Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/894 E. 2023/1694 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2022
NUMARASI : Esas Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : .
VEKİLLERİ : Av.

İSTİNAF EDEN DAVALI :
VEKİLLERİ : Av
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 29/09/2023
YAZIM TARİHİ : 02/10/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 24/03/2022 tarihinde tesis edilen karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … A.Ş. ile …. A.Ş. arasındaki ticari ilişki nedeni ile doğan ….. cari hesap alacağının tahsili için taraflarınca İzmir … İcra Müdürlüğü’nün .. E. sayılı dosyası üzerinden 7 Örnek İlamsız İcra Takibi başlatıldığını, ancak borçlu tarafından yetkiye itiraz edilmesi üzerine, icra takibinin Konya’ya gönderildiğini, Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası üzerinden gönderilen ödeme emrinin ardından yine takibe (borca, faize oranlara ve ferilere) itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, bunun üzerine taraflarınca arabuluculuğa başvurulduğunu, arabuluculuk görüşmesi sonunda ise davalı firma ile anlaşmaya varılamadığını, davalı tarafça itiraz edilmeyen faturalar kesinleştiğini, davalı tarafça öne sürülen itirazların haksız olduğunu, müvekkili şirket ve davalı şirket arasındaki cari hesabın Dolar (USD) üzerinden kayıt altına alındığını, davalı tarafından 30.05.2018 tarihine kadar tüm ödemelerin de Dolar olarak yapıldığını, ancak 30.05.2018 tarihinden sonra davalı tarafından Türk Lirası üzerinden çekler verilmiş olup ödemeler de TL üzerinden yapıldığını, bu nedenle Türk Lirası olarak yapılan ödemeler müvekkil şirket tarafından ödeme tarihindeki kur üzerinden Dolar’a çevrildiğini, davalının 27.08.2018 tarihinde 53.256,54-USD borcu bulunduğunu, borçlu şirket 12.09.2018 tarihinde 163.703,72-TL ödeme yapmış olup ilgili bedelin dolar karşılığı 25.365,48- USD olduğunu, İlgili ödemeden sonra davalı şirketin bakiye 27.891,06-USD borcu kaldığını, ilgili bedelin müvekkil şirketin sözlü ve yazılı ihtarlarına rağmen bugüne kadar ödenmediğini, ayrıca borçlu şirketin takipte talep edilen faiz oranına ilişkin itirazlarının da kabul edilemez olduğunu, müvekkili firma ve davalı şirketin tacir oldukları ve arada ticari bir sözleşme olduğu hususu da göz önüne alındığında takip konusu alacağa vade tarihinden fiili ödeme tarihine kadar devlet bankalarının o para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre faiz talep edilmesinin de hukuka uygun olduğunu beyan ederek davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalının % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A-1 maddesine göre dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının dava şartı olduğu, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-2 maddesine göre davacı ara buluculuk faaliyet sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklenmesi gerektiği, aksi taktirde usulden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasında ham madde alım satımına ilişkin ticari ilişki kurulduğunu, taraflar arasında herhangi bir yazılı sözleşme akdedilmeksizin ihale ve sipariş yolu ile “stabilizor FP 134” isimli/kodlu ham maddenin davacı tarafından müvekkili şirkete tedariki konusunda anlaşma sağlandığını, bu siparişlerde alınacak ham maddenin birim/ton fiyatı döviz cinsinden 2.200,00 USD olarak anlaşıldığını, davacı şirket 2018 yılı siparişlerinde; ham maddenin teslimatına müteakiben, döviz cinsinden olan alacağını fatura tarihindeki döviz kuruna göre TL karşılığı ücret olarak fatura ettiğini, bu alım satıma ilişkin vade farkı ya da döviz kur farkı uygulaması ya da oranına ilişkin olarak taraflarca herhangi bir sözleşme akdedilmiş olmadığını, taraflar arasındaki 2018 yılı öncesine ait satış işlemlerinde ödeme peşin olarak döviz cinsinden yapılmakta iken 2018 yılına ait siparişlerde vadeli satış ve TL cinsinden ödeme kararlaştırıldığını, bu uygulama neticesinde 2018 yılına ait siparişler davacı şirket tarafından fatura tarihinde TL tutarına çevrilerek tahsil edildiğini, davacı şirket tarafından müvekkil şirkete mail yolu ile gönderilen hesap mutabakat mektuplarında görüleceği üzere satın alınan ham maddeye ilişkin alacak ve borçlar kayıtlarda TL üzerinden tutulduğunu, müvekkili şirketin borcunun fatura tarihindeki döviz borcunun TL cinsinden karşılığı olarak belirtilldiğini, taraflar arasındaki uygulama bu şekilde yerleşik olarak süregeldiğini, davacı şirketin kötü niyetli hareket ettiğini, döviz kurundaki yükselişten haksız olarak yararlanmak maksadı ile kanun ve anlaşmalara aykırı hareket ettiğini beyan ederek öncelikle dava şartı yokluğundan davanın reddine, aksi halde davanın esastan reddine, % 20 ‘den az olmamak üzere davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….Dava, itirazın iptali isteminden ibarettir.
Davaya konu Konya…İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takibinin, 27.891,06 USD alacağın tahsiline ilişkin olduğu, takip dayanağı olarak cari hesap ilişkisinin gösterildiği, davalının takibe itiraz etmesi üzerinde takibin durdurulmasına karar verildiği ve itirazın hükümden düşürülmesi için eldeki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 222. Maddesine göre; (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.(1)(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
Davalıya ait ticari defterler üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 11/06/2021 tarihli bilirkişi raporu ile davacı tarafından tanzim edilen 15/03/2018 tarihli, 100.280,88 TL (25.960,00 USD) bedelli, 03/04/2018 tarihli, 150.880,47 TL (38.055,00 USD) bedelli, 30/04/2018 tarihli, 250.368,62 TL (61.655,00 USD) bedelli ve 11/06/2018 tarihli, 175.638,87 TL (38.940,00 USD) bedelli faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, faturalara istinaden 500.413,00 TL tutarındaki borcun çekle ödendiği, ayrıca 164.820,76 TL banka havalesi yoluyla ödendiği, ayrıca 12.171,18 TL bedelli iade faturası düzenlendiği, sonuç olarak davalı tarafından 677.404,94 TL ödeme yapıldığı tespit edilmiştir.
Davacıya ait ticari defterler üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen bila tarihli bilirkişi raporu ile davacıya ait defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu,15/03/2018 tarihli, 100.280,88 TL (25.960,00 USD) bedelli, 03/04/2018 tarihli, 150.880,47 TL (38.055,00 USD) bedelli, 30/04/2018 tarihli, 250.368,62 TL (61.655,00 USD) bedelli ve 11/06/2018 tarihli, 175.638,87 TL (38.940,00 USD) bedelli faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalıdan 678.236,85 TL tutarında tahsilat yapıldığı tespit edilmiştir.
Her ne kadar davacı vekili, 18/04/2018 tarihli iade faturası ile 27/08/2018 tarihli faturanın dikkate alınmadığını beyan ederek rapora itiraz etmiş ise de davalı defterlerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 11/06/2021 tarihli bilirkişi raporunda davalı defterlerinde kayıtlı olduğu belirtilen faturalar arasında bu faturalar yer almadığından davacı vekilinin bu itirazlarına itibar edilmemiştir.
Kur farkı alacağının talep edilebilmesi için taraflar arasındaki alım satım ilişkisinin döviz üzerinden yapılmış olması, asıl faturada açıkça döviz karşılığının belirtilmesi ve döviz karşılığının süresinde ödenmemesi gerekmektedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/3692 E 2021/984 K)
Her iki taraf defterlerinde kayıtlı olan faturaların açıklama kısmında faturanın yabancı para karşılığının ve döviz kurunun gösterilmesi nedeniyle taraflar arasındaki ticari ilişkinin yabancı para (USD) üzerinden yürütüldüğü, bu bakımdan davacının kur farkı alacağı talep edebileceği kabul edilmiştir.
Çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilir. Buna rağmen, ödemeyi Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden satıcının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyeceğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/4821 E 2021/65 K)
Her iki tarafın defter kayıtları ile davalı tarafça ibraz edilen çek suretleri dikkate alındığında yapılan ödemelerin bir kısmının çek ile yapıldığı sabittir.
Defter kayıtları ve mevcut dosya kapsamı dikkate alındığında, davacı toplam 677.168,84 TL (164.610,00 USD) tutarında davalıya mal teslimi yapmış ve davacı da bu teslimatlara istinaden 500.413,00 TL’lik kısmı çek ile, bakiye kısmı ise nakit olmak üzere toplam 665.233,76 TL tutarında ödeme yapmıştır.
Çek ile yapılan ödemeler yönünden kur farkı istenemeyeceğinden çek ile yapılan ödeme tutarı olan 500.413,00 TL ödemenin fatura bedelleri (TL) toplamından kur farkı hesabı yapılmaksızın düşülmesi gerekir. Bu kapsamda çek ile yapılan ödemeler dikkate alındığında davalının bakiye borcu (677.168,84 – 500.413,00 =) 176.755,84 TL’dir.
6098 sayılı TBK’nın 102. Maddesine göre; Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.
Çek ile yapılan ödemeler düşüldükten sonra davalının bakiye borcunun 176.755,84 TL olması, ödemelerin ilk önce muaccel hale gelen borca mahsup edilmesinin gerekmesi karşısında bu bakiye borcun 175.638,87 TL’lik kısmının 11/06/2018 tarihli 175.638,87 TL (38.940,00 USD) bedelli faturadan kaynaklı, 1.116,97 TL’lik kısmının ise 30/04/2018 tarihli 250.368,62 TL (61.655,00 USD) bedelli faturadan kaynaklı olduğu kabul edilmiştir.
Bu kapsamda, çek ile yapılan ödemeler nedeniyle davacının, 15/03/2018 tarihli, 100.280,88 TL (25.960,00 USD) bedelli ve 03/04/2018 tarihli, 150.880,47 TL (38.055,00 USD) bedelli fatura nedeniyle kur farkı isteminde bulunamayacağı, 30/04/2018 tarihli, 250.368,62 TL (61.655,00 USD) bedelli fatura nedeniyle ise sadece bakiye (1.116,97 TL’nin fatura tarihi olan 30/04/2018 tarihindeki USD karşılığı = 1.116,97 / 4,0608) 275,06 USD yönünden kur farkı isteminde bulunabileceği kabul edilmiştir.
Toparlanacak olursa; çek ile yapılan ödemelerden sonra davacının bakiye alacağı (275,06 USD+38.940,00 USD=) 39.215,06 USD’dir.
Davacı çek ile yapılan ödemeler dışında 12/09/2018 tarihinde 163.703,72 TL, 20/06/2018 tarihinde ise 1.117,00 TL ödeme yapmıştır. Ödeme tarihlerindeki döviz kurları dikkate alındığında 163.703,72 TL’nin USD karşılığı 25.365,48 USD, 1.117,00 TL’nin USD karşılığı ise 234,94 USD’dir.
Bu ödemeler de davacının alacağından mahsup edildiğinde, davacının bakiye alacağı (39.215,06-25.365,48-234,94=)13.614,64 USD’dir.
Davaya konu icra takibi cari/açık hesaba dayalı olduğundan, davacı defterlerinde davalı alacaklandırılmak suretiyle kaydedilen fatura bedellerinin de bakiye borçtan mahsup edilmesi gerekir. 2.832,00 TL ve 12.171,13 TL bedelli faturalar davalı alacaklandırılmak suretiyle davacının defterlerine kaydedilmiştir. Fatura tarihlerindeki döviz kuru dikkate alınarak bu fatura bedellerinin USD karşılığı davacı alacağından mahsup edilmelidir. 2.832,00 TL’nin fatura tarihindeki döviz kuruna göre USD karşılığı 1.582,12 USD, 12.171,13 TL’nin yine fatura tarihindeki karşılığı 3.309,17 USD’dir. Bu kapsamda davacının takip tarihi itibariyle açık/cari hesaptan kaynaklı bakiye alacağı (13.614,64-1.582,12-3.309,17=)8.723,35 USD’dir.
Anılan nedenlerle ve resen yapılan hesaplama neticesinde, davacının açık/cari hesap nedeniyle ve takip tarihi itibariyle davalıdan 8.723,35 USD tutarında alacaklı olduğu sonucuna varılmış ve takibin bu tutar üzerinden devamına karar vermek gerekmiştir.
Davacı itirazın iptali istemine ek olarak feri nitelikte icra inkar tazminatı isteminde de bulunmuştur. Davalının takibe itirazının haksız olması ve alacağın likit olması nedeniyle davacı lehine (8.723,35 USD’nin takip tarihindeki TL karşılığı olan 49.070,59 TL’nin % 20’si oranında) tazminata hükmetmek gerekmiştir.
Her ne kadar davalı da feri nitelikte tazminat isteminde bulunmuş ise de takibe itirazın kısmen de olsa haksız olması, takibin kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması, takibin muaccel alacağa dayanması ve davacının takip tarihi itibariyle alacaklı olduğunun kabul edilmesi nedeniyle davalının tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile Konya …İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takibine davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 8.723,35 USD asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarınca USD cinsinden açılan 1 yıl vadeli mevduat hesaplarına ödenen en yüksek mevduat faizi oranının işletilmesine, 49.070,59 TL’nin % 20’si oranında hesaplanan 9.814,12 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişkinin yabancı paraya endeksli olarak tesis edilmiş olduğunu, davalı tarafça ödemelerin Türk Lirası cinsinden çeklerle gerçekleştirilmiş olması ticari ilişkinin niteliğini değiştirmediğini, davalı borçlunun 27.08.2018 tarihinde 53.256,54-USD borcunun bulunduğunu, borçlu şirket 12.09.2018 tarihinde 163.703,72-TL ödeme yapmış olup ilgili bedelin dolar karşılığı 25.365,48 USD olduğunu, ilgili ödemeden sonra davalı borçlu şirketin bakiye 27.891,06 USD borcu kalmış olup ilgili bedel müvekkili şirketin sözlü ve yazılı ihtarlarına rağmen bugüne kadar ödenmediğini, taraflar arasındaki ticari ilişki en başından beri dolara endeksli olarak kurulduğunu ve devam ettiğini, bu nedenle Türk Lirası cinsinden çeklerle yapılan ödemelerin de çeklerin vade tarihindeki TCMB döviz kuru üzerinden değerlendirilerek muhasebeleştirilmesinde hukuka ve hakkaniyete aykırı bir yan bulunmadığını, zira dolar üzerinden yapılması kararlaştırılan ödemelerin TL olarak kabul edilmesi halinde, değişken kurdan kaynaklı olarak davacı müvekkilinin büyük zarara uğrayacağını, dosya kapsamında gerçekleştirilen bilirkişi incelemelerinde de davalı tarafça öne sürülen itirazların haksızlığı ve takibe konu borcun varlığının kanıtlandığını, davalının ticari defter ve belgeleri ile takibe konu edilen borç arasındaki fark, davalı tarafından farklı tarihli kurun esas alınmasından kaynaklandığını, dosya kapsamında 19.01.2022 tarihli bilirkişi ek raporunda her ne kadar bilirkişi raporunda bir kısım faturalar ihmal edilerek eksik hesaplama yapılmış ise de müvekkili şirketin davalı şirketten icra takibi tarihi ile 26.244,71 USD bakiye alacağının olduğunun tespit edildiğini ancak söz konusu raporda hesap kayıtlarında yer alan bir kısım bakiyelerin yanlış hesaplanmış olduğu ve bu itibarla, alacak-borç ilişkisinin saptanmasında maddi hataya düşüldüğü ve müvekkili şirketin alacağının esasen 27.891,06 USD tutarında olduğunun saptanabileceğini, bilirkişilerce gerçekleştirilen incelemelerden ve dosyada mübrez cari hesap bakiyesi kayıtlarından taraflar arasındaki ticari ilişkinin döviz cinsinden yürütüldüğü ve asıl faturaların döviz cinsinden düzenlenmiş olduğunun anlaşıldığını, mahkemece alınan raporlarda müvekkilinin davalı şirketten alacaklı olduğunu tespit edildiğini, takibe haksız olarak itiraz edildiğini beyanla ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın tümden kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafından arabuluculuk tutanağının mahkemece verilen kesin süre içinde sunulmadığını, bu sebeple davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise, davacı şirketin 2018 yılı siparişlerinde; ham maddenin teslimatına müteakiben, döviz cinsinden olan alacağını fatura tarihindeki döviz kuruna göre TL karşılığı ücret olarak fatura ettiğini, bu alım satıma ilişkin vade farkı ya da döviz kur farkı uygulaması ya da oranına ilişkin olarak taraflarca herhangi bir sözleşme akdedilmiş olmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişki bu esaslara göre yürütüldüğünü, 2018 yılına ilişkin faturalar dosya da mübrez olduğunu, taraflar arasındaki 2018 yılı öncesine ait satış işlemlerinde ödeme peşin olarak döviz cinsinden yapılmakta iken 2018 yılına ait siparişlerde vadeli satış ve TL cinsinden ödeme kararlaştırıldığını, davacı şirket tarafından müvekkil şirkete mail yolu ile gönderilen hesap mutabakat mektuplarında görüleceği üzere satın alınan ham maddeye ilişkin alacak ve borçlar kayıtlarda TL üzerinden tutulduğunu, müvekkili şirketin borcu fatura tarihindeki döviz borcunun TL cinsinden karşılığı olarak belirtildiğini, müvekkili şirketçe toplamda 501.530,00 TL ödeme yapıldığını, çek suretlerinin dosyada mevcut olduğunu, 18.05.2018 tarihinde verilen 82.972,00 TL tutarındaki müşteri çekinin davacı şirketçe kabul edilmemesi üzerine müvekkili şirket tarafından bu çekin geri alındığını, 11.06.2018 tarihinde 15.000 kg hammadde karşılığı 38.940,00 USD (174.638,87 TL) faturalandırma yapıldığını, 16.07.2018 tarihinde 500 kg numune maddesinin karşılığı 3.309,17 USD (12.171,13 TL) faturalandırma yapıldığını, bu fatura bedellerinin mahsubu ile toplamda 12.09.2018 tarihinde 163.703,76 TL banka havalesi yapıldığını, 12.09.2018 tarihinde müvekkili şirketçe yapılan bu son ödeme ile davacı tarafından faturalandırılan tüm ürün bedelleri ödenerek hesap sıfırlandığını, bu süreçte tarafların birbirinden başkaca herhangi bir hak ve alacak taleplerinin olmadığını, bu karşın davacı şirket açıkça kötü niyetli hareket ettiğini, döviz kurundaki yükselişten haksız olarak yararlanmak maksadı ile kanun ve anlaşmalara aykırı hareket ettiğini, müvekkilinin vadesinde ödeme yapıldığı halde davacı taraf bu süreçte yükselmekte olan döviz kurunu kendi lehine fırsata çevirmek maksadı ile 29.03.2019 tarihinde müvekkili şirkete karşı 156.982,04 TL bedelli bir kur farkı faturası kestiğini, davacı tarafından düzenlenen e-faturaya itiraz edildiğini ve bu fatura müvekkili şirket kayıtlarına alınmadığını, tebliğ mazbatasında görüleceği üzere müvekkili şirketçe faturaya yapılan itirazı ihtiva eden bu ihtarname 05.04.2019 tarihinde davacı şirket adresinde daimi çalışanı ……e imzası karşılığında tebliğ edildiğini, davacı tarafın faturaya belirtilen süreler içinde itiraz edilmediği iddialarının haksız olduğunu, …i Noterliği’nin 02.04.2019 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ve tebliğ şerhi ile bu husus açıkça sübut bulduğunu, davacı tarafından müvekkili şirket aleyhine başlatılan icra takibi haksız ve kötü niyetli olduğunu, davalının %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, davacının iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte icra takibi ile talep edilen alacağın likit olmadığını, aleyhlerine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kur farkı alacağından kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, toplanan delillere göre taraflar arasında kur farkı alacağının talep edilebileceğine ilişki bir sözleşme bulunmasa da taraflar arasındaki alım satım ilişkisinin döviz üzerinden yapıldığı, asıl faturalarda açıkça döviz karşılığının belirtildiği bu sebeple davacının kural olarak kur farkı talep edebileceği, ancak davacı, bir kısım alacağının tahsili için davalı tarafından verilen TL cinsinden düzenlenen çekleri teslim almış olmakla, çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemeyeceği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin uygulamasının da bu yönde olduğu, bu sebeple çekle yapılan ödemelere karşılık gelen kısımla ilgili davacının davalıdan kur farkı talep edemeyeceği, diğer şekilde yapılan ödemelerle ilgili kur farkı talep edebileceği, mahkemecede bu şekilde yapılan hesaplamaya göre davacının kur farkı alacağının belirlenmesinde bir isabetsizlik olmadığı, davacı tarafından arabuluculuk tutanağı aslının pandemi nedeniyle duran süreler dikkate alındığında süresinde sunulduğu, davada kabul edilen alacağın likit olduğu, reddedilen kısımla ilgili davacı takip yapmakta haksız ise de kötüniyetli olarak takip yaptığının ispatlanamadığı, tüm bu nedenlerle davanın kısmen kabul edilmesinde, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinde ve davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum olmadığı, taraflarca ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından tarafların istinaf başvuru taleplerinin HMK’nın 353/1.b.1 m maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların istinaf başvuru taleplerinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 161,4‬0 TL harcın mahsubu ile bakiye 108,45‬ TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından fazla yatırıldığı anlaşılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının talep halinde davacıya iadesine,
4-Alınması gereken 3.352,01 TL harçtan peşin alınan 838,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.514,01‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-İstinafa başvuran taraflar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
7-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
8-Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/09/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Katip
e-imzalıdır