Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/393 Esas – 2023/644
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2023/393 Esas
KARAR NO : 2023/644
HAKİM : ……
KATİP : ……
DAVACI : ……
VEKİLİ : ……
DAVALI : ……
VEKİLİ : … …
DAVA İHBAR OLUNAN : … … …
VEKİLİ : … … …
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 12/07/2023
KARAR TARİHİ : 07/12/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :19.12.2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından dava dışı … … … ………-…-… numaralı poliçede belirtilen riziko adresi 16.07.2021 – 16.07.2022 başlangıç ve bitiş tarihli … … Poliçesi ile sigortalandığını, 01.10.2021 tarihinde dava dışı sigortalıya ait ……v Mahallesi Milli İrade Caddesi No:3 D:1 ……… Merkez/ Kocaeli adresli konutta voltaj dalgalanması meydana geldiğini, dalgalanma sonucunda sigortalı konutta bulunan güvenlik sistemi ana kartın yanarak hasarlandığını, hasar akabinde dava dışı sigortalı tarafından davacı sigorta şirketine ve davalı … … … başvuruda bulunulduğunu, Ekspertiz incelemelerinde ayrıca söz konusu voltaj dalgalanması ile ilgili olarak daha önceden de arıza bildiriminin defaatle sigortalı tarafından yapıldığının, hesaplaması sonucunda tespit edilen 4.599,00.-TL hasar tazminatı davacı şirket tarafından sigortalıya ödendiğini, bu sebeple davacı tarafından … .. İcra Müdürlüğünün 2022/… E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını davalının haksız olarak itiraz ettiğini, bu sebeple yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini taleple dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, öncelikle görev hususunda davanın görevli mahkemede açılmadığını görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, ayrıca zaman aşımının da dikkate alınması gerektiğini, davayı kabul etmediklerini ayrıca davanın … Sigortaya ihbarının gerektiğini beyan etmişlerdir.
İhbar olunun … Sigorta vekili cevap dilekçesinde; … … … A.Ş, ‘nin sigorta şirketi nezdinde … poliçe numaralı 31/08/2021-2022 vadeli 3. Şahıs ve Ürün Sorumluluk Sigortası ile sigortalı olduğunu, Kabul anlamına gelmemek üzere davacı sigorta şirketinin teminat limitleri ve poliçe hükümleri kapsamında sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için sigortanın kusur sorumluluğunun varlığının gerektiğini, Sigortalının herhangi bir kusuru olmadığından davacı sigorta şirketinin sorumluluğunun da söz konusu olmayacağını, Sigortalının kusur sorumluluğu bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Sakarya … İcra müdürlüğünün 2022/… Esas sayılı dosyası sistem üzerinden dosyamıza eklenmekle incelenmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde;
Somut olayda; davacı sigorta şirketi sigortalısına yapmış olduğu ödemeleri davalıdan halefiyet ilkesi gereği rücuen talep etmiş, buna ilişkin davalı aleyhinde icra takibine girişmiş, davalının itiraz etmesi üzerine takip durmuş ve eldeki dava açılmıştır.
TTK’nın 1472. maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 E. – 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 tarih ve 1970/2 E. – 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44 üncü maddesine (TBK m. 52) de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.03.1944 tarihli ve 37 E./9 K. Kararına göre de “Sigortacının sigorta poliçesinden münbais olmayıp kanundan aldığı bir salâhiyete istinaden ve haksız fiil sebebiyle alacaklı yerine kaim olarak hareket ettiği dâvada hukuk mahkemesine başvurması gerekir.”şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22.3.1944 Tarih E.37, K.9, RG.3.7.1944 sayılı kararında bu husus;” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır.
Davacı sigorta şirketi olup, sigortalısının konutunda bulunan güvenlik sistemi anakartının yanarak hasarlandığını, davalı …… hasardan sorumlu olduğunu belirterek davalıdan sigortalısına ödediği hasar bedelini halefiyet ilkesi gereği rücuen talep etmiştir. Tazminat talebinin nedeni, davalı ile davacının sigortalısı arasındaki abonelik ilişkisinden, kaynaklanmaktadır.
28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanun’un 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenlenme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince, davalı ile davacının sigortalısı arasında tüketici ilişkisinin bulunması sebebi ile somut olayda davanın Tüketici Mahkemesi görev alanı içinde kaldığı anlaşılmış mahkememizin görevsiz olduğu davada Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek (Benzer mahiyette Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 13/12/2018 Tarih 2018/62 Esas, 2018/42 Karar sayılı kararı); HMK’nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM. Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği görev dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Bu karara karşı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak görevsizlik kararının kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten itibaren, karara karşı kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, taraflardan birinin mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde, dosyanın görevli Sakarya Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-Yukarıda belirtilen yasal süre içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde dosyanın resen ele alınarak verilecek ek kararla davanın açılmamış sayılacağı ve davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edileceği hususunun İHTARINA,
4-HMK nun 321/2 maddesi gereğince kararın talep aranmaksızın taraflara tebliğine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek yada aynı sürede başka yer Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığıyla mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere, karar verildi. 07/12/2023
Katip …
e-imza
Hakim …
e-imza