Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/709 E. 2022/1484 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/709 Esas – 2022/1484
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/709 Esas
KARAR NO : 2022/1484 Karar

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
VEKİLLERİ : …

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/04/2014
KARAR TARİHİ : 15/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekilinin 14/04/2014 tarihli dava dilekçesi ile alacak talepli olarak açtığı davasının Sakarya …. Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında yapılan yargılaması sırasında ; Hakimler ve Savcılar Kurulu 1.Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararı ile 01/09/2021 tarihi itibariyle Sakarya ilinde müstakil Asliye Ticaret Mahkemesi faaliyete geçtiği ve yargı çevresinin ilin mülki sınırları olarak belirlendiği gerekçesiyle mahkemece …/… Karar sayılı 10/09/2021 tarihli gönderme kararı ile dosya mahkememize gönderilmiş olmakla mahkememiz 2021/151 esas sayılı sırasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizin kurulup faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce ticaret mahkemesi sıfatıyla Sakarya …. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olan bu davanın gönderme kararı ile mahkememize gönderilip gönderilemeyeceği ve mahkememizin görevli olup olmadığı hususunun öncelikle incelenmesi gerekmektedir. Zira mahkemenin görevli olması kamu düzenine ilişkin olup dava şartlarındandır.
Mahkememizin 21/01/2022 tarihli kararı ile mahkememizin görevsizliğine karar verildiği anlaşılmıştır.
Davalı …… vekilinin 27/01/2022 tarihli dilekçesinde özetle; işbu davanın temyiz başvurusunda bulunduğunu, mahkememizin …/… Esas, …/… Karar sayılı görevsizlik kararının Bozulmasına karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2022/2264 Esas, 2022/3343 Karar sayılı ilamında temyiz olunan hükmün bozulmasına karar verildiği anlaşılmakla dosya mahkememizin yukarıda belirtilen sırasına yeniden kaydı yapılmıştır.
Taraf vekillerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2022/2264 Esas, 2022/3343 Karar sayılı ilamının tebliğ edilmiştir.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa;
Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 08.12.1982 günlü 1982/4 Es. ve 1982/4 Ka. sayılı kararına göre ”Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 142. maddesi hükmüne göre, mahkemelerin görevleri kanunla düzenlenir. Öte yandan, 5 Aralık 1977 tarihli, 4/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere, mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olup kıyas veya yorum ile genişletilmesi yahut değiştirilmeleri mümkün bulunmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119). Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 04.04.2019 tarih 2017/11-10 E. 2019/401 K.)
Öte yandan, dava açılmasının usul hukukuna dair sonuçlarından biri de görevli mahkemenin belirli hale gelmesi olup; kural olarak dava tarihinden sonra görev ve yetkiye etki eden değişikliklerin mevcut davalar bakımından önem taşımayacağı anlamına gelmektedir. (Timuçin Muşul, Medeni Usul Hukuku, Savaş Kitabevi Ocak 2012 s. 121 vd.) Bunun doğal sonucu olarak belirtmek gerekir ki, usul kuralları ve bu kapsamda yer alan görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, aksine düzenleme yoksa derhal uygulanacağından, yapılan görev kuralı değişikliklerinin kanunda istisna niteliğinde geçiş hükümlerine yer verilmediği müddetçe eldeki davalara da uygulanması gerekir. Bunun en temel örneği, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 1. Maddesidir. 6100 sayılı HMK’nun maddesinde “Bu kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz” hükmüne yer verilmiştir. Yasakoyucu, bu hüküm ile, yapılan kanun değişikliğinden görülmekte olan davaların görev bakımından etkilenmemesi ve yargılamanın mümkün olan en hızlı şekilde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır.
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır. Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır. Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davalara ilişkindir.
Bu hususlar Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 2021/1939 Esas 2021/1732 Karar sayılı 22/11/2021 tarihli kesin nitelikteki güncel kararında açıkça belirtilmiş ve Asliye Hukuk Mahkemesinin elindeki ticari davaların yargılamasına devam edeceği ve Ticaret Mahkemesinin kurulduğundan bahisle gönderme kararı veremeyeceği karara bağlanmıştır.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2021/2115 esas 2021/1979 karar sayılı 06/12/2021 tarihli kararında da ” Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri yoktur. Hattı zatında Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça İş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de çok açıktır.” denilmek suretiyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalarda Asliye Hukuk Mahkemesinin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam etmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2021/1511 esas 2021/1353 karar sayılı 02/11/2021 tarihli kararında da “Kanuni hakim ilkesi, doğal hakim ilkesi, usul ekonomi ilkesi, bu husustaki Anayasal düzenleme ve Anayasa Mahkemesi kararları, AİHS ve AİHM kararları birlikte değerlendirilip yorumlandığında; Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının 01/09/2021 tarihinden sonra açılacak davalar için geçerli olduğu, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan mahkemelerin elindeki Ticaret Mahkemesi’nin görev ve yetkisine giren davaların açıldığı mahkemelerce sonuçlandırılması gerektiği” ifade edilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2021/1750 esas 2021/1641 karar sayılı 16/12/2021 tarihli kararında da “Ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceğinden gönderme kararı ile il Ticaret Mahkemesine gönderilemeyeceği ” gerekçesiyle 01/09/2021 tarihinden önce Asliye Hukuk Mahkemesinde Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla açılmış olan ticari davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülüp sonuçlandırılacağı belirtilmiştir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/3060 Esas 2021/2247 Karar sayılı ilamı ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/2601 esas 2021/1736 karar sayılı ilamı ve Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2021/754 esas ve 2021/727 karar ilamı ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 2021/1577 Esas 2021/1654 Karar sayılı ilamı ve Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’nin 2021/1131 esas 2022/9 karar sayılı ilamı ve Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 2022/34 Esas 2022/46 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin kurulduğu dönemde ortaya çıkan aynı mahiyetteki bir uyuşmazlıkta Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/7646 E. , 2016/10579 Karar sayılı 12/12/2016 tarihli kararında ” Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4 maddesine göre “Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukuk mahkemesi, davaya devam eder.” İfadesi gereği bir yerde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmaması durumunda o yer asliye hukuk mahkemesi ticari davalara da bakmakla görevlidir. Sonradan o yer de asliye ticaret mahkemesinin kurulması mahkeme kurulmadan önce asliye hukuk mahkemesinde açılan ticari davalarda görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası7nın 142. Maddesinde “mahkemelerin kuruluş görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir” yine Anayasanın 37. Maddesi “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz” hükümlerini öngörmektedir. Hukuk Genel Kurulu’nun 19.04.2066 tarih 2006/11-58 esas 2006/228 karar ve yine Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2007 tarih 2007/11-189 esas 2007/193 karar sayılı ilamlarında belirtildiği gibi her davanın açıldığı tarihte ki şartlara göre görülmesi ve çözümlenmesi gerekir. Yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Böyle bir düzenleme varsa örneğin 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. Maddesinde “Aile mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde yargı çevresinde ve görev alana giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir” düzenlemesi gereği bir yerde aile mahkemesi kurulması ile birlikte daha önce açılmış aile mahkemesinin görevine giren davalar aile mahkemesine devredilecektir. Ancak 6103 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’u incelendiğinde ticaret mahkemelerinin kurulmasından önceki açılan davalara bakacağı yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkeme davanın açıldığı tarih itibarı ile o yerde asliye ticaret mahkemesi bulunmadığından TTK 5/4 maddesi gereği bu davaya bakıp sonuçlandırması gerektiğinden mahkemenin davada asliye ticaret mahkemesinin görevli bulunduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı vermesi doğru görülmemiştir.” denilmiştir. Yine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/1510 esas 2016/3792 karar ve 2016/1809 esas, 2016/2329 karar sayılı ilamları da bu yöndedir.
Yine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 29.12.2006 tarih ve 2006/16867 esas 2006/18595 karar sayılı ilamına göre de, ticari davaların asliye ticaret mahkemesi kurulmadan önceki açıldığı hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. (Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 2013, s.55-56)
Anayasa Mahkemesinin 17.07.2013 tarih, 2012/146 esas 2013/93 karar sayılı ilamında;”Bir yargı yerinin, kuruluş, görev, işleyiş ve izleyeceği yargılama usulü itibariyle hukuki yapılanmasının, doğal hâkim ilkesine uygunluğunun sağlanabilmesi için, bu alana iliş­kin belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yetmez. Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleş­mesinden önce yapılmış olması da gerekir. Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer veril­miştir. İtiraz konusu kuralda belirtilen suçlara ait davaların önem ve özelliğine istinaden önceden tespit edilmiş askeri mahkemelerde görülmesi öngörülmüş, ayrıca bu mahkemelerin Resmî Gazete ile yayınlanması suretiyle doğal hâkim ilkesine uyulmuştur.Buna göre, Milli Savunma Bakanlığının yetkili mahkemeyi tespit eden kararı, bu kararın Resmî Gazete’de yayınlanmasından sonra işlenen suçları kapsayacak, bu tarihten önce işlenen suçların görüleceği ya da mevcut yargılamaların yapıldığı yetkili mahkemeyi değiştirmeyecektir. Dolayısıyla,Milli Savunma Bakanlığının yetkili mahkemeyi tespit eden kararı, kişinin yargılanacağı mahkemeyi sonradan değiştirmeyeceğinden kuralın, hukuk devleti, doğal hâkim ve yargı bağımsızlığı ilkelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.” denilmiş, 31.10.1990 tarih 1990/13 esas, 1990/30 sayılı kararı, 05.05.2004 tarih 2002/170 esas, 2004/54 sayılı kararı, 28.01.2010 tarih 2008/25 esas 2010/20 sayılı kararında ve diğer yerleşik kararlarında da; “…doğal yargıç ilkesi suçun işlenmesinden veya çekişmenin doğmasından önce davayı görecek yargı yerini yasanın belirlemesi şeklinde tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla doğal yargıç ilkesi, yargılama makamlarının suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra özel olarak kurulmasına veya yargıcın atanmasına engel oluşturmaktadır.” şeklinde tespit yapılarak, anılan ilkenin sadece ceza yargılamasıyla sınırlı olmadığı, özel hukuk yargılamasını da kapsadığı tespit edilmiştir.
Somut olayda;
Davacılar vekilinin 14/04/2014 tarihli dava dilekçesi ile alacak talepli olarak açtığı davasının Sakarya …. Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında yapılan yargılaması sırasında ; Hakimler ve Savcılar Kurulu 1.Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararı ile 01/09/2021 tarihi itibariyle Sakarya ilinde müstakil Asliye Ticaret Mahkemesi faaliyete geçtiği ve yargı çevresinin ilin mülki sınırları olarak belirlendiği gerekçesiyle mahkemece …/… Karar sayılı 10/09/2021 tarihli gönderme kararı ile dosya mahkememize gönderilmiş, mahkememizce …/… Esas …/…karar sayılı kararı ile “…Hakimler ve Savcılar Kurulu 1.Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararında derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare de bulunmadığı… nazara alındığında, mahkememizin kurulup faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce açılmış olan eldeki davanın yargılamasına açıldığı (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince devam edilmesinin gerektiği düşüncesiyle mahkememizin görevsizliğine…” karar verilmiş, mahkememizin anılan kararını temyizen inceleyen Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 2022/2264 esas 2022/3343 karar sayılı ilamında; “…Somut uyuşmazlıkta dava Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Sakarya 3.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmıştır. Dava tarihinde Sakaryada müstakil Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmaması nedeniyle, ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığa bakmaya, davanın açıldığı Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Ancak yargılama sırasında Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararıyla Sakarya ili mülki sınırlarının yargı çevresi olarak belirlenen Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesinin kurulduğu ve 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçtiği anlaşıldığından, Asliye Hukuk Mahkemesince dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesine re’sen gönderilmesine dair verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir karar bulunmadığından Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir. ” gerekçesi ile mahkememizin görevsizlik kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 5.maddesine göre ticari davalara bakma görev ve yetkisinin aliye ticaret mahkemelerine ait olduğu, ayrı bir ticaret mahkemesi olmayan yerlerde bu davalara asliye hukuk mahkemelerince bakılacağı düzenlenmiştir.
Usul hukukunda Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu ilkenin Türk Hukukundaki yansımalarından biri, Mülga 1086 sayılı yasa dönemindeki Sulh Hukuk Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanını belirleyen 8. maddesi hükmüdür. Anılan düzenlemeye göre; İflas davalarıyla vakfa ilişkin davalar hariç olmak üzere, mamelek hukukundan doğan değer veya miktarı beş milyar lirayı geçmeyen davaların Sulh Hukuk Mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir. Bu parasal sınır davanın açıldığı tarihe göre belirlenir, sonradan parasal sınırın değişmesi görülmekte olan davaları etkilemez. Yani davanın açıldığı tarihte parasal sınır itibariyle asliye hukuk mahkemesinin görevine giren uyuşmazlıkta, daha sonradan parasal sınırın değiştiğinden bahisle ve dava şartlarının her aşamada re’sen değerlendirileceği iddiasıyla sulh hukuk mahkemesine görevsizlik kararı veremez.
Yine benzer bir olayda mahkememizin …/… esas …/… karar sayılı görevsizlik kararını inceleyen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2022/2968 esas 2022/4439 sayılı kararında “…Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 142 nci maddesine göre; mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Anayasa’nın kanuni hâkim güvencesi başlığını taşıyan 37 nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir.
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18/05/2011 tarihli ve 2011/11-233 E. 2011/330 K., 04/04/2019 tarihli ve 2017/11-10 E. 2019/401 K. sayılı kararları ile Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarihli ve 2022/1073 E. 2022/2686 K. sayılı kararı aynı yöndedir). .
Hakimler ve Savcılar Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamasını yapacak ve çözecek mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından davaya bakılması olanaklı değildir….” değişik gerekçe ile bu davalarda davaya bakma görev ve yetkisinin asliye hukuk mahkemelerine ait olduğunu belirtmiştir.
Yine Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 2022/1073 Esas 2022/2686 Karar sayılı 21/02/2022 tarihli güncel kararında konu hakkında Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin kesin kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi kararı verilmiştir. Anılan kararda da bu davalara bakma görev ve yetkisinin asliye hukuk mahkemelerine ait olduğunu belirtmiştir.
Yine benzer bir olayda görevsizlik kararını temyizen inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2022/4383 esas ve 2022/5326 karar sayılı ilamında “…Mahkemelerin göreviyle ilgili temel düzenlemeyi içeren HMK. 1. maddesi; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir”, hükmünü amirdir. Ticaret mahkemelerinin görevini düzenleyen TTK 5/2. maddesinde ise aynen: “Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır” denilmektedir. Dava tarihinde henüz asliye ticaret mahkemesi bulunmamakla, dava doğru yerde, yani asliye ticaret mahkemesi sıfatı ile asliye hukuk mahkemesinde açılmıştır. Genel görevli asliye mahkemelerinin baktığı işlerin tür ve sayıca çoğalması üzerine zaman zaman uzman mahkemeler kurulmaktadır. Asliye hukuk mahkemeleri bünyesinden ayrılan bazı uzman mahkemelere mevcut dosyaların devrine yönelik geçiş hükümleri konulmuştur. (Aile mahkemelerinin kurulması gibi) Bu halde halen görülmekte olan dosyaların yeni görevli mahkemeye devredilmesi gerektiği izahtan varestedir. Yeni mahkemenin ihdasıyla birlikte işin devrine yönelik özel hüküm bulunmaması halinde ise, mevcut mahkemelerin elindeki dosyaları göndermeksizin esastan karar bağlaması tabii hakim ilkesinin de doğal sonucudur. Belirtilen nedenlerle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir….” şeklinde gerekçe ile bu davalar yönünden asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğuna karar vermiştir.
Açıklanan gerekçelerle ve Hakimler ve Savcılar Kurulu 1.Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararında derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare de bulunmadığı, her davanın açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirileceği, dava şartlarındaki sonraki değişikliklerin görülmekte olan davalara uygulanmayacağı da nazara alındığında, mahkememizin kurulup faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce açılmış olan eldeki davanın yargılamasına açıldığı (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince devam edilmesinin gerektiği düşüncesiyle mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş ve mahkememizce ilk kararda direnilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Mahkememizin 21/01/2022 tarih, …/… esas …/… karar sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
2-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
3-Karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
4-Yargılama giderleri ve harçların görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye dosyanın gönderilmesi talep edildiği takdirde, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, süresi içerisinde gönderme talebinde bulunulmaması halinde mahkememizce dosyanın resen ele alınarak yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen kararın, taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere, 6100 sayılı yasanın 321/2. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın en geç bir ay içinde re’sen tebliğe çıkarılacağı hususu da bildirilerek verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/11/2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı