Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/670 E. 2022/1288 K. 05.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/670 Esas – 2022/1288
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/670 Esas
KARAR NO : 2022/1288

HAKİM :….
KATİP : ….

DAVACI : ….
VEKİLİ : Av. ….
DAVALI :….
VEKİLİ : Av. ….

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 26/10/2021
KARAR TARİHİ : 05/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili sigorta şirketinin …….. Otom. Yan. San. Ve Tic. A.Ş arasında makine kırılması sigorta poliçesi yaparak 31/12/2018-31/12/2019 tarihleri arasında emtia ve demirbaşı sigortalandığını böylece taraflar arasında sigorta akdi oluştuğunu, müvekkili sigorta şirketine sigortalısı tarafından 18/07/2019 tarihinde sigortalı işyerinde hasar ihbarında bulunulduğunu, eksper çalışmasının olay yerinde yapıldığını, sigorta şirketi tarafından sigortalısının jeneratör santralinin onarımına dair iletilen faturanın incelendiğini ve 9.298,60 TL’nin sigortalısına ödendiğini, bedelin davalı ….’a rücu edilmesi gerektiğini, davalıya gönderilen ödeme ihbarları neticesiz kaldığından dolayı kendisine borcun tahsilini temin amacıya …. 2. İcra Müdürlüğü …./…. Esas sayılı dosyasından ilamsız takip yapıldığını ve ödeme emri gönderildiğini, ancak davalının ödeme emrine ve takibe itiraz ettiğini ,takibin durduğunu, izah edilen nedenlerle davalının …. 2. İcra Müdürlüğü …./…. Esas sayılı icra dosyasında yaptığı itirazların iptaini, takibin devamını, %20 haksız icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hasar oluştuğu iddia olunan tarihin 18/07/2019 olduğunu, davacı yanca yaptırılan ekspertiz incelemesinin ise hasarın oluşmasının yaklaşık 1,5 yıl sonrasında yapıldığını, müvekkili şirketin olayın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru ve ihmali söz konusu olmadığını, ayrıca sigortalısı olan dava dışı …. Otom. Yan. San. Ve Tic. A.Ş’ye ait işletmenin bulunduğu bölgede aynı hattan beslenen başka bir çok abone bulunmasına karşı dava dışı …. Otom. Yan. San. Ve Tic. A.Ş dışında hasar meydana geldiğinden bahisle müvekkili kuruma yönelmiş başkaca bir şikayet bulunmadığını, izah edilen nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
…. 2. İcra Müdürlüğünün …./…. Esas sayılı dosyasının UYAP sistemi üzerinden dosyamız arasına alındığu anlaşıldı.
Dava dışı ………… Otom. Yan. San. Ve Tic. A.Ş’ne müzekkereye cevap verildiği, olaya ilişkin istenilen belgelerin gönderildiği anlaşıldı.
Dava dışı …. Mühendislik tarafından mahkememizce yazılan müzekkereye cevap verildiği anlaşıldı.
Mahkememizin 1 nolu celse ara kararı gereği dosyanın bilirkişi heyetie tevdi edildiği, bilirkişi heyetinin rapor sunduğu anlaşıldı.
Bilirkişi heyetinin 17/05/2022 tarihli raporunda; sigorta şirketi ancak ödediği sigorta bedeli nispetinde sigorta ettiren şahsın haklarına halef olabildiğini, davacı sigorta şirketinin sigorta poliçesi hükümlerine göre şalter ünitesini ödemekle yükümlü olduğu sigorta tazminatını gerçek hak sahibi olan şirkete ödediğini, ancak …. Mühendislik tarafından düzenlenen 15/01/2022 tarihli tutanakta şalter ünitesindeki hasarın davacı kurum ile ilişkilendirilemiş olması davacı tarafından parafudr değişimine ilişkin sigortalıya herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşıldığından davacı sigorta ettiren …. Otom. Yan. San. Ve Tic. A.Ş’nin haklarına halef olamayacağını rapor etmişlerdir.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa;
1-İcra Takibine İtiraz etmek istiyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur. (2004 sayılı kanun 62.madde)Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. (2004 sayılı kanun 67.madde)
2-Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı, bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır. Hukukî anlamda sorumluluk ise taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi (tazmin edilmesi) yükümlülüğünü içerir.
3-Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde, kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir. Kusur sorumluluğu, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışla sözleşme dışında diğer bir kimseye vermiş olduğu zararın giderilmesini düzenleyen sorumluluk türüdür. Bu sorumlulukta kusur, sorumluluğun kurucu unsuru olarak düzenlenmiştir (Eren, F.:Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 594). Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür (Tandoğan, H.:Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara 1967, s. 89). Kusur sorumluluğuna doktrin ve uygulamada eş anlamda olmak üzere “haksız fiil sorumluluğu” veya “sübjektif sorumluluk” da denilmektedir.
4-Bununla birlikte sorumluluğun asli şartı zararla söz konusu davranış veya olay arasında bir sebep sonuç ilişkisinin bulunmasıdır. Bu sebep sonuç ilişkisine genel anlamda illiyet bağı denir. Burada sözü edilen illiyet bağı uygun illiyet bağıdır. Uygun illiyet bağı, olayların olağan akışına ve hayat tecrübesine göre, sebebin, meydana gelen sonucu yaratmaya elverişli olmasıdır. Uygun illiyet bağı, sorumluluğu, zarar veren bakımından öngörülebilir risklerle sınırlamaktadır (Eren, s. 561). Başka deyişle, hayatın olağan akışı ve hayat tecrübesi bakımından öngörülemez zararlar uygun illiyet bağı kapsamında sorumluluğu doğurmayacaktır.
5-İlliyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru veya üçüncü kişinin kusuru nedeniyle kesilebilir. Aynı zamanda sorumluluktan kurtulma sebebi olan bu üç sebep, sadece kusur sorumluluğunda değil, kusursuz sorumlulukta da kabul edilmektedir (Eren, s. 561.). Her üç neden açısından da, illiyet bağının kesildiği iddiası, sorumlu kişiler tarafından açıkça ispatlanmadıkça kabul edilmemelidir. Bu bakımdan sorumluluktan kurtulmak oldukça zorlaştırılmıştır.
6-Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır (Eren, s. 582 vd.).
7-Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı gibi mücbir sebebin bir takım unsurları vardır. Öncelikle mücbir sebep, zorlayıcı bir olaydır. Bu olay doğal, sosyal veya hukuki bir olay olabileceği gibi insana bağlı beşeri bir olay da olabilir. Bu olay, zarar verenin faaliyet ve işletmesi dışında kalan bir olay olmalıdır. Mücbir sebep nedeniyle zarar veren, bir davranış normunu veya sözleşmeden doğan bir borcu ihlâl etmiş olmalıdır. Yine mücbir sebep, davranış normunun ihlâli ya da borca aykırılığın sebebi olmalı ve kaçınılmaz bir şekilde buna yol açmış olmalıdır. Kaçınılmazlık kavramı, mücbir sebep yönünden karşı konulmazlık ve önlenemezlik kavramını da kapsar. Mücbir sebebin bir diğer unsuru ise öngörülmezliktir.
8-Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 114. maddesi delaletiyle haksız fiillerde uygulanan 52. maddesindeki tazminatın tenkisi hâllerinin akde aykırılık durumlarında da uygulanacağı düzenlenmiştir.
9-Tazminattan indirim veya ret sebepleri 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde daha çok zarar görenle ilgilidir.
10-Zarar görenin kendi kusurunda, kişinin kendisine zarar veren bir hareket tarzı söz konusudur. Zarar görenin kendi kusuru, akıllıca iş gören, mantıklı bir kişinin, kendi yararı gereği zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçması gereken bir eylemi olarak nitelendirilmelidir. Zarar görenin kusuruna birlikte kusur, müterafik kusur da denilmektedir (Tandoğan H: Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara 1961, s. 318 vd.).
11-Zarara uğrayan kimse normal bir insanın kendi menfaatlerini korumak için sakınması gerekli bir eylemde bulunmuşsa “birlikte (müterafik) kusur” söz konusudur (Reisoğlu, S: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 19. Baskı, İst.2006, s.187).
12-Zararla sonuçlanan hukuka aykırı bir davranışta bu maddenin uygulanabilmesi için öncelikle ortak kusurun belirlenmesi gerekir. Bunun için de zarar görenin zarardan kaçınma görevini yerine getirmemesi ile ortaya çıkan davranışının objektif ölçütlerle (kusurun objektifleştirilmesi) bir kusur sayılıp sayılamayacağı ve bu kusurun zararın meydana gelip gelmemesinde bir payı (illiyet bağı) olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
13-Ortak kusurun varlığı hâlinde, hâkim, ortak kusurun tazminata etkisini başka bir anlatımla bunun “bir tenkis sebebi” mi, yoksa zarar ziyan hükmünden tamamen sarfınazar edilebilecek bir sebep mi olduğunu takdir edecektir. Hâkim bu yolda takdir hakkını kullanırken hak ve adalete uygun sonuca varacak bir yol izlemelidir. Bunun için de, her şeyden önce maddenin amacının iyi bilinmesi gerekir. 6098 sayılı TBK’nın 52/1. maddesinin “hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz” ilkesine dayandığı kabul edilmektedir. Bu ilke hak ve adalet düşüncesine de (4271 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.2) uygun düşmektedir. Zarar gören kendi davranışıyla zarara neden olmuş ise bu zarar başkasına yüklenmemeli payı ayrılmak suretiyle zarar verenin sorumlu olacağı miktar tespit edilmelidir (OserSchönenberger, Borçlar Hukuku, Recai Seçkin çevirisi s.409).
14-Maddenin bu amacı göz önüne alındığında; gerçek amacın ortak kusur hâlinde zararın bu kusura isabet payının indirilmesi olduğu; zarardan tamamen vazgeçilmesinin ise, istisnai bir durum olduğu kabul edilmelidir (OserSchönenberger, s. 411). İşte maddenin belirlenen bu amacı altında bir değerlendirme yapılırken, zarar verenin ve zarar görenin olay içindeki ortak kusurlu davranışlarının nedeni, çeşidi (kast-ihmal) ve zararlı sonuç ile birbirlerinin kusurlarına etki dereceleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu şekilde yapılacak bir değerlendirme sonucu olayda ortak kusurun etki ağırlığı o derece olmalıdır ki, zarar verenin hukuka aykırı davranışını (illiyet bağını) tamamen kesmemekle beraber ikinci plana itmeli, istisnai amaç (tazminat hükmünden tamamen sarfınazar edilmesi) hak ve adalete uygun hâle gelmelidir.
15-6098 sayılı TBK’nın 52. maddesi kapsamında yer alan indirim veya ret sebepleri şu şekilde sıralanabilir;
a) Zarar görenin zarara razı olması; burada sözü edilen rıza ile hukuka uygunluk sebebi olan 4271 sayılı TMK’nın 24/II’deki rızayı birbiriyle karıştırmamak gerekir. 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesinde öngörülen rıza, hukuka uygunluk sebebinin koşullarını taşımayan rızadır.
b) Zarar görenin kusuru (Ortak Kusur); 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesine göre zarar görenin “zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında veya artmasında etkili olmuş veya tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmışsa” bu durum tazminattan indirim ya da tazminat isteminin reddi sebebi olabilecektir. Haksız fiil failinin zararın doğumuna ya da artmasına yol açan fiili kusurlu olduğu için sorumluluğa yol açmaktadır. Ancak, bu durum zarar görenin davranışlarından kaynaklanmışsa, ortak kusurdan söz edilir.
Zarar görenin kusurlu davranışları derecesi açısından iki tür etki gösterebilir; zarar görenin kusuru ağır ise, bu durum illiyet bağını kesen bir sebeptir. Bu durumda, haksız fiilin illiyet unsuru gerçekleşmediği için sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Sorumluluğun koşulları gerçekleşmediğinde, tazminat gündeme gelmeyeceği için bundan indirim de söz konusu olmayacaktır. Zarar görenin kusurlu davranışları ağır nitelikte değilse, haksız fiil faili doğan zarardan sorumlu olacaktır. Ancak, bu durumda zarar görenin kusurlu davranışları hükmedilecek tazminat miktarının indirilmesine ya da tazminat isteminin tamamen reddine yol açacaktır. O hâlde, ortak kusur, haksız fiilde, zarar gören kişinin zararın doğumuna ya da artmasına neden olan kusurlu davranışlarını ifade eder. Zarar görenin ortak kusur teşkil eden davranışları, zararın doğumuna ya da artmasına ilişkin olabileceği gibi sorumlunun durumunu ağırlaştıran ortak kusur da olabilir.
c) Ağır kusurun bulunmadığı hâllerde zarar verenin zor duruma düşecek olması nedeniyle tazminatın indirilmesi; bu hâl 6098 sayılı TBK’nın 52./II’de düzenlenmiş olup, zarar görenden hareket ederek özel bir indirim sebebi öngörmüştür.
Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 08.04.2015 tarihli ve 2013/13-1592 E., 2015/1176 K. ile 01.07.2015 tarihli ve 2014/13-18 E., 2015/1754 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/3-444 esas -2019/1083 karar sayılı ilamı)
16-Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.(eski TTK 1301.) maddesinde; “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda;
17- Somut olay yukarıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirilecek olursa;davacı tarafından davalı aleyhine 6102 sayılı yasanın 1472.maddesine dayanılarak dava konusu edilen tazminat ile ilgili olarak …. 2.İcra Müdürlüğü …./…. sayılı takip dosyası ile 9.299,00 TL asıl alacak, 447,12 TL takip öncesi işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.746,12 TL den ilamsız takip başlattığı, başlatılan takipteki ödeme emrinin davalıya 30.06.2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ödeme emrine 03.07.2021 tarihinde 2004 sayılı yasanın 62.maddesindeki yedi günlük sürede itiraz ettiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, eldeki bu davanın 26.10.2021 tarihinde 2004 sayılı yasanın 67.maddesindeki bir yıllık sürede açıldığı, tarafların davadan önce arabuluculuk aşamasında anlaşamadıkları anlaşılmış ve esasa geçilmiştir.
18- Dosya kapsamında, dava dışı sigortalı …. Otomotiv A.Ş. ile davalı arasında sözleşme olup olmadığı, olay günü olan 18.07.2019 tarihinde olayın gerçekleştiği iddia edilen Erenler İlçesi Çaybaşı Yeniköy Merkez Mahallesinde elektrikte voltaj yüksekliği/alçaklığı gibi dalgalanma olup olmadığı, varsa buna ilişkin tüm evrakların gönderilmesi, ayrıca davacı …. Sigorta A.Ş sigortalısının iş yerinin bulunduğu Erenler İlçesi Çaybaşı Yeniköy Merkez Mahallesinde davacıda meydana gelen hasarın yaşandığı18.07.2019 tarihinde arızaya dayalı başka şikayetlerin gelip gelmediği araştırılarak gönderilmesi için davalıya 2 haftalık kesin süre verilmiş, aksi taktirde HMK 220/3 maddesi uyarınca ibrazdan kaçınmış sayılacakları ve karşı tarafın beyanlarının doğru kabul edilebileceği hususu ihtar edilmiş, anılan ihtar 01.03.2022 tarihli duruşmada davalı vekiline duruşmada yapılmış, ayrıca davalı asile de 06.03.2022 de tebliğ edilmiş, ancak kesin süre içerisinde istenilen belgelerin verilemesi nedeniyle …. Otomotiv A.Ş. ile davalı arasında sözleşme ilişkisi olduğu, olay günü işyeri civarında yüksek voltaj verildiği yönündeki davacı iddialarına itibar edilmiştir.
19- 18 numaralı paragrafta detaylandırıldığı üzere; 18.07.2019 tarihinde, sigortalıya ait işyeri civarına davalı tarafından yüksek voltaj verildiği anlaşıldığından, dava konusu uyuşmazlık ayıplı hizmet iddiasında bulunduğuna göre, uyuşmazlığın çözümünde dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Elektrik Piyasasında Dağıtım Ve Perakende Satış Faaliyetlerine İlişkin Kalite Yönetmelik hükümlerinin uygulanması gerektiği, söz konusu yönetmelikte dağıtım faaliyeti ve kesinti unsurlarına ayrıntılı bir şekilde yer verilmiş “Dağıtım şirketinin, dağıtım faaliyeti gösterdiği bölgede bulunan kullanıcılara sunduğu hizmetin kalitesinden sorumlu olduğu” belirtildiği, yönetmeliğin ilgili hükümlerinde “kesintinin kaynağı ve sebebi” , “bildirimli/bildirimsiz kesintiler”, “kesintilerin başlangıç ve bitiş zamanı”,”tedarik sürekliliği kalitesi göstergeleri ve bu göster- gelerin hesaplanması”, ” tazminatın hesaplanması ve ödenmesi” ayrıntılı olarak düzenlendiği, davacının sigortalısının bu durumdan zarar görüp görmediği, görmüş ise zarar miktarının tespiti,amacıyla bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişilerce düzenlenen 17.05.2022 tarihli bilirkişi heyeti raporu dosyaya sunulmuştur.
20- Anılan rapor ve dosya kapsamındaki belgeler değerlendirildiğinde; Davacı şirkete sunulan 09.12.2020 tarihli Makine Kırılması Ekspertiz Raporunda ve servis firması …. Mühendislik Ltd. Şti.’nin mahkemeize gönderdiği 15.01.2022 tarihli yazısında, işletme yetkilileri tarafından 18.07.2019 tarihinde jeneratör santralinde meydana gelen elektrik kaynaklı arıza nedeniyle yetkili servisle iletişime geçildiği, servis tarafından aynı gün içerisinde parça değişimi yapılarak arızanın giderildiği, servis firması …. Mühendislik Ltd. Şti’nin mahkememize gönderdiği 15.01.2022 tarihli yazısında, dava konusu arıza için iki farklı işlem yapılarak ayrı ayrı faturalandırıldığı, parafudr değişiminin parafudrda meydana gelen ….AŞ gerilim yükselmesi veya yıldırım düşmesi gibi dışarıdan kaynaklı bir arıza sonucu yapıldığı, jeneratör şalter değişiminin ise jeneratörden beslenen hatlardan veya bağlı bulunduğu makinalardan kaynaklı bir arıza sonucu yapıldığı belirtildiği, dava konusu takibin jeneratör şalter değişiminden kaynaklı ödemenin halefiyet ilkesi gereği rücu edilmesinden kaynaklı olduğu, anılan servis kayıtları ve rapora göre jeneratör şalterinin arızasının voltaj yüksekliğinden kaynaklanmadığı, dolayısıyla voltaj yüksekliği ile jeneratör şalterinin arızalanması arasında illiyet bağının bulunmadığı, dolayısıyla takipte talep edilen zarardan davalının sorumlu olmadığı, voltaj yüksekliğinden dolayı parafudrun zarar gördüğü, ancak davacının bu kapsamda sigortalıya ödediği bir bedelin de bulunmadığı, dolayısıyla davalının itirazının yerinde olduğu anlaşılmış ve davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
21-Her ne kadar davacı taraf, yeniden servisten bilgi alınarak yeniden rapor aldırılmasını talep etmiş ise de, servisin mahkememize gönderdiği yazı cevabının açık olduğu, olay tarihinin ve yapılan işlemlerin açıkça belirtildiği nazara alındığında bu itirazı ve talebi yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 71,30-TL’nin yatıran tarafa iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Hüküm kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek yada aynı sürede başka yer Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığıyla mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 05/07/2022

Katip ….
e-imzalı

Hakim ….
e-imzalı