Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/635 Esas – 2022/134
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/635 Esas
KARAR NO : 2022/134
ÜYE : …
KATİP :…
DAVACI :…
VEKİLİ :…
DAVALI : …
VEKİLİ : …
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/05/2021
KARAR TARİHİ : 14/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 24/05/2021 tarihli dava dilekçesi ile Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) talepli olarak açtığı davasının Sakarya…Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesinin… esas sayılı dosyasında yapılan yargılaması sırasında ; Hakimler ve Savcılar Kurulu 1.Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararı ile 01/09/2021 tarihi itibariyle Sakarya ilinde müstakil Asliye Ticaret Mahkemesi faaliyete geçtiği ve yargı çevresinin ilin mülki sınırları olarak belirlendiği gerekçesiyle mahkemece …Karar sayılı 19/10/2021 tarihli kararı ile dosya mahkememize gönderilmiş olmakla mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizin kurulup faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce ticaret mahkemesi sıfatıyla Sakarya … Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olan bu davanın gönderme kararı ile mahkememize gönderilip gönderilemeyeceği ve mahkememizin görevli olup olmadığı hususunun öncelikle incelenmesi gerekmektedir. Zira mahkemenin görevli olması kamu düzenine ilişkin olup dava şartlarındandır.
Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 08.12.1982 günlü 1982/4 Es. ve 1982/4 Ka. sayılı kararına göre ”Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 142. maddesi hükmüne göre, mahkemelerin görevleri kanunla düzenlenir. Öte yandan, 5 Aralık 1977 tarihli, 4/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere, mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olup kıyas veya yorum ile genişletilmesi yahut değiştirilmeleri mümkün bulunmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119). Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 04.04.2019 tarih 2017/11-10 E. 2019/401 K.)
Öte yandan, dava açılmasının usul hukukuna dair sonuçlarından biri de görevli mahkemenin belirli hale gelmesi olup; kural olarak dava tarihinden sonra görev ve yetkiye etki eden değişikliklerin mevcut davalar bakımından önem taşımayacağı anlamına gelmektedir. (Timuçin Muşul, Medeni Usul Hukuku, Savaş Kitabevi Ocak 2012 s. 121 vd.) Bunun doğal sonucu olarak belirtmek gerekir ki, usul kuralları ve bu kapsamda yer alan görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, aksine düzenleme yoksa derhal uygulanacağından, yapılan görev kuralı değişikliklerinin kanunda istisna niteliğinde geçiş hükümlerine yer verilmediği müddetçe eldeki davalara da uygulanması gerekir. Bunun en temel örneği, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 1. Maddesidir. 6100 sayılı HMK’nun maddesinde “Bu kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz” hükmüne yer verilmiştir. Yasakoyucu, bu hüküm ile, yapılan kanun değişikliğinden görülmekte olan davaların görev bakımından etkilenmemesi ve yargılamanın mümkün olan en hızlı şekilde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır.
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır. Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır. Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davalara ilişkindir.
Bu hususlar Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 2021/1939 Esas 2021/1732 Karar sayılı 22/11/2021 tarihli kesin nitelikteki güncel kararında açıkça belirtilmiş ve Asliye Hukuk Mahkemesinin elindeki ticari davaların yargılamasına devam edeceği ve Ticaret Mahkemesinin kurulduğundan bahisle gönderme kararı veremeyeceği karara bağlanmıştır.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2021/2115 esas 2021/1979 karar sayılı 06/12/2021 tarihli kararında da ” Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri yoktur. Hattı zatında Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça İş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de çok açıktır.” denilmek suretiyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalarda Asliye Hukuk Mahkemesinin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam etmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2021/1511 esas 2021/1353 karar sayılı 02/11/2021 tarihli kararında da “Kanuni hakim ilkesi, doğal hakim ilkesi, usul ekonomi ilkesi, bu husustaki Anayasal düzenleme ve Anayasa Mahkemesi kararları, AİHS ve AİHM kararları birlikte değerlendirilip yorumlandığında; Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının 01/09/2021 tarihinden sonra açılacak davalar için geçerli olduğu, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan mahkemelerin elindeki Ticaret Mahkemesi’nin görev ve yetkisine giren davaların açıldığı mahkemelerce sonuçlandırılması gerektiği” ifade edilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2021/1750 esas 2021/1641 karar sayılı 16/12/2021 tarihli kararında da “Ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceğinden gönderme kararı ile il Ticaret Mahkemesine gönderilemeyeceği ” gerekçesiyle 01/09/2021 tarihinden önce Asliye Hukuk Mahkemesinde Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla açılmış olan ticari davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülüp sonuçlandırılacağı belirtilmiştir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/3060 Esas 2021/2247 Karar sayılı ilamı ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/2601 esas 2021/1736 karar sayılı ilamı ve Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin Esas Karar sayılı ilamı ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 2021/1577 Esas 2021/1654 Karar sayılı ilamı ve Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 2022/34 Esas 2022/46 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin kurulduğu dönemde ortaya çıkan aynı mahiyetteki bir uyuşmazlıkta Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/7646 E. , 2016/10579 Karar sayılı 12/12/2016 tarihli kararında ” Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4 maddesine göre “Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukuk mahkemesi, davaya devam eder.” İfadesi gereği bir yerde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmaması durumunda o yer asliye hukuk mahkemesi ticari davalara da bakmakla görevlidir. Sonradan o yer de asliye ticaret mahkemesinin kurulması mahkeme kurulmadan önce asliye hukuk mahkemesinde açılan ticari davalarda görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası7nın 142. Maddesinde “mahkemelerin kuruluş görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir” yine Anayasanın 37. Maddesi “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz” hükümlerini öngörmektedir. Hukuk Genel Kurulu’nun 19.04.2066 tarih 2006/11-58 esas 2006/228 karar ve yine Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2007 tarih 2007/11-189 esas 2007/193 karar sayılı ilamlarında belirtildiği gibi her davanın açıldığı tarihte ki şartlara göre görülmesi ve çözümlenmesi gerekir. Yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Böyle bir düzenleme varsa örneğin 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. Maddesinde “Aile mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde yargı çevresinde ve görev alana giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir” düzenlemesi gereği bir yerde aile mahkemesi kurulması ile birlikte daha önce açılmış aile mahkemesinin görevine giren davalar aile mahkemesine devredilecektir. Ancak 6103 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’u incelendiğinde ticaret mahkemelerinin kurulmasından önceki açılan davalara bakacağı yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkeme davanın açıldığı tarih itibarı ile o yerde asliye ticaret mahkemesi bulunmadığından TTK 5/4 maddesi gereği bu davaya bakıp sonuçlandırması gerektiğinden mahkemenin davada asliye ticaret mahkemesinin görevli bulunduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı vermesi doğru görülmemiştir.” denilmiştir. Yine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/1510 esas 2016/3792 karar ve 2016/1809 esas, 2016/2329 karar sayılı ilamları da bu yöndedir.
Yine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 29.12.2006 tarih ve 2006/16867 esas 2006/18595 karar sayılı ilamına göre de, ticari davaların asliye ticaret mahkemesi kurulmadan önceki açıldığı hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. (Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 2013, s.55-56)
Açıklanan gerekçelerle mahkememizin kurulup faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce açılmış olan eldeki davanın yargılamasına açıldığı (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Sakarya …. Asliye Hukuk Mahkemesince devam edilmesinin gerektiği düşüncesiyle mahkememizin görevsizliğine karar verilmiştir.
Görev dava şartlarından olup mahkemece resen her aşamada değerlendirilmelidir. HMK nun 138. Maddesi düzenlemesine göre görev dava şartının dosya üzerinden yapılan inceleme ile değerlendirilmesi ve görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya uygun görülmüştür.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli Sakarya …. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Yargılama giderleri ve harçların görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içeirsinde görevli mahkemeye dosyanın gönderilmesi talep edildiği takdirde, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, süresi içerisinde gönderme talebinde bulunulmaması halinde mahkememizce dosyanın resen ele alınarak yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
Dair dosya üzerinden tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Sakarya Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/01/2022
Katip …
e-imzalı
Hakim …
e-imzalı