Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/595 E. 2021/157 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/595 Esas – 2021/157
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/595 Esas
KARAR NO : 2021/157

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
VEKİLİ : …
DAVA : Adi Ortaklığın Tasfiyesi
DAVA TARİHİ : 13/03/2019
KARAR TARİHİ : 08/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/12/2021

Hendek 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 07/10/2021 tarihli, 2019/88 Esas 2021/378 Karar sayılı gönderme kararı ile mahkememize devredilen Adi Ortaklığın tasfiyesi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … ‘nın; … Çiftliğini kurmak için; 17/05/2011 tarihli ve … – … numaralı inşaat ruhsatını aldığını, davalının kendisine ait olan arsa üzerinde çiftlik yapmak için inşaat izninden sonra bir kısım krediler kullanmış olduğunu, krediler ve öz kaynakları ile çiftlik binası ve diğer gerekli malzemeleri almaya başladığını, sonrasında alınan krediler ile inşaat işlerini tamamlamış olduğunu, Hendek Ziraat Odası tarafından … tarih ve … numaralı, Çifçilik belgesi ile … lı’nın hayvancılık yapmaya başladığının, bu çiftçilik belgesini incelediklerinde … Hoştain inek bulunduğunun tespit edildiğinin, yani 01/03/2012 tarihinde … tarafından idare edilen ve davacının ortak olmadan önce 252 adet inek bulunduğunun tespitinin yazlı belge ile de yapılmış olduğunu, 252 inek ile hayvancılığa başlayan … ‘nın çok geçmeden ödeme güçlüğü içine düşmüş olduğunu, ödeme güçlüğüne giren … ‘ının davacıya ortaklık teklif etmiş olduğunu, … ‘nın ısrarlı ortaklık teklifleri karşısında davacının ortaklık teklifini kabul etmiş olduğunu, davacı ile davalı arasında 07/07/2012 tarihli Adi Ortaklık Sözleşmesinin imzalanmış olduğunu, … ‘nın; … isimli Adli Ortaklık Konusu işletmeyi, üçüncü kişilere satmış ve parasını almış olduğunun,…nın satış bedelinin bir kısmının resmi olarak almış, satış bedelinin bir kısmını da gayri resmi olarak almış olduğunu, davacının … ‘yı arayarak ve yüz yüze gelerek payı olan paranın ödenmesini istediğini, davacının; adi ortaklıktaki payını almak için davalı ile tartışmış olduğunu, davacının ısrarlı olarak adi ortaklıktaki payını istemesine rağmen … ‘ınnı davacıya hiçbir ödeme yapmamış olduğunu, … ı’nın Adi Ortaklık konusu malların satını nedeniyle davacıya herhangi bir ödeme yapmamış olduğunu, … ‘ınn; … isimli adi ortaklıktaki davacının payına isabeten eden kısmın ödenmesine karar verilmesi gerektiğinin, tüm bu nedenlerle; davacı ile davalı arasında imzalanan adi ortaklık sözleşmesinin fesli ve ortaklığın tasfiyesini, davalı tarafından satılan; … ait; Sakarya İli, … Parsel numarası ile tapuya kayıt gayrimenkul, tesis, demirbaş, makine, teçhizat, hayvanlar ile sair malzemelerin tespitini, tespit edilen bedelin, dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte ödenmesini, yargılama giderleri ve Adi ortaklığın toplam değeri üzerinden nispi olarak hesaplanan vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 30/04/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; “Dava dilekçesinde iddia edildiği gibi taraflar arasında bir adi ortaklık sözleşmesinin mevcut olmadığının, davacı tarafın dayandığı sözleşme içeriğinde de anlaşılacağı üzere dosyaya delil olarak sunulan sözleşmenin bir alım satım sözleşmesinin ön protokolü nevinde bir sözleşme olup adi ortaklık sözleşmesi ve hükümleri ile bir alakası olmadığının, tesisin 1/2 sinin satımından bahsedilmekte olduğunu, üzerine yazılan adi ortaklık sözleşmesinin de daha sonra davacı tarafça eklendiğini düşündüklerini, 2012 yılında davacının, dava dışı … (hensa) ve … ( … ) müvekkile ait çiftliği almak için anlaşmış olduklarını, ancak bu kişiler ile yapılan anlaşmanın bozulmuş olduğunu, davacı ve davadışı kişilerin ortak olarak müvekkilinden aldıkları 300.000 TL değerinde ki hayvanlar karşılığı verdikleri çekleri ödememiş olduklarını, bunun üzerine davacının müvekkile gelerek alışverişe konu hayvan bedellerini ben ödeyeceğim aynı zamanda anlaşırsak buranın yarısını bana sat dediğinin, davacı yukarıda bahsedilen hayvan ticaretine ilişkin ödemeleri banka yolu ile yapmış ancak alım satım sözleşmesinde bahsedilen ziraat bankası na yapılması gereken kredi ödemeleri yapılmadığı için alım satımdan vazgeçmiş olduklarını, ancak davacı ile müvekkil bu süre zarfında gerek hayvan alım satımı gerekse davalının müvekkilin tarlasını ve arabasını satın alması yine davalının Hendek ilçesinden satın aldığı taşınmazlara ilişkin müvekkilin davacı adına ödeme yapması gibi sair ticari alış verişler sebebi ile zaman zaman para trafiği yaşanmış olduğunu, ancak yapılan bu ödemelerin kesinlikle dava dilekçesinde bahsedildiği gibi bir adi ortaklıktan kaynaklı ödemeler olmadığının, bu sebeple de davacı tarafın tanık dinletme taleplerinin de reddini talep ettiklerini, davaya konu edilen para miktarı ve davanın niteliği gereği ancak yazılı delille ispatlanması gereken bir konuda tanık dinletilmesine muvafakatleri olmadıklarını, davacının üçüncü kişilere gönderdiği ve adi ortaklık için gönderdiğini iddia ettiği ödemelerin de hep taraflar arasında ki hayvan alışverişinden kaynaklanmakta olduğunu bu sebeple adi ortaklık ile ilgili yaptığını söylediği ödemeleri kabul etmediklerini, SGK ya yaptığı ödemeler karşılığı da müvekkilden kurbanlık ve sair hayvan alım satımı yapılması sebebi ile doğmuş borçlarına karşılık yapmış olup müvekkil tarafından borcundan mahsup edilmiş olduğunu, tüm bu nedenlerle davacının haksız ve dayanaktan yoksun davasının reddine karar verilmesini talep ettiğini, açılan haksız ve dayanaksız davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 20/05/2019 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; “Taraflar arasındaki ilişkinin Adi Ortaklık İlişkisi olduğunun, davalı … ‘nın, 07/07/2012 tarihli yapılan adi adi ortaklık sözleşmesiyle doğal süt tesisi ve doğal süt tesisinin üzerinde kurulu olduğu gayrimenkul, araç – gereçler, damızlık ve süt inekleri ile adres ve tapu kaydı ile sabit arsa üzerindeki her şeyin %50 hissesini müvekkilime satmış olduğunu, davalının kendi tesisinden hisse satıp devamında müvekkille birlikte bu tesisi işletmesi davalının adi ortaklık sözleşmesi imzaladığının en açık ispatı olduğunun, sözleşmenin sonunda ortaklık kurulduğundan ve ödemelerin ortaklar tarafından ödeneceğinin düzenlenmiş olduğunu, tüm sözleşme kapsamı ve tarafların düzenleme iradesinin adi ortaklık sözleşmesinin kurulmasına yönelik olduğunu, davada tasfiye heyeti seçilerek öncelikle dava konusu tesisin ve canlı hayvanların değerinin belirlenmesi gerektiğinin, devamında bunların nakte çevirme işlemlerinin yapılması gerektiğinin, davalının tüm sermayeyi sattığı için malların mevcut olmama durumu dikkate alınıp ve müvekkilinin alacağının ortaya çıkarılması gerektiğinin, nihayetinde son bilançonun çıkarılması gerektiğinin ve tasfiyenin sona ermesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle; cevaba cevap dilekçelerinin kabulü ile birlikte; davacı ile davalılar arasında imzalanan 07/07/2012 tarihli adi ortaklık sözleşmesinin feshi ve ortaklığın tasfiyesini, dava Konusu … Parsel numarası ile davalı … tarafından satılan tesis ve canlı hayvanların bedelinin tespitini, tespit edilen bedelin %50’sinin davacıya ödenmesini, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalıdan tahsiline karar verilmesini mahkemeden vekaleten arz ve talep ederim. ” şeklinde cevaba cevap dilekçesi sunmuştur.
Hendek … . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının 15/03/2019 tarihli tensip zabtı (7) nolu ara kararı uyarınca; Hendek Belediye Başkanlığı’na 17/05/2011 tarih ve 03-35 numaralı inşaat ruhsatı ve eklentileri ile projelerin onaylı suretlerinin gönderilmesi için müzekkere yazılmış ve müzekkere cevabı dosyamız arasına alınmıştır.
Hendek … . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının 15/03/2019 tarihli tensip zabtı (8) nolu ara kararı uyarınca; Hendek İlçe Tarım Müdürlüğü”ne 03/06/2011 tarihinde düzenlenmiş 405 sığır için verilmiş işletme tescil belgesi ve eklerinin (işletme dosyasının) onaylı suretlerinin gönderilmesi için müzekkere yazılmış ve müzekkere cevabı dosyamız arasına alınmıştır.
Hendek … . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının … tarihli tensip zabtı (9) nolu ara kararı uyarınca; Hendek İlçe Tarım Müdürlüğü’ne davacı ve davalı adına kaç hayvan için küpe verildiği, davacı ve davalının adına yapılan bütün işlemlerin (dosyalarının ayrı ayrı) onaylı suretlerinin gönderilmesi için müzekkere yazılmış ve müzekkere cevabı dosyamız arasına alınmıştır.
Hendek … . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının … tarihli tensip zabtı (10) nolu ara kararı uyarınca; Hendek Ziraat Odası’ na davacı adına olan ziraat yada hayvancılık belgesinin onaylı suretinin gönderilmesi için müzekkere yazılmış ve müzekkere cevabı dosyamız arasına alınmıştır.
Hendek … . Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının … Celse tarihli duruşma zabtı (1) nolu ara kararı uyarınca; 24/09/2020 tarihinde keşif yapılmasına karar verilmiş olup; 24/09/2020 tarihinde mahallinde keşif yapılmıştır.
Fen Bilirkişi Ümit Topalcık 01/10/2020 tarihli bilirkişi Fen Bilirkişisi raporunda özetle; ” 24/09/2020 günü mahkeme heyetiyle birlikte davaya konu lan Hendek İlçesi, … (Eski … ) nolu parselin başına gelindi söz konusu yere ait paftayı zemine uyguladığında zemine aynen uyduğunun, davaya konusu olan … (Eski … Parsel) nolu parsel sınırlarının mahkeme keşif heyetiyle birlikte gezilerek mahkeme keşif heyetine gösterildiğinin, tapu kaydından da anlaşılacağı üzere işbu dava konusu … nolu parselin 8.673,32m2 yüzölçüm ve Ahır, Hayvan Hastahanesi, İki Katlı Konut Dışı Çiftlik Binası, Samanlık ve Tarla vasfı ile … oğlu … adına tescilli olduğunun görüldüğünü, yapılan incelemede Tapu Müdürlüğü’nün … tarih ve … yevmiye nolu satış işlemi ile devalı … ‘nın iş bu taşınmazını … oğlu … ‘a devrettiğinin görüldüğü görüş ve kanaatindeyim, ” şeklinde rapor düzenlemiştir.
Makine Mühendisi Bilirkişisi … , Gayrimenkul Değerlendirme Uzmanı Bilirkişisi Kemal İsmail Kapıcı 26/10/2020 havale tarihli Heyet Bilirkişisi raporunda özetle; “Dava Konusu taşınmazların dava tarihi itibari ile arsa ve yapıların toplam değerinin 3.004.137.00-TL (Üçmilyondörtbintyüzotuzyedilira) edeceği makine ekipman ile görüşmeler ve değerlendirmeler neticesinde görüş ve kanaatine varılmıştır. ” şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Ziraat Yüksek Mühendisi Bilirkişisi … ve Veteriner Hekim … 02/11/2020 havale tarihli ortak bilirkişi raporunda özetle; ” Dava konusu taşınmaza ait zirai değerin olmadığının, … ‘ya ait 2011 – 2018 yılı toplam hayvan hareket kayıtları ve küpelenen hayvanların değerlerinin, A-) İşletmeye Giren Hayvan Sayısı (Adet): 2635, B-) Küpelenen Hayvan Sayısı: 850
İşletmeye giren hayvanların toplam sayısı= A + B = 3485 Adet ( Üçbindörtyüz seken beş) adet C-) İşletmeye giren hayvanların toplam değeri: 20.747,400-TL; D-) Küpelenen hayvanların toplam değeri: 4.160,350-TL; İşletmeye giren hayvanların kıymet takdiri Toplamı = C+D = 20.747,400-TL + 4.160,350-TL =24.907,750-TL; (Yirmi dört milyon dokuzyüz yedi bin yedi yüz elli lira); E-) İşletmeden çıkan hayvan sayısı= 3011 (Üçbin onbir) adet; F- İşletmeden çıkan hayvanların kıymet takdiri: 24.034,300-TL (Yirmi dört milyon otuz dört bin üçyüz lira)’dır. ” şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı 09/11/2020 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; “Bilirkişilerin Adi ortak davacının %50 hissesini hesaplamamış olduğunu, davacı ile davalının 07/07/2012 tarihli yazılı sözleşme ile %50 – %50 hisse ile Adi Ortak olması nedeniyle; davacı hissesine düşen %50 oranı belirtilerek, davacının %50 payının karşılığının hesaplanması için Ek Bilirkişi Raporu alınmasını, davacının davalıya bankalar kanalıyla yapmış olduğu ödemelerin, dosya kapsamındaki havale ve Eft dekontları dikkate alınarak mali bilirkişiden rapor alınmasını, delil listesinde adı belirtilen ancak keşif mahallinde dinlenmeyen … ‘ın tanık olarak dinlenmesini, keşif mahallinde dinlenen … ‘nun tanık anlatımları ile davacı ile davalının arasındaki Adi ortaklığının ispat edilmiş olmasını, Adi ortaklık ilişkisinin sözlü olarak kurulabileceğine ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları hakkındaki açıklamanın dikkate alınarak yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ederiz,” şeklinde itiraz dilekçesi sunmuştur.
Davalı vekili Av. … bilirkişi raporuna karşı 19/10/2020 havale tarihli itiraz dilekçesin özetle; “Bilirkişi raporunda ki aleyhe olan hususları kabul etmediklerini, yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda taşınmaz kıymetlerine itiraz ettiklerini, söz konusu yapıların 17.12.2010 tarihinde ruhsat alınarak yapılmış olduğunun, davacı tarafın “adi ortaklık” olarak nitelendirdiği ön satış sözleşmesi ise 07.07.2012 tarihine ait olduğunun, bu yönü ile rapora itiraz ettiklerini, makine ekipmanlarının da Davacı tarafın “adi ortaklık” olarak nitelendirdiği ön satış sözleşmesinin ise 07.07.2012 tarihinden önce alınmış olup, yine hali hazırda 3 kişiye ait olduğundan makine ekipmanlarının hesaba ek raporla katılması açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunun, ortada bir adi ortaklığın sözkonusu olmadığının, dosyaya adi ortaklık ispatı için sunulan belgenin bir hisse satış sözleşmesi olup, söz konusu belge üzerine daha sonra eklendiği belli olan adi ortaklık yazısı dışında belge içeriğinde ne bir ortaklıktan ne de başka bir konudan bahsedilmediğinin de açıkça ortada olduğunun, Veteriner hekim hesaplamalarına da itiraz etmekte olduğunun, davacı tarafın dayandığı sözleşme içeriğinde de anlaşılacağı üzere dosyaya delil olarak sunulan sözleşme bir alım satım sözleşmesinin ön protokolü nevinde bir sözleşme olup adi ortaklık sözleşmesi ve hükümleri ile bir alakası olmadığının, hal böyle iken fesih tarihi (2014) ve sözleşme tarihinden (2011) önceki hayvanların hesaplanmasının zaten başlı başına hukuka aykırı olduğunun, bu hali ile raporun açıkça usul ve yasaya aykırı olup itirazlarının kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle; usul ve yasaya aykırı bilirkişi raporlarına karşı itirazlarının kabulü ile haksız ve dayanaksız davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ederiz,” şeklinde itiraz dilekçesi sunmuştur.
Hendek … . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının 17/02/2021 Celse tarihli duruşma zabtı (1) nolu ara kararı uyarınca; Tarafların itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmiş olup; dosya ek rapor alınmak üzere bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir.
Makine Mühendisi Bilirkişisi … , Gayrimenkul Değerlendirme Uzmanı Bilirkişisi … bilirkişi heyeti ek raporunda özetle;”Davacı … ın adi ortaklık sözleşmesinden istinaden hissesine düşen payın değerinin KDV hariç 1.502,06800-TL (Bir milyon beş yüzikibinaltmışsekizlira) olarak görüş ve kanaatinde oldukları şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Davalı vekili bilirkişi ek raporuna karşı 21/05/2021 havale tarihli itiraz dilekçesinde özetle; “Bilirkişi raporunun varsayımlar üzerine hesaplama yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunun, yine makine ekipmanlarının da davacı tarafın “adi ortaklık” olarak nitelendirdiği ön satış sözleşmesinin ise 07/07/2012 tarihinden önce alınmış olup, yine hali hazırda 3 kişiye ait olduğundan makine ekipmanlarının hesaba ek raporla katılmasının açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunun, ortada bir adi ortaklığın söz konusu olmadığının, dosyada adi ortaklık ispatı için sunulan belgenin bir hisse satış sözleşmesi olup, söz konusu belge üzerine daha sonra eklendiği belli olan adi ortaklık yazısı dışında belge içeriğinde ne bir ortaklıktan ne de başka bir konudan bahsedilmediğinin ortada olduğunun, tüm bu sebeplerle; usul ve yasaya aykırı bilirkişi raporlarına karşı itirazlarının kabulü ile haksız ve dayanaksız davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ederiz, ” şeklinde dilekçe sunmuştur.
Hendek … . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 07/10/2021 tarihli, … Esas 2021/378 Karar sayılı dosyası mahkememize tevdi edilmiş olup mahkememizin … Esas (YENİ ESAS) sırasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizin 20/10/2021 havale tarihli tensip zabtı (2) nolu ara kararı uyarınca; Davacının esnaf ya da tacir olup olmadığı ve ticari işletmesinin bulunup bulunmadığı hususunda … Vergi Dairesi’ne, İstanbul Ticaret Odası’na ve İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları birliği’ne müzekkere yazılmış ve müzekkere cevapları dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememizin 20/10/2021 havale tarihli tensip zabtı (3) nolu ara kararı uyarınca; Davalının esnaf ya da tacir olup olmadığı ve ticari işletmesinin bulunup bulunmadığı hususunda Hendek Vergi Dairesi’ne , Hendek Esnaf Odasına, Sakarya ticaret Odasına müzekkere yazılmış ve müzekkere cevapları dosyamız arasına alınmıştır.
Taraflara usulüne uygun davetiyenin tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Somut olayda uyuşmazlık adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Adi ortaklık, 6098 sayılı TBK.’nun 620. vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Adi ortaklık sözleşmesi; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir (TBK. 620/1 md.) Adi ortaklık sözleşmelerden kaynaklanan davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine dair yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Adi ortaklıktan kaynaklanan bir davanın (nispi) ticari dava olarak kabul edilebilmesi için iki tarafın da tacir olması ve adi ortaklığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması gereklidir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 25/10/2021 tarihli cevabında davacı … ‘ın tacir kaydının bulunmadığı sadece limited şirket ortaklığının olduğu belirtilmiştir. Güngören Vergi Dairesinin 25/10/2021 tarihli cevabında da davacı … ‘un ikamet amaçlı inşaat faaliyetini 23/02/2010 tarihinde terk ettiği bildirilmiştir. Sakarya Esnaf odasından verilen cevapta da davacı Yusuf’un esnaf siciline kaydının olmadığı ifade edilmiştir. Davacı vekili 10/12/2021 tarihli dilekçesinde davacının gerçek kişilerde olduğu gibi vergilendirildiğini ve ticari defter tutmadığını ifade etmiştir.
Sakarya Ticaret ve Sanayi Odasının 26/10/2021 tarihli cevabından davalı … ‘nın tacir kaydının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Vergi Dairelerinin cevabında da davalı … ‘nin sadece İstanbul Nakil Vasıtaları Vergi Dairesine kayıtlı potansiyel vergi mükellefi olduğu ve ticari bir faaliyetinin olmadığı bildirilmiştir.
Dosyada mevcut kayıtların ve GİB dan UYAP ortamında alınan kayıtların incelenmesinde davacının ve davalının tacir olmadıkları anlaşılmaktadır. Davacı … ‘un limited şirket ortaklığı ona tacir sıfatını kazandırmayacaktır. Her iki tarafı tacir olmayan bu adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanan davada yargılama yapma ve karar vermekle Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olup, Asliye Ticaret Mahkemesi görevli değildir.
Her iki tarafın tacir olduğu ve adi ortaklığın her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirdiği varsayımında dahi davanın açıldığı tarih nazara alınarak mahkememizin görevli olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır.
Mahkememizin kurulup faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce ticaret mahkemesi sıfatıyla Sakarya Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olan bu davanın gönderme kararı ile mahkememize gönderilip gönderilemeyeceği ve mahkememizin görevli olup olmadığı hususunun da incelenmesi gerekmektedir. Zira mahkemenin görevli olması kamu düzenine ilişkin olup dava şartlarındandır.
Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, ‘na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır. Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır. Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davalara ilişkindir.
Bu hususlar Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 2021/1939 Esas 2021/1732 Karar sayılı 22/11/2021 tarihli kesin nitelikteki güncel kararında açıkça belirtilmiş ve Asliye Hukuk Mahkemesinin elindeki ticari davaların yargılamasına devam edeceği ve Ticaret Mahkemesinin kurulduğundan bahisle gönderme kararı veremeyeceği karara bağlanmıştır.
Konya Bölge Adliye Mahkemesinin 2021/2115 esas 2021/1979 karar sayılı 06/12/2021 tarihli kararında da ” Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri yoktur. Hattı zatında Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça İş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de çok açıktır.” denilmek suretiyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalarda Asliye Hukuk Mahkemesinin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam etmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesinin 2021/1511 esas 2021/1353 karar sayılı 02/11/2021 tarihli kararında da “Kanuni hakim ilkesi, doğal hakim ilkesi, usul ekonomi ilkesi, bu husustaki Anayasal düzenleme ve Anayasa Mahkemesi kararları, AİHS ve AİHM kararları birlikte değerlendirilip yorumlandığında; Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının 01/09/2021 tarihinden sonra açılacak davalar için geçerli olduğu, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan mahkemelerin elindeki Ticaret Mahkemesi’nin görev ve yetkisine giren davaların açıldığı mahkemelerce sonuçlandırılması gerektiği” ifade edilmiştir.
Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin kurulduğu dönemde ortaya çıkan aynı mahiyetteki bir uyuşmazlıkta Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/7646 E. , 2016/10579 Karar sayılı 12/12/2016 tarihli kararında ” Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4 maddesine göre “Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukuk mahkemesi, davaya devam eder.” İfadesi gereği bir yerde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmaması durumunda o yer asliye hukuk mahkemesi ticari davalara da bakmakla görevlidir. Sonradan o yer de asliye ticaret mahkemesinin kurulması mahkeme kurulmadan önce asliye hukuk mahkemesinde açılan ticari davalarda görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası7nın 142. Maddesinde “mahkemelerin kuruluş görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir” yine Anayasanın 37. Maddesi “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz” hükümlerini öngörmektedir. Hukuk Genel Kurulu’nun 19.04.2066 tarih 2006/11-58 esas 2006/228 karar ve yine Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2007 tarih 2007/11-189 esas 2007/193 karar sayılı ilamlarında belirtildiği gibi her davanın açıldığı tarihte ki şartlara göre görülmesi ve çözümlenmesi gerekir. Yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Böyle bir düzenleme varsa örneğin 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. Maddesinde “Aile mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde yargı çevresinde ve görev alana giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir” düzenlemesi gereği bir yerde aile mahkemesi kurulması ile birlikte daha önce açılmış aile mahkemesinin görevine giren davalar aile mahkemesine devredilecektir. Ancak 6103 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’u incelendiğinde ticaret mahkemelerinin kurulmasından önceki açılan davalara bakacağı yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkeme davanın açıldığı tarih itibarı ile o yerde asliye ticaret mahkemesi bulunmadığından TTK 5/4 maddesi gereği bu davaya bakıp sonuçlandırması gerektiğinden mahkemenin davada asliye ticaret mahkemesinin görevli bulunduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı vermesi doğru görülmemiştir.” denilmiştir.
Açıklanan gerekçelerle; davanın her iki tarafının da tacir olmaması sebebiyle davanın nispi ticari dava sayılamayacağı, aksinin kabulü halinde dahi mahkememizin kurulup faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce açılmış olan eldeki davanın yargılamasına açıldığı Hendek 2. Asliye Hukuk Mahkemesince (ticaret mahkemesi sıfatıyla) devam edilmesinin gerektiği düşüncesiyle mahkememizin görevsizliğine karar verilmiştir.
Hüküm: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın görev dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Bu karara karşı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak görevsizlik kararının kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten itibaren, karara karşı kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, taraflardan birinin mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde, dosyanın görevli (dosyayı mahkememize devretmiş olan) Hendek 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Yukarıda belirtilen yasal süre içinde gönderme talep edilmemesi halinde dosyanın ele alınarak verilecek ek kararla davanın açılmamış sayılacağı hususunun İHTARINA,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek yada aynı sürede başka yer Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığıyla mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere, oybirliği ile karar verildi. 08/12/2021

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı