Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/969 E. 2023/332 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/969 Esas – 2023/332
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/969 Esas
KARAR NO : 2023/332

HAKİM : …
KATİP :…

DAVACILAR : 1-…
2- …
VEKİLİ : …
DAVALI : …

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/08/2022
KARAR TARİHİ : 01/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/07/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı yanca Sapanca İcra Dairesi Müdürlüğünün …/… Esas Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibe ilişkin ödeme emrinin TK.21 uyarınca muhtara tebliğ edildiğini, müvekkilinin taşınma aşamasında olması dolayısıyla henüz haberdar olduğunu, müvekkilinin davalı yana Sapanca İcra Dairesi Müdürlüğünün …/… Esas sayılı takip dosyasının dayanağı olan senetten ya da başkaca bir nedenden herhangi bir borcu bulunmadığını, dikkatle incelendiğinde görüleceği üzere davalı yanca senet metninde tahrifat yapıldığı ve “malen” kaydının “nakden” olarak değiştirildiğinin görüleceğini, dava konusu kambiyo senedinin üzerinde tahrifat öncesinde ihdas nedeni olarak “malen” kaydının bulunduğunu, davalı tarafından icra takibine konu edilen senedin bedelsiz olduğunu, müvekkillerinin adına düzenlenen 15.05.2022 tarihli, 7.200,00-TL bedelli, bonodan kaynaklı borçlu olmadıklarının tespitini dava ve talep etmiştir.
Davalının süresi içerisinde cevap dilekçesi vermediği ve davacıların ileri sürmüş olduğu bütün hususları inkar etmiş sayıldığı anlaşılmıştır.
Sapanca İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı takip dosyası UYAP sistemi üzerinden eklenmiş ve incelenmiştir.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa;
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, eş söyleyişle bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372).
Bonoda şekil şartları eTTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senet bono niteliğini kaybeder. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden ya da malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir.
Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin, senedin lehtarından karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip, edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehtar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi ta’lil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta’lili denmektedir. Bu anlamda ta’lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.
Aval verenin borcu bağımsız bir borçtur, bir diğer ifade ile feri nitelikte değildir. Aval ile teminat altına alınan borç geçersiz olsa bile, aval verenin sorumluluğu devam eder. Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerlidir. Yani lehine aval verilenin borcu geçersiz olsa bile, aval veren bu geçersizliği ileri süremez. Lehine aval verilenin mevcut olmaması, ehliyetsiz olması ya da imzasının sahte olması hâlinde de aval verenin sorumluluğu devam eder. TTK’nın 702. maddesinin 2. fıkrası gereğince aval veren, sadece kambiyo senedindeki zorunlu şekil eksikliğini ileri sürebilir (20.04.2018 tarihli ve 2017/4 E., 2018/5 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2020 tarihli ve 2017/12-268 E., 2020/729 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Somut olay yukarıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirilirse;
Davacılar Sapanca İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı takip dosyasına konu edilen 25.09.2021 düzenleme tarihli 15.05.2022 vade tarihli 7.200,00 TL bedelli davalı … … lehtar, davacı …’un keşidecisi olduğu, davacı …’un kefil olarak yer aldığı bono ile ilgili olarak menfi tespit talebiyle eldeki davayı açmışlardır.
Davacılar vekili dava dilekçesinde davaya konu senetten ya da başkaca bir nedenden dolayı davalı yana borçlu olmadıklarını, davalı yanca senet metninde tahrifat yapıldığı ve malen kaydının nakden olarak değiştirildiğini, senedin üzerinde tahrifat öncesinde ihdas nedeni olarak malen kaydı bulunduğunu belirtmiştir.
Davacı vekili tarafından her ne kadar senet üzerinde tahrifat yapılarak malen kaydının nakden olarak değiştirildiği belirtilmiş ise de bonoda malen veya nakden kaydının bulunmasının isteğe bağlı unsurlardan olduğu bu hususun senedin geçerliliğini etkilemeyeceği anlaşılmıştır.
Davalı taraf süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmamış ise de davaya konu senedi kira bedeline karşılık davacı taraftan aldığını beyan etmiştir.
Bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, senette nakden kaydının mevcut olması hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa aittir. Davaya konu edilen bonoda “malen” kaydının “nakden” olarak değiştirildiği iddia edilmiş ise de bu hususun senedin geçerliliğini etkilemeyeceği, davacılar tarafından senetteki imzaların inkar edilmediği, davalı tarafından süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmadığı, davacının süresi içerisinde sunulmayan cevap dilekçesine muvafakatlerinin olmadığını belirttiği, senedin ihdas nedeninin malen kaydı olduğunun ve kaydın nakden olarak değiştirildiğinin davacı tarafından iddia edildiği, iddia edilen bu değişikliğin senedin geçerliliğini etkilemediği ve ispat yükümlülüğünün davacı borçlu üzerinde olduğu, senet nedeniyle davacıların davalıya borçlu olmadıklarının ispat edilemediği anlaşılmış davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.02.2019 Tarih 2017/19-821 Esas, 2019/58 Karar sayılı kararında “…Davacı, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığını, malen kayıtlı senedin bedelsiz olduğunu, dava dilekçesinde açıklandığı üzere nakit borç karşılığı düzenlendiğini ileri sürerek menfi tespit isteminde bulunmuş, davalı ise 28.11.2011 tarihinde Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde verdiği ifadesinde senedin dava dışı üçüncü kişinin kendisine olan nakit borcunun davacı tarafından üstlenilmesi nedeniyle düzenlendiğini savunmuştur.
Yukarıda da ifade edildiği üzere bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, senette bedel kaydının mevcut olması hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa aittir. Somut olayda ise her iki yanın bononun mal karşılığı olmadığına dair beyanları karşısında senedin her iki tarafça da talil edildiğinin kabulü zorunludu969r ve bu durumda TMK’nın 6. ve HMK’nın 191. maddesi uyarınca ispat yükünün davacı senet borçlusunda olduğu yolundaki genel kuralın yer değiştirmeyeceği ve davacının senedin bedelsiz olduğunu ispatlaması gerektiği kabul edilmelidir…” şeklinde açıklamada bulunulmuştur.
Davalının senedin kira bedeline karşılık davacı tarafından düzenlendiği yönündeki savunması kabul edilse dahi davacı dava dilekçesinde senedin tahrifat öncesinde malen kaydı yazılarak düzenlendiğini, senedin bedelsiz olduğunu belirtmiştir. Bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, senette bedel kaydının mevcut olması hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa aittir. Somut olayda ise davacının bononun ihdas nedeninin malen olduğunun belirtilmesi, davalının senedin kira bedeline karşılık davacı tarafından düzenlendiği yönündeki savunması karşısında senedin her iki tarafça da talil edildiğinin kabulü zorunludur ve bu durumda TMK’nın 6. ve HMK’nın 191. maddesi uyarınca ispat yükünün davacı senet borçlusunda olduğu yolundaki genel kuralın yer değiştirmeyeceği ve davacının senedin bedelsiz olduğunu ispatlaması gerektiği kabul edilecektir.
Ayrıca davacı … … senet üzerinde aval veren olarak imzasının bulunduğu, yukarıda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2020 tarihli ve 2017/12-268 E., 2020/729 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere Türk Ticaret Kanunu’nun 702. maddesinin 2. fıkrası gereğince aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerlidir. Eş söyleyişle, lehine aval verilenin borcu geçersiz olsa bile aval veren bu geçersizliği ileri süremez. Davacı … … somut olayda senedin şekil şartları yönünden geçersizliğine dair bir iddiada bulunmadığı, bu nedenle senet kapsamında … … davalıya karşı sorumlu olduğu anlaşılmış davacı … … yönünden bu nedenle de davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Hüküm Gerekçesi Yukarıda Açıklanan Nedenlerle ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL peşin harçtan dava açılışında yatırılan 125,62 TL peşin harcın mahsubu ile 54,28-TL eksik harcın davacılardan müştereken müteselsilen alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tebliğ giderleri düşüldükten sonra artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,

5-HMK.321/2. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın davalı tarafa ve davacı vekiline tebliğine,
Dair, davacı vekilinin(e-duruşma vasıtasıyla) ve davalı asilin yüzüne karşı miktar itibariyle KESİN olmak üzere karar verildi. 01/06/2023
Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı