Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/411 E. 2022/1399 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/411 Esas – 2022/1399
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/411 Esas
KARAR NO : 2022/1399

HAKİM :…
KATİP : …

DAVACI …
VEKİLLERİ : Av…
DAVALI :…
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/03/2022
KARAR TARİHİ : 04/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 09/11/2021 tarihli sözleşme imzalandığını, anlaşılan bedelin yanlış yazıldığını sonradan fark ettiklerini, davalının davacı şirekti hataya düşürdüğünü, davalıya sözleşme bedelinin ödendiği ancak davalının sözleşme gereği araç teslimini yerine getirmediği, arabuluculuk sonucunda anlaşma sağlanamadığını, bu nedenlerle öncelikle sözleşmenin aynen ifasını ve temerrütten doğan zararlar için davalı hakkında belirsiz alacak olarak şimdilik 1.000,00-TL gecikme tazminatına mahkum edilmesini, aynen ifa mümkün değil ise araç için ödenen bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davacıya iadesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf süresinde cevap dilekçesi vermediğinden ileri sürülen tüm vakıaları inkar etmiş sayılmıştır.
Davacı tarafa; 6102 sayılı yasanın 5/A maddesi gereği ticari davalar açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması gerektiğinden ve dosya kapsamında arabuluculuğa başvurulduğuna dair bu aşamaya kadar bir evrak sunulmadığından HUAK M.18/A-2 gereği arabuluculuk son tutanağını 1 haftalık kesin süre içerisinde sunması, aksi halde eldeki davanın 6100 sayılı kanun 114/2 ve 115/2 gereği davanın dava şartı yokluğundan usulden reddedileceğine ilişkin muhtıra çıkartıldığı, süresinde muhtıra gereğinin yerine getirildiği anlaşılmıştır.
Sakarya Ticaret Sicili Müdürlüğünden davalı şirketin ilk kuruluşundan itibaren tüm ortak ve yetkili bilgileri celp edilmiştir.
Türkiye Noterler Birliğinden sözleşme konusu aracın tescil bilgileri ve güncel bilgilerine ilişkin araç tescil özet raporu celp edilmiştir.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yarg içtihatları değerlendirilecek olursa;
1- Taşınır mülkiyeti TMK’nın 762. ve 778. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Taşınırlar (menkuller) TMK’nın 762. maddesinde “Nitelikleri itibarıyla taşınabilen maddi şeyler ile edinmeye elverişli olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçler” olarak tanımlanmıştır. Bu bakımdan bir yerden diğer bir yere bağımsız olarak, özünde bir değişiklik olmadan taşınabilen her türlü maddi eşya (örneğin otomobil, çanta, koltuk, sandalye, buğday, arpa vs.) satımı taşınır satımı niteliğinde olduğu gibi, taşınmaz mülkiyetine dâhil olmayan ve temellüke (mülk edinmeye) elverişli bulunan elektrik, su, havagazı, doğalgaz gibi tabii kuvvetlerin satımı da taşınır satımı niteliğindedir.
2- Bu bakımdan taşınır (menkul) satımını “taşınmaz (gayrimenkul) olmayan her şeyin satımıdır” şeklinde tanımlamak daha isabetli olur. TMK’nın 763/1 maddesine göre, taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gereklidir.
3- Motorlu araçların tescil işlemi idari bir işlem niteliğindedir. Mahkemece trafik kaydına tescile karar verilmesi, idareyi işlem yapmaya zorlayıcı bir karardır. Oysa adli yargı yerinde, idareyi işlem yapmaya zorlayıcı türden bir karar verilemez.
4- Her ne kadar taşınmazlara ilişkin davalarda tescile ilişkin hüküm kurulabildiği akla gelmekte ise de, bu husus TMK’da yerini bulan düzenlemelerden kaynaklanmakta olup KTK’da motorlu araçların tesciline ilişkin mahkemelere bu şekilde bir yetki ve görev verilmemiştir.
5- Bu durumda, davacı tarafından davaya konu araca ilişkin tescil kararı istenilmiş olmakla çoğun içinde azın da olduğu ilkesinden hareketle mahkemece, asıl dava ile ilgili olarak davaya konu aracın mülkiyetinin tespitine karar verilmekle yetinilmesi gerekmektedir. Yargıtayın kökleşmiş uygulamaları da bu yönde olup aksi değerlendirme yanılgıya matuftur.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu2017/4-1422 esas 2021/321 karar sayılı ilamı)
6- Yargıtay 13. HD’nin, 25.5.1992 tarihli 3983/4898 sayılı kararına göre “Davacı ile davalı ……. arasında 8.9.1988 tarihli düzenlenmiş olan protokole göre dava konusu trafikte kayıtlı olmayan traktörün adı geçen davalı tarafından davacıya devir ve teslim edildiği ve davacının zilyetliğine geçtiği anlaşıldığı gibi esasen davalı …….. da bu yönü kabul etmektedir. Traktörün trafik kaydı ve plakası bulunmadığından menkul bir mal gibi satışı ve zilyetliğinin devri ile mülkiyeti davacıya geçer. 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın 20/d maddesi gereğince ancak trafikte kayıtlı araçların noterde satışı gerekli olup henüz kayıt ve tescil edilmemiş araçların adi bir belge ile satışı ve mülkiyetin nakli mümkündür. Dava konusu traktörün de trafik kaydı ibraz edilmediği için davacıya mülkiyetin geçtiğinin kabulü gerekir. Öte yandan, davaya müdahil sıfatıyla katılan Asaf dahi bu traktörün gerçek maliki olduğunu ve elinden rıza ve muvafakatı dışında alındığını ispat etmemiştir. Diğer yandan aracın Emniyet Müdürlüğü’ne teslimi şeklinde hüküm kurulması dahi doğru değildir. Çünkü menkul niteliğindeki bu aracın elde bulundurulması yasak olmayıp sadece trafiğe çıkartılması yasaktır. Bu nedenle aracın zilyetliğinin nakli için teslim edilmesi gerekir. Öyleyse mülkiyetin davacıya geçtiğinin tesbitine karar verilmesi gerekir”
7-Mülkiyetin devrini amaçlayan sözleşmelerle, bir şeyin mülkiyetinin karşı tarafa kesin olarak geçirilmesi taahhüdü altına girilmektedir. Bu sözleşmeler yapıldığı anda mülkiyet hemen karşı tarafa geçmez. Bu sözleşmelerin amacı, mülkiyetin diğer tarafa geçirilmesi borcunun doğmasıdır. Sözleşme yapıldıktan sonraki bir zamanda, genellikle hemen mülkiyet karşı tarafa geçirilir. Mülkiyetin geçirilmesi bir tasarruf işlemi niteliğindedir ve sözleşmenin amacını oluşturur. TBK’da üç tür temlik borcu doğuran sözleşme tipi düzenlenmiştir. Bunlar sırasıyla satış, bağışlama ve mal değişimi sözleşmeleridir. Bununla birlikte taraflar, sözleşme özgürlüğü gereğince, TBK md. 26 ve 27 çerçevesinde olmak üzere diledikleri sözleşmeyi yapabilecekleri gibi, kanunlarda öngörülmemiş bir başka temlik borcu doğuran sözleşme tipi de meydana getirebilir yahut kanunlarda yer alan sözleşmeleri farklı şekilde birleştirerek karma sözleşmeler yapabilirler.
8-Tescili zorunlu bulunan ancak henüz ilk tescili yapılmamış bulunan bir aracın mülkiyetini kazanmak amacıyla yapılacak satış, bağışlama, mal değişimi (trampa) vb. sözleşmeler herhangi bir şekle tabi değildir. Kuşkusuz taraflar şekil serbestisinin söz konusu olduğu böyle bir sözleşmeyi, kendi aralarında anlaşarak belirli bir şekilde yapılması zorunluluğu getirebilirler (TBK md. 17/I). Böyle bir kararlaştırılmış şekil olmadıkça sözleşmenin herhangi bir şekilde yapılmış olması mümkün ve geçerlidir. Bu sözleşme aynı zamanda taraflar arasındaki borçlandırıcı işlemi oluşturmaktadır. Bundan sonra sözleşmenin ifası maksadıyla motorlu aracın mülkiyetinin devredilmesi gerekecektir. Bunun için motorlu aracın zilyetliğinin teslim yahut zilyetliğin nakli sonucunu doğuran diğer bir yol ile alıcıya devredilmesi gerekli ve yeterlidir. Bu sonuncu işlem bir tasarruf işlemi niteliğindedir. Borçlandırıcı işlem olarak kabul ettiğimiz sözleşme bu tasarruf işleminin sebebini teşkil etmektedir. Bununla birlikte tescili zorunlu bulunan ve ilk tescili yapılacak olan araçların satın alma veya gümrükten çekme tarihinden itibaren üç ay içinde yazılı olarak ilgili tescil kuruluşuna başvurmaları gerekir (KTK md. 20/a). Burada geçen ‘satın alma’ ibaresi ‘mülkiyet devrini öngören sözleşmenin yapılması’ şeklinde anlaşılmalıdır. Ancak hükümde belirtilen tescil yükümlülüğü mülkiyetin geçişine etkili olan bir unsur değildir. Mülkiyet, önceki paragrafta da belirttiğimiz gibi borçlandırıcı işlem olan sözleşmenin yapılmasından sonra, tasarruf işlemi niteliğindeki zilyetliğin nakli ile alıcıya geçmiştir. Tescil için üç ay içinde başvurulması yükümlülüğü ise idare hukuku kaynaklı bir düzen hükmüdür. Buna uyulup uyulmaması mülkiyet durumunu etkilemez, aykırı davranış KTK md. 20/e’nin 24.12.2009 tarihli ve 5942 sayılı Kanun md. 1 ile değişik hükmüne göre “araç satın alıp, bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendine uymayanlar ile (d) bendinin sekizinci paragrafı hükümlerine göre bir ay içerisinde tescil belgesi almayan alıcılara 130 Türk Lirası, (d) bendi hükümlerine uymayan noterlere ise her bir işlem için 1.000 Türk Lirası idari para cezası verilir. Tescil yapılmadan trafiğe çıkarılan araçlar, tescil yapılıncaya kadar trafikten men edilir”27. KTK md. 20 hükmünde henüz tescili yapılmamış motorlu araçların mülkiyet devirlerinin, genel olarak taşınır mülkiyetinin devrine ilişkin esaslarından ayrılmadığı söylenebilir. Diğer ifadeyle, satış veya diğer bir mülkiyeti devretmeyi amaçlayan sözleşmenin (borçlandırıcı işlem) yapılmasını izleyen mülkiyeti devir amacıyla zilyetliğin naklinin (tasarruf işlemi) gerçekleşmesi ile motorlu aracın mülkiyeti alıcıya geçmiş olacaktır. Örneğin aracın satımını izleyen teslim ile mülkiyet alıcıya geçmiş olacaktır.
9- Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir. (6098 sayılı TBK m.97)
10-Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır. (6102 sayılı TTK’nın 18/2-3.maddeleri)
Somut olay yukarıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirilirse;
11-Davacı taraf, dava dilekçesinde öncelikle davalı ile sözlü olarak anlaşılan bedelin 315.000 TL olduğunu, davalı ile imzalanan sözleşmede ise bedelin 300.000 TL araç, 45.000 TL yapım bedeli olmak üzere 345.000 TL olduğunun yazıldığını, davacının bu durumu arabuluculuk görüşmelerinde fark ettiğini, davacının 315.000 TL olduğunu düşünerek sözleşmeyi imzaladığını, sözleşme bedelinin 315.000 TL olduğunun kabulünü talep etmiştir. Her ne kadar davacı taraf karşı tarafın kendilerini bedel yönünde aldattığını beyan etmiş ise de, anılan sözleşmelerin yazılı sözleşme olması, sözleşmelerde bedellerin açıkça yazması, buna rağmen yazılı bedellerin okunarak sözleşmelerin imzalanması ve davacının tüzel kişi tacir olduğu 6102 sayılı yasanın 18/2.maddesi uyarınca basiretli tacir olarak hareket etmesinin gerektiği, basiretli bir tacirin yazılı olarak imzaladığı sözleşmedeki bedeli okumamasının beklenemeyeceği nazara alındığında davacının bu iddiası yerinde görülmemiş ve sözleşme bedelinin toplamda 345.000 TL olduğu anlaşılmıştır.
12-Taraflar arasında 09.11.2021 tarihli 00901 seri numaralı Araç sipariş sözleşmesine göre araç bedeli olarak 300.000 TL, 000218 numaralı iç dizayn sözleşmesine göre 45.000 TL iç dizayn bedeli olmak üzere 345.000 TL karşılığında, 2021 model Peugeout Boxer marka aracın piyasadan temin edilerek iç dizaynının yapılıp, davacıya teslimi hususunda anlaştıkları, taraflar arasında imzalanan 09.11.2021 tarihli ve 00901 numaralı araç sipariş sözleşmesinin 6.maddesine göre; araç tesliminin, araç bedelinin ve iç dizayn bedelinin tamamının ödenmesinden sonra gerçekleşeceğinin kararlaştırıldığı, yukarıda 7 numaralı paragrafta belirtildiği üzere tarafların sözleşme serbestisi kapsamında böyle bir düzenleme yapabilecekleri, dosyaya sunulan ödeme belgelerine ve davacının beyanlarına göre, davacının davalıya 315.000 TL ödediği, bakiye kalan 30.000 TL yönünden bir ödemesinin bulunmadığı gibi, sözleşmenin 6.maddesine göre bedelin tamamının ödenmediği durumlarda araç bedelinde meydana gelecek artışlardan da davacının sorumlu olduğu, bu durumda, 6098 sayılı TBK’nın 97.maddesi ve taraflar arasındaki anılan sözleşmenin 6.maddesi gereği davacının araç bedeli ve dizayn bedelinin tamamı olan 345.000 TL’yi ve gecikmeden kaynaklanan bedel farkını ödemeden karşı taraftan aynen ifa talebinde bulunamayacağı anlaşıldığından, davacının terditli taleplerinden ilki olan aynen ifa ve müspet zarar talebi yerinde görülmemiştir.
13- Davacının aynen ifanın mümkün olmaması halinde bedelin iadesi talebi yönünden yapılan incelemede ise; bedel iadesi talep edilebilmesi için 6098 sayılı TBK’nın 123 vd maddelerine göre karşı tarafın temerrüde düşmesinin gerektiği, temerrüt için ise borcun muaccel olmasının gerektiği, 12 numaralı paragrafta detaylandırıldığı üzere, ifa önceliğinin davacıda olduğu nazara alındığında davalının temerrüde düştüğünden bahsedilemeyeceği, yine tacirler arasındaki fesih, dönme beyanlarının 6102 sayılı yasanın 18.maddesi gereği noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılmasının gerektiği, davacının karşı tarafa anılan yasal düzenlemeye uygun fesih veya sözleşmeden dönmeye ilişkin bir ihtarname göndermediği, bu durumda usulüne uygun bir fesihten de bahsedilemeyeceği, bu durumda sözleşmenin fesih edilmediği ve halen geçerli olduğu, kendi edimini ifa ettikten sonra aynen ifa talebinde bulunabileceği, dolayısıyla davacının bedel iadesi talebinin de yerinde olmadığı anlaşılarak davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70-TL harçtan peşin alınan 5.396,49-TL harcın mahsubu ile artan 5.315,79-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından karşılanan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davalı tarafından yatırılan 11,50-TL vekalet harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre hesaplanan 47.240,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Arabuluculuk nedeniyle hazine tarafından karşılanan 1.560,00-TL ücretin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansının karar tebliğ giderleri karşılandıktan sonra karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yokluğunda verilen kararın, taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere, 6100 sayılı yasanın 321/2. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın en geç bir ay içinde re’sen tebliğe çıkarılacağı hususu da bildirilerek verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 04/10/2022

Katip …..
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır