Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/503 E. 2023/175 K. 14.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/503 Esas – 2023/175
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/503 Esas
KARAR NO : 2023/175

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACILAR : 1-…
: 2-…
3-…
4- …
VEKİLLERİ :…
DAVALI : 1- …
VEKİLLERİ : …

DAVALI : 2- …
VEKİLİ : …

DAVA : Bankanın Taraf Olduğu Banka Teminat (Garanti) Sözleşmesinden Kaynaklanan Davalar (Tazminat)
DAVA TARİHİ : 18/11/2021
KARAR TARİHİ : 14/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/03/2023
Davacılar … Tarafından Davalılar … Anonim Şirketi, …Aleyhine açılan Bankanın Taraf Olduğu Banka Teminat (Garanti) Sözleşmesinden Kaynaklanan Davalar (Tazminat) ilişkin dava Sakarya Tüketici Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı Mahkememize gelmiş olmakla, mahkememizde yapılıp bitirilen açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, muris …’ın 26/12/2019 tarihinde vefat ettiğini, ölümünden önce … A.Ş. Uzunçarşı Şubesinden kooperatif kredisi çektiğini, çekmiş olduğu kredi ile kendisine davalı sigorta şirketi tarafından 10/01/2018 tarihinde Uzun Süreli … yapıldığını, poliçe başlangıç tarihi 10/01/2018 olup 5 yıl geçerlilik süresinin olduğunu, murisin söz konusu poliçenin primlerini ödediğini, sigorta kapsamında ölümü halinde poliçede belirtilen teminat miktarı kadar lehtar olan kanuni mirasçılarına ödeneceğini, murisin davalı bankanın Uzunçarşı Şubesi tarafından bakiye kredi borcunun ödenmesi talebi üzerine murisin mirasçıları olan davalılarca Sakarya …. Noterliğinin … tarihli … yevmiye numaralı ihtarname keşide ederek teminat bedeli davalı sigorta şirketinden talep ettiklerini ve meydana gelen uyuşmazlık konusu bakiye kredi borçlarının ödenmemesi halinde yasal yollara başvuracaklarını ihtar ettiklerini, murisin poliçe kapsamında 2. Yıl Vefat Teminatına gelen tarih aralığında vefat ettiğini, hayat sigortası poliçesinde teminat altına alınan rizikonun sigorta süresinde gerçekleştiği, poliçe doğrultusunda lehtar olan yasal mirasçıları olan davacılara ödenmesi gerektiğini, davalı sigorta şirketinin 05/02/2020 tarihli yazısında ise tazminat değerlendirme işlemleri sonucunda sigortalının poliçe başlangıç tarihi olan 10/01/2018 yılından önce kalp hastalığının kendisinde mevcut olduğunu, bu sebeple tazminatın ödenmesinin ve herhangi bir prim iadesi yapılmasının mümkün olmadığını bildirdiklerini, murisin yaşından dolayı rutin kontrollere gidere k muayene olduğunu, bahsi geçen derecede bir kalp rahatsızlığı olmadığını, murisin ölüm nedeni ile sigorta şirketinin öne sürmüş olduğu konusu arasında illiyet bağı olmadığını, muris ölümünden önce davalı banka … Şubesinden çekmiş olduğu kredinin bir kısmını düzenli olarak ödediğini, ölümünden sonra kalan bakiye borç için de murisin uzun süreli hayat sigortası olmasından ve poliçe kapsamında açıkça belirtilen teminat miktarının yasal mirasçılara ödenmesi gerektiğini ve banka tarafından talep edilen bakiye borcundan da bu şekilde kapatılacağını beyan ederek davacıların …A.Ş.’ye kooperatif kredisi altı altında kredi borcunun olmadığının tespit edilerek hayat sigortası poliçesi uyarınca ödenmesi gereken tazminatın hesaplanarak ölüm tarihi itibariyle geriye kalan bakiyesinin bu tazminat içerisinden düşülerek tazminat başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacılara ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka … A.Ş. vekili, davaya cevap dilekçesinde; davacılar kredi sözleşmesini, kredinin kullanıldığını ve borçlu olduklarını reddetmemekte olup murisin sigorta poliçe teminatı ile kredi borcunun kapatılmamasına dayandığını, davaya konu sigorta poliçesinin öncelikli olarak davalı bankanın riskini teminat altına aldığını, poliçede … ve … sıfatıyla birinci derecede lehtar tarafın davalı banka olduğunu, murisin poliçe kapsamında kalan bir rizikodan kaynaklı olarak kredi borcunu ödeyememesi halinde, poliçe teminatından öncelikli olarak davalı bankanın kredi alacağının karşılanacağını, bakiye yönünden ise mirasçılar olan davacıların alacaklı olduğunu, davanın konusunu oluşturan sigorta poliçesinden alacak meblağının karşılanmaması ya da davacılarca kredi borcunun ödenmemesinden asıl zarara uğrayan tarafın davalı banka olduğunu, mütevveffanın kalp hastalığını gizlemesinden dolayı davalı sigorta şirketince ödeme yapılmadığını, kredi sözleşmesinin ve sigorta poliçesinin kurulması sırasında mevcut ve kendisinin bildiği, tedavi gördüğü kalp rahatsızlığını gizlediğini, sigorta şirketine herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, sağlık beyan formunda da hastalığın beyan edilmediğini, davacıların daya konu edilen taleplerinin davalı sigorta şirketince reddedilmesi üzerine davalı bankanın alacağını talep etme hakkı olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Türkiye …A.Ş. vekili, davaya cevap dilekçesinde muris …’ın 01/01/2018 başlangıç tarihli 10/01/2023 bitiş tarihli 5 yıl sigorta süreli … nolu 47.200,10 TL vefat teminatlı … SİGORTASI sözleşmesi ile sigorta kapsamına alındığını, mütevvefa sigortalıyı vefat riskine karşı güvence altına alan hayat sigortası olup, teminatın kapsamı grup kredi hayat sözlemesi, özel şartları ve hayat sigortası genel şartlarına tabi olduğunu, bu hayat sigortası ile bankadan kredi kullanan kişiler isteğe bağlı olarak sigorta kapsamına alınmakta olduğunu, vefatları halinde sözleşmede belirlenen sigorta bedeli sözleşmede belirlenen şartlar uyarınca hak sahiplerine ödendiğini, sigorta süresi içinde sigortalının vefatı halinde -teminat tuarı ile sınırlı olmak üzere- kredi borcu dain-i mürtehin bankaya, varsa teminatın kalan kısmı sözleşmede belirtilmişse 2. sıradaki lehtarlara, lehtar belirtilmemişse kanuni mirasçılara ödendiğini, sigortalı murisin vefatından sonra mirasçıları olan davacıların davalı sigorta şirketine başvurduğunu ve rizikonun gerçekleşmesi sebebiyle sigorta tazminatı için talepte bulunduklarını, mirasçılardan riziko değerlendirme için gerekli evrakların talep edildiğini, evrakların incelenmesi akabinde mütevvefa sigortalının sözleşmesinin başlangıç tarihinden önce mevcut bulunan KALP hastalığını poliçenin başlangıç tarihinden önce beyan etmemesi nedeniyle tazimat talebinin reddedildiğini, mütevvefaya ait sağlık kuruluşlarından alınan sağlık raporlarının dosya kapsamında incelendiğini sigorta başlangıcından evvel sigortalının KALP hastalığının mevcut olduğunun görüldüğü, sigorta öncesinden gelen kalp hastalığını, kendisine bu hususta sağlık beyan formlarında soru sorulmasına rağmen sigorta şirketine bildirmeyerek beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, mütevvefa sigortalının sigorta poliçelerini tanzim edilmeden önce, vefatından yaklaşık 10-11 sene öncesine kadar kalp hastalığının kendisinde mevcut olduğu vefat dosyası kapsamından anlaşıldığını, sigorta öncesinden gelen hastalığı ile ilgili beyan yükümlülüğüne aykırı davranarak kurulmaması gereken bir sözleşmesine kurulmasına sebebiyet verdiğini, davalı sigorta şirketinin bu kapsamda da tazminat ödeme borcu bulunmamakta olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce Halk Bankasından …a ait Bankacılık Hizmet Sözleşmesi, poliçeler, …Kooperatifi kredi örnek ödeme planı , ödeme dekontları, … ‘a ait ölüm belgesi nüfus Müdürlüğünden celp edilmiş, SGK tedavi evrakları , Sakarya Üniversitesinden tüm tedavi evrakları, Türkiye Hayat Emeklilikten sigorta sözleşmesi sigorta poliçesi tazminat başvurusu , başvuruya verilen cevap ödemeye ilişkin bilgi ve belgeler celp edilmiştir.
Mahkememize dosya bilirkişi incelemesi yapılmak üzere Bankacı Bilirkişi…ye tevdii edilerek rapor alınmıştır. Bilirkişiler müşterek raporlarında :”… Davalı…ı A.Ş. tarafından muris …’a 15.11.2017 tarihinde 59.000,00 TL tutarında 60 ay vadeli Hazine Destekli Kooperatif Kredisi Kullandırıldığı, Davalı … aracılığı ile davalı…A.Ş Firması tarafından kredi ile bağlantılı — 10.01.2018 tarihinde … poliçe numaralı59 000,00 TL teminat tutarlı Uzun Süreli Hayat Sigortası Poliçesi düzenlendiği, Muris …ın 26.12.2019 tarihinde vefat ettiği, vefat tarihinde… poliçe numaralı Uzun Süreli … Poliçesi teminat tutarının 47.200,00 TL olduğu, Dava konumuz kredinin 18.11.2021 dava tarihi itibariyle risk tutarının 24.620,50 TL olduğu, 05.05.2022 dava tarihi itibariyle ise kredi borcunun kapandığı, riskin sıfırlandığı, …ın vefat ettiği 26.12.2019 tarihinde dava konumuz kredi borcunun 34.416,75 TL olduğu, 26.12.2019 vefat tarihinden sonra krediye toplam 40.181,18TL ödeme yapıldığı, kredi borcunun 18.04.2022 tarihinde sıfırlandığı, Normal şartlar altında 22403192 poliçe numaralı Uzun Süreli …ı Poliçesi kapsamında 47.200,00 TL tazminat ödemesi yapılması gerektiği, Poliçenin düzenlenmesi sırasında müteveffanın, doğru beyan yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği ve sigortalı müteveffanın hastalığı ile riziko (ölüm) arasında dosya içeriğinde sunulan tıbbi bilgi ve belgelere dayanarak illiyet bağının bulunduğu tespit edildiğinden davalı sigortacının TTK’nun 1435 ve 1439. Maddedeki hükümlerince tazminat veya bedel ödeme borcunun ortadan kalkması gerektiği…” yönünde raporunu Mahkememize ibraz etmiştir.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa;
1- Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir ( Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı (Kuru-El Kitabı), İstanbul 2013, s. 346).
2- Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
3-Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6102 sayılı TTK’nın 1435. maddesinde, “sigorta ettiren sözleşmenin yapıldığı sırada bildiği veya bilmesi gereken tüm hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür, sigortacıya bildirilmeyen eksik veya yanlış bildirilen hususlar sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır” hükmü düzenlenmiş, TTK’nın 1439 ve 1440. maddelerinde sigortacı için önemli bir husus bildirilmediği veya yanlış bildirildiği taktirde sigortacının 15 gün içinde cayma hakkının bulunduğu, rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına veya rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılacağı, sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcunun ortadan kalkacağı düzenlenmiştir. (Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2020/1916 esas 2021/1596 karar)
4-Gerek TTK’nın 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olup, formun doldurulmamış olması sigortalının sağlığına ilişkin konularda sigortacıya bildirimde bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Şayet sigortalı tarafından var olan hastalık kasten bildirilmemiş ise sigortacının sözleşmeden cayma hakkı söz konusudur. (Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2020/1916 esas 2021/1596 karar)
5-Ancak sigorta sözleşmeleri karşılıklı güven esasına dayanan ve beyana göre düzenlenen sözleşmelerdir. … yapılması sırasında geçirilen veya teşhis edilen bir hastalık var ise bunun bildirilmesi iyi niyetin gereğidir. 6102 sayılı TTK’nın 1435 ve devamı maddeleri ise sigortalının kasıtlı olarak sağlık durumunu gizlemesi haricinde eğer sigortacının sorumluluğunu ağırlaştıran ve daha fazla prim almasını gerektiren bir halin varlığında ise teminatın indirilmesi gerekmektedir.
Somut olay yukarıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirilecek olursa;
6-Davacılar vekilinin dava dilekçesi ve 24.05.2022 tarihli talep açıklama dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde; davalılardan …AŞ aleyhine hayat sigortası poliçesi kapsamında 9.935,10 TL alacak, diğer davalı… Aş aleyhine ise 37.264,90 TL yönünden menfi tespit ve anılan bedelin davacılar tarafından ödenmesi nedeniyle bu bedelin istirdadı talebinde bulunmuşlardır. Her iki talep birbirinden bağımsız olup, mevcut olayda davaların yığılmasından bahsedilemeyecektir. Bu nedenle davalı sigorta yönünden açılan davanın diğer davadan bağımsız olması nedeniyle arabuluculuk dava şartının bu istem yönünden yerine getirilmesi gerektiği anlaşılmış, davacıların sigortalı … ‘ın mirasçıları oldukları… kaynaklanan davada mirasçılar arasında 4721 sayılı TMK nın 640 ve 702 maddesi gereği elbirliği mülkiyeti olduğu dolayısıyla tüm mirasçıların birlikte hareket etmeleri gerektiği ( Benzer yönde Yargıtay 3. HD nin 2020/3707 Esas 2020/5862 K ve Yargıtay 13. HD nin 2016/22717 Esas 2019/9578K) dosyaya dava dilekçesi ekinde sunulan 2022/62599 numaralı asunulan arabuluculuk tutanağında ise sadece davacı …tarafından yapılan başvuru olduğu anlaşılarak davacıların tamamı tarafından yapılan başvuruya ilişkin olarak 6325 sayılı Kanun’un 18/A-2 maddesine göre; davacılara arabuluculuk son oturum tutanağının aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir suretini dava dilekçesine eklemek üzere 1 haftalık kesin süre verilmiş, aksi halde davanın usulden reddedileceği hususu muhtıra ile tebliğ edilmiş, davacılar vekili tarafından dosyaya sunulan 2022/63518 sayılı arabuluculuk tutanağında ise davacı …dışındaki mirasçıların yer aldığı, …’in yer almadığı, 4721 sayılı TMK nın 640 ve 702 maddesi gereği elbirliği mülkiyeti olduğu dolayısıyla tüm mirasçıların birlikte hareket etmeleri gerekirken farklı arabuluculuk faaliyetlerine başvurdukları, bu şekildeki işlemlerin tüm mirasçılar tarafından birlikte gerçekleştirilmediği, dolayısıyla usulüne uygun arabuluculuk başvurularının olmadığı, dava tarihi itibariyle arabuluculuğun dava şartı olduğu, 6102 sayılı yasanın 5/A maddesinde dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının arandığı, Yine 6325 sayılı HUAK m.18/A’ya göre arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceğinin düzenlendiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.09.2020 tarih 2017/10-2695 esas, 2020/587 karar sayılı ilamında haklı olarak tespit edildiği üzere, 6325 sayılı HUAK m.18/A ile; “… Arabulucuya başvurmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” şeklindeki düzenlemeyi içeren 7036 sayılı Kanun’un 3.maddesi için, kanun koyucunun arabuluculuk dava şartının tamamlanabilir nitelikte olmadığı konusunda iradesini net olarak ortaya koyduğunu belirttikleri, bu nedenle 7036 sayılı Kanun’un 3.maddesi ile aynı düzenlemeyi içeren HUAK m.18/A için de aynı hususun geçerli olduğu, dolayısıyla anılan dava şartı eksikliğinin sonradan giderilemeyeceği, yine özel kanun ile genel kanunun ayrı düzenlemeler içermesi halinde özel kanunun uygulanacağı ilkesine göre 6100 sayılı yasaya göre daha özel nitelikte olan 6325 sayılı HUAK’ın somut olayda uygulanmasının gerektiği, bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 115/2.maddesinin 2. cümlesinin somut olayda uygulanamayacağı anlaşılarak; Eldeki olay bakımından 2022/63518 sayılı arabuluculuk başvurusu bakımından, dava tarihi olan 18.112021 tarihi itibariyle davacıların arabuluculuğa başvurmadığı, arabuluculuğa dava açıldıktan sonra, 31.05.2022 tarihinde başvurduğu ve anılan başvurunun 03.06.2022 tarihinde anlaşamama ile sonuçlandığı, bu nedenlerle ve yukarıda detaylandırıldığı üzere; 6102 sayılı yasanın 5/A, 6325 sayılı yasanın 18/A, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.09.2020 tarih 2017/10-2695 esas, 2020/587 karar sayılı ilamı da nazara alınarak, Türkiye Hayat ve Emeklilik AŞ’ye yönelik tazminat talebi yönünden eldeki davanın 6100 sayılı yasanın 114/2 ve 115/2 maddeleri gereği usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
7-Menfi tespit/istirdat talebi yönünden davanın arabuluculuğa tabi olmadığı anlaşılarak esasa geçilmiştir. Sigortalı muris… ‘ın kalp rahatsızlığına ilişkin tüm tedavi evrakları ilgili hastanelerden ve SGK’dan alınmış, davaya konu 15.11.2017 tarihli Hazine destekli kooperatif kredisi sözleşmesi, ödeme planları, ödeme belgeleri, sigorta başvuru formu, poliçesi ve ekler alınmış, dosya bir bütün halinde bir sigorta hesap uzmanı, bir bankacı ve bir kalp cerrahından oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen 09.01.2023 tarihli rapor dosyaya sunulmuştur.
8-Bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen 09.01.2023 tarihli rapor ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacıların murisi …ile davalı banka arasında 15.11.2017 tarihli hazine destekli kooperatif kredisi sözleşmesi imzalandığı, anılan sözleşme kapsamında muris …’ın 59.000,00 TL tutarlı kredi kullandığı,murisin vefat tarihi olan 26.12.2019 tarihine kadar kredi taksitlerinin muris tarafından ödendiği, yine anılan kredi nedeniyle 22403192 poliçe numaralı uzun süreli hayat sigortası poliçesinin düzenlendiği, rizikonun gerçekleştiği tarihte murisin sigortalı olduğu anlaşılmış, davacıların da anılan sigorta poliçesine dayanarak eldeki davayı açmış oldukları, davacıların murisinin 08/11/2011 tarihinden beri kalp rahatsızlığı sebebi ile ilgili takipte olduğu, kalp rahatsızlığı teşhisinin bu tarihte konulduğu, sigorta başvuru formunda murisin ilgili hastalıklara ait kısmı doldurmadığı, 6102 sayılı yasanın 1439/1. maddesi ve Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre, sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmesinin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olup, şayet sigortalı tarafından var olan hastalık kasten bildirilmemiş ise sigortacının sözleşmeden cayma hakkı söz konusu olduğu gibi aynı yasanın 1439/2.maddesi gereği Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcunun ortadan kalkacağı, dosyaya sunulan sigorta başvuru formunda muris…ın kalp rahatsızlığı olup olmadığı yönündeki soruya cevap vermediği, dolayısıyla bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiği, yine murisin davalı ile imzalanan 17.05.2017 tarihli teklifteki kalp hastalığı olup olmadığı yönündeki soruya da hayır cevabını verdiği, ancak dosyaya sunulan rapora göre murisin 08/11/2011 tarihinden beri kalp rahatsızlığı bulunduğu ve buna ilişkin tedavi gördüğü, ilaçları kullandığı nazara alındığında murisin bildirim yükümlülüğünü ihlalinin kast derecesinde olduğu, kalp hastalığı olduğunu bilmesine rağmen bunu bildirmeyerek 6102 sayılı TTK. 1435,1439 ve 1440 maddelerine göre; beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığının anlaşıldığı ve dava dışı murisin kalp rahatsızlığı sebebi ile vefat ettiğinin dosyaya sunulan rapordan anlaşıldığı, dosya içerisinde bulunan bilirkişi raporlarına göre de sigorta sözleşmesinin düzenlenmesinden önce davacıların murisinde var olan hastalık ile murisin ölüm sebebi arasında illiyet bağının bulunduğunun tesbit edildiği nazara alındığında davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
9-Her ne kadar davacılar vekili davaya konu edilen sigorta sözleşmesinin başvuru formunda murisin imzasının olmadığını beyan etmişler ise de, yukarıda 8 numaralı paragrafta detaylandırıldığı üzere; sigorta sözleşmesi için başvuru formunun düzenlenmesinin zorunlu olmadığı, bildirim yükümlülüğünün sigortalı muris üzerinde olduğu anlaşılarak bu itirazları yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM. Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davalı …AŞ yönünden davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/2 ve 115/2 maddeleri gereği dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Davalı … AŞ yönünden davanın REDDİNE,
3-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 626,16-TL’nin yatıran tarafa iadesine,
4-Davalı … AŞ kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müştereken müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı … AŞ kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müştereken müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davada başvurma harcı alınmadığı görülmekle 179,90 TL başvuru harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9-Artan gider avansının dosya kesinleştiğinde ilgilisine iadesine
Dair, davacı vekilinin ve davalı …ı AŞ vekilinin yüzüne karşı, davalı sigorta vekilinin yokluğunda verilen kararın, taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere, 6100 sayılı yasanın 321/2. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın en geç bir ay içinde re’sen tebliğe çıkarılacağı hususu da bildirilerek verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
14/03/2023

Katip …
e-imzalı

Hakim…
e-imzalı