Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/347 E. 2022/1395 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/347 Esas – 2022/1395
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİKARAR
ESAS NO : 2022/347 Esas
KARAR NO : 2022/1395

HAKİM : ….
KATİP :….

DAVACI :….
VEKİLLERİ : A.v…
DAVALI :….
VEKİLİ : Av.v

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/03/2022
KARAR TARİHİ : 29/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin …. …. .. San. Tic.Ltd.Şti …… sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı …. …. …. …. San. Dış.Tic. A.Ş’ne farklı tarihlerde ….. hizmeti verildiğini, davalıya verilen ….. hizmetinin karşılığında düzenli olarak müvekkili tarafından fatura kesildiğini, müvekkili tarafından davalıya verilmiş hizmet sonucunda düzenlenen faturalar ve cari hesap ekstresi uyarınca davalının 41.702,21 TL borcu bulunduğunu, davalı tarafça söz konusu borcun ödenmemiş olması sebebi ile …. ….. İcra Dairesi …./…. Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın işbu takibe ve borca haksız ve mesnetsiz olarak kötü niyetli bir şekillde itiraz ettiğini, itiraz sonucu takibin durduğunu, izah edilen nedenlerle davanın kabulünü, borçlunun …. ….. İcra Dairesi …./…. Esas sayılı takibine yaptığı itirazının iptalini, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkili aleyhine yüklenilen edimi yerine getirmediğine dair iddialarda bulunduğunu ancak bunun gereği olarak ispat yükünü üzerine almadığını ve ispatlayamadığını, davanın reddini, davacı tarafın haksız ve kötü niyetli olarak başlatmış olduğu takip nedeni ile %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 02/06/2022 tarihli ara kararı gereği tarafların ticari defter ve belgelerinin incelenmesi için dosyanın SMMM bilirkişiye tevdine karar verilmiş, bilirkişiden rapor aldırılmıştır.
SMMM bilirkişi 09/08/2022 tarihli raporunda; Davacı …. ….’in 2021 hesap dönemi ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin bulunduğu ve defter kayıtlarının birbirlerini doğruladığı görüldüğünü, ancak dosyaya sunulan 2 adet klasörde 2022 hesap dönemine ait herhangi bir defter veya belgeye rastlanmadığını, davacı …. ….’in defter kayıtlarında Davalı …. ….’in 2021 yılı hesap dönemi sonunda 39.445,01 TL borçlu olduğunu ve 2022 hesap yılına bu tutarda borç devrettiğini, Ocak 2022 döneminde düzenlenen 2.257,20 TL tutarındaki fatura ilave edildiğinde bu tutarın iptali istenen takip dosyasındaki asıl alacak olan 41.702,21 TL ile uyumlu olduğunun görüldüğünü, ancak davacı şirket tarafından Davalı …. a.ş. yerine dava dışı …. Ltd. Şti adına düzenlenmiş 3 adet faturanın da davalı şirket hesaplarına kaydedildiği ve borç tutarının gerçeği yansıtmadığı anlaşıldığını, Davalı …. ….’in 2021 yılı defterlerinin açılış tasdiklerinin usulüne uygun olduğunu, 30.06.2022 tarihine kadar yaptırılması gereken yevmiye kapanış tasdikinin bulunmadığını, ancak defterlerin 15.06.2022 tarihinde dava dosyasına sunulmuş olduğunu, davalı …. ….’in 2022 yılı defterlerini dosyaya sunduğu, defterlerin açılış tasdiklerinin usulüne uygun yapıldığı ancak VUK’da belirtilen defterlerin kayıt zamanına ilişkin hükümlere uyulmadığını, defterlerin tamamen boş olduğunu, hiç tutulmadığı anlaşıldığını, davalı …. ….’in defter kayıtlarında, Davacı …. ….’in 2021 yılı hesap dönemi sonunda 15.218,36 TL alacaklı olduğu ve 2022 hesap yılına bu tutarda borç devrettiğini, davacı …. ….’in 2021 yılı defter kayıtlarında davalı adına düzenlenmiş toplam 12 adet ve 118.158,35 TL tutarında fatura bulunmakta iken, davalı …. ….’in kayıtlarında 7 adet fatura ve 1 yazarkasa fişi olmak üzere toplam 73.931,68 TL tutarında belge kayıtlı olduğu görüldüğünü, davacı …. ….’in 2021 hesap dönemi defter kayıtlarında Davalı …. ….adına 5.000 TL nakit + 15.000 TL çek olmak üzere toplam 20.000 TL tahsilat kaydı bulunmakla birlikte, davalının 2021 ticari defterlerinde böyle bir kayıt bulunmadığını, dosyada bulunan davacı şirketin BA formlarının detaylarından; Davacı şirketin, Davalı …. A.Ş. adına düzenlemiş olduğu toplam 9 adet faturanın sistemde yer aldığını bu 9 adet faturanın defter kayıtlarıyla uyumlu olduğunu, ancak Davacının …. Ltd. Şti. adına düzenlediği 3 adet faturayı da …. A.Ş. hesaplarına almasından dolayı toplam borç tutarının defter kayıtlarında hatalı olduğu anlaşıldığını, dosyada bulunan davalı şirketin BA formlarının detaylarından; mükellef tarafından beyan edilmesi gereken Ocak-Haziran arası döneme ait toplam 5 adet ve KDV Hariç 51.637,02 TL tutarında fatura yer almasına rağmen, BA formlarında mükellef tarafından beyan edilen toplam 7 adet 51.891,00 TL tutarında fatura bulunmakta olup, defter kayıtları ile mükellefin kendisi tarafından beyan edilen BA formlarının uyumsuz olduğunun görüldüğünü, ayrıca GİB sistemi tarafından oluşturulan e-belge toplamları 3 adet 28.432,25 TL olarak görünmekte iken, …. A.Ş. kayıtlarında 2 adet 21.503,26 TL olarak kayıtlı olduğunu, Bu çapraz kontrolden de, …. …. tarafından …. A.Ş.’ye düzenlenen 31.12.2021 tarihli faturanın e-arşiv fatura olarak düzenlendikten sonra Davalı …. A.Ş. tarafından defter kayıtlarına alınmamış olsa da, GİB e-arşiv fatura portalı üzerinden faturanın iptal talebinde bulunulmadığının anlaşıldığını, ayrıca davalı tarafından dosyaya faturaya süresinde itiraz edildiğine ilişkin bir bilgi veya belge de sunulmadığını, mevcut bilgi ve belgeler kül halinde değerlendirildiğinde tarafların 2021 hesap dönemi defter kayıtlarının birbirini doğrulamadığını, her iki tarafın da ticari defterlerinin borç tutarının kesin olarak tespit edilmesine imkan vermeyecek şekilde
hatalı kayıtlar içerdiği ve ihticaca salih olmadığını rapor etmiştir.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa;
İcra Takibine İtiraz etmek istiyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur. (2004 sayılı kanun 62.madde)Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. (2004 sayılı kanun 67.madde)
Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak da yine takip talebine konu olan ve borçlu tarafça itiraza uğrayan alacaktır. Zira aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötü niyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır. (HGK 2017/(19)11-1309 Esas. 2021/377 Karar)
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
TTK’nın 21. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, TMK’nın 6. ve HMK’nın 190/1. maddesi uyarınca ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu durumda, davacı tarafın icra takibinde dayanak olarak gösterilen fatura konusu hizmeti gereği gibi yerine getirdiğini ispat etmesi gereklidir.(Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/4027 esas 2016/534 karar sayılı ilamı)
Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir. (HGK 2017/(19)11-944 Esas. 2021/197 Karar )
İtirazın iptali davaları, takibe sıkı sıkıya bağlı olup, uyuşmazlığın icra takibine dayanak yapılan belgelerle sınırlı olarak incelenip çözümlenmesi gerekir. Davacı tarafından icra takibinin dayanağı olarak takip talebine ekli faturalar gösterilmiş, mahkemece davacının iddia ettiği alacak miktarının tespitinde teslim belgelerine dayalı faturalardaki alacağın sabit olduğu kabul edilmiştir. Ancak mahkemece icra takibine dayanak yapılan fatura konusu alacak miktarının ödenip ödenmediği noktasında, takip konusu edilmeyen faturalar da inceleme konusu yapılarak karar verilmesi yerinde değildir. (HGK 2017/(19)11-1309 e. 2021/377 k.)
Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bazı belgelere senetle ispat kuralının aşılabilmesi ve hakimin delilleri değerlendirirken takdir yetkisini kullanabilmesi imkanını vermiştir. Ancak belgenin, kesin delille ispatlanması gereken bir vakıa karşısında bu kuralı aşıp değerlendirilmeye alınabilmesi için HMK m. 202’de belirtilen bütün unsurları karşılaması gerekmektedir. Hakimin bu konuda yani kurala istisna getiren “kanuni unsurlar” üzerinde ise herhangi bir takdir yetkisi yoktur; bu unsurların objektif olarak gerçekleşmesi gerekir. Bir belge ancak aleyhine kullanılacak kişiden kaynaklanmışsa ve hukuki işlemi muhtemel gösteriyorsa delil başlangıcı sayılabilir. Bu bağlamda elektronik veriler de delil başlangıcı teşkil edebilir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/5327 esas- 2021/5363 karar)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/09/2019 tarihli 2017/19-919 E. 2019/886 K. sayılı “…6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Somut Olay Yukarıdaki Açıklamalar ile birlikte değerlendirilecek olursa;
Davacı tarafından davalı aleyhine dava konusu edilen “cari hesap ekstresi” başlıklı belgeye dayanarak …. …. İcra Müdürlüğü’nün …./…. esas sayılı takip dosyası ile …. TL asıl alacak üzerinden ilamsız takip başlattığı, başlatılan takipteki ödeme emrinin davalı borçluya 20.01.2022 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ödeme emrine 17.01.2022 tarihinde 2004 sayılı yasanın 62.maddesindeki yedi günlük sürede itiraz ettiği, itiraz dilekçelerinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, eldeki bu davanın 16.03.2022 tarihinde 2004 sayılı yasanın 67.maddesindeki bir yıllık sürede açıldığı, davadan önce arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği anlaşılmış ve esasa geçilmiştir.
Davacının takibe dayanak ettiği belgenin cari hesap ekstresi başlıklı belge olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere cari hesap sözleşmesi hükümlerinin uygulanabilmesi için 6102 sayılı yasanın 89.maddesi uyarınca taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi anlaşmasının bulunmasının gerektiği, somut olayda taraflar arasında böyle bir sözleşmenin bulunmadığı, dosya kapsamı ve yukarıda belirtilen ilkeler nazara alındığında önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumu şeklinde bir ilişki olduğu anlaşılarak taraflar arasındaki ilişkinin açık hesap ilişkisi olduğu (benzer yönde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Daresinin 2020/387 esas 2021/914 Karar) anlaşılmış ve yargılama açık hesap ilişkisine göre yürütülmüştür.
Dosya kapsamında davacı tarafın davalı ile aralarındaki cari hesap alacağına dayanarak davaya konu takibi açtığı, cari hesap ilişkisinin faturadan kaynaklandığı anlaşılmıştır. Faturalar tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkiyi gösteren bir delil olmayıp, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/(19)11-944 Esas. 2021/197 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, taraflar arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Yine TTK’nın 21.maddesine göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bu davalarda ispat yükü TMK’nın 6.maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 190.maddesi gereği davacıdadır. Bu bağlamda taraflar arasındaki akdi ilişkinin olup olmadığının tespiti amacıyla tarafların delil olarak dayandıkları ticari defterlerinin incelenmesi gerekmiş, davacının ve davalının ticari defterlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen 08.08.2022 tarihli rapora göre davacının ticari defterlerinde davalı …. A.Ş. Yerine dava dışı …. Ltd . Şti. adına düzenlenmiş 3 adet faturanında davalı şirket hesaplarına kaydedildiği, borç tutarının gerçeği yansıtmadığı, …. A.Ş. şirketinin ve …. Ltd . Şti’nin farklı iki şirket oldukları, şirketler aynı şirket grubuna dahil olsa bile farklı defter tutan ve farklı tüzel kişiliğe ait şirket oldukları, bu nedenle davacı şirketin muhasebe kayıtlarının hatalı olduğu, davalı şirketin 2022 yılında fiziki olarak tasdik ettirilen ticari defterlerin fiziki olarak hiç tutulmamış olduğu, tarafların 2021 hesap dönemi defter kayıtlarının birbirini doğrulamadığı, her iki tarafın da ticari defterlerinin borç tutarının kesin olarak tespit edilmesine imkan vermeyecek şekilde hatalı kayıtlar içerdiği ve ihticaca salih olmadığı değerlendirilmiştir.
HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Dosya kapsamında alınan rapora göre tarafların 2021 hesap dönemi defter kayıtlarının birbirini doğrulamadığı, 2022 yılına ait ticari defterlerin davacı tarafından dosyaya sunulan belgeler arasında yer almadığı, davalı tarafın 2022 yılına ait ticari defterlerinde kayıt zamanına ilişkin hükümlere uyulmadığı, defterlerin tamamen boş olduğu, dolayısıyla davacının ticari defterlerinin lehine delil vasfında olmadığı anlaşılmış, bu nedenle ticari defterler ile davacının iddiasını ispat edemediği, yine faturaların karşı tarafa tebliğ edildiğine veya fatura konusu hizmetin karşı tarafa verildiğine dair dosyaya başkaca delil de sunulamadığı, davacının yemin deliline de dayanmadığı anlaşılarak, ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 631,47-TL’nin yatıran tarafa iadesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Arabuluculuğa ilişkin sarf kararı bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı tarafından yatırılan artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen kararın, taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere, 6100 sayılı yasanın 321/2. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın en geç bir ay içinde re’sen tebliğe çıkarılacağı hususu da bildirilerek verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/09/2022

Katip ….
e-imzalı

Hakim ….
e-imzalı