Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/825 E. 2022/1416 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/825 Esas – 2022/1416
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/825 Esas
KARAR NO : 2022/1416

HAKİM : …
KATİP : …
DAVACI :…
VEKİLİ :…
DAVALILAR :1- …
2-…

DAVA : Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 28/07/2022
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle, temlik eden Türkiye İş Bankası tarafından, Kocaeli İcra Müdürlüğü’nün … (eski esas…) Esas sayılı dosyası ile davalı borçlu… aleyhine 13.06.2019 tarihinde icra takibi başlatıldığını, söz konusu kredi alacağı/icra takip dosyaları müvekkil İstanbul Varlık Yönetim A.Ş’ye temlik edildiğini, borcun tahsili amacı ile yapılan icra takibi ve icra takip işlemleri kapsamındaki harici tespitlerinde borçlu şahsın borcun doğum tarihinden bu yana yakın akrabalık bağı / organik bağ bulunan kişi adına kurduğu şirket ile nam’ı müstear ilişkisi kurmak suretiyle alacaklılardan mal kaçırdığını, perdeli şekilde grup şirketi aracı kullanarak krediden faydalandığını ve kurduğu iç ilişki ile borcun ödenmesi yollarını engellediğini tespit ettiğini, borçlunun / davalının alacaklılardan mal kaçırma saikiyle hareket ettiğini, nam-ı müstear aracılığı ile ticari faaliyet esnasındaki işlerinin semerelerini başka bir kişiye/şirkete yaptırılmasını sağladıklarını, izah edilen sebepler uyarınca, huzurdaki işbu nam-ı müstear davasını ikame etme zaruretinin hasıl olduğunu, borçlu …’ın dosyanın şahsi borçlusu olduğunu, davalı ( …i’nin borçlu…’ın kardeşi … tarafından borcun doğumundan ve hatta takip tarihinden sonra kurulduğunu, davalı (…) …ın borçlu…’ın kardeşi olduğunu, Davalı …’nin tek kurucu ortak ve yetkilisi olduğunu, uygulamada sıklıkla borca batık kişilerin, alacaklıların takibinden kurtulabilmek amacıyla farklı şirketler adı ve çatısı altında faaliyetlerini sürdürdüklerinin görüldüğünü, borca batık kişilerin aynı zamanda yeni şirketler kurduğunu, yeni şirket borca batık tarafla aynı iş kolda faaliyetini sürdürmekte olduğunu ve hatta aynı müşteri çevresi ile ticaret yapmakta olduğunu, kardeş şirketler/işletmeler çapraz perdelerle ticari faaliyetlerine devam ettiğini, Paravan şirket olarak tanımladığımız davalı şirket ile davalı/borçluların arkasında gizlenen ve yasal yollar kullanılarak hukuksal korunma sağlamaya çalışılan perdenin kaldırılması gerektiğini, paravan şirket niteliğindeki davalı…ile davalılar / borçlular arasındaki bu perde kalktığında, aslında paravan şirketin davalı/borçlulardan bir farkı olmadığını, bilakis borçlu ile yapışık olduğu ve bu nedenle müvekkil şirketin işbu davaya konu ettiği alacaklarını, adı geçen davalıdan da tahsil etmekte haklı olduğunu, davaya konu edilen alacak tahsilini teminen müvekkil finans şirketi olması da dikkate alınarak teminatsız olarak, davalılar …Ve …’ın menkul, gayrimenkul malları ile 3. Kişilerdeki hak ve alacakların ihtiyaten haczine karar verilmesini, teminat oranının ölçülülük ilkesine uygun olarak belirlenmesini, tazminat alacaklarının (dava değeri) tamamına dair talepleri dikkate alınarak teminat mukabilinde ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Karasu … Asliye Hukuk Mahkemesi eldeki davada mahkemelerinin davaya bakmakla görevli olmadığı, Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev dava şartı yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Karasu…. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/07/2022 tarih … Esas, … Karar sayılı dosyası verilen gönderme kararı ile mahkememize tevdii edildiğinden, mahkememizin… (YENİ ESAS) sırasına kaydı yapılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
1-İİK.nun 277 ve devamı maddelerinde ve 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları ile Türk Borçlar Kanunun 19.maddesinde düzenlenen muvaza nedenine dayalı iptal davaları birbirinden farklı davalar olup, farklı hükümlere tabidir. Tasarrufun iptali davalarında alacaklı lehine bir takım karineler kabul edilmiş ancak bunun yanında bu dava türü 1-2-5 yıllık hak düşürücü sürelere tabi tutulmuş ayrıca alacaklıya aciz belgesi sunma gibi bir takım yükümlükler yüklenmiştir. TBK.nun 19.maddesine dayanan muvaza davalarında ve nam-müstear olarak nitelenen davalarda ise alacaklı bu tür yükümlülüklere bağlı olmadan ve hak düşürücü süreye tabi olmadan davasının açabilme hakkına sahiptir.
2-Yargıtay uygulamalarında TBK 19 maddesinde dayanılarak açılan muvaza davasının kabulü halinde kıyas yoluyla İİK 283 maddesinin ( alacaklıya cebri icra yetkisi verilmesi) uygulanacağı kabul edilmiştir. Ancak İİK 283 maddesinin kıyas yoluyla uygulanması durumu TBK.nun 19 maddesine dayanılarak, muvaza nedeniyle açılan davanın niteliğini değiştirmez. Yani bu davayı tasarrufun iptali davasına dönüştürmez.
Somut uyuşmazlıkta;
4- Davacı vekili, dava dilekçesinde borçlu …………..n davalı şirkette nam-ı müstear ile gizlenmiş muvazaa ile hisse sahibi olduğunu iddia ederek davalı şirketin tüm aktif ve pasifleri ile birlikte …………a ait olduğu, muvazaalı olarak kurulan şirketin ve şirket ortağı olan diğer davalının davacı şirket yönünden alacaklarının şimdilik 350.000,00 TL’si hakkında sorumlu tutulmasına ve bu borcun davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
5-Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 3.12.2012 tarih, 2012/13065 Esas ve 2012/13382 Karar sayılı ilamında “… borçlunun gerçekte kendi adına satın almak üzere bedelini ödediği bir taşınmaz (veya bir aracı) alacaklılarından kaçırmak amacı ile yakını adına tescil ettirmiş olması halinde tasarrufun (hukuki işlemin) dışarıdan üçüncü kişiler arasında yapılmış görünmesine rağmen gerçekte bedeli borçlunun mal varlığından çıkmış fakat karşılığı borçlunun arkasına gizlendiği kişinin mal varlığına girmiş olduğundan nam-ı müstear ile gizlenmiş muvazaalı işlem için iptal davası açılabileceği …” yönünde karar verilmiştir.
6-Emsal nitelikte ki Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/05/2016 tarih, 2016/2431 E. ve 2016/5353 K. sayılı kararında ise ” davacının davasını özellikle BK’nın 18.maddesine dayalı olarak açtığını bildirmesi ve dava açma hakkını muvazaa yönünde tercih etmiş olması karşısında mahkemece davanın BK.nun 18.maddesindeki (Yeni TBK’nın 19.maddesi) genel muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil istemi doğrultusunda değerlendirilmesi, iptal kararı verilmesi halinde İİK’ nın 283/1 maddesinin kıyas yoluyla uygulanması, tarafların iddia, savunma ve delillerinin bu yönde incelenip sonuçlandırılması gerekir.” şeklinde karar verilerek TBK’nın 19. maddesi uyarınca açılan muvazaa hukuksal olgusuna dayalı tasarrufun iptali davalarında İİK’ nın 283/1 maddesinin kıyas yoluyla uygulanacağı kabul edilmiştir.
7- Somut uyuşmazlıkta dava, TBK’nın 19. maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğuna göre, açılan dava TTK’nın 4/1. maddesi kapsamında mutlak ticari dava değildir. Tarafların tacir olması ve davanın çözümlenmesinde tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesinin uygulanması da davayı mutlak ticari dava haline getirmeyecektir. Esasen davacı alacağını tahsil etmek gayesi ile borçlunun tasarrufunun iptalini talep ettiğinden dava, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatlarında açıklandığı üzere asliye hukuk mahkemelerinin görevine girmektedir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TTK’nun 5/3. maddesi gereğince Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasında iş bölümü değil, görev ilişkisi bulunduğu göz önüne alındığında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşıldığından aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
Hüküm: Gerekçesi Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli Karasu …. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Mahkememiz ile Karasu … Asliye Hukuk Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıkmış olduğundan kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde HMK’nın 21. maddesi gereği görevli mahkemenin belirlenmesi amacıyla dosyanın Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine resen gönderilmesine,
4-Yargılama giderleri ve harçların görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda verilen kararın, taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere, 6100 sayılı yasanın 321/2. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın en geç bir ay içinde re’sen tebliğe çıkarılacağı hususu da bildirilerek verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/10/2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı