Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/518 E. 2023/252 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/518 Esas – 2023/252
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİKARAR

ESAS NO : 2022/518 Esas
KARAR NO : 2023/252

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLLERİ : …

DAVALI :…
VEKİLLERİ : …
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/05/2022
KARAR TARİHİ : 27/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin aralarındaki ticari ilişkiye binaen alacaklı olduğu davalı hakkında 12/02/2020 tarihli 4.071,00 TL bedelli, 14/02/2020 tarihli 4.720,00 TL bedelli ve 29/02/2020 tarihli 4.602,00 TL bedelli olmak üzere toplam 3 adet fatura alacağına binaen toplam 14.353,90 TL alacağının tahsili için 27/08/2020 tarihi itibariyle Sakarya …. İcra Müdürlüğünün…/… Esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibine geçildiğini, ilgili takibe ilişkin ödeme emrini tebellüğ eden davalı tarafın 31/08/2020 tarihli dilekçesi ile aleyhine açılan borcun tamamına ve yetkiye itiraz ettiğini, takibin durduğunu, açıklanan nedenlerle Sakarya …. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasına itiraz eden davalının itirazının iptali ile takibin devamını, kötüniyetle takibe itiraz eden davalının İİK 67. Maddesi gereğince takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Sakarya … İcra Müdürlüğü …/… Esas sayılı dosya aslı dosyamız arasına alınarak incelenmiştir.
Mahkememizin 15/09/2022 tarihli celse ara kararı gereği tarafların ticari defter ve belgelerinin incelenerek rapor düzenlenmesi için muhasebeci bilirkişi görevlendirilmiş ve rapor aldırılmıştır.
SMMM Bilirkişi 14/11/2022 tarihli raporunda; dava ve takip konusu faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğunu, davalı defterlerinde icra takip konusu faturaların kaydının bulunmadığını rapor etmiştir.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa;
İcra Takibine İtiraz etmek istiyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur. (2004 sayılı kanun 62.madde)Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. (2004 sayılı kanun 67.madde)
Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak da yine takip talebine konu olan ve borçlu tarafça itiraza uğrayan alacaktır. Zira aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötü niyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır. (HGK 2017/(19)11-1309 Esas. 2021/377 Karar)
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
TTK’nın 21. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir. (HGK 2017/(19)11-944 Esas. 2021/197 Karar )
İtirazın iptali davaları, takibe sıkı sıkıya bağlı olup, uyuşmazlığın icra takibine dayanak yapılan belgelerle sınırlı olarak incelenip çözümlenmesi gerekir. Davacı tarafından icra takibinin dayanağı olarak takip talebine ekli faturalar gösterilmiş, mahkemece davacının iddia ettiği alacak miktarının tespitinde teslim belgelerine dayalı faturalardaki alacağın sabit olduğu kabul edilmiştir. Ancak mahkemece icra takibine dayanak yapılan fatura konusu alacak miktarının ödenip ödenmediği noktasında, takip konusu edilmeyen faturalar da inceleme konusu yapılarak karar verilmesi yerinde değildir. (HGK 2017/(19)11-1309 e. 2021/377 k.)
Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bazı belgelere senetle ispat kuralının aşılabilmesi ve hakimin delilleri değerlendirirken takdir yetkisini kullanabilmesi imkanını vermiştir. Ancak belgenin, kesin delille ispatlanması gereken bir vakıa karşısında bu kuralı aşıp değerlendirilmeye alınabilmesi için HMK m. 202’de belirtilen bütün unsurları karşılaması gerekmektedir. Hakimin bu konuda yani kurala istisna getiren “kanuni unsurlar” üzerinde ise herhangi bir takdir yetkisi yoktur; bu unsurların objektif olarak gerçekleşmesi gerekir. Bir belge ancak aleyhine kullanılacak kişiden kaynaklanmışsa ve hukuki işlemi muhtemel gösteriyorsa delil başlangıcı sayılabilir. Bu bağlamda elektronik veriler de delil başlangıcı teşkil edebilir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/5327 esas- 2021/5363 karar)
Somut Olay Yukarıdaki Açıklamalar ile birlikte değerlendirilecek olursa;
Davacı tarafından davalı aleyhine dava konusu edilen 3 adet fatura ile ilgili olarak Sakarya …. İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı takip dosyası ile 13.393,00TL asıl alacak ve 960,90 TL takip öncesi işlemiş faiz olmak üzere toplam 14.353,90 TL üzerinden ilamsız takip başlattığı, başlatılan takipteki ödeme emrinin davalı borçluya 28.08.2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ödeme emrine 31.08.2020 tarihinde 2004 sayılı yasanın 62.maddesindeki yedi günlük sürede itiraz ettiği, itiraz dilekçelerinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, eldeki bu davanın 11.05.2022 tarihinde 2004 sayılı yasanın 67.maddesindeki bir yıllık sürede açıldığı, davadan önce arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği anlaşılmış ve esasa geçilmiştir.
Davalı tarafından Sakarya …. İcra Müdürlüğü’nün yetkisine itiraz edildiğinden, öncelikle yetki sorununun çözülmesi gerekmiştir. Davalı tarafından Sakarya …İcra Müdürlüğünün yetkisine yapılan itirazın, dava konusunun para alacağı olması nazara alındığında; 6100 sayılı yasanın 10. ve 6098 sayılı yasanın 89.maddeleri gereği para borcunun götürülecek borçlardan olması, dolayısıyla alacaklının ikametgah yeri mahkemesinin yetkili olması, davacının adresinin Sakarya/Adapazarı olduğu nazara alındığında Sakarya …. İcra Müdürlüğünün yetkisine yapılan itiraz yerinde görülmemiştir.
Davalının gerçek kişi olması nazara alındığında davacının tacir olup olmadığı araştırılmış, dosyaya gelen Kocaeli Alemdar Dairesi Müdürlüğü’nün 18.07.2022 tarihli yazı cevabı nazara alındığında, bilanço hesabına göre defter tutan davalının tacir olduğu, davanın nispi ticari dava olduğu anlaşılarak esasa geçilmiştir.
Dosya kapsamında davacı tarafın davalı ile aralarındaki faturalara dayanarak davaya konu takibi açtığı anlaşılmıştır. Az yukarıda detaylandırıldığı üzere; faturalar tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkiyi gösteren bir delil olmayıp, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/(19)11-944 Esas. 2021/197 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; hizmet sağlayan tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, taraflar arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Yine TTK’nın 21.maddesine göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bu bağlamda taraflar arasındaki akdi ilişkinin olup olmadığının tespiti amacıyla davacının delil olarak dayandığı ticari defterlerinin incelenmesi gerekmiş, bu hususta dosyamıza sunulan 14.11.2022 tarihli bilirkişi raporuna göre; davacının ve davalının 2020 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin olduğu, dava ve takip konusu faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, icra takibine konu faturaların davalı defterlerinde kayıtlı bulunmadığı, tarafların ticari defterlerinin birbirini doğrulamadığı bildirilmiştir. Davaya konu faturalar ile ilgili taraflar arasında ticari ilişki kurulmadığı anlaşılmıştır.
Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Dosya kapsamında alınan 14.11.2022 tarihli bilirkişi raporuna göre, davacının ve davalının defter kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, dava ve takip konusu faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, ancak icra takibine konu faturaların davalı defterlerinde kayıtlı bulunmadığı, tarafların ticari defterlerinin birbirini doğrulamadığı bildirilmiş, ticari defterlerin incelenmesi neticesinde davacı icra takibine konu faturalar nedeniyle alacaklı olduğunu ispat edememiştir.
Davacı tarafından dava dilekçesinde yemin deliline dayanıldığından davacı vekiline 02.02.2023 tarihli celsede yemin delilene dayanıp dayanmayacakları hususunda 2 haftalık kesin süre verilmiş, davacı vekili tarafından 03/02/2023 tarihli dilekçe ile yemin deliline dayanmayacakları bildirilmiştir.
Sonuç olarak icra takibine ve davaya konu faturalar nedeniyle alacaklı olduğunu ispat yükünün davacı taraf üzerinde olduğu, ticari defterlerin incelenmesi neticesinde faturaların usulüne uygun tutulmuş davalı ticari defterlerinde kayıtlı bulunmadığı, tek başına fatura düzenlenmesinin akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli olmadığı, davacı vekili tarafından yemin deliline de dayanılmadığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 6,54-TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Fazla yatan gider avansı ile delil avansı var ise karar kesinleştikten sonra yatıran tarafa iadesine,
6-Arabuluculuk nedeniyle Hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL ücretin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
7-HMK.321/2. Maddesi gereğince gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda miktar itibari ile KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/04/2023

Katip…
e-imzalı

Hakim…
e-imzalı