Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/618 E. 2022/1242 K. 21.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/618 Esas – 2022/1242
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/618 Esas
KARAR NO : 2022/1242

HAKİM :…
KATİP :…

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALI :…
VEKİLİ : Av…

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/10/2021
KARAR TARİHİ : 21/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; borçlu hakkında … İcra Müdürlüğünün …/….Esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunduklarını, borçlunun haksız olarak itiraz ederek takibi durdurduğunu, dava şartı olan arabuluculuğa başvurduklarını ama anlaşamadıklarını, teminatsız veya uygun görülecek teminat mukabilinde davalı hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini, … İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasının takibinin şimdilik tedbiren teminatsız veya uygun görülecek teminat mukabilinde olarak devamını, duran icra takibinin dava süresince tedbiren dava sonunda kesin olarak devamını, itirazın iptalini, takibin devamını, davalının en az %50’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili firma ile davacı tarafın usul ve yasaya uygun olarak kurulmuş bir sözleşme mevcut olmadığından davacı taraftan mal ve hizmet alımı olmadığını, haksız, yasal dayanaktan ve kötüniyetli olarak ikame edilmiş bulunan davanın reddini, davacı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
… İcra Dairesine müzekkere yazılarak …/… Esas sayılı dosyası istenmiş, UYAP sistemi üzerinden gönderilen dosya, dosyamız arasına alınmıştır.
Dava konusu faturaların davacının ve davalının BS-BA formunda olup olmadığı ilgili vergi dairelerinden sorulmuş, gelen cevaplar dosya arasına alınmıştır.
Mahkememizin 2 nolu celse ara kararı gereği davacının 2021yılına ait ticari defterlerinin incelenmesi için dosyanın bilirkişiye tevdine karar verilmiştir.
SMMM Bilirkişi 09/05/2022 tarihli raporunda; davacının davalıdan takip tarihi itibari ile 95.298,74 TL asıl alacağının olduğunu, takip sonrası %15,25 oranında faiz talep edebileceğini rapor etmiştir.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa;
1-İcra Takibine İtiraz etmek istiyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur. (2004 sayılı kanun 62.madde)Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. (2004 sayılı kanun 67.madde)
2- Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak da yine takip talebine konu olan ve borçlu tarafça itiraza uğrayan alacaktır. Zira aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötü niyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır. (HGK 2017/(19)11-1309 Esas. 2021/377 Karar)
3-Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” hükmünü haizdir.
4-Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
5- TTK’nın 21. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
6- Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
7-Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir. (HGK 2017/(19)11-944 Esas. 2021/197 Karar )
8-İtirazın iptali davaları, takibe sıkı sıkıya bağlı olup, uyuşmazlığın icra takibine dayanak yapılan belgelerle sınırlı olarak incelenip çözümlenmesi gerekir. Davacı tarafından icra takibinin dayanağı olarak takip talebine ekli faturalar gösterilmiş, mahkemece davacının iddia ettiği alacak miktarının tespitinde teslim belgelerine dayalı faturalardaki alacağın sabit olduğu kabul edilmiştir. Ancak mahkemece icra takibine dayanak yapılan fatura konusu alacak miktarının ödenip ödenmediği noktasında, takip konusu edilmeyen faturalar da inceleme konusu yapılarak karar verilmesi yerinde değildir. (HGK 2017/(19)11-1309 e. 2021/377 k.)
9-Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bazı belgelere senetle ispat kuralının aşılabilmesi ve hakimin delilleri değerlendirirken takdir yetkisini kullanabilmesi imkanını vermiştir. Ancak belgenin, kesin delille ispatlanması gereken bir vakıa karşısında bu kuralı aşıp değerlendirilmeye alınabilmesi için HMK m. 202’de belirtilen bütün unsurları karşılaması gerekmektedir. Hakimin bu konuda yani kurala istisna getiren “kanuni unsurlar” üzerinde ise herhangi bir takdir yetkisi yoktur; bu unsurların objektif olarak gerçekleşmesi gerekir. Bir belge ancak aleyhine kullanılacak kişiden kaynaklanmışsa ve hukuki işlemi muhtemel gösteriyorsa delil başlangıcı sayılabilir. Bu bağlamda elektronik veriler de delil başlangıcı teşkil edebilir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/5327 esas- 2021/5363 karar)
10- Türk Borçlar Kanunu’nun kısmen yapılan ödemede mahsup hakkının düzenlendiği 100. maddesinde;
“Borçlu, faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz.
Alacaklı, alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya başka bir güvence almış ise, borçlu kısmen yaptığı ödemeyi, güvence altına alınan veya güvencesi daha iyi olan kısma mahsup etme hakkına sahip değildir” düzenlemesine yer verilmiştir.
11- Aynı Kanun’un 101. maddesinde;
“Birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir.
Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır” denilmiş; devamındaki 102. maddede ise;
“Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.
Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır” şeklinde hüküm bulunmaktadır.
12- Bu düzenlemeler ile; kanun koyucu, TBK’nın 100 ila 102. maddelerinde para borçlarında kısmen ödeme ve mahsupla ilgili bazı özel hükümler koymuştur. TBK’nın 100/I. maddesine göre borçlu her şeyden önce, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Ancak, bunun için borçlunun faiz ve gider borcunu ödemede gecikmemiş olması gerekir. Borçlu faiz ve giderleri ödemede gecikmiş ise, yapmış olduğu kısmî ödeme ana paraya değil, ödemekte geciktiği faiz ve gider borcuna mahsup edilir. TBK’nın 101. ve 102. maddelerinde de birden çok para borcunda, borçlunun yaptığı ödemenin bunlardan hangisine mahsup edileceği düzenlenmiştir. TBK’nın 102/I. maddesine göre, kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı takdirde ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/15-2332 esas 2021/665 karar )
13- 6102 sayılı TTK’nun 1530. Maddesinde Ticari hükümlerle yasaklanmış işlemler ile mal ve hizmet tedarikinde geç ödemenin sonuçları düzenlenmiş olup, (2) fıkrada; “Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.
(3) fıkrada; Mütemerrit borçlunun alacaklısı sözleşmede öngörülen tarihten ya da ödeme süresinin sonunu takip eden günden itibaren, şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır.
(4) fıkrada; Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak kazanır:
a) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
c) Borçlu faturayı veya eş değer ödeme talebini mal veya hizmetin tesliminden önce almışsa, mal veya hizmetin teslim tarihini takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
d) Kanunda veya sözleşmede, mal veya hizmetin kabul veya gözden geçirme usulünün öngörüldüğü hâllerde, borçlu, faturayı veya eş değer ödeme talebini, kabul veya gözden geçirmenin gerçekleştiği tarihte veya bu tarihten daha önce almışsa, bu tarihten sonraki otuz günlük sürenin sonunda; şu kadar ki, kabul veya gözden geçirme için sözleşmede öngörülen süre, mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz günü aşıyor ve bu durum alacaklının aleyhine ağır bir haksızlık oluşturuyorsa, kabul veya gözden geçirme süresi mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz gün olarak kabul edilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut Olay Yukarıdaki Açıklamalar ile birlikte değerlendirilecek olursa;
14- Davacı tarafından davalı aleyhine dava konusu edilen 2 adet fatura ile ilgili olarak Pamukova İcra Müdürlüğü’nün 2021/509 sayılı takip dosyası ile 95.298,74 TL asıl alaca üzerinden ilamsız takip başlattığı, başlatılan takipteki ödeme emrinin davalı borçluya 17.08.2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ödeme emrine 18.08.2021 tarihinde 2004 sayılı yasanın 62.maddesindeki yedi günlük sürede itiraz ettiği, itiraz dilekçelerinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, eldeki bu davanın 15.10.2021 tarihinde 2004 sayılı yasanın 67.maddesindeki bir yıllık sürede açıldığı, arabuluculuk dava şartının da yerine getirildiği anlaşılmış ve esasa geçilmiştir.
15-Dosya kapsamında davacı tarafın davalı ile aralarındaki faturalara dayanarak davaya konu takibi açtığı anlaşılmıştır. Az yukarıda 3-9 arası paragraflarda detaylandırıldığı üzere; faturalar tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkiyi gösteren bir delil olmayıp, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/(19)11-944 Esas. 2021/197 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, taraflar arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Yine faturaların davalının BA kayıtlarında yer alması veya faturaya konu malların davalıya teslim edildiğinin ispatlanması halinde taraflar arasında ticari ilişki olduğu kabul edilebilir. 6102 sayılı TTK’nın 21.maddesine göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bu bağlamda taraflar arasındaki akdi ilişkinin olup olmadığının tespiti amacıyla tarafların delil olarak dayandıkları ticari defterlerinin incelenmesi gerekmiş, bu hususta davacının ticari defterlerinin incelenmesi sonucu tanzim edilip dosyamıza sunulan 09.05.2022 tarihli bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında takibe konu 2 adet faturaya dayalı bir ticari ilişkinin bulunduğu, davacının ticari defterlerinin usulüne uygun açılış kapanış tasdiklerinin bulunduğu, usulüne uygun tutulduğu, anılan rapora göre faturalara konu mallara ait olan sevk irsaliyelerinden olan 8664 nolu sevk irsaliyesini imzalayan Ali Güneş’in, dosyaya gelen SGK kayıtlarına göre davalının çalışanı olması, davalının faturalar nedeniyle davacıya 27.07.2021 tarihinde 10.000 TL ödemede bulunması ve anılan ödemenin davacı tarafından ticari kayıtlarda, yukarıda 10,11 ve 12. paragraflarda detaylandırıldığı üzere 6098sayılı TBK’nın 102.maddesine uygun bir şekilde ilk fatura için mahsup edilmesi, anılan faturaların net bedellerinin davacı tarafından BS olarak, davalı tarafından da BA olarak bağlı bulundukları vergi dairelerine bildirilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında takibe konu faturalara esas ticari ilişki olduğu kabul edilmiştir.
16-Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Bu kapsamda tarafların ticari defterlerini sunmaları tensip zaptının 10.maddesi ile taraflardan istenilmiş, davacı taraf süresi içinde ticari defterlerin yerini bildirmiş, davalı taraf ticari defterlerin yerini bildirmemiş, bunun üzerine davalı tarafa 18.01.2022 tarihli duruşmada 5 nolu ara karar ile defterlerini sunması veya yerini bildirmesi için sonuçları da açıkça belirtilerek kesin süre verilmiş, anılan kesin süre tebligatı davalı vekiline 23.01.2022 tarihinde tebliğ edilmiş, verilen sürede defterler sunulmadığı gibi yerleri de bildirilmediğinden davalının defter ibrazından kaçınmış sayıldığı anlaşılmıştır. (Davalı vekili tarafından 28.02.2022 tarihli dilekçe ile defterlerin yeri bildirilmiş ise de, verilen kesin süreden sonra bildirildiğinden, davacı lehine kazanılmış hak oluştuğu da nazara alınarak değerlendirmeye alınmamıştır.)Dosya kapsamında alınan 09.05.2022 tarihli bilirkişi raporuna göre, davacı tarafın ticari defterlerinin takibe konu faturalar yönünden birbirini doğrulaması, defterlerin usulüne uygun tutulması ve dosyada defter kayıtlarının aksini gösteren kesin delilin de bulunmaması ve davacının dayandığı faturalara konu mallara ait olan sevk irsaliyelerinden olan 8664 nolu sevk irsaliyesini imzalayan Ali Güneş’in, dosyaya gelen SGK kayıtlarına göre davalının çalışanı olması, davalının faturalar nedeniyle davacıya 27.07.2021 tarihinde 10.000 TL ödemede bulunması ve anılan ödemenin davacı tarafından ticari kayıtlarda, yukarıda 10,11 ve 12. paragraflarda detaylandırıldığı üzere 6098sayılı TBK’nın 102.maddesine uygun bir şekilde ilk fatura için mahsup edilmesi, anılan faturaların net bedellerinin davacı tarafından BS olarak, davalı tarafından da BA olarak bağlı bulundukları vergi dairelerine bildirilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında takibe konu faturalara esas ticari ilişki olduğu kabul edilmiştir. Davalının 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesindeki 8 günlük itiraz süresinde fatura içeriklerine itiraz etmediği, dolayısıyla davalının fatura içeriğini kabul ettiği anlaşılmıştır.
17- Yukarıda 15 ve 16 nolu paragraflarda detaylandırıldığı üzere; 6100 sayılı HMK’nın 222/2 ve 3 maddelerine göre tarafların ticari defter kayıtları ve BS-BA formları yönünden birbirlerini doğrulayan ticari defterler nedeniyle; 2021 yılında taraflar arasında takibe konu faturalar dışında başka bir ilişkinin bulunmadığı, davalı tarafından yapılan 27.07.2021 tarihli 10.000 TL’lik ödemenin hangi fatura borcu için olduğunun dosya kapsamından anlaşılamadığından; yukarıda 10,11 ve 12 nolu paragraflarda detaylandırıldığı üzere 6098 sayılı TBK’nın 102.maddesinin uygulanmasının gerektiği, anılan maddedeki düzenlemeye göre; kısmi ifa halinde ödemenin ilk olarak vadesi gelen borç için yapılacağının düzenlendiği, bu kapsamda yapılan ödemenin ilk düzenlenen MBC2021000000031 nolu faturaya yönelik yapıldığının kabulünün gerektiği, davacı tarafın takip talebinde anılan ödemeyi anılan faturadan mahsup ettiği nazara alındığında, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 95.298,74 TL alacaklı olduğu kanaatine varılmış, bu nedenle davalının takibe yaptığı itirazın 95.298,74 TL tutarındaki asıl alacak yönünden haksız olduğu, defter kayıtlarına göre ve dosyaya sunulan kayıtlara göre anılan faturalara ilişkin davalı tarafından mahsup edilen 10.000 TL dışında bir ödeme de yapılmadığı anlaşılarak, anılan bedel yönünden davacının haklı olduğu anlaşılmış, davalının likit olan bu bedel yönünden itirazında haksız olduğu, alacağın likit olduğu da nazara alındığında 2004 sayılı yasanın 67.maddesindeki şartları oluşan icra inkar tazminatına hükmetmek gerekmiştir.
18-Her ne kadar davalı taraf, icra takibine yaptığı itirazda borcun zamanaşımına uğradığını beyan etmiş ise de, faturaların 12.04.2021 tarihinde tanzim edildiği, taraflar arasındaki ilişkinin satış sözleşmesi olduğu nazara alındığında 6098 sayılı TBK’nın 146.maddesindeki on yıllık zamanaşımı süresinin takip ve dava tarihi itibariyle dolmadığı anlaşıldığından bu itirazları yerinde görülmemiştir.
19-Davalı mahkememize verdiği cevap dilekçesinde taraflar arasındaki ticari ilişkiyi inkar ettiğinden ve ödeme iddiası da bulunmadığından davalıya yemin hakkı hatırlatılmamıştır.
20- Her ne kadar davacı takip talebinde 6102 sayılı yasanın 1530.maddesindeki temerrüt faizini talep etmiş ise de; 13 nolu paragrafta detaylandırıldığı üzere; anılan faizin işletilebilmesi için taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin bulunmasının gerektiği, ancak dosya kapsamında yapılan yargılamaya göre taraflar arasında anılan faturalara konu mallar için yazılı bir sözleşme bulunmadığı anlaşılarak, 6102 sayılı yasanın 1530.maddesindeki şartların oluşmadığı anlaşılarak, bu faiz talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile davalı borçlunun … icra müdürlüğünün …/… esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 95.298,74 TL asıl alacak üzerinden devamına asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faiz işletilmesine,
2-Davalı asıl alacak yönünden itirazın haksız çıktığından davaya konu edilen asıl alacak miktarı olan 95.298,74 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Harçlar kanunu gereğince dava değeri üzerinden alınması gereken toplam 6.509,86-TL harçtan daha önceden ödenen toplam 1.150,98-TL harç düşüldükten sonra eksik kalan 5.358,88-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 13.003,00-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan; 59,30-TL Başvuru Harcı, 1.150,98-TL Peşin/nisbi Harcı, 1.154,20-TL Tebligat, Posta ve diğer masraflar, olmak üzere toplam 2.364,48TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ,
6-Hüküm kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek yada aynı sürede başka yer Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığıyla mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi 21/06/2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı