Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/676 E. 2022/1450 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/676 Esas – 2022/1450
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/676 Esas
KARAR NO : 2022/1450

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI :…
VEKİLİ : Av….
DAVALI :…
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/10/2021
KARAR TARİHİ : 01/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı arasında ticari işlerden kaynaklı cari hesaba konu alacak doğduğunu ve bu alacağın ……. İcra Dairesi …….. Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davalının kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamını, davalı aleyhine İİK m 67/2 uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesine, icra inkar tazminatına icra takibine itiraz tarihinden itibaren ticari avans faizi uygulamasını talep ve dava etmiştir.
….. İcra Müdürlüğünün ………..sayılı takip dosyası celp edilmiş dosyanın incelenmesinden72.371,73TL fatura alacağı için takip başlatıldığı davalının süresi içinde yaptığı itiraz sebebiyle takibin durduğu görülmüştür.
Gümrük Önü Vergi Dairesi Müdürlüğünün 18/11/2021 tarih ve … sayılı cevap yazıları ile davalının BA – BS kayıtları, … MAl Müdürülüğünün 04/11/2021 Tarih ve … sayılı cevap yazıları ile davacının BS kayıtlarını Mahkememize ibraz edilmiş, Sakarya Ticaret Sicil Müdürlüğünden davalının sicil kaydı celp edilmiştir.
SMMM bilirkişi 23/06/2022 tarihli bilirkişi raporunda “:.. Davacı Ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresi içerisinde yapıldığı, Davaya konu;
03.07.2019 — 0390226 – 5.832,01 TL,
31.07.2019 — 0181067 – 10.092,02 TL,
09.08.2019 — 0181097 – 9.413,42 TL,
16.08.2019 — 0181103 – 9.465,62 TL,
22.08.2019 — 0181127- 9.261,62 TL,
04.09.2019 — 0181176- 7.374,39 TL,
04.09.2019 — 0181175- 9.077,58 TL,
18.09.2019 — 0181205- 6.585,59 TL,
28.10.2019 — 0181273 – 1.461,99 TL, tarih numara ve tutarlı 9 adet faturanın davacı taraf ticari defterlerinde kayıtlarının bulunduğu, Davaya konu cari hesap ilişkisi nedeniyle Takip Tarihi olan 06/01/2020 tarihi itibariyle, Davacı taraf alacak tutarının 67.739,61 TL ( Talep tutarının 67.139,24 TL) olduğu, Dosya içerisinde bulunan 2019 yılı BS Formu ile bildirilmiş bulunan toplam 55 adet satış faturası toplamı olan 240.766,00 TL ile davacı yasal defter kayıtlarının uyumlu olduğu…” yönünde raporunu mahkememize ibraz etmiştir.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa;
1-İcra Takibine İtiraz etmek istiyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur. (2004 sayılı kanun 62.madde)Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. (2004 sayılı kanun 67.madde)
2- Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak da yine takip talebine konu olan ve borçlu tarafça itiraza uğrayan alacaktır. Zira aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötü niyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır. (HGK 2017/(19)11-1309 Esas. 2021/377 Karar)
3-Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” hükmünü haizdir.
4-Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
5- TTK’nın 21. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
6- Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
7-Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir. (HGK 2017/(19)11-944 Esas. 2021/197 Karar )
8-İtirazın iptali davaları, takibe sıkı sıkıya bağlı olup, uyuşmazlığın icra takibine dayanak yapılan belgelerle sınırlı olarak incelenip çözümlenmesi gerekir. Davacı tarafından icra takibinin dayanağı olarak takip talebine ekli faturalar gösterilmiş, mahkemece davacının iddia ettiği alacak miktarının tespitinde teslim belgelerine dayalı faturalardaki alacağın sabit olduğu kabul edilmiştir. Ancak mahkemece icra takibine dayanak yapılan fatura konusu alacak miktarının ödenip ödenmediği noktasında, takip konusu edilmeyen faturalar da inceleme konusu yapılarak karar verilmesi yerinde değildir. (HGK 2017/(19)11-1309 e. 2021/377 k.)
9-Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bazı belgelere senetle ispat kuralının aşılabilmesi ve hakimin delilleri değerlendirirken takdir yetkisini kullanabilmesi imkanını vermiştir. Ancak belgenin, kesin delille ispatlanması gereken bir vakıa karşısında bu kuralı aşıp değerlendirilmeye alınabilmesi için HMK m. 202’de belirtilen bütün unsurları karşılaması gerekmektedir. Hakimin bu konuda yani kurala istisna getiren “kanuni unsurlar” üzerinde ise herhangi bir takdir yetkisi yoktur; bu unsurların objektif olarak gerçekleşmesi gerekir. Bir belge ancak aleyhine kullanılacak kişiden kaynaklanmışsa ve hukuki işlemi muhtemel gösteriyorsa delil başlangıcı sayılabilir. Bu bağlamda elektronik veriler de delil başlangıcı teşkil edebilir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/5327 esas- 2021/5363 karar)
10-Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır. (6098 sayılı TBK’nın 117.maddesi)
11- HGK’nın 2017/(6)3-2222 esas, 2021/760 karar sayılı ilamına göre, araç kiralama yanında insan gücü temini sözleşme konusu ise, bu durumda karma bir sözleşmeden bahsedileceği, hizmet alım ve kira sözleşmesinin karma bir şekilde olaya konu olduğu, bu durumda davaya Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılamayacağı, yine tarafların tacir olması ve olayın tarafların ticari işletmelerini ilgilendirmesi nedeniyle nispi ticari dava olup, bu uyuşmazlıklarda Asliye Ticaret Mahkemeleri görevlidir.
12- Türk Borçlar Kanunu’nun kısmen yapılan ödemede mahsup hakkının düzenlendiği 100. maddesinde;
“Borçlu, faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz.
Alacaklı, alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya başka bir güvence almış ise, borçlu kısmen yaptığı ödemeyi, güvence altına alınan veya güvencesi daha iyi olan kısma mahsup etme hakkına sahip değildir” düzenlemesine yer verilmiştir.
13- Aynı Kanun’un 101. maddesinde;
“Birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir.
Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır” denilmiş; devamındaki 102. maddede ise;
“Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.
Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır” şeklinde hüküm bulunmaktadır.
14- Bu düzenlemeler ile; kanun koyucu, TBK’nın 100 ila 102. maddelerinde para borçlarında kısmen ödeme ve mahsupla ilgili bazı özel hükümler koymuştur. TBK’nın 100/I. maddesine göre borçlu her şeyden önce, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Ancak, bunun için borçlunun faiz ve gider borcunu ödemede gecikmemiş olması gerekir. Borçlu faiz ve giderleri ödemede gecikmiş ise, yapmış olduğu kısmî ödeme ana paraya değil, ödemekte geciktiği faiz ve gider borcuna mahsup edilir. TBK’nın 101. ve 102. maddelerinde de birden çok para borcunda, borçlunun yaptığı ödemenin bunlardan hangisine mahsup edileceği düzenlenmiştir. TBK’nın 102/I. maddesine göre, kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı takdirde ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/15-2332 esas 2021/665 karar )
Somut Olay Yukarıdaki Açıklamalar ile birlikte değerlendirilecek olursa;
15- Davacı tarafından davalı aleyhine dava konusu edilen 9 adet fatura ile ilgili olarak ……..icra Müdürlüğü’nün …/… sayılı takip dosyası ile 67.739,24 TL asıl alacak, 4.632,49 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 72.371,73 TL üzerinden ilamsız takip başlattığı, başlatılan takipteki ödeme emrinin davalı borçluya 09.11.2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ödeme emrine 13.11.2020 tarihinde 2004 sayılı yasanın 62.maddesindeki yedi günlük sürede itiraz ettiği, itiraz dilekçelerinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, eldeki bu davanın 26.10.2021 tarihinde 2004 sayılı yasanın 67.maddesindeki bir yıllık sürede açıldığı, davadan önce arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği anlaşılmış ve esasa geçilmiştir.
16-Fatura içerikleri ve tarafların iddia ve savunmaları nazara alındığında taraflar arasında satış sözleşmesinin bulunduğu, tarafların tüzel kişi tacir olduğu, faturaların tarafların ticari işletmelerini ilgilendirdiği anlaşılarak, eldeki davanın 6102 sayılı yasanın 4.maddesindeki ticari davalardan olduğu ve mahkememizin görevli olduğu anlaşılarak esasa geçilmiştir.
17-Dosya kapsamında davacı tarafın davalı ile aralarındaki faturalara dayanarak davaya konu takibi açtığı anlaşılmıştır. Az yukarıda 3-9 arası paragraflarda detaylandırıldığı üzere; faturalar tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkiyi gösteren bir delil olmayıp, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/(19)11-944 Esas. 2021/197 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, taraflar arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Yine TTK’nın 21.maddesine göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bu bağlamda taraflar arasındaki akdi ilişkinin olup olmadığının tespiti amacıyla tarafların delil olarak dayandıkları ticari defterlerinin incelenmesi gerekmiş, davalıya 2019 yılı ticari defterlerini sunması için 10.05.2022 tarihli duruşmada sonuçları da açıklanarak kesin süre verilmiş, bu muhtıra davalıya 24.05.2022 tarihinde tebliğ edilmiş, verilen sürede davalı tarafından ara karar gereği yerine getirilmediğinden, ibrazdan kaçınmış sayılmış ve davacının usulüne uygun defter kayıtlarına 6100 sayılı yasanın 222/3.maddesi gereği itibar etmek gerekmiştir. Davacının ticari defterlerinin incelenmesi sonucu dosyaya sunulan 23.06.2022 tarihli bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında faturalara dayalı bir ticari ilişkinin bulunduğu, davacının 2019 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin olduğu bildirilmiş, yine anılan faturaların vergi müdürlüklerine BS-BA formlarında bildirildikleri de nazara alındığında, bu nedenlerle taraflar arasında takibe konu faturalara esas ticari ilişki olduğu kabul edilmiştir.
18-Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Dosya kapsamında alınan rapora göre, davacı tarafın ticari defterlerinin takibe konu faturalar yönünden birbirini doğrulaması, defterlerin usulüne uygun tutulması ve dosyada defter kayıtlarının aksini gösteren kesin delilin de bulunmaması ve davacının dayandığı faturaların davacının ticari defterlerine işlenmesi, faturaların davalının BA kayıtlarında da yer alması nedeniyle taraflar arasında akdi ilişkinin kurulduğu anlaşılmış, TTK’nın 21. maddesindeki 8 günlük itiraz süresinde davalının fatura içeriklerine itiraz etmediği, dolayısıyla davalının fatura içeriklerini kabul ettiği anlaşılmıştır.
19- Yukarıda 17 ve 18 nolu paragraflarda detaylandırıldığı üzere; 6100 sayılı HMK’nın 222/2 ve 3 maddelerine göre tarafların ticari defter kayıtları ve BS-BA formları yönünden birbirlerini doğrulayan ticari defterler nedeniyle; taraflar arasında takibe konu faturalar dışında başka faturaların da olduğu, ancak anılan faturaların takibe konu edilmediği, daavcının birbirleri ile uyumlu olan defter kayıtlarına göre bir kısım ödemelerin bulunduğu, bu ödemelerin hangi borç için olduğunun dosya kapsamından anlaşılamadığından, ödemeler yönünden tüm ilişkilerin değerlendirilmesi gerekmiştir. Bu bağlamda, yukarıda 11,12 ve 13 nolu paragraflarda detaylandırıldığı üzere 6098 sayılı TBK’nın 101 ve 102. maddesinin uygulanmasının gerektiği, anılan 101.maddedeki düzenlemeye göre; borçlu bildirimde bulunmadığı takdirde, ödeme alacaklının makbuzda göstermiş olduğu borç için olacağının düzenlendiği, böyle bir ibare yok ise muaccel borç için yapılmış sayılacağının düzenlendiği, bu kapsamda davalı tarafından yapılan ödemelerin diğer borçlardan mahsup edildiği, yapılan ödemelerin takibe konu faturalara ilişkin olduğuna dair bir açıklama bulunmadığı, bu durumda da toplam borçtan yapılan kısmi ödemeler mahsup edildiğinde toplam borcun 67.739,61 TL olduğu, BS-BA kayıtlarının da bu yönüyle defter kayıtlarını doğruladığı, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 67.739,61 TL alacaklı olduğu, ancak davacının asıl alacak talebinin 67.739,24 TL olduğu kanaatine varılmış, bu nedenle davalının takibe yaptığı itirazın 67.739,24 TL tutarındaki asıl alacak yönünden haksız olduğu, defter kayıtlarına göre ve dosyaya sunulan kayıtlara göre anılan faturalara ilişkin davalı tarafından bir ödeme de yapılmadığı anlaşılarak, anılan bedel yönünden davacının haklı olduğu anlaşılmış, davalının likit olan bu bedel yönünden itirazında haksız olduğu, alacağın likit olduğu da nazara alındığında 2004 sayılı yasanın 67.maddesindeki şartları oluşan icra inkar tazminatına hükmetmek gerekmiştir.
20- Her ne kadar davacının asıl alacağa takip öncesi 4.632,49 TL faiz işlettiği, bilirkişi tarafından temerrüt oluşmadığı yönünde görüş bildirilmiş ise de, 6102 sayılı yasanın 1530. maddesi gereği mal veya hizmet tedariklerinden kaynaklanan fatura alacaklarında faturanın tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün sonrasında ayrı bir temerrüt ihtarına gerek olmaksızın temerrüt oluşacağı anlaşıldığından, faturaların e-fatura olup aynı gün davalının sistemine düştüğü, davalının aynı faturaları BA olarak bildirdiği de nazara alındığında faturaların tanzim tarihlerinde davalıya tebliğ edildiği, her bir fatura yönünden 30 gün sonrasında temerrüt oluştuğu anlaşılmış, 2019 yılı için davacının talep edebileceği faiz oranının %21,25 olduğu 2020 yılı için ise %15 olduğunun TCMB’nin internet sitesindeki faiz verilerinden anlaşıldığı, mahkememizce yapılan hesaplamada davacının takip öncesi işlemiş faiz talebinin yerinde olduğu da anlaşılarak, davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın KABULÜ ile, davalı borçlunun …. İcra Müdürlüğünün …/… sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali takibin aynen devamına,
2-Asıl alacak miktarı olan 67.739,24-TL’nin %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Alınması gereken 4.627,27-TL harçtan peşin alınan 874,07-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.753,2-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafça yapılan 800,00TL bilirkişi, tebligat, müzekkere, posta masrafı olarak yapılan -302,95TL yargılama gideri ile dava açılışında yatırılan masraf olan (peşin harç, başvurma harcı, vekalet harcı) 941,87-TL olmak üzere toplam 2.044,82-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/2. Maddesi uyarınca 10.838,27-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Arabuluculuk nedeniyle hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL ücretin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
8-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda verilen kararın, taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere, 6100 sayılı yasanın 321/2. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın en geç bir ay içinde re’sen tebliğe çıkarılacağı hususu da bildirilerek verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 01/11/2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı