Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/689 E. 2022/1169 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/689 Esas – 2022/1169
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/689 Esas
KARAR NO : 2022/1169

HAKİM : ….
KATİP : ….

DAVACI :….
VEKİLLERİ : Av…..
DAVALI :….
VEKİLLERİ : Av…..
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/10/2021
KARAR TARİHİ : 17/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 2705/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …….. İcra Müdürlüğünün …./…. Esas sayılı dosyası kapsamında başlatılan icra takibine borçlu davalı tarafın 25/08/2021 tarihinde borca itiraz ettiğini ve takibi durduğunu, müvekkili ile davalı taraf arasında 29/08/2019 tarihinde paslanmaz torba filtre kabı ticareti olduğunu buna bağlı olarak da müvekkili tarafından fatura düzenlendiğini, ancak davalı tarafın bu ticaretin karşılığında asli edimi olan ücreti ödemediğini, izah edilen nedenlerle davalının yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz itirazın iptali ile takibin devamını, borçlunun bu itiraz başvurusu bakımından kötü niyeti sabit olduğundan yasa gereği takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere hakkında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili ile davacı şirket arasında yapılan sözlü sözleşme ile müvekkilinin davacı şirkete işçilik hizmeti vermesi, davacı şirketin ise verilen hizmet karşılığı müvekkiline ürün satışı gerçekleştirmesi ve iki tarafın da yapılan işlemlerden doğan bedelleri mahsuplaştırması kararlaştırıldığını, müvekkilinin 10.000,00 TL değerinde işçilik hizmeti vermiş olup davacı tarafın karşılığında 4.500,00 TL değerinde ürün satışı gerçekleştirdiğini, netice itibariyle müvekkilinin davacı taraftan 5.500,00 TL alacağı olduğunu, izah edilen nedenlerle davanın ve davacının tüm taleplerinin reddini, davacı hakkında iddia konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
…. …. İcra Müdürlüğüne müzekkere yazılarak …./…. Esas sayılı dosyasının UYAP sistemi üzerinden istendiği, dosyanın gönderildiği anlaşıldı.
Mahkememizin 01/03/2022 tarihli ara kararı gereği davacı ve davalı tarafın ticari defterlerinin incelenerek rapor aldırılmasına karar verildiği anlaşıldı.
Mali Müşavir bilirkişi 20/04/2022 tarihli raporunda; Davacı şirketin 2019 yılına ait ticari defterlerinin kağıt ortamında tutulduğunu, açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süreleri içerisinde yaptırıldığını, davacı şirketin ticari defterlerinin ve ihtiva ettiği kayıtların kendisi lehine delil olma vasfını haiz olduğunu, defter kayıtları ile cari hesap hareketleri üzerinde yapılan incelemede bahse konu faturalardan kaynaklanan davacı şirket alacağının 4.560,68 TL olduğunu rapor etmiştir.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa; İcra Takibine İtiraz etmek istiyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur. (2004 sayılı kanun 62.madde)Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. (2004 sayılı kanun 67.madde)
İtirazın iptali davası, itirazın hükümden düşürülmesi ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır ve takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. Öyle ki, genel hükümlere göre harca tabi olan itirazın iptali davasında alacaklı taraf isterse takip talebinde bulunurken yatırmış olduğu binde beş harcı geri alabilir ve itirazın iptali davası harcına mahsubunu isteyebilir (492 sayılı Harçlar Kanunu m. 28/a, 29/I, III).
Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak da yine takip talebine konu olan ve borçlu tarafça itiraza uğrayan alacaktır. Zira aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötü niyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır. (HGK 2017/(19)11-1309 Esas. 2021/377 Karar)
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
TTK’nın 21. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir. (HGK 2017/(19)11-944 Esas. 2021/197 Karar )
Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterleri ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bazı belgelere senetle ispat kuralının aşılabilmesi ve hakimin delilleri değerlendirirken takdir yetkisini kullanabilmesi imkanını vermiştir. Ancak belgenin, kesin delille ispatlanması gereken bir vakıa karşısında bu kuralı aşıp değerlendirilmeye alınabilmesi için HMK m. 202’de belirtilen bütün unsurları karşılaması gerekmektedir. Hakimin bu konuda yani kurala istisna getiren “kanuni unsurlar” üzerinde ise herhangi bir takdir yetkisi yoktur; bu unsurların objektif olarak gerçekleşmesi gerekir. Bir belge ancak aleyhine kullanılacak kişiden kaynaklanmışsa ve hukuki işlemi muhtemel gösteriyorsa delil başlangıcı sayılabilir. Bu bağlamda elektronik veriler de delil başlangıcı teşkil edebilir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/5327 esas- 2021/5363 karar)
İkrar içeriği itibariyle basit, vasıflı ya da bileşik nitelikte olabilir. Basit ikrarda karşı tarafça ileri sürülen vakıanın doğru olduğu herhangi bir şart bildirilmeksizin kabul edilmektedir. Vasıflı ikrarda karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte onun hukuki niteliğinin ileri sürülenden başka olduğu bildirilir. Bileşik ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle birlikte ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen vakıa ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Öğreti ve uygulamada ağırlıklı olarak bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla böyle durumlarda ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekle iddiasını ispatlama yükümlülüğünün karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir (Yargıtay HGK’nın 09.06.2004 tarih ve 2004/4-362 E. – 2004/347 K. sayılı kararı).
Somut Olay Yukarıdaki Açıklamalar ile birlikte değerlendirilecek olursa; davacı tarafından davalı aleyhine dava konusu edilen faturalar ile ilgili olarak …. ….. İcra Müdürlüğü …./…. sayılı takip dosyası ile ilamsız takip başlattığı, başlatılan takipteki ödeme emrinin davalıya 19.08.2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ödeme emrine 25.08.2021 tarihinde 2004 sayılı yasanın 62.maddesindeki yedi günlük sürede itiraz ettiği, itiraz dilekçelerinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, eldeki bu davanın 28.10.2021 tarihinde 2004 sayılı yasanın 67.maddesindeki bir yıllık sürede açıldığı, anlaşılmış ve esasa geçilmiştir.
Az yukarıda Yargıtay HGK’nın 09.06.2004 tarih ve 2004/4-362 E. – 2004/347 K. sayılı kararında detaylandırıldığı üzere; Öğreti ve uygulamada ağırlıklı olarak bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla böyle durumlarda ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekle iddiasını ispatlama yükümlülüğünün karşı tarafa ait olduğu, somut olayda davalı yan, dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde; “…Müvekkil 10.000,00 TL değerinde işçilik hizmeti vermiş olup, davacı taraf karşılığında 4.500,00 TL değerinde ürün satışı gerçekleştirmiştir. Netice itibariyle müvekkilin davacı taraftan 5.500,00 TL alacağı bulunmaktadır. Taraflar sözleşmenin edimlerini karşılıklı gerçekleştirecekleri ve bedelleri mahsuplaşacakları için fatura düzenlememek konusunda mutabık kalmışlardır. Söz konusu sözleşme gereği taraflar edimlerini yerine getirmiş ve edimlerin bedellerini mahsuplaşmıştır. Ancak davacı taraf hem üzerinde mutabık kalınan sözleşmeye hem de TMK’daki dürüstlük kuralına aykırı şekilde fatura düzenleyerek müvekkil aleyhine icra takibi başlatmıştır…” şeklindeki savunmasıyla, maddi vakıayı ve vakıanın hukuki niteliğini kabul etmiş ancak ikrarına eklediği bağlantısız bir vakıayla ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmadığını, başka bir deyişle davacı yanca yapılan satıştan dolayı bir alacak hakkı doğmadığını savunmuştur. Bu nedenle davalı yanın ikrarı bağlantısız bileşik ikrar niteliğinde olup, yukarıda da ifade edildiği üzere bu ikrar türü bölünebilir nitelikte olduğundan ispat külfeti yer değiştirmiş ve davalı ispat külfetini üzerine almıştır.
6102 TTK’nın 21.maddesine göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bu bağlamda davalının ikrarı da nazara alındığında söz konusu bedelin ödenip ödenmediğinin tespiti amacıyla tarafların delil olarak dayandıkları ticari defterlerinin incelenmesi gerekmiş, bu hususta davacının 2019 yılına ait ticari defterlerinin incelenmesi sonucu tanzim edilen ve dosyamıza sunulan 20.04.2022 tarihli bilirkişi raporuna göre; Davacının 2019 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, tutulması zorunlu ticari defterlerdeki kayıtlara göre takibe konu faturaların davacının ticari defterlerine işlendiği, davalının ödemesine ilişkin bir kaydında olmadığı, davacının davalıdan 4.560,68 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Davalı tarafa 01.03.2022 tarihli duruşmada kesin sürenin sonuçları hatırlatılarak, HMK’nın 220/3 ve 222/3.maddelerindeki düzenlemeler nazara alınarak 2019 yılına ait ticari defterleri sunması için kesin süre verilmiş, verilen sürede anılan defterlerin sunulmadığı ve yerlerinin bildirilmediği anlaşılarak, davalının defter ibrazından kaçınmış sayıldığı, bu nedenle davacının usulüne uygun tutulan defter kayıtlarının hükme esas alınması gerekmiştir.
Dosya kapsamında alınan rapora ve davalının ikrarına göre, Davacının tutulması zorunlu ticari defterlerinin birbirini doğrulaması, defterlerin usulüne uygun tutulması ve dosyada defter kayıtlarının aksini gösteren kesin delilin de bulunmaması ve davacının dayandığı faturaların Davacının ticari defterlerine işlenmesi ve davalının ilişkiyi ikrarı nedeniyle taraflar arasında akdi ilişkinin kurulduğu anlaşılmış, davalının faturaları tebliğ aldığı, TTK’nın 21. maddesindeki 8 günlük itiraz süresinde fatura içeriklerine itiraz etmediği, dolayısıyla davalının fatura içeriğini kabul ettiği anlaşılmıştır.
Yine 6100 sayılı HMK’nın 222/2 ve 3 maddelerine göre birbirlerini doğrulayan ticari defterler nedeniyle davacının faturalar gereği davalıdan 4.560,68 TL, takip tarihi itibariyle alacaklı olduğu kanaatine varılmış, takibe haksız olarak itiraz ettiği anlaşılarak, asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafın dayandığı ve TTK’nın 21.maddesi uyarınca içeriği kabul edilen 29.08.2019 tarihli faturada ödeme tarihinin 29.08.2019 olarak düzenlendiği, 6098 sayılı TBK’nın 117.maddesine göre ödeme tarihinin belirli olduğu durumlarda ayrıca temerrüt ihtarına gerek olmadığı, dolayısıyla davalının 29.08.2019 tarihinde temerrüde düştüğü, tarafarın tacir olması nazara alındığında avans faizi istenebileceği, 29.08.2019 ve 11.10.2019 arasındaki 43 gün için yıllık %19,50 faiz uygulanarak %2,30, 11.10.2019 ve 21.12.2019 arasındaki 71 gün için yıllık %18,25 faiz uygulanarak %3,55, 21.12.2019 ve 13.06.2020 arasındaki 175 gün için yıllık %13,75 faiz uygulanarak %6,59, 13.06.2020 ve 19.12.2020 arasındaki 189 gün için yıllık %10 faiz uygulanarak %5,18, 19.12.2020 ve 16.02.2021 arasındaki 59 gün için yıllık %16,75 faiz uygulanarak %2,71olmak üzere toplam %20,33 faiz uygulanması gerektiği, bu durumda 914,75 TL takip öncesi işlemiş faiz talep edilebileceği, davacının talebinin ise toplam 907 TL olduğu nazara alınarak talep ile bağlı kalınarak, faiz yönünden de talebin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalı taraf tanık dinletme talebinde bulunmuş ise de, ticari defter kayıtlarının Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2017/394 esas 2018/3129 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere kesin delil niteliğinde olduğu, tanık delilinin ise takdiri delil olduğu, 6100 sayılı yasanın 201.maddesindeki düzenlemeye göre kesin delille ispat edilen olgunun aksinin takdiri delil niteliğinde olan tanık beyanıyla ispatının mümkün olmadığı da anlaşılarak bu talebi yerinde görülmemiştir.
Yargıtay İBGK’nın 2015/2 esas ve 2017/2 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, tarafların sair delil, her türlü deliller gibi ibareleri kullanması halinde açıkça yemin deliline dayanmış sayılmayacaklarından, cevap dilekçesinde “sair her türlü delil” yazan davalının yemin deliline de dayanmadığı anlaşılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; DAvalı Borçlunun …. …. İcra Müdürlüğünün …./…. Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına,
2-Asıl alacak miktarı ola 4.560,68 TL’nin %20’si oranın icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
3-Harçlar kanunu gereğince dava değeri üzerinden alınması gereken toplam 373,50-TL harçtan daha önceden ödenen toplam 66,04-TL harç düşüldükten sonra eksik kalan 307,46-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan; 59,30-TL Başvuru Harcı, 66,04-TL Peşin/nisbi Harcı, 909,75-TL Tebligat, Posta ve diğer masraflar, olmak üzere toplam 1.035,09TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ,
6-Arabuluculuk nedeniyle hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL masrafın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
7-Hüküm kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
8-Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı miktar itibariyle kesin olmak üzere olmak üzere karar verildi.17/05/2022

Katip ….
e-imzalı

Hakim ….
e-imzalı