Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/514 Esas – 2022/948
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/514 Esas
KARAR NO : 2022/948
HAKİM :…
KATİP : …
DAVACI : …
VEKİLİ : Av…
DAVALI …
VEKİLİ : Av. …
DAVA İHBAR OLUNAN : …
DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/09/2021
KARAR TARİHİ : 22/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 02.11.2006 tarihinde 14.121,00 TL tutarında 3.298 kg. fındık teslim ettiğini ve 3- 4 ay sonra 2.398,00 TL sini alabildiğini, bakiye alacağını alabilmek için defalarca telefonla ve bilfiil davalı kooperatife giderek talebini ilettiğini ancak bir sonuç alamadığını bu sebeple, … İcra Dairesinin …/…. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu beyan etmiştir. Davacının , davalı ile alacağını almak için görüşmeler yaptığını ancak görüşmelerin sonuçsuz kaldığını ve davacıya bir ödeme yapılmadığını, Üreticinin davalı kooperatife ürün teslim edebilmesi üyelik şartına bağlıdır. Davalı kooperatifin haklarını kötüye kullanmasıyla davacının üyeliği fiilen sona erdiğini, Davalı kooperatif ve bağlı olduğu …, tek taraflı olarak üreticilere istedikleri belgeleri imzalatmakta ve kendi lehlerine haklar oluşturduğunu, üreticilerin iradesinin hiçbir şekilde yansımadığı haklar kötüye kullanılarak üreticiler mağdur edildiğini, üretici, teslim ettiği ürünün bedelini istediğinde, tek taraflı oluşturulmuş haklar ileri sürülerek ödeme yapılmadığını, Davalı kooperatifle alacak miktarı konusunda bir ihtilaf olmadığını, Davalının … Asl. Huk. Mahkemesinin …/… E, …/… K. sayılı dosyasına bildirmiş olduğu borç miktarıyla davacının talep ettiği miktar aynı olduğunu, Davalı … … … Satış Kooperatifi,…e (… bağlı olarak çalıştığını, e … Türkiye genelinde kooperatifler eliyle üreticiden fındık aldığını, Kooperatif sayısı 1960’ta 26’ya, 1987’de 55’e yükselirken, ortak sayısı da aynı yıllarda 65.363’ten 176.264’e çıkmıştır. Birliğe bağlı kooperatifler, Rize’den Adapazarı’na kadar geniş bir bölgeye yayılmıştır, birliğin merkezi Giresun olup, … … Satış Kooperatifi de davacıdan … adına fındık satın aldığını, kooperatif ana sözleşmesinde açıkça beyan edildiğini, kooperatif ana sözleşmesinde yönetim kurulunun aldığı kararlarla …’in kararları çeliştiğinde … kararlarına üstünlük tanınacağı ve yine dışarıdan fındık alınacak ise …’in olurunun alınması gerektiği, yıl içerisinde ne kadar fındık alınacağı gibi vs. kararların … tarafından kooperatiflere bildirileceği yönünde kooperatif ana sözleşmesinde hükümlerin olduğunu, Alacak konusu 11.623,00 TL’nin ürün teslim tarihi 02.11.2006’dan itibaren hesaplanacak en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte tahsili ile Davalı … ile … arasında organik bağın varlığına, Yargılama giderleriyle ücreti vekaletin davalıya tahmiline, fazlaya ilişkin hakkımız saklı kalmak kaydıyla karar verilmesini taleple dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının davalı hakkında icra takibi başlatığını öncelikle arabuluculuk ile ilgili bilgilendirme yapılmadığını, öncelikle bu sebeple davanın reddini talep ettiklerini, dava konusu alacak hakkında genel zamanaşımı süresi 10 yıl olup bu süre zarfında tahsil edilemeyen alacaklar yönünden genel alacak zamanaşımı söz konusu olduğunu, bu nedenle davacı tarafın, alacaklarına yönelik taleplerinin zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, Davacı tarafça davalı kurum ile dosya kapsamı dışında olan ve ihbar olunan kurum sıfatı ile yer alan …… Tic. A.Ş. Arasında organik bağ olduğu yönündeki iddialar mesnetsiz ve asılsız olduğu, her iki kurumun faaliyet alanları ve bölgeleri birbirinden farklı yerler olup davacı tarafın kurum nezdinde alacağı tahsil amaçlı herhangi malvarlığı olmadığından bahisle dosya kapsamına hiçbir ilgisi ve alakası bulunmayan…Tic. A.Ş. yi davaya dahil etmeye çalıştığını, …/… E sayılı …İcra Müdürlüğü dosyasından icra takibi yapıldığı yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, beyan etmiş ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Arabuluculuk son tutanağı , … İcra Müdürlüğünün ……/… Esas sayılı dosyası dosya içine alınmış … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası celp edilmiştir.
Olaya ilişkin yasal düzenlemeler ve yargı içtihatları değerlendirilecek olursa; Basit yargılama usulüne tabi davalarda; Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir. (6100 sayılı HMK m.317) İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar. (6100 sayılı HMK m.319)
6100 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde 319. madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2021/3906 esas 2021/8106 karar sayılı ilamı)
6101 sayılı TBK’nın yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki kanunun 5.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder. Ancak, bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak Türk Borçlar Kanununda öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur. Türk Borçlar Kanunu ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibarıyla bu süre dolmuşsa, hak sahipleri Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar. Ancak, bu ek süre, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden daha uzun olamaz.
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. (6098 sayılı TBK m.146-818 sayılı BK .125)
6100 Sayılı Kanunun tespit davasına ilişkin 106. maddesi, “(1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukukî ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bîr belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. (2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnaî durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. (3) Maddî vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz” şeklinde düzenlenmiştir.
Tespit davasının işlevi, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespiti olup, bundan ileri gidemez. Eda davalarında ise tespit işlevinden başka, ikinci bir (eda) bölüm vardır ki, bu bölüm tespit davalarında mevcut değildir. İşte bu nedenledir ki eda davası, aynı konudaki tespit davasını da (talebini) içeren geniş kapsamlı bir davadır. Kısaca tespit davası, eda davasının öncüsüdür.
Önemle vurgulanmalıdır ki; tespit davasının dinlenebilmesi için, genel dava şartlarından ayrı olarak özellikle şu iki unsurun da bulunması gereklidir: Tespit davasının konusu bir hukuki ilişki olmalı ve davacının, bu hukuki ilişkinin var olup olmadığının hemen tespit edilmesinde hukuki yararı bulunmalıdır.
Bir hukuki ilişkinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararın bulunduğunun kabulü için ise; davacının bir hakkı veya hukuki durumunun hali hazır bir tehlike ile tehdit edilmiş olması, bu tehdit sebebiyle davacının hukuki durumunun tereddüt içinde bulunması, tespit davasının bekletilmesinin davacıya zarar vermesi ve tespit hükmünün bu tehlikeyi ortadan kaldıracak kabiliyette olması gerekir.
Şu hale göre; eda davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edildiğinden; eda davası açılması mümkün olan hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı kuşkusuzdur. (YHGK 2006/7-265 Esas- 2006/335 Karar sayılı ilamı)
Somut olay yukarıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirilecek olursa;Davacı alacak ve tespit istemli olarak eldeki davayı açmış, Sakarya Arabuluculuk Bürosunun 2021/428 büro no, 2021/94392 arabuluculuk numaralı dosyası ile alacak istemi yönünden arabuluculuğa başvurduğu anlaşılmış, arabuluculuğun anlaşamama ile bittiği anlaşılarak, dava şartının yerine getirildiği görülmüştür.
Dosyaya gelen 23.12.2021 tarih ve 20/4 sayılı S.S. 249 Sayılı Akyazı Fındık Tarım Satış Kooperatifi yazı cevabına göre davacının 02.10.1994 tarihinden itibaren davalı koopretatif üyesi olduğu, dolayısıyla alacak iddiasının kooperatif üyesi ile kooperatif arasında olduğu anlaşılarak, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 99. maddesi uyarınca, Kooperatifler Kanunundan kaynaklanan hukuk davalarının tarafların sıfatlarına bakılmaksızın ticari dava olduğu kabul edilmiş olduğu nazara alındığında mahkememizin anılan davada görevli olduğu anlaşılmıştır.
Az yukarıda açıklandığı üzere, basit yargılama usulüne tabi dava ve işlerde 6098 sayılı yasanın 317.maddesine göre cevap süresinin 2 hafta olduğu, bu sürenin gerekli hallerde 2 hafta daha uzatılabileceği, verilen ek sürenin ilk sürenin bitişinden itibaren işleyeceği, yine aynı yasanın 319 maddesine göre ise savunmanın genişletilmesi yasağının cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağının düzenlendiği, davalıya dava dilekçesinin 15.11.2021 tarihinde tebliğ edildiği, cevap süresinin 29.11.2021 tarihinde sona ereceği, cevap süresi içinde davalı vekilinin talebi üzerine davalı tarafa 25.11.2021 tarihli ara karar ile cevap süresinin bitiminden geçerli olmak üzere 2 haftalık ek süre verildiği, bu halde cevap süresinin sona erdiği 29.11.2021 tarihinden itibaren ek sürenin işlemeye başladığı ve 13.12.2021 tarihinde dolduğu, davalı tarafın ise cevap dilekçesini 13.12.2021 tarihinde, yasal cevap süresi içinde sunduğu anlaşılmış, cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, satış sözleşmesinden (6098 sayılı TBK 207 vd, 818 sayılı BK 182 vd) kaynaklandığı, satış tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı yasanın 182/2.maddesine (6098 sayılı yasanın 207/2.maddesi) göre satış sözleşmelerinde borçların aynı anda ifa edileceğinin düzenlendiği, davalı kooperatifin ana sözleşmesinin yapılan incelemesinde ise, 58. maddesinde alımlar için çeşitli yöntemlerin benimsendiği,bir kısım alımların peşin veya taksitli yapılacağı, bir kısmının sözleşmeli yapılacağı, bir kısmının ise hesap dönemi sonunda bilanço ile hesaplaşma sonucu ödenmek üzere alınacağının düzenlendiği, anılan ana sözleşmenin 64.maddesinde hesap cetvelinin, ilgili hesap döneminin bitişinden itibaren en geç 2 ay içinde çıkarılacağının düzenlendiği, somut olayda davacının fındıkları 02.11.2006 tarihinde teslim ettiği, taraflar arasında ödeme gününe ilişkin ayrı bir sözleşme olmadığı nazara alındığında ana sözleşmeye göre en geç 2007 yılının 2. ayının sonuna kadar bedelin ödenmesinin gerektiği, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı yasanın 125.maddesi ile, 6101 sayılı yasanın 5.maddesi ve 6098 sayılı yasanın 146.maddesi birlikte değerlendirildiğinde; satış sözleşmesine dayanan dava konusu alacağın 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, 818 sayılı yasanın 128.maddesi ve 6098 sayılı yasanın 149.maddesine göre zamanaşımının alacağın muaccel olmasıyla başlayacağı, az yukarıda açıklandığı üzere, alacağın en geç 2007 yılının 2. ayının sonunda muaccel hale geldiği, dolayısıyla davalı hakkında 2017 yılının mart ayına kadar zamanaşımını durduran veya kesen bir işlemin olmadığı, davalı hakkındaki takibin ise zamanaşımının dolmasından sonra, 04.08.2017 tarihinde yapıldığı, borç ikrarının ise 21.06.2017 tarihinde Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/810 sayılı dosyasına bildirildiği, anılan işlemlerin zamanaşımı süresinden sonra olduğu anlaşıldığından, zamanaşımını kesmeyecekleri, dolayısıyla alacağın zamanaşımına uğradığı anlaşılmakla alacak talebi yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı, davalı ile dava dışı Fisko birlik Entegre Fındık İşletme Tesisleri AŞ arasında organik bağ olduğunun tespitini talep etmiş ise de; detayları yukarıda ,YHGK 2006/7-265 Esas- 2006/335 Karar sayılı ilamının ilgili kısmında açıklandığı üzere;Eda davası açmak mümkün ise tespit davası açılamaz kuralının geçerli olabilmesi için, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında, meydana getirdikleri kesin hüküm (6100 sayılı HMK m.237) etkisi bakımından hiç bir fark bulunmaması gerekir. Yani tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Cilt:II 2001 baskı s.1409-1448). Eldeki davada, anılan tespit talebi ile dava dışı şirketin davaya konu edilen borç yönünden sorumluluğunu gerektireceği, anılan talebin davadışı …..AŞ’ye yöneltilecek eda davası ile elde edilebileceği, dolayısıyla davacının eda davası açmak yerine, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı olmadığından ve anılan tespit hükmünün davaya konu edilen alacak ve davalı açısından hukuki durumlarını değiştirmeyeceği de nazara alınarak, bu istem yönünden hukuki yararın olmadığı anlaşılmış ve bu istemin usulden reddine karar vermek gerekmiştir. (Benzer yönde YARGITAY 11. Hukuk Dairesi 2015/13552 esas-2017/278 karar)
Ayrıca tespit istemi yönünden dava dışı şirketin davaya dahil edilmesinin gerekip gerekmediği mahkememizce düşünülmüş, Davacı yanın, davalı şirket ile dava dışı şirket arasında organik bağ olduğu iddiası karşısında benzer dava sebebi bulunduğundan davalılar arasında ihtiyari (seçimlik) dava arkadaşlığı bulunmaktadır.(YARGITAY 22. Hukuk Dairesi 2012/17090 2013/5730) bu nedenle dava dışı … …AŞ’nin davaya dahil edilmesine gerek görülmemiştir.
HÜKÜM. Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının alacak talebinin REDDİNE,
2-Davacının davalı ile dava dışı … A.Ş arasında organik bağ olduğunun tespiti isteminin 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca hukuki yarar yokluğundan usulden reddine,
3-Karar kesinleştiğinde dosyamız içerisinde bulunan dosya asıllarının ilgili mahkemelere ve icra müdürlüklerine iadesine,
4-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına
5-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 198,50 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 117,8 TL nin istek halinde davacıya iadesine
6-Artan gider avansının dosya kesinleştiğinde ilgilisine iadesine
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Sakarya Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 22/03/2022
Katip …
E-İmza
Hakim …
E-İmza