Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/810 E. 2023/605 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/810 Esas – 2023/605
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/810 Esas
KARAR NO : 2023/605

BAŞKAN : … … ….
ÜYE : … … ….
ÜYE : … … ….
KATİP : … … ….

DAVACI : … … ….
VEKİLLERİ : … … ….
… … ….
DAVALI : … … ….
VEKİLLERİ : … … ….
… … ….
DAVA : … … ….
DAVA TARİHİ : 28/09/2022
KARAR TARİHİ : 08/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Aleyhinde ………….İcra Müdürlüğü 2022/… … …. esas sayılı dosyasında takibe konulan 400.000,00 euro bedelli bononun teminat senedi olduğunu ve bedelsiz olduğunu, davacının tek ortağı olduğu ……. isimli şirketin %10’luk hissesini davalının devralmak istediğini ve şirket ortağı olmak istediğini, davacının şirketin %10’luk hissesini 400.000,00 Euro bedelle devretmeyi kabul ettiğini, davalının yurt dışında bulunan kardeşlerinden borç alabilmek için onlara göstermek üzere bir teminat senedine ihtiyaç duyduğunu söylemesi üzerine aradaki güvene dayanarak ödeme tarihi boş olan bir bono düzenleyerek davalıya verdiğini, davalının bedelsiz olan bu senedin ödeme tarihini kendisi doldurarak takibe koyduğunu, senet metninde nakten kaydı bulunmasına rağmen davalının malvarlığı itibariyle bu miktarda bir ödemeyi yapmış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, böyle bir para hareketinin bulunmadığını, taraflar arasında ticari bir ilişki olmadığını, bononun geçerli bir borç ilişkisine dayanmadığını, hayatın olağan akışına aykırı düzenlenen senet sebebiyle davalının alacaklı olduğunu ispat yükü altında olduğunu belirterek bahsi geçen senede dayanan icra takibi sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini ve kötü niyet tazminatına hükmolunmasını talep etmiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde davalı ile şirket yetkilisi arasında hisse devrine dair yapılan 04.07.2019 tarihli ve 19.07.2022 tarihli protokollerin adi yazılı şekilde düzenlenmiş olup imzalar noter tarafından tasdik edilmediğinden geçerli olmadığını ve bedel ödemeye ilişkin bir kayıt içermediğini belirtmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı ile uzun süredir tanışıklıklarının ve iş ilişkilerinin bulunduğunu, davacının sicile kayıtlı tek ortağı olduğu … … ve … Sanayi Ticaret ve Limited Şirketinin 2019 yılında nakit sıkışıklığına düşmesi üzerine taşınmazını satarak ve kredi kullanarak davacıya borç verdiğini ancak herhangi bir belge almadığını, davacının parayı geri ödeyememesi üzerine ödeme mahiyetinde şirketin %10 payının gayri resmi ortaklık şeklinde haricen devrini ve şirkette gayri resmi müdür olarak çalışmasını ısrarla teklif ettiğini, bu suretle borç verdiği paraya karşılık şirkette 01.05.2019 yılında %10 luk hisse payı ile gayrı resmi ortak olduğunu, kendisi dışında gayri resmi iki ortak daha bulunduğunu, 04.07.2019 yılında hissedarların imzaladığı “hisse dağılımı” belgesinde bu durumun görüldüğünü, davalının şirkette gayri resmi hissedar ve gayri resmi müdür olarak yer aldığını, davacı tarafından şirket adına verilen genel vekaletname ile davalının 2022 yılı Haziran ayı sonuna kadar şirketteki işleri yürüttüğünü, davacının ortak olma konusundaki iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacı ile şirketin gayri resmi hissedarları arasında şirket yönetimi sebebiyle anlaşmazlıklar doğduğunu, davacının davalıyı şirketten uzaklaştırmak istediğini, davacının diğer iki hissedarın gayri resmi payını geri aldığını, davacının davalıya şirketteki görevinden ayrılmasını isteyerek hissesi bedeli olarak 400.000.-EURO teklif ettiğini, bu teklifin kabul edilerek taraflar arasında 19.07.2022 tarihli hisse pay oranlarını belirleyen tutanak düzenlenerek imzalandığını, bu belgede davalının yönetime karışmayacağı fakat kendisine aylık faaliyet raporlarının gönderileceği ve kendisine yılbaşına kadar maaş ödemesi yapılıp yılbaşından sonra hisse oranına göre kardan pay alacağı belirtilerek anlaşmaya varıldığını, davacı resmi pay devrinden kaçındığından %10 luk hisseye karşılık 400.000.-EURO luk senet düzenlenerek verileceğinin ve yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda yada davalının şirketten ayrılamak istemesi halinde bu senet karşılığı parasını alabileceğinin ve hatta işleme koyabileceğinin de öngörüldüğünü, dava konusu 19.07.2022 düzenleme tarihli ve 400.000.-EURO bedelli senedin bu senet olduğunu, bu senet dışında aynı anlaşma kapsamında ayrıca davalının şirketteki 3 yılı aşan ortaklığı ve çalışması sebebiyle kar payına karşılık olmak üzere 150.000.-EURO üzerinde de anlaşıldığını, bu bedele karşılık 09.08.2022 düzenleme tarihli alıcısı … … borçlusu … … ve … Sanayi Ticaret ve Limited Şirketi olan 5 adet her biri 30.000.-EURO olan toplam 150.000.-EURO bedelli sıralı senetlerin de düzenlendiğini, davacının aralarındaki anlaşmaya uymaması ödeme yapmaması faaliyet raporlarını göndermemesi üzerine davacıdan senet bedelinin istendiğini, davacının ödemeye yanaşmaması üzerine de … … İcra Müdürlüğünün … / … Esas sayılı dosyasından takibe geçildiğini, senedin bedelsiz olmadığını, davacının tanık dinletme taleplerine muvafakat etmediklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
Taraflar arasındaki anlaşmazlık: … … .İcra Müdürlüğü … / … esas sayılı dosyasında takibe konulan 400.000,00 euro bedelli bononun teminat senedi yada hatır senedi olup olmadığı, Bu senedin bedelsiz olup olmadığı, Davacının bu senet sebebiyle borçlu olup olmadığı hususlarındadır.
Davalı taraf dava konusu senedin düzenleme sebebi olarak davalının davacıya vermiş olduğu borcun ödenmemesi üzerine davacının tek ortağı olduğu … … ve … Sanayi Ticaret ve Limited Şirketinin %10 payının gayri resmi ortaklık şeklinde haricen davalıya devredildiğini ancak resmi olarak devir yapılmaması ve uyuşmazlıklar doğması üzerine bu ortaklığın tasfiyesi amacıyla %10 luk paya karşılık dava konusu 400.000,00 Euro senedin düzenlendiğini ileri sürmüştür.
Dava kambiyo senedi sebebiyle menfi tespit talebine ilişkindir. Davalı taraf vekilinin cevap dilekçesinde senedin tadil sebebinin değiştirilmiş olması itibariyle ispat yükü davalıdadır. Davalı taraf iddia ettiği senede konu alacağın varlığını ispat etmek durumundadır. Değerlendirme bu çerçevede yapılmıştır.
HMK’nun 33.maddesine göre; hakim, Türk hukukunu resen uygular. Diğer bir anlatımla, bir davada ileri sürülen maddi olayların ve sözleşmelerin hukuki nitelendirmesini yapmak, uygulanacak hukuk kaidelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir.
Davalının adı geçen şirkete ortak olup olmadığının ve ileri sürdüğü gizli ortaklığından kaynaklı -senede konu yapılan- alacağının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, bu çerçevede … … ile aralarındaki hukuki ilişkinin nitelendirilmesi davanın esası açısından kilit rol oynamaktadır.
Bir sözleşmenin niteliğini, yazılışı ve taşıdığı hükümler tayin eder. Yorum, bir irade beyanının manasının tesbitidir. Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır(TBK md 19/1).
Davacı … … ile davalı arasında düzenlenen 04.07.2019 tarihli ve 19.07.2022 tarihli adi yazılı protokoller nazara alındığında -şirkette tek ortak olduğu dönemde- … … ile davalı … … arasında bir ilişki olduğu açıkça görülmektedir. Bu protokollerin asılları ibraz edilmemiş ise de içeriği her iki tarafça kabul edildiğinden belge aslının varlığı aranmamıştır.
Davacı … … bu ilişkiyi inkar etmiş, … isimli şirketin %10’luk hissesini davalının devralmak istediğini ve bunun üzerine davacının şirketin %10’luk hissesini 400.000,00 Euro bedelle devretmeyi kabul ettiğini, davalının yurt dışında bulunan kardeşlerinden borç alabilmek için onlara göstermek üzere bir teminat senedine ihtiyaç duyduğunu söylemesi üzerine aradaki güvene dayanarak ödeme tarihi boş olan bir bono düzenleyerek davalıya verdiğini bu şekilde senedin bedelsiz olduğunu savunmuştur.
08/11/2023 tarhili duruşmada davacı isticvap edilmiş, 04.07.2019 tarihli ve 19.07.2022 tarihli adi yazılı protokoller ile ilgili hususlar sorulmuştur.
Taraflar arasında düzenlenen 04.07.2019 tarihli ve 19.07.2022 tarihli adi yazılı protokoller, davacının isticvabında verdiği beyanlar birlikte nazara alındığında davacının senedin düzenlenme sebebine yönelik beyan ve iddiaları hayatın olağan akışına uygun bulunmamış, itibar edilmemiştir.
Dosya kapsamında WhatsApp yazışmaları ilk aşamada delil olarak kabul edilerek bilirkişi incelemesine konusu yapılmış ise de sonraki aşamalarda dosyanın tekrar incelenmesinde bu delilin süresinden sonra ibraz edildiği ve davacı tarafın açık muvafakatinin bulunmadığı anlaşılmakla WhatsApp yazışmaları ile bu amaçla yapılan bilirkişi incelemesi delil olarak değerlendirilmemiş ve hüküm kurulurken dikkate alınmamıştır.
6102 sayılı TTK’nın emredici mahiyette bulunan 520.nci maddesi gereğince limited şirkette pay devrinin hüküm ifade edebilmesi için sözleşmenin noterde tasdiki, ortaklar kurulunun devre muvafakat etmesi ve bu devrin şirketin pay defterine işlenmiş olması gerekir. Bu şartlardan birinin bulunmaması halinde, limited şirket pay devirlerinde bölünme kuralı geçerli olmadığından pay devri ortaklar arasında dahi geçersizdir.
Davalının şirkete ortak olmadığı ticaret sicil kayıtları ile sabittir. Şirketin o dönemdeki tek ortağı … … ile davalı arasında hisse devrine yönelik noterden yapılmış resmi ve geçerli bir devir sözleşmesi de bulunmadığından davalının anılan şirkette ortak sıfatının olmadığı açıktır.
… … ile davalı arasındaki ilişkinin nitelendirilebilmesi için adi ortaklık ve sonuca (kâra) katılmalı ödünç sözleşmelerinin hukuki niteliğinin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2015/17444 Esas 2016/12349 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere;
Adi ortaklık; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir(TBK md 620/1). Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzelkişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (sermaye paylarını) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur.
Buna göre adi ortaklığın unsurları; kişi, müşterek amaç, müşterek amaç uğruna birlikte çaba (affectio societatis), katılım payı (sermaye) ve sözleşme bağı şeklinde belirtilebilir. Bu nedenle, her olayda bu unsurların var olup olmadığının araştırılması gerekir.
Ancak, adi ortaklığın, bazı komşu hukuksal müesseselerden, özellikle sonuca katılmalı sözleşmelerden ayırt edilmesini sağlayan temel kriterler; müşterek amaç ve müşterek amaç uğruna birlikte çaba unsurudur. Zira, ortaklığa sermaye olarak yalnızca emeğini koyan ortağın zarardan muaf tutulabileceğini öngören TBK. md. 623/3 hükmünün karşıt anlamına (argumentum a contrario) başvuran Türk doktrininde, ortaklığa sermaye olarak salt emeğini koyan ortak dışında hiçbir ortağın zarardan muaf tutulamayacağı, müşterek amacın ve sonuçta adi ortaklığın varlığından söz edebilmek için bütün ortakların hem kazanca ve hem de zarara katılmalarının gerekli olduğu görüşü egemendir. Ayrıca, ortakların müşterek amaca ulaşmak için birlikte çaba sarf etmek konusunda yükümlülük altına girmeleri, adi ortaklığın varlığı bakımından zorunludur. Bu unsur ortaklık sözleşmesinin içeriğinde mutlaka yer almalıdır(Prof. Dr. Nami Barlas, Adi Ortaklık Temeline Dayalı Sözleşme İlişkileri, 3.Baskı, İstanbul 2012, s. 25-40).
Sonuca katılmalı ödünç sözleşmesinde ise; ödünç veren, ödünç verdiği kuruluşa ortak olmaksızın, faiz yerine bu kuruluşun kârından belirli bir pay alır. Bu sözleşme ile ödünç veren, bir miktar paranın veya diğer bir misli şeyin mülkiyetini belirli bir amaçla kullanılmak üzere ödünç alana devretmeyi; ödünç alanda ödünç verene bu kullanımdan elde edeceği kazanımdan bir pay vermeyi ve süre sonunda aynı nevi ve miktardaki şeyi geri vermeyi yüklenirler. Ödünç alanın, karşılık olarak sonuçtan pay vermeyi yüklenmiş olması, sonuca katılmalı ödünç sözleşmesinin karakteristik bir özelliğidir.
Sonuca katılmalı ödünç sözleşmesi; niteliği gereği karma bir sözleşme değil, ödünç sözleşmesinin özel bir türüdür. Bu sözleşmeyi diğer ödünç sözleşmelerinden ayırt eden temel esaslardan ilki, amaç unsurudur. Yani, bu işlemde ödünç alan aldığı parayı işletmek, yani kâr getiren bir faaliyette kullanmakla yükümlüdür. Oysa, ödünçte böyle bir zorunluluk yoktur. İkinci farklılık ise, kârdan pay alma unsurudur. Diğer bir anlatımla, ödünç alan giriştiği faaliyetten elde ettiği kârın bir kısmını ödünç verene vermelidir.
Sonuca katılmalı ödünç sözleşmesi ile adi ortaklık sözleşmesini, özellikle müşterek amaç unsuru birbirinden ayırt eder. Sonuca katılmalı ödünçte, müşterek amaç takip edilmemesi önemli bir ayırt edici unsurdur. Gerçekten de ödünç veren şahsi bir amacı, yani kendi sermayesine iyi bir geliri amaçlamakta, yoksa taraflar müşterek bir amaç takip etmemektedirler.
Bundan başka, sonuca katılmalı ödünç sözleşmesi ile adi ortaklık sözleşmesini birbirinden ayırmada bazı emareler de söz konusudur. Bunlardan en önemlisi, hukuksal ilişkiye nakti edimi ile katılan kişinin zarara katılıp katılmamasıdır. Şayet, bir zarara katılma söz konusu ise, adi ortaklık, aksi takdirde sonuca katılmalı ödünç sözleşmesinin varlığından sözedilir.
Keza, adi ortaklıkta, ortakların ortaklık işlerini denetlemesi ve yönetmesi söz konusu olur. Denetleme ve yönetme özellikle müşterek amaç uğruna birlikte çaba (affectio societatis) ile yakın bağlantı içerisindedir. Oysa, sonuca katılmalı ödünç sözleşmesinde; ödünç verenin, yönetme ve denetleme yetkisi kural olarak bulunmaz.
Ancak, ödünç verene denetleme yetkisi tanınması, sonuca katılmalı ödünç sözleşmesinin hukuksal yapısına ters düşmez. Bu nedenle, sadece denetleme yetkisi tanınan hallerde, bu yetki sınırlı ise sonuca katılmalı ödünç sözleşmesinin varlığı düşünülebilir. Buna karşılık denetleme yetkisi geniş ise, özellikle bu yetki yanında yönetim yetkisi de tanınmış ise, bu durumda adi ortaklık lehine bir belirtiden söz edilebilir.
Davalı ile … … arasında imzalanan 19/07/2022 tarihli pay oranlarını gösterir belgede; … … ‘nin 400.000,00 EURO karşılığı %10 pay sahibi olduğunun belirtildiği ve şirket yönetimine karışılmayacağının ve resmiyete intikal etmeyeceğinin ve ayrıca yıl başına kadar maaş ödemesi yapılacağı ve sonrasında hisse oranına göre kardan pay alınacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki ilişkide müşterek amaç ve müşterek amaç için birlikte çaba unsurunun bulunmadığı, şirketin %10 luk hissesine karşılık gelen 400.000,00 Euro para karşılığında borçlardan ve zarardan sorumlu olmayan davalının elde edilen kar payını almasının kararlaştırıldığı görülmektedir. Bu belge kapsamından … ‘nin şirket yönetiminde söz sahibi olmaması itibariyle davalı … ile davacı … arasındaki ilişkinin adi ortaklık (gizli ortaklık) olmadığı, kâra katılmalı ödünç sözleşmesi olduğu sonucuna varılmıştır.
Taraflar arasındaki kara katılmalı ödünç sözleşmesinin tasfiyesi kapsamında davacı … … konusu 400.000,00 Euro’ya karşılık ödeme amacıyla davalıya dava konusu senedi düzenleyerek verdiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle dava konusu senedin bedelsiz olmadığı ve davacının bu senet sebebiyle davalıya borçlu olduğu anlaşılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, davacının talebi üzerine mahkememizce icra takibi hakkında tedbir kararı verildiğinden -koşulları oluşmakla- alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç alacak olması sebebiyle icra takip miktarının yüzde yirmisi oranında tazminata ayrıca hükmolunmuştur.
Süresinden sonra sunulan yazışmalar için yapılan bilirkişi incelemesine ilişkin giderin davalı üzerinde bırakılması gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine, İİK 72/4 maddesi gereğince “icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine” yönelik ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç alacak olması sebebiyle icra takip miktarının yüzde yirmisi oranında hesaplanan 80.000,00 Euro tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
2-Alınması gereken 269.85 TL harcın peşin alınan ve tamamlama olarak yatırılan harçtan mahsubu ile fazla yatan 121.796,73 TL nin karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesaplanan 375.320,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 341 TL posta ve dosya giderinden ibaret yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5.000.00 TL bilirkişi giderinin ise davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Kararın talep halinde taraf vekillerine tebliğine, tebliğ giderlerinin talep eden tarafın gider avansından karşılanmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde , gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde, mahkememize verilecek yada başka yer asliye ticaret mahkemesi aracılığıyla mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.
08/11/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır