Emsal Mahkeme Kararı Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/34 E. 2021/18 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAKARYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/34 Esas – 2021/18
T.C.
SAKARYA
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/34 Esas
KARAR NO : 2021/18

ÜYE : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLLERİ : …
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : …
DAVALILAR : 2- …
3- …
4- …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 22/10/2018
KARAR TARİHİ : 22/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :22/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21/07/2017 tarihinde Sakarya İli, Söğütlü İlçesi, Organize Sanayi Bölgesi civarında …’ın (davacın eşi) sevk ve idaresindeki …. Plakalı araç ile davalı sürücü …. sevk ve idaresindeki araç çarpışması ile maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasının meydana gelmiş olduğunu, … Plaka sayılı araçta bulunan davacı … ‘ ın ağır yaralanmış olduğunu, kaza sonrasında müvekkilin sıkıştığı araçtan itfaiye ekiplerince çıkarılmış ve ambulansla Sakarya Eğitim ve Araştırma HAstanesine kaldırılmış olduğunu, kaza nedeniyle davacıda kemik kırıkları oluşmuş olduğunu, ağır ameliyatlar geçirmiş olduğunu, davacı … için makul bir miktar olan 100.000,00-TL manevi tazminatın daalı sigorta şirketi haricindeki diğer tüm davalılardan dayanışmalı olarak tahsilini talep etmekte olduklarını, davacı müvekkilin geçirdiği kazadan beri çalışmamakta olduğunu, sosyal güvencesinin, mal varlığının ve gelirinin bulunmamakta olduğunu, yargılama harç ve masraflarının karışlamasının mümkün olmadığını, bu nedenle harç ve masrafların alınmamasını talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle; öncelikle adli müzaheret taleplerinin kabulünü, davacının 6100 sayılı yasanın 107. Maddesine göre belirlenecek maddi tazminatın (Harç değerinin şimdilik 1.000,-TL’dir) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline (Davalı sigorta şirketi yönünden sigorta limitlerini aşmamak üzere), sigorta şirketi yönünden temerrüde düşürüldüğü tarihten, (sigorta şirketine başvuru tarihi 02/03/2018) diğer davalılar yönünden kaza günü olan 21/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsilini, 100.000,00-TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi dışındaki tüm davalılardan kaza günü olan 21/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte dayanışmalı olarak tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılardan tahsilini, talep etmiştir.
Davacı … vekili … 22/06/2020 havale tarihli feragat dilekçesinde özetle: Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından Davalı …. ‘den talep ettikleri dava konusu maddi tazminat yönünden davadan feragat ettiklerini, davalılar … ve … yönünden dava konusu maddi tazminat taleplerinden de feragat ettiklerini, Feragat ettikleri maddi tazminat talepleri ile birlikte feragata konu davalılar yönünden yargılama giderleri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmamakta olduğunu, diğer davalılar yönünden maddi ve manevi tazminat talepleri ile davalılar …. ve …’tan talepleri olan manevi tazminat taleplerinin devam etmekte olduğunu, gereğinin yapılmasını talep ederiz.” şeklinde Feragat dilekçesi sunmuştur.
Mahkememizin 21/09/2021 tarihli ara kararı uyarınca; “Davalı ….’ yönünden dosyanın tefriki ile, yeni esas numarası alınarak … Esas sırasına kaydı yapılmış olup diğer davalılar …, … ve …. yönünden yargılamaya bu esas üzerinden devam edilmesine” dair ara karar oluşturulmuştur.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olmasının yanında HMK’nın 114. maddesinde açıkça dava şartı olarak düzenlenmiş olduğundan, mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen dikkate alınması gerekir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Ticaret mahkemelerinin görevi TTK’nın 5. maddesinde düzenlenmiş ve maddenin 1. bendinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmiştir.
Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise TTK’nın 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmekte olup bu maddeye göre:
“(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.”
Bu düzenlemeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent hâlinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın sırf dava konusunun TTK’da düzenlenmesi nedeniyle ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar ise, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez.
Bu genel kuralın yanında TTK’nın 4. maddesinin son cümlesindeki düzenleme nedeniyle yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale ve vedia gibi sözleşmelerden doğan davalarla fikri ve sınai haklara ilişkin davalar da ticari davadır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken, burada sayılan davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması yeterli görülmüştür.
Somut olayda;6100 sayılı HMK’nun 2. maddesine göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğu belirtilmiştir. Dosya kapsamında davanın trafik kazasından kaynaklanan tazminat davası olduğu, davanın sigorta şirketi yönünden feragat edilmesi nedeniyle tefrik edilerek mahkememizin yeni esasına kaydedildiği, diğer davalılar yönünden istemin haksız fiil hükümlerine dayandığı, tarafları tacir olmayıp, davanında tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olmadığı, anılan nedenlerle görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
2-HMK’nın 20. maddesi gereğince, karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize başvurulduğunda dosyanın görevli Sakarya 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-HMK’nın 331/2 maddesi gereğince davaya gönderme kararından sonra görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerini görevli mahkeme tarafından hükmedilmesine, davaya görevli mahkeme tarafından devam edilmemiş ise resen mahkememiz tarafından yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda verilen kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(İki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi.22/09/2021
Katip …
¸

Hakim…
¸