Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/369 E. 2021/197 K. 20.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/369 Esas – 2021/197
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/369 Esas
KARAR NO : 2021/197

HAKİM :…
KATİP :…

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI :…

DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/02/2021
KARAR TARİHİ : 20/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının serada sebze işi ile uğraştığını, davalı şirket…yetkilisi …un şirket adına her türlü işlemi yapması ve kambiyo senedi düzenlemesi için babası…adına 21/11/2018 tarihinde Malatya …. Noterliğinden vekaletname düzenlendiğini, …’un bu vekaletnameye istinaden davacıdan yüklü miktarda domates ve silor salatalık satın aldığını, davalı tarafın aldıkları mallara ilişkin olarak çek ve kambiyo senedi düzenlediğini, davalı tarafın çek ve kambiyo senedine ilişkin ödemelerinin hepsini banka aracılığıyla yaptığını, banka dekontlarından da görüleceği üzere alınan malların 2013689 numaralı çeke istinaden yatırıldığını daha sonra 16.500,00 TL’lik borcu kaldığında ise çekin ibraz tarihini geçtiğini ve çekin hiçbir işe yaramayacağını belirtip kalan kısmı için kambiyo senedi teklif ettiğini, davcının da karşı tarafa güvenerek kabul ettiğini ve 25/05/2020 tarihinde 16.500,00 TL’lik kambiyo senedi düzenlendiğini ve sonradan veka eti olduğunu öğrendikleri Hacı Koltuk’un yetkili olarak imzaladığını, 20/07/2020 tarihinde şirket hesabından ”16500 senede istinaden” açıklaması ile 3.000,00 TL ödeme yaptığını, daha sonra 22/07/2020 tarihinde yine şirket hesabından ”16.500 senede istinaden” açıklaması ile 3.500,00 TL gönderdiğini, toplamda şirket hesabından 6.500,00 TL ödendiğini, hiçbir türlü elden ödeme yapmayan şirket yetkililerinin geri kalan kısım için ödeme yapmaktan kaçındığını, bunun sonucu olarak tarafınca Karasu İcra Dairesine … tarihinde… Esas numarası ile kambiyo senedine mahsus icra takibi başlattıklarını, borçlu davalı tarafın 26/08/2020 tarihinde Karasu İcra Hukuk Mahkemes… Esas numaralı dosya ile imzaya itiraz etmek suretiyle icra takibini durduğunu, İcra Hukuk Mahkemesinden şirket yetkilisinin vekaletnameyi saklayarak tek yetkilisinin kendisinin olduğunu, böyle bir borcunun olmadığından bahisle hukuka ve hakkaniyete aykırı, kötü niyetli bir şekilde hareket ettiklerini, bunun sonucu olarak davacının aleyhine %2 kötü niyet tazminatı ve %10 para cezası verildiğini ve istinaf miktar sınırlamasının altında bulunduğundan kararın kesinleştiğini, imzaya itiraz olduğundan mütevellit tarafınca şirket yetkilisi Hatice Koltuk ve kendisini şirket yetkilisi olarak tanıtıp imzayı atan Hacı Koltuk adına Dolandırıcılık ve Resmi belgede sahtecilik suçlarından suç duyurusunda bulunduklarını, Karasu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından … Soruşturma numarası ile soruşturma başlatıldığını, şüphelilerin ifadelerinde vekaletnameye istinaden bu işlemlerini yaptığını ve 10.000,00 TL’lik borcun kaldığını ikrar ettiklerini, şüpheliler Hatice Koltuk ve Hacı Koltuk’un borcu ikrar ettiklerini, İcra Hukuk Mahkemesi kararı kesinleştikten sonra aleyhe olarak Sakarya …. İcra Dairesi…Esas numaralı dosyada %20 kötü niyet tazminatı için ilamlı icra başlatıldığını, yapılan ilam sonunda davacının tüm mal varlığına haciz konulduğunu, banka hesaplarına ve parasına bloke konulduğunu, dosya miktarının bankada bloke edilerek bırakılmasını karşı tarafa ödenmemesini ve tüm hacizlerin kaldırılması için ilgili icra dosyasına tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olmasının yanında HMK’nın 114. maddesinde açıkça dava şartı olarak düzenlenmiş olduğundan, mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen dikkate alınması gerekir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Ticaret mahkemelerinin görevi TTK’nın 5. maddesinde düzenlenmiş ve maddenin 1. bendinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmiştir.
Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise TTK’nın 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmekte olup bu maddeye göre:
“(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.”
Bu düzenlemeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent hâlinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın sırf dava konusunun TTK’da düzenlenmesi nedeniyle ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar ise, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez.
Bu genel kuralın yanında TTK’nın 4. maddesinin son cümlesindeki düzenleme nedeniyle yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale ve vedia gibi sözleşmelerden doğan davalarla fikri ve sınai haklara ilişkin davalar da ticari davadır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken, burada sayılan davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması yeterli görülmüştür.
Somut olayda;Davacı taraf davaya konu edilen kambiyo senedinin davalı ile arasındaki domates ve silor satışına ilişkin düzenlendiğinden bahsettiği, bu şekilde taraflar arasındaki satım ilişkisine asıl olarak dayandığı, yine davalının haksız ve kötü niyetli eylemleri neticesinde ortaya çıkan maddi ve manevi zararını da talep etmiş olup bu şekilde taraflar arasındaki uyuşmazlık dava konusu senedin düzenlenmesinin sebebini oluşturan temel ilişkiye dayandığından ve davacının tacir olduğuna dair dosyada bir delil bulunmadığı gibi, davaya konu edilen talebin davacının ticari işletmesinden de kaynaklanmadığı, bu şekilde taraflar arasında TTK m. 4 ve 5.maddeleri kapsamında ticari bir dava olmadığı, uyuşmazlığın hallinde genel mahkemeler olan asliye hukuk mahkemelerinin görevli ve yetkili olduğu anlaşılmış olmakla; mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli Sakarya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Yargılama giderleri ve harçların görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 (İki) haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye dosyanın gönderilmesi talep edildiği takdirde, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, süresi içerisinde gönderme talebinde bulunulmaması halinde mahkememizce dosyanın resen ele alınarak yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
Dair dosya üzerinden tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Sakarya Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.20/12/2021

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı