Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/856 E. 2022/1531 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/856 Esas – 2022/1531
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/856 Esas
KARAR NO : 2022/1531

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLLERİ : …
DAVALI : …
VEKİLLERİ : …

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2021
KARAR TARİHİ : 06/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Davacı şirket ile davalı taraf arasında 20/03/2020 tarihinde tek yetkili bayilik hükümlerini içerir … Sözleşmesinin imzalanmış olduğunu, davacı şirketin sözleşmeye konu ürünlerin belirlenen sınırlar içinde satış ve pazarlamasını yapmak hakkına sahip tek yetkili bayi olarak belirlenmiş olduğunu, sözleşmeye konu sınırlar içinde davalı tarafın satış yapmasının ve başka bir satıcı ve/veya dağıtıcı ile bayilik sözleşmesinin esaslı biçimde ihlal edilmesine neden olacağını, buna karşılık davalı tarafça sözleşme kapsamında belirlenen … Bölgesi ve Bakanlıkların sınırları içinde birden fazla kez sözleşmeye konu ürünlerin satıldığının, davacı şirket tarafından öğrenilmiş ve tespit edilmiş olduğunu, davalı tarafın, tek yetkili bayilik sözleşmesinin esaslı unsuru olan bölge sınırının ihlal ederek davacıya hasredilen bilgede satış yapmış, bu uygulamasıyla sözleşmeyi esaslı biçimde ihlal etmiş olduğunu, tüm bu nedenlerle; davalı tarafın sözleşmenin ihlali niteliğindeki faaliyetlerinin tespitini, davalı tarafından davacıya, münhasıran bayilik verilen bölgelerde yapılan satışlar sebebiyle yoklun kalınan karın, davacının devam eten / tamamlanamayan işleri nedeniyle uğranılan zararın, sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan kazanç kaybının, davacının davalıya kazandırdığı müşteri portföyünden elde edebileceği kar ile davalı tarafın bu portföyden bundan sonra elde edeceği kazancın denkleştirilmesi amacıyla denkleştirme tazminatının fazlaya ilişkin talep ve dava hakların saklı kalmak kaydıyla tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte ödenmesini, yargılama giderleriyle, avukatlık ücretini davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 17/12/2021 Havale Tarihli cevap dilekçesinde özetle; “Davacı tarafın seçimlik hakların aynı anda tamamını talep etmesinin mümkün olmadığını, dava dilekçesi akabinde, mahkemece bu hatanın giderilmesi için davacı tarafa kesin sürenin verildiğini, ancak davacı tarafın kanuni zorunluluk olan seçimlik haklarından hangisini kullanacağını açılamamış ve seçimlik haklarının tamamını kullanmakta ısrar etmiş olduğunu, bu durumda, davacı tarafın usulüne uygun olarak seçim yapmadığından dolayı, tahkikata geçilmeden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle; haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin de davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tanığı … 22/03/2022 Havale Tarihli duruşmada alınan beyanında özetle; “Ben davalı şirkette kurumsal iletişim departmanında insan kaynaklarında çalışmaktayım bu bölümün sorumlusuyum, davacıyla sözleşme yapılmadan önce davacının yetkilileri bizimle görüşmeye geldi, tanıdık çevrelerinin geniş olduğunu çok büyük bir proje hazırladıklarını söyleyerek bayilik istediler, biz de kendilerine 47 ilin bayiliğini verdik, sözleşmeden sonra çağrı merkezine gelen telefonları bayiye yönlendirdik, ancak daha sonra bayinin yönlendirdiğimiz kişilerle ilgilenmediğine dair şikayetler almaya başladık hatta çok yakın arkadaşım olan…l’in yetkilisi … bey beni aradı, onları da bayiye yönlendirdik daha sonra niye alışveriş yapmadıklarını sormak için aradığımda kendisiyle ilgilenilmediği için bize küstüğünü bu nedenle alışveriş yapmadığını söyledi davacı şirket … yetkisi dahilinde olmamasına rağmen merkezini istanbulda oluşturdu ve orada küçük çaplı faaliyetlerde bulundu, daha sonra DMO ile ilgili olan husus ayrıdır o halen devam etmektedir, ayrıca davacı şirket … bulunan bir personelimize de kendi personeli gibi kullanmış, buna ilişkin bir ücret ödememiştir, DMO ile ilgili satış vaadleri yerine getirilmedi, bu nedenle biz de komisyonlu istihdam yapmak zorunda kaldık, DMO’da yapılan satışlarda hiçbir emekleri olmamasına rağmen onlara da komisyon ödemesi yapıldı, pandemi döneminde dezenfektan satışlarının arttığı bir dönemde en çok satışın yapılması gerekirken bu dönemde davacının yeterli şekilde ilgilenmemesinden dolayı yüksek satış yapılamamıştır, davacı şirketin sahada çalıştırdığını iddia ettiği kişilerden sadece …’yı tanırım diğerlerini tanımam, ,dedi.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı tanığı … 22/03/2022 Havale Tarihli duruşmada alınan beyanında özetle; “Ben 2020 yılı Eylül ayında davalı şirkette satış temsilcisi olarak çalışmaya başladım, halen çalışmaya devam ediyorum, davacıyla bayiilik sözleşmesi ben çalışamaya başlamadan önce imzalanmıştır, davacıya duyduğum kadarıyla Türkiye genelinde bazı iller hariç bayiilik verilmiş, ben Sakarya’da davalının temizlik ürünleri, dezenfektan için temsilcilik yaptım, sahada davacının herhangi bir çalışanını görmedim, Sakarya’nın davacının bölgesinde olmadığını biliyorum bu nedenle satışları biz yaptık, pazarlama bölümünde çalıştığım için yapılan satışlar bize gelirdi bu nedenle davacının yeterli eleman çalıştırmadığını öğrendim, davacının satışta yeterli olmadığı için davalı şirket bayinin yetki alanına satışlar yaptı, davacının yetki alanı dışında satış yapıp yapmadığını bilmiyorum ,dedi.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dosyamız tarafların iddia ve savunmaları göz önüne alınarak tarafların ticari defterleri ve sunmuş oldukları sözleşmeler de incelenerek rapor tanzim edilmek üzere …ile …’na 05/04/2022 Tarihinde tevdi edilmiştir.
Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi … ile Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Bilirkişi … 07/06/2022 Havale Tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Davacının 2020-2021 yıllarına ilişkin tatmakla yükümlü olduğu ticari defterlerin TTK hükümlerine uygun olarak tutulduğu, Davalının 2020-2021 yıllarına ilişkin tutmakla yükümlü olduğu ticari defterlerinin TTK hükümlerine uygun tutulduğu, Taraflar arasında 20.03.2020 tarihinde imza edilen ve 22.03.2021 tarihinde davacı tarafça feshedilen sözleşmenin süresinin 12 ay olduğu ve süre sonunda sözleşmenin uzatılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, Davalı tarafın sözleşme öncesinde satış yaptığı …’da bulunan … belediyesi ve … belediyesine sözleşme tarihinden sonra da satış yapmaya devam ettiği, Davacı tarafın da Tablo 6’da görüleceği üzere sözleşmenin imza edildiği aydan itibaren yetkili olduğu bölge dışına satış yaptığı ve bu satışların tüm satışlarına oranı (102.622,90 TL *189.259,50—291.882,41 TL/189.259,50 TL—) 65 iken, kendi bölgesine yaptığı satışların %35 Olduğu, Davacı taraf tek satıcı olarak yetkilendirildiği, …, İç Anadolu ( …), … …2 tanesine birden çok satış yaptığı (en fazla 3 kez), olduğu dikkate alındığında kendisi için bir yükümlülük olduğu halde davacı tarafın mal ve hizmet sürümünü gerçekleştirmek için acente gibi (üretici) gibi önemli bir çaba ve gayret sarf etmediği, Davalı şirketin 2021 yılı müşterileri incelendiğinde; davacı şirketin 2020 yılında bulduğu yeni müşterilerin davalı şirketin portföyünde bulunmadığı, dolayısıyla sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra bu müşterilerden herhangi bir menfaat elde etmediği, Davacı şirketin 2020 yılı alış ve satışları incelendiğinde stoklarının bulunmadığı kanaatinin oluştuğu (Envanter defteri tasdikli olmakla birlikte açılış ve Kapanış Mizanları, bilanço ve Gelir Tablosu, Stok Envanter Listelerinin kaydı olması gerekirken defterin boş olduğu bu nedenle Pron Up stoklarının bulunup bulunmadığı anlaşılamamıştır.) Davacı tarafın sözleşmenin feshinden sonra da DMO satışlarına devam ettiği (Tablo 7), Raporun Bölümünde yapılan açıklamalar neticesinde Sayın Mahkemenin taraflar arasında imza edilen sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiğine hükmetmesi halinde davalı tarafından davacıya ödenebilecek Portföy Tazminatının 21.052,24 TL olabileceği, Tazminata hükmolunması halinde, TCMB verilerinden 24.03.2021 temerrüt tarihi itibarıyla avans faiz oranı %15,75 olduğundan, davacının belirlenen 21.052,24 TL asıl alacağına temerrüt tarihinden itibaren %15,75 ve değişen oranlarda kademeli olarak faiz yürütülebileceği, faizin infaz aşamasında hesaplanması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.” şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Davacı vekili 07/06/2022 Havale Tarihli Bilirkişi raporuna karşı 06/07/2022 Tarihli itiraz dilekçesinde özetle; “Bilirkişilerce, davalı tarafın davacının tek satıcı olarak yetkilendirildiği bölgede sözleşme sonrasında da satış yaptığının belirlenmiş olduğunu, bu hususun iddialarını ispatlamaya tek başına yeterli olduğunu, ancak bilirkişilerce sözleşme süresi boyunca davalının haksız satış yaptığı diğer müşterilerin eksik tespit edilmiş olduğunu, bilirkişi raporunda davalı şirketin 2021 yılı müşterileri incelendiğinde; davacı müvekkilin 2020 yılında bulunduğu yeni müşterilerin davalının portföyünde bulunmadığı bu nedenle sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra bu müşterilerden herhangi bir menfaat elde edilemediği yönünde çıkarım yapılmasının abesle iştigal olacağının, bilirkişilerce yapılan eksik ve hatalı inceleme neticesinde bu sonucu varılmış olduğunu, her ne kadar müvekkilin kazandırdığı müşteri çevresi ile davalı taraf arasında ticari ilişkilerin devam edeceği süre belirlenirken en az 5 yıllık ticari faaliyetin devam edeceği göz önünde bulundurularak hesaplama yapılmış ise de inceleme tarihi itibariyle menfaatin oluşmadığı tespitin hatalı olduğunu, menfaatin 5 yıllık faaliyet dönemi içinde oluşabileceğinin ortada olduğundan şimdilik bir menfaat oluşmaması bulundan sonrası için oluşmayacağı anlamı taşımayacağını, tüm bu nedenlerle; bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, 05/04/2022 tarihli dilekçede bilirttiklerin müşterilen ve şu aşamada tespitini yapamadıkları davalının satış yaptığı diğer şirketlerin cari hesap hareketlerinin incelenmesini, inceleme yapıldıktan sonra sözleşme süresi boyunca mahrum kalınan kar kaybının hesaplaması, eksik hesaplanan portföy tazminatının itirazları doğrultusunda yeniden hesaplanmasını ve itiraz ettikleri değer hususlar hakkında bilirkişilerce ek rapor tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 07/06/2022 Havale Tarihli Bilirkişi raporuna karşı 13/07/2022 Tarihli itiraz dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda yapılan tespitlere göre, davacı tarafın hiçbir yükümlülüğü nü yerine getirmediğinin ortada olduğunu, raporda yer alan müvekkil şirketin davacı tarafın bölgesinde satış yaptığına yönelik değerlendirmeleri kabul etmedikleri ve itiraz ettiklerini, bununla birlikte hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle kaydı ile bir an için müvekkil şirket davacı tarafın bölgesinde satış yapsa dahi, yapılan bu satışların sözleşmeye aykırılık teşkil etmemekte olduğunu, bilirkişi raporunda yer alan tespitlere göre, davacı tarafın kendi bölgesi dışında 2 kat daha fazla satış yapmış olduğunu, davacı tarafın bu hareketiyle başka bayilerin bölgelerinde mütemadiyen satışlar yapmış olduğunu, tüm bu nedenlerle; bilirkişi raporunda aleyhe olan kısım ve değerlendirmelere itiraz etmekle birlikte bilirkişi raporunda genel manada haklılıklarının ortaya çıkmakla, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce 11/10/2022 Celse tarihli duruşma zaptı (1) nolu ara kararı uyarınca; “Davacı tarafa davasını ıslah etmesi için 6100 sayılı HMK’nın 180. Ve 181. Maddeleri uyarınca 1 haftalık kesin süre verildiği, aksi taktirde ıslah hakkının kullanılmamış sayılacağına ve yargılamaya mevcut delillerle devam edileceğinin ihtarına,” şeklinde ihtarat yapıldığı, davacı tarafın ıslah için süre istediği ancak verilen kesin sürede ıslah dilekçesini mahkememize sunmadığı anlaşılmıştır.
Tarafların usulüne uygun davetiye tebliğ edildiği görüldü.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa;
1-Acentelik sözleşmesinin unsurları 6102 sayılı yasanın 109.maddesinde sayılmıştır. Buna göre ; Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir. Buna göre acentelik faaliyetinde bulunması gereken bağımsızlık, bir ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etme, süreklilik ve bu işi meslek edinmiş olma unsurlarının mevcut olayda bulunması gerekir.
2-Acentenin portföy tazminatı talep edebilmesi için dört koşulun gerçekleşmesi gerekir: 1-Acentelik sözleşmesinin denkleştirme talep edecek şekilde sona ermiş olması, 2-Acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra müvekkilin, acentenin çabasıyla oluşturulan yeni müşteri çevresinden önemli menfaatler elde etmeye devam etmesi, 3-Sözleşmenin sona ermiş olması nedeniyle acentenin, müvekkiline devrettiği yeni müşteri çevresinden gelir elde etme imkanını kaybetmiş olması, 4-Acenteye denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun (hakkaniyetin bir gereği) olması ( Özge Ayan, Acentenin Denkleştirme Talep Hakkı, Seçkin Yayınları, Ankara 2008, s. 146 vd; Arslan Kaya, Ticaret Kanunu Şerhi- Birinci Kitap Ticari İşletme- Yedinci Kısım-Acentelik, 2. Basım, İstanbul 2016, s.247 vd). Bu açıklamaya göre, mahkemece öncelikle bu dört koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edilmelidir. Bundan sonra, koşulları varsa, alacağın hesaplanmasına geçilmelidir.
3- Denkleştirme alacağının hesaplanma şekli konusunda mevzuatta bir formül verilmemiştir. Bu durumda karşılaştırmalı hukuktan ve 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesindeki düzenlemeden ve Yargıtay uygulamasından hareketle bir hesaplama yöntemi uygulanmalıdır.
4- Denkleştirme talebinin temelinde, acentenin (olayımızda bayinin) kendi çabasıyla oluşturduğu yeni müşteri çevresinin, sözleşme ilişkisi sona erdiğinde müvekkile devredilmiş olması ve bu yeni müşteri çevresinin ekonomik bir değerinin olması yatmaktadır. Bu nedenle, öncelikle oluşturulan yeni müşteri çevresinin tespiti yapılmalıdır. Acentenin göreve başladığı tarihte mevcut olan müşteri çevresi hariç, yeni oluşturulan müşteri çevresi belirlenmelidir.
5- Bundan sonra hesaplama üç aşamada yapılır:
Birinci aşamada, acentenin kendi çabasıyla kazandırdığı yeni müşteri çevresinden müvekkilin elde ettiği/ elde etmesi muhtemel menfaatler/gelirler hesaplanır. Daha sonra, acentenin yeni müşteri çevresiyle işlem yapamayacak olması nedeniyle uğradığı gelir kaybı hesaplanır. Bu kayıp, acentelik sözleşmesi devam etseydi, acentenin temel edimleri karşılığında elde edeceği ücret (provizyon) gelirleridir. Burada temel bir kural vardır: Müvekkilin menfaati, acentenin ücret kaybı kadardır. Bu nedenle, müvekkilin elde edeceği menfaatin, acentenin gelir kaybı kadar olduğu ilkesinden hareketle, öncelikle acentenin gelir kaybının hesaplanması uygun olacaktır. Bu hesaplama yapılırken, acentenin temel ediminin karşılığı olan ücretler esas alınmalı ve maliyetler düşüldükten sonraki net gelir esas alınmalıdır. Acenteye arızi olarak ödenen ücretler bu hesaplamada dikkate alınmamalıdır. Acentenin bir yıllık gelir kaybı bulunmalıdır.
6-Gerek müvekkilin elde edeceği menfaat miktarının gerekse acentenin yoksun kaldığı toplam gelir miktarının hesaplanabilmesi için, yeni müşteri çevresinin müvekkille ne kadar süreyle ticari ilişkide bulunacağının, somut olayın özelliklerine göre tahmin edilmesi gerekir. Daha sonra, işin niteliğine ve acentelik ilişkisinin devam ettiği süredeki veriler dikkate alınarak, yıllık müşteri kayıp oranı belirlenir. Yeni müşterilerle müvekkilin tahmini ilişki süresi esas alınarak her yıl için belirlenen miktarlardan, müşteri kayıp oranında indirim yapılır. Her yıl için bulunan zararlar toplanır. Bulunan bu ham alacak üzerinden, acentenin denkleştirme alacağını peşin olarak alacağı düşünülerek, faiz indirimi yapılır ve birinci aşamadaki ham alacak bulunur.
7-İkinci aşamada hakkaniyet denetimi yapılır. Bu aşamada üst sınır dikkate alınmaz. Somut olayın özelliklerine göre, hakkaniyet ilkesi gereğince alacak tutarında indirim veya artırım yapılabilir. Örneğin, müvekkilin markasının tanınmışlığı yeni müşteri çevresinin oluşumunda etkili olmuşsa, alacak miktarından uygun bir oranda indirim yapılmalıdır. Acente olağanüstü çaba göstermiş, önemli reklam ve tanıtım çalışmaları yapmışsa alacak miktarı hakkaniyet gereği artırılabilir. Hakkaniyet ölçüsü de uygulanarak, acentenin denkleştirme alacağı hesaplanmış olur.
8-Üçüncü aşamada, hesaplanan denkleştirme alacağının, yasal üst sınırı aşıp aşmadığı denetlenir. Eğer üst sınırın altındaysa hesaplanan alacağa aynen hükmedilir; üst sınırı aşıyorsa, alacak tutarı üst sınıra indirilerek hüküm altına alınır. Denkleştirme talebinin üst sınırı, 6102 sayılı TTK’nın 122/2. maddesinde şöyle tanımlanmıştır: “Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır”. Üst sınırın hesaplanmasında, ilk basamaktaki hesaplamadan farklı olarak, acentenin her türlü geliri hesaplamaya dahil edilmeli ve bürüt gelir esas alınmalıdır. Üst sınır acentenin alacak talebini sınırlayan bir düzenleme olduğundan, hesaplamanın bu şekilde yapılması hakkaniyete uygun olacaktır. Yukarıda açıklandığı üzere, hesaplama aşamalarla yapılmalı ve üst sınır denetimi en son yapılmalıdır. (İstanbul BAM 14 .HD 2020/1452-2021/454 E-K)TTK 122 m. uyarınca, acentenin talep edebileceği denkleştirme tazminatı miktarı, son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı tüm ödemelerin (komisyon, prim vs.) yıllık ortalamasını aşamaz. Beş yıldan daha az süren acentelik ilişkilerinde talep edilebilecek denkleştirme tazminatında azami miktar, faaliyet gösterilen sürenin yıllık ortalamasıdır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/2876 esas 2020/3326 karar)
9- Bu bağlamda, öncelikle yeni müşteri çevresinin yaratıldığını, var olan müşterilerle ilişkinin geliştirilip genişletildiğini ve bu müşteriler sebebiyle müvekkilinin önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü acente üzerindedir. Buna mukabil müvekkil, denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını veya bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü altındadır (Aslan Kaya, Acentelik, 2013 Baskı, sayfa 102 vd., 227 vd.)
10-TTK’nın 122/1 ve 3. maddesine göre, müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmesi veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmesi halleri saklı kalmak kaydıyla sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
Somut olay yukarıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirilecek olursa;
11-Taraflar arasında 20.03.2020 tarihli “ … Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin imzalandığı, sözleşme içeriği ve dosyaya sunulan 07.06.2022 tarihli bilirkişi heyetinin raporundaki tespitler nazara alındığında, yukarıda 1.paragrafta detaylandırıldığı üzere 6102 sayılı yasanın 109.maddesi gereği acentelik faaliyetinde bulunması gereken bağımsızlık, bir ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etme, süreklilik ve bu işi meslek edinmiş olma unsurlarının mevcut olayda bulunduğu anlaşılmış, taraflar arasında acentelik ilişkisinin kurulduğu kanaatine varılmıştır.
12-Davaya konu edilen 20.03.2020 tarihli sözleşmenin 22.03.2021 tarihli fesih beyanıyla, davacı tarafından fesih edildiği, eldeki davanın ise 12.11.2021 tarihinde açıldığı, dava tarihi itibariyle 6102 sayılı yasanın 122/4.maddesindeki bir yıllık hak düşürücü sürenin dava tarihi itibariyle geçmemiş olduğu anlaşılmıştır.
13-Yukarıda 2-8 numaralı paragraflar arasında detaylandırıldığı üzere; Acentenin portföy tazminatı talep edebilmesi için dört koşulun gerçekleşmesi gerekir: a-Acentelik sözleşmesinin denkleştirme talep edecek şekilde sona ermiş olması, b-Acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra müvekkilin, acentenin çabasıyla oluşturulan yeni müşteri çevresinden önemli menfaatler elde etmeye devam etmesi, c-Sözleşmenin sona ermiş olması nedeniyle acentenin, müvekkiline devrettiği yeni müşteri çevresinden gelir elde etme imkanını kaybetmiş olması, d-Acenteye denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun (hakkaniyetin bir gereği) olmasıdır. Bu açıklamaya göre, mahkemece öncelikle bu dört koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edilmelidir. Bundan sonra, koşulları varsa, alacağın hesaplanmasına geçilmelidir.
14-Bu bağlamda taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafından haklı sebeple fesih edilip edilmediği, davacının talep ettiği tazminatlara hak kazanıp kazanmadığının tespiti için; dosya bilirkişiye gönderilmiş, tarafların bildirdikleri deliller ve ticari defterler üzerinde inceleme yapılması sağlanmış, bilirkişilerce hazırlanan 07.06.2022 tarihli rapor dosyaya sunulmuştur.
15-Buna göre; 20.03.2020 tarihli “ …Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin imzalandığı, sözleşmenin 15.1.maddesine göre sözleşme süresinin 12 aylık olduğu, yine aynı sözleşmenin 15.3.maddesine göre sözleşme bitim tarihine 2 ay kala tarafların herhangi bir itirazlarının olmaması halinde sözleşmenin bir yıl daha uzayacağının kararlaştırıldığı, sözleşmenin uzamasına anılan sürede itiraz olduğuna dair dosyaya bir delil sunulmadığından taraflar arasındaki sözleşmenin aynı şartlarda bir yıl daha uzamış olduğu, ancak sözleşmenin 22.03.2021 tarihli davacının fesih beyanı ile sona erdiği anlaşılmıştır. 07.06.2022 tarihli bilirkişi raporunda sözleşmenin uzatılacağı yönünde bir madde bulunmadığı yönündeki tespiti, anılan nedenlerle yerinde görülmemiş, ancak bu hususun mahkememizce yukarıdaki şekilde değerlendirildiği nazara alındığında ek rapora gerek görülmemiştir.
16-Yukarıda 10.paragrafta detaylandırıldığı üzere; 6102 sayılı TTK’nın 122/1 ve 3. maddesine göre, müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acentenin sözleşmeyi feshetmesi veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşmenin müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmesi halleri saklı kalmak kaydıyla acentenin tazminat talep edebileceği, dosyaya sunulan 07.06.2022 tarihli rapora ve dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki sözleşmenin 3.1 ve 6.1 maddesine göre …)’da acente olduğu, anılan bölgelerde davacının 46 müşteriye ulaştığı, bunlardan 12 tanesine birden fazla satış yapabildiği, sözleşmesinin imzalandığı 20.03.2020 tarihinden hemen sonra 31.03.2020 tarihinden itibaren, sözleşmeye göre yetki alanı dışında olan İstanbul iline de satışlar yaptığı, davacının yetkili olduğu alan dışına yaptığı satışların toplam satışlarına oranının %65 iken, yetki alanına yaptığı satışların toplam satışlara oranının %35 seviyesinde kaldığı, anılan oranlar ve özellikle içinde bulunulan pandemi şartlarında dezenfektan satışlarının en üst seviyede olduğu dönemde yetki alanındaki satışlarının düşük düzeyde kaldığı, satışlarının %65’inin yetki alanı dışına yaptığı, bu şekilde anılan sözleşmeye uygun hareket etmediği, yine davacının sahip olduğu yetki alanının genişliği nazara alındığında bölgelerde yeterli personeli de bulundurmadığı, davalının da davacının yetki alanına dahil olan yerlere satış yaptığı, sözleşmenin 6.6 maddesine göre davacının başarısız olması gibi haklı sebeplerin olması halinde davacının yetki alanına doğrudan satış yapabileceğinin düzenlendiği, davalının doğrudan yaptığı satışların sözleşmenin 6.6 maddesi kapsamda kaldığı, dolayısıyla davacının 22.03.2021 tarihli feshinin haklı fesih olmadığı, 6102 sayılı TTK’nın 122/1 ve 3. maddesi de nazara alındığında davacının sözleşmeyi fesihte haklılığı kanıtlanmadığından davacının talep ettiği portföy ve denkleştirme tazminatları hususundaki talebinin yerinde olmadığı (Benzer yönde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2991 esas 2021/4968 karar, İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesinin 2018/852 esas 2019/722 karar sayılı ilamları) anlaşılmıştır.
17-Bu açıklamalara göre, davacının sözleşmeyi haklı sebeple feshettiğinden yada feshin gerçekleşmesinde davalının sözleşmeye aykırı davranışının bulunduğundan söz edilemeyeceğinden, davacının kâr mahrumiyetinden kaynaklanan tazminat talebinin, kazanç kaybı talebinin ve devam eden işler için uğradığı tazminat talebinin yani portföy tazminatı ve denkleştirme tazminatı dışındaki tazminat talebinin de reddine karar verilmesi gerekmiştir. (Benzer yönde İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesinin 2018/852 esas 2019/722 karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2991 esas 2021/4968 karar sayılı ilamları)
Hüküm: Gerekçesi Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Taraflara ait ticari defterlerin taraflara iadesine,
3-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 90,08-TL’nin yatıran tarafa iadesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansının dosya kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin(e – duruşma vasıtasıyla) ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen kararın, taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere, 6100 sayılı yasanın 321/2. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın en geç bir ay içinde re’sen tebliğe çıkarılacağı hususu da bildirilerek verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/12/2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı