Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/365 E. 2022/1191 K. 27.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/365 Esas – 2022/1191
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/365 Esas
KARAR NO : 2022/1191

HAKİM :….
KATİP : ….

DAVACI : ….
DAVALI :….

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/03/2022
KARAR TARİHİ : 27/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20/07/2016 tarihinde ağabeyi olan …. …. paraya ihtiyacı olduğu için …. …. isimli şahısla nakit para talebinde bulunmuş olduklarını, o tarihte …. …. …. …. yanında dekorasyon işlerini yaptıklarını, paraya sıkıştığı için 10.000,00-TL nakit talep ettiklerini, nitekim ….şahsa nakit olarak 10.000,00-TL para verdiğini ancak karşılığında teminat olarak icra takibine konu olan bononun borçlu ve kefil kısmının isimlerinde yazılmak ve imzalatılmak sureti ile verildiğini, senedin daha sonradan gününde para borcu ödenmediği için alacaklı, ödeme günü, miktar kısmı doldurulmak sureti ile …. 2. İcra Müdürlüğü’nün ……./…. Esas sayılı dosyasındaki takibe konu yapılmış ve alacaklı tarafından bononun takip alacaklısı …. …. …. temlik edilmiş olduğunu, Temlik sonrasında ödeme emrinin taraflarına 18/03/2022 tarihinde tebliğ edilmiş olduğunu, yasal süresi içerisinde takibe itiraz etmelerinin gerektiğini ve işbu menfi tespit davasının açıldığını, icra takibine konu olan bononun nakden alınmış bir para borcu karşılığında alınmış bir bononun olduğunu, mal karşılığında veya yapılan bir hizmet karşılığında alınmış bir bono olmadığını, hem bononun alınış amacı itibari ile hem de senedin 2016 yılında düzenlenmesine rağmen sonradan doldurularak zaman aşımı definden kurtulmak amacıyla işlem yapıldığının anlaşılmakta olduğunu, senedi imzaladıklarında boş olarak ad-soyad-adres kısımlarını doldurup imzalamış olduklarını, senedin sonradan doldurulduğu anlaşılmakta olup, herhangi bir mal karşılığı verilmeyen bir bono olduğunu, teminat olmak üzere verilmiş olduğunu, bu sebeple borcun asıl borçlu veya alacaklı tarafından ne şekilde takip alacaklısına intikal ettirildiği konusunda bilgilerinin olmadığını, tüm bu nedenlerle; ortada bir mal teslimi olmamasına rağmen düzenlenmiş bulunan …. 2. İcra Müdürlüğü’nün …./…. Esas Sayılı dosyasına konu takibin borçlusunun bulunmadığından menfi tespit davasının kabulünü, haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeni ile %20 kötü niyet tazminatının alacaklı davalıdan tahsilini, yasal itiraz süresi içerisinde açılan işbu menfi tespit davası sebebi ile takibin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı 28/04/2022 havale tarihli talep dilekçesinde özetle; Kendi aleyhinde yapılmış olan …. 2. İcra Müdürlüğü’nün …./…. Esas sayılı kambiyo senetlerine özgü icra takibi ile ilgili ödeme emrinin tarafına 18/03/2022 tarihinde tebliğ edildiğini, söz konusu takibe ilişkin süresi içerisinde iş bu davayı açmış bulunduğunu, dava dilekçesinde her ne kadar takibin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş ise de bu güne kadar bu hususta herhangi bir ara kararın tesis edilmediğinin, bu sebeple de tedbir konulmadığı için icra takibinin kesinleşmiş ve iş bu icra dosyası üzerinden maaşına haciz konulmuş olduğunu, daha fazla bir mağduriyet yaşamaması açısından ivedilikle …. 2. İcra Müdürlüğü’nün …./…. Esas sayılı icra takibinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 29/04/2022 havale tarihli ara kararı ile; davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olup, iş bu ara karar davacı asile tebliğe çıkarılmıştır.
Mahkememizce yapılan PTT Sorgulama sonucunda davalı …. ……. tebligatın 21/05/2022 tarihinde yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacı 21/06/2022 havale tarihli dilekçesi ile; …. 2. İcra Müdürlüğü’nün …./…. Esas sayılı icra dosyasının durdurulması için ihtiyati tedbir talep edilmiş olduğunun ancak mahkemenin 29/04/2022 tarihli ara kararı ile icra takibinin durdurulması yönündeki taleplerinin reddine karar verilmiş olduğunu, bu sebeple, hakkındaki icra takibinin kesinleştiğinden ve yukarıda bahsi geçen icra dosyası üzerinden maaşına haciz konulduğundan ve ayrıca …. Plakalı aracına yakalama emri çıkarıldığından dava sonuçlanıncaya kadar borucunu icra dosyasına ödeme zorunluğunun doğmuş olduğunu, takibe konu borcun tümü ile tarafından ödeneceğinin, ancak ödeme yaptığı takdirde bu paranın açmış olduğu iş bu menfi tespit davası sonuçlanıncaya kadar karşı tarafa ödenmemesi konusunda tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Dava …. 2. İcra Müdürlüğünün …./…. Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde davacının davalıya borcunun bulunup bulunmadığının tespitine ilişkindir.
Davacı dava dilekçesinde özetle dava konusu bononun …. …. 10.000 TL’nin abisi …. …. nakit olarak verilmesi karşılığında teminat olarak verildiğini, bononun nakden para borcu karşılığında alınan bir bono olduğunu, senedi imzaladıklarında boş olarak ad, soyad, adres kısımlarını doldurup imzaladıklarını, senedin herhangi bir mal karşılığı verilmediğini, senedin teminat olarak verildiğini beyan ederek …. 2. İcra Müdürlüğünün …./…. Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde borçlu bulunmadığının tespitini istemiştir.
Davalı tarafa dava dilekçesi 21.05.2022 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı davaya cevap vermemiştir. Davalı taraf davacının ileri sürmüş olduğu tüm hususları inkar etmiş sayılmıştır.
Davacı tarafından dava dilekçesine ekli olarak sunulan ve icra takibine konu 20.07.2016 düzenleme tarihli, düzenleme yeri Sakarya olan 20.07.2019 ödeme günlü, ödeyecek …. …., kefil …. …. olan bono incelenmiş davacı …. …. bonoda aval veren olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.07.2021 Tarih2017/11-3091 Esas, 2021/965 Karar sayılı kararında avale ilişkin aşağıdaki şekilde açıklamalar yapılmıştır.
Aval, TTK’nın 700. maddesine göre poliçede yazılı bulunan borcun kısmen veya tamamen teminat altına alınmasını sağlayan bir nevi kefalettir. Bu kefaleti veren şahsa, aval veren denir (Bozer A./Göle C.: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2017, s. 161).
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 700. maddesinin 2. fıkrasına göre aval, üçüncü bir kişi veya poliçede imzası bulunan başka bir kişi tarafından da verilebilir. Bu şekilde poliçe borçlularından biri lehine aval verilmek suretiyle poliçenin ödenmesi güvence altına alınacağından o poliçenin tedavülü kolaylaştırılmış olur (Bozer/Göle, s. 161 ).
Türk Ticaret Kanunu’nun avalin şekline ilişkin 701. maddesi;
“(1) Aval şerhi, poliçe veya alonj üzerine yazılır.
(2) Aval “aval içindir” veya bununla eş anlamlı başka bir ibareyle ifade edilir ve aval veren kişi tarafından imzalanır.
(3) Muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere, poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır.
(4) Kimin için verildiği belirtilmemişse aval, düzenleyici için verilmiş sayılır” şeklindedir.
Bu düzenlemeye göre poliçenin ön yüzünde avale ilişkin herhangi bir ibarenin bulunmaması ancak imzanın bulunması hâlinde, muhatabın veya düzenleyenin imzaları dışında poliçenin ön yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır. Poliçenin ön yüzüne atılan aval şerhinin kimin için verildiği belirtilmez ise aval düzenleyici için verilmiş sayılır.
Avale ilişkin hükümler TTK’nın 778. maddesinin 3. fıkrası gereğince bonolar hakkında da uygulanır. TTK’nın 776. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi ile aynı Kanunun 778. maddesinin atfı ile uygulanması gereken TTK’nın 701. maddesi birlikte değerlendirildiğinde bononun geçerli olması için tek imza yeterlidir ve senet ön yüzüne atılan ikinci imza aval şerhi sayılır. Ne var ki, poliçenin ön yüzüne düzenleyen tarafından iki imza atılmış olsa dahi, bu imzalar TTK’nın 700. maddesine göre aval olarak kabul edilemez. Ancak, keşideciden başka bir kişi tarafından aval veya benzeri sözler kullanılarak imzalanmışsa aval olarak sayılır.
Aval verenin borcu bağımsız bir borçtur, bir diğer ifade ile feri nitelikte değildir. Aval ile teminat altına alınan borç geçersiz olsa bile, aval verenin sorumluluğu devam eder. Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerlidir. Yani lehine aval verilenin borcu geçersiz olsa bile, aval veren bu geçersizliği ileri süremez. Lehine aval verilenin mevcut olmaması, ehliyetsiz olması ya da imzasının sahte olması hâlinde de aval verenin sorumluluğu devam eder. TTK’nın 702. maddesinin 2. fıkrası gereğince aval veren, sadece kambiyo senedindeki zorunlu şekil eksikliğini ileri sürebilir (20.04.2018 tarihli ve 2017/4 E., 2018/5 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2020 tarihli ve 2017/12-268 E., 2020/729 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada davacı aval veren olarak imzalamış olduğu bononun nakden para borcu karşılığında alınan bir bono olduğunu, bononun alınış amacı itibari ile hem de senedin 2016 yılında düzenlenmesine rağmen sonradan doldurularak zamanaşımı definden kurtulmak amacıyla işlem yapıldığını, senedi imzaladıklarında boş olarak ad, soyad, adres kısımlarını doldurup imzaladıklarını, senedin herhangi bir mal karşılığı verilmediğini, senedin teminat olarak verildiğini beyan ederek …. 2. İcra Müdürlüğünün …./…. Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde borçlu bulunmadığının tespitini istemiştir.
Somut olayda, davacı aval veren tarafından senedin zorunlu şekil şartlarına ilişkin bir eksiklik ileri sürülmemiş, davacı senedi imzaladıklarında boş olarak ad, soyad, adres kısımlarını doldurup imzaladıklarını, senedin herhangi bir mal karşılığı verilmediğini, teminat olarak verildiğini beyan etmiş, davacının senedin şekil şartları yönünden geçersiz olduğuna dair bir iddiasının bulunmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda Yargıtayın Hukuk Genel Kurulu kararında da açıklandığı üzere Türk Ticaret Kanunu’nun 702. maddesinin 2. fıkrası gereğince aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerlidir. Eş söyleyişle, lehine aval verilenin borcu geçersiz olsa bile aval veren bu geçersizliği ileri süremez. Davacının somut olayda senedin geçersizliğine dair bir iddiada bulunmadığı bu nedenle senet kapsamında davalıya karşı sorumlu olduğu anlaşılmış davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davanın miktar itibariyle basit yargılama usulüne tabi olduğu ve 6100 Sayılı yasanın 320.maddesi uyarınca dosya üzerinden karar verilebileceği anlaşılarak davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

Hüküm: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Karar tarihindeki yargı harçları tarifesine göre alınması gereken 80,70-TL karar harcından peşin alınan 211,68-TL harcın mahsubu ile artan 130,98-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 216/1 maddesi uyarınca talep halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
Dair; Dosya üzerinden yapılan inceleme neticisende tarafların yokluğunda verilen kararın, taraflara tebliğinden itibaren 2(İki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi. 27/05/2022

Katip ….
e-imzalı

Hakim ….
e-imzalı