini sonlandıracak mahiyette kabul edilemez.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2023/929 E. 2023/1717 K. Sayılı 15.03.2023 tarihli kararında “… şirket hakkında 2007 yılında başlayan ve terkinden sonra da devam eden dava ve icra takipleri bulunduğundan davalı Müdürlük tarafından şirketin terkini TTK geçici 7 nci maddesi hükümlerine aykırıdır.” denilmekle icra takiplerinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerekliliği vurgulanmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2023/2712 Esas 2023/3167 Karar sayılı 23.05.2023 tarihli güncel kararında da resen terkin tarihinde şirket hakkında -derdest dava dışında- derdest icra takibinin de bulunmasının terkin işleminin 6102 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrasına aykırı hale getireceği belirtilmiştir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 22.09.2021 tarihli 2021/810 esas 2021/322 karar sayılı kararında Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7/2. Fıkrasında yer alan “davacı, davalı ve dava” ifadelerinin lafzi değil gayi yoruma tabi tutmak gerektiği, kanunun geçici 7/2. fıkrasının amacının sicilden silinecek şirket veya kooperatifin üçüncü kişilerle nizasının bulunmaması halinde maddede yazılı şekilde hızlı ve pratik şekilde tasfiyesinin yapılarak sicilden silinmesi olduğu, hakkında terkinden önce açılmış ve derdest bir icra takibi bulunan şirketin sicilden silinmesine karar verilmesinin TTK’nın geçici 7/2. fıkrasının gayesine aykırı olacağı ifade edilmiştir.
Geçici 7. maddenin 2. fıkrasının uygulanması için şirketin davacı veya davalı sıfatıyla yer aldığı davaların ve icra takibinin, şirketin terkin tarihinden önce açılmış ve derdest nitelikte olmaları zorunludur. Bu çerçevede geçici 7. madde kapsamında terkini amaçlanan şirketin taraf olarak yer aldığı bir davanın yada aleyhindeki icra takibinin bulunmasına rağmen yapılacak re’sen terkin işlemi, aynı maddeye aykırılık teşkil edecek olup hukuka uygun bir terkin olarak nitelendirilemez. Bu tür sebeplere dayalı olarak açılan davada şirketin ihyasını talep eden davacı, …..müdürlüğünce münfesih kabul edilerek terkin edilen şirketin varlığını devam ettirdiğini veya re’sen terkin sürecinin hukuka aykırı olarak işletildiğini ileri sürerek bir nevi gerçekleştirilen terkin işleminin iptalini istemekte olup davanın kabulü hâlinde verilecek olan ihya kararı da şirketin terkin işleminin iptali niteliğinde olacaktır. Buradan hareketle hukuka aykırı terkin işlemi nedeniyle geçici 7. maddenin 15. fıkrasına dayalı olarak açılan dava sonrasında verilecek ihya kararı, TTK’nın 547. maddesi anlamında ek tasfiye olarak nitelendirilemez. Zira hukuka aykırı şekilde geçici 7. madde kapsamında terkin edilen şirketin ihyasında amaç, eksik kalmış tasfiye işlemlerinin tamamlanarak şirketin tekrar ticaret sicilinden silinmesinden ziyade hukuka aykırı terkin işleminin iptaliyle şirketin usulsüz terkin öncesindeki hukukî statüsüne kavuşturulmasıdır. Böyle bir karar sonrasında ihyasına karar verilen şirket, herhangi bir şekilde tasfiye aşamasına girmeksizin hukuken varlık kazanır. Geçici 7. madde kapsamında ticaret sicil müdürlüğünce münfesih sayılarak re’sen terkin edilen bir şirketin aynı maddenin 15. fıkrası kapsamında ihyasına yönelik olarak açılan davada, gerçekleştirilen re’sen terkin işleminin hukuka aykırılığının tespiti hâlinde verilecek ihya kararı, niteliği gereği terkin işleminin iptaline ilişkin olması nedeniyle TTK’nın 547. maddesinde düzenlenen ek tasfiye kapsamına girmeyeceğinden, ihya kararı yanında şirkete tasfiye memuru atanması gerekmez. (Yargıtay HGK 2017/11-3184 E. 2021/1107 K.)
Somut olay incelendiğinde; ihyası istenen dava konusu …Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti. aleyhinde yine bu davanın davacısı SGK tarafından başlatılmış … … icra Müdürlüğü’nün … / … Esas ve … . İcra Müdürlüğü’nün … / … Esas sayılı ilamlı icra takibi dosyalarının bulunduğu, bu icra takiplerinin terkin tarihinde ve halen derdest olduğu, bu haliyle anılan şirketin … … … Müdürlüğünce 09/10/2014 tarihinde TTK geçici 7. Maddesi uyarınca sicilden resen terkin işleminin o tarihte devam eden icra takiplerinin varlığına rağmen gerçekleştirilmiş olması sebebiyle hukuka aykırı ve usulsüz olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne, anılan şirketin usulsüz terkin öncesindeki hukukî statüsüne kavuşturulmasına, bu kapsamda 09/10/2014 tarihli resen terkin işleminin iptaline karar verilmiş, TTK’nın 547. maddesinde düzenlenen ek tasfiye söz konusu olmayıp şirket terkinden önceki statüsüne kavuşacağından ihya kararı yanında şirkete tasfiye memuru atanmamıştır.
6102 sayılı Kanun’un Geçici 7 nci maddesinin on beşinci fıkrasının beşinci cümlesinde yer alan “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir” düzenlemesindeki, “…silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde…” ibaresinin Anayasamızın 35 ve 40 ıncı maddelerine aykırılığı dolasıyla Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi sonucunda 22.06.2023 Tarihli ve … / … Esas ve … / … Karar sayılı iptal kararı ile iptaline karar verilmiştir. Söz konusu iptal kararı Resmi Gazetenin 15.09.2023 tarihli, 32310 sayı ile yayımlanarak aynı gün yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesinin hak düşürücü süreye ilişkin iptal kararının derdest davalara derhal uygulanacağı ve usuli müktesep hakların istisnası olduğu da nazara alınarak değerlendirme yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin bu iptal kararından sonra, davanın kabulü ve şirketin bahsi geçen iş mahkemesi dosyası ile sınırlı olarak ihyasına karar verme açısından hak düşürücü süre engeli artık bulunmamaktadır. Ancak yukarıda da izaha çalışıldığı üzere derdest icra takibinin yapılmış olan resen terkin işlemini hukuka aykırı kılması sebebiyle öncelikle bu yönde bir karar verilmesi gerekli görülmüştür.
Açıklanan gerekçelerle mahkememizin 11/05/2022 tarihli … / … esas … / … karar sayılı kararında direnilmesine ve anılan şirketin 6102 sayılı TTK nun geçici 7 maddesi gereğince 09/10/2014 tarihinde yapılan resen terkin işleminin yasaya ve hukuka aykırı olması sebebiyle iptali ile şirketin ihyasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM. Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin 11/05/2022 tarihli … / … esas … / … karar sayılı kararında direnilmesine, bu doğrultuda;
2-Davanın kabulüne, Sakarya Ticaret Sicil Müdürlüğünün ….. – ….. sicil numarasında kayıtlı … … Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 6102 sayılı TTK nun geçici 7 maddesi gereğince 09/10/2014 tarihinde yapılan resen terkin işleminin yasaya aykırı olması sebebiyle iptali ile şirketin ihyasına,
2-Terkin işleminin iptal edilmiş olması itibariyle şirket usulsüz terkin öncesindeki hukukî statüsüne kavuşacağından tasfiye memuru atanmasına yer olmadığına,
3-Kararın Ticaret Sicil Müdürlüğünce tescil ve ilanına,
4-Davacı harçtan muaf olduğundan dava açılışında harç alınmadığı gözetilerek, karar tarihi itibariyle alınması gereken 269.85 TL karar harcı ile başvuru tarihi itibariyle alınması gereken 80.70 TL başvuru harcının (toplam 350,55 TL) terkin işleminde kusurlu bulunan davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Terkin işleminin usulsüz olması sebebiyle iptal edilmesi nazara alınarak; davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca belirlenen 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan posta giderinden ibaret 111,60-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Karar tebliğ giderleri davalı gider avansından karşılandıktan sonra artan gider avanslarının yatıran taraflara iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzünde ve davalı vekilinin yokluğunda verilen kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(İki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer ticaret mahkemesine verilecek bir dilekçe ile HMK nun 373/5 maddesi gereğince Yargıtay 11. Hukuk Dairesi nezdinde kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/11/2023

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza