Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/493 E. 2023/116 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/493 Esas – 2023/116
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/493 Esas
KARAR NO : 2023/116

HAKİM :…
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI :…
VEKİLLERİ : Av….

DAVA : Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 28/04/2022
KARAR TARİHİ : 16/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında ticari işlerden kaynaklı cari hesaba konu alacak doğduğunu, Sakarya …. İcra Müdürlüğünün …/… nolu takip başlatıldığını, borçlunun itirazının üzerine takibin durduğunu, davacıya ait ticari defterler incelendiğinde icra takibinde haklı olduklarının görüleceğini, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalının icra tazminatına icra takibine itiraz tarihinden itibaren ticari avans faizi uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı ile davalı şirket arasında süregelen bir ticari ilişkide tarafların ticari defterleri de incelendiğinde davalının borçlu değil alacaklı olduğu açıkça görüleceğini, ticari defterleri ve banka hesap hareketlerinin incelenmesini bu nedenle davalı şirket aleyhine davacı tarafından başlatılan icra takibine yönelik borca ve tüm ferilerine itiraz ettiklerini davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Sakarya…. İcra Müdürlüğünün …/……sayılı dosyası ile arabuluculuk (…/…) anlaşamama tutanağı celp edilmiştir.
Uyuşmazlığın dönemine ilişkin tarafların bilanço alış -bilanço satış formları celp edilmiştir.
SMMM bilirkişisi … … 28/11/2022 tarihli raporunda özetle; Davacı tarafından ibraz edilen cari hesap ekstresi, defter ve belge ibraz edilmediği için borç ve alacak tespiti yapılamamıştır. Sayın Mahkemenizin Davacının ibraz ettiği ve defter kayıtlarıyla doğrulanamayan Cari hesap ekstresini kabulü halinde davacının davalıdan 31.12.2021 tarihi itibariyle 29.945.71 TL alacaklı olabileceği şeklinde rapor düzenlemiştir.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa;
İcra Takibine İtiraz etmek istiyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur. (2004 sayılı kanun 62.madde)Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. (2004 sayılı kanun 67.madde)
İtirazın iptali davası, itirazın hükümden düşürülmesi ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır ve takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. Öyle ki, genel hükümlere göre harca tabi olan itirazın iptali davasında alacaklı taraf isterse takip talebinde bulunurken yatırmış olduğu binde beş harcı geri alabilir ve itirazın iptali davası harcına mahsubunu isteyebilir (492 sayılı Harçlar Kanunu m. 28/a, 29/I, III).
Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak da yine takip talebine konu olan ve borçlu tarafça itiraza uğrayan alacaktır. Zira aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötü niyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır. (HGK 2017/(19)11-1309 Esas. 2021/377 Karar)
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
TTK’nın 21. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir. (HGK 2017/(19)11-944 Esas. 2021/197 Karar )
Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterleri ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bazı belgelere senetle ispat kuralının aşılabilmesi ve hakimin delilleri değerlendirirken takdir yetkisini kullanabilmesi imkanını vermiştir. Ancak belgenin, kesin delille ispatlanması gereken bir vakıa karşısında bu kuralı aşıp değerlendirilmeye alınabilmesi için HMK m. 202’de belirtilen bütün unsurları karşılaması gerekmektedir. Hakimin bu konuda yani kurala istisna getiren “kanuni unsurlar” üzerinde ise herhangi bir takdir yetkisi yoktur; bu unsurların objektif olarak gerçekleşmesi gerekir. Bir belge ancak aleyhine kullanılacak kişiden kaynaklanmışsa ve hukuki işlemi muhtemel gösteriyorsa delil başlangıcı sayılabilir. Bu bağlamda elektronik veriler de delil başlangıcı teşkil edebilir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/5327 esas- 2021/5363 karar)
Somut Olay Yukarıdaki Açıklamalar ile birlikte değerlendirilecek olursa;
Davacı tarafından davalı aleyhine dava konusu edilen faturalar ile ilgili olarak Sakarya…İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı takip dosyası ile ilamsız takip başlatıldığı, başlatılan takipteki ödeme emrinin 07.03.2022 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ödeme emrine 07.03.2022 tarihinde 2004 sayılı yasanın 62.maddesindeki yedi günlük sürede itiraz ettiği, itiraz dilekçelerinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, eldeki bu davanın 28.04.2022 tarihinde 2004 sayılı yasanın 67.maddesindeki bir yıllık sürede açıldığı, anlaşılmış ve esasa geçilmiştir.
Davalı tarafından icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş ise de davalı borçlunun adresi Sakarya il sınırları içerisinde yer aldığından icra dairesin yetkisine yapılan itirazın reddine karar verilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Dosya kapsamında davacı tarafın davalı ile aralarındaki 4 adet faturaya dayanarak eldeki takibi açtığı anlaşılmıştır. Az yukarıda detaylandırıldığı üzere; faturalar tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkiyi gösteren bir delil olmayıp, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/(19)11-944 Esas. 2021/197 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; satıcı/hizmet veren tarafından gönderilen faturanın alıcı/hizmet alan tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Yine TTK’nın 21.maddesine göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bu bağlamda taraflar arasındaki akdi ilişkinin olup olmadığının tespiti amacıyla davacının delil olarak dayandığı ticari defterlerinin incelenmesi gerekmiş, bu hususta davacı tarafın 2021 yılına ait ticari defterlerinin incelenmesi için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi incelemesi sonucu dosyamıza sunulan 28.11.2022 tarihli bilirkişi raporuna göre; davacı tarafın ticari defterlerini bilirkişi incelemesine ibraz etmediği, defter ve belge ibraz edilmediği için borç ve alacak tespitinin yapılamadığı bildirilmiştir.
Davacı vekiline 16.02.2023 tarihli celsede ticari defterlerin bilirkişiye incelemesi için sunulup sunulmadığı sorulmuş, davacı vekili beyanında müvekkili tarafından ticari defterlerin bilirkişiye sunulmadığını, müvekkilinin ticari defterlere ulaşamadığını, davalı tarafından ticari defterlerini dosyaya sunmadığını, dosyaya sunulmuş olan kayıtlar dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından ticari defterlerin bulunduğu yer mahkememize bildirilmiş ancak davalı tarafça ticari defterler bilirkişi incelemesine ibraz edilmemiş davacı taraf ibrazdan kaçınmış sayılmıştır.
Davalı vekiline 29.09.2022 tarihli celsede ticari defterlerin dosyaya sunulması için iki haftalık kesin süre verilmiş, davalı taraf iki haftalık kesin sürede ticari defterlerini dosyaya sunmadığı gibi bulundukları yere ilişkinde bildirimde bulunmadığından davalı taraf ibrazdan kaçınmış sayılmıştır.
Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir.
Dosya kapsamında alınan 28.11.2022 tarihli rapora ve davacı vekilinin 16.02.2023 tarihli celsede alınan beyanına göre, davacının ticari defterlerini bilirkişi incelemesine sunamayarak ibrazdan kaçınmış sayıldığı, davalı tarafın da ticari defterlerini sunmayarak ibrazdan kaçındığı, davacı tarafından dosyaya faturalar ve cari hesap ekstresi dışında bir belgenin sunulmadığı, tek başına fatura düzenlenmesinin akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli olmadığı, davacı ve davalının bağlı bulunduğu vergi dairelerinden celp edilen BA ve BS formlarında faturalar kayıtlı ise de, davacı tarafından gönderilen faturaların ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığının ve faturalar karşılığında davacının davalıdan alacaklı olup olmadığının tespitinin yapılamadığı, açılan davada ispat yükünün davacı üzerinde olduğu davacının davalıdan alacaklı olduğunu ispat edemediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafından kötü niyet tazminatı talep edilmiş ise de davacının dava açmakta kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE
3-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 742,37-TL’nin yatıran tarafa iadesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Arabuluculuk nedeniyle hazine tarafından karşılanan 1.560,00-TL ücretin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
7-Davalı tarafından yatırılan 23,00 TL vekalet harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair Davacı vekilinin (e-duruşma vasıtasıyla) ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen kararın, taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere, 6100 sayılı yasanın 321/2. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın en geç bir ay içinde re’sen tebliğe çıkarılacağı hususu da bildirilerek verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/02/2023

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı