Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/78 E. 2023/418 K. 24.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/12/2022
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
İHBAR OLUNAN : …
DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 24/02/2023
YAZIM TARİHİ : 27/02/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında … tarihinde tesis edilen davanın usulden reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin iştigal alanının kurulu güneş elektrik santralleri vasıtasıyla elektrik üretimi yapmak ve bu elektriği daha sonra elektrik dağıtım firmaları (EDAŞ’lar) aracılığıyla devlete satmak olduğunu, müvekkili şirketin ürettiği elektriği davalı şirketin kurulu tesisleri üzerinden geçirerek devlete sattığını, bu anlamda davacı müvekkilinin davalı şirketin tesislerini kullanması nedeniyle davalıya bir bedel ödediğini, bu bedele kısaca “dağıtım bedeli katkı payı” denildiğini, davanın konusunu son dönemde davalı şirketin müvekkilden talep ettiği fahiş ve haksız dağıtım bedeli katkı payı oluşturduğunu, davalı şirketin son dönemde yaptığı uygulamalarla 2018 yılı öncesinde devreye alınan güneş enerji santrallerinin (GES) dağıtım bedeli katkı payını 5,6882krş/kwh’tan 28,2765krş/kwh’a yükselttiğini, kısacası davalı katkı payında 5 katından fazla bir artış yaptığını, davalı şirketin önceden haber vermeksizin, davacı şirketin finansal hazırlık yapmasına imkan tanımaksızın, bu konuda davacıya hiçbir süre vermeksizin yaptığı bu artışın davacı şirketin projelerinin kredilendirilmesinde büyük zorluklara sebep olduğunu, keza davalının bu hareketi kreditör bankaları da olumsuz etkileyeceğini, bu nedenle sektörde faaliyet gösteren pek çok oyuncunun iflası dahi gündeme gelebileceğini, davalı şirketin bu hamlesinin hukuk devletinin en önemli ilkelerinden birisi olan “öngörülebilirlilik ilkesine” de aykırı olduğunu, davacının, daha sonra da nihai tüketicinin haklarının korunması bakımından davalı şirketin haksız, adil olmayan ve öngörülemeyen dağıtım bedeli katkı payındaki fahiş artış yapmasına engel olunabilmesi için işbu davayı açtıklarını beyan ederek davalının müvekkilinden talep ettiği şimdilik 1.000,00 TL tutarında davacının davalıya dağıtım bedeli katkı payı borcunun olmadığının, davalının dağıtım bedeli katkı payında yaptığı artışın yasalara ve sözleşmeye uygun olup olmadığının, günün ekonomik koşulları ve diğer hususlar dikkate alınarak adil bir dağıtım bedeli katkı payı miktarının ne kadar olması gerektiğinin ve bu kapsamda davacının davalıya (güneş enerji santrallerinin dağıtım bedeli katkı payının 5,6882krş/kwh’tan 28,2765krş/kwh’a yükseltildiği tarihten itibaren) fazla ödeme yapıp yapmadığı ile yapmış ise bunun miktarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın idari yargının görevinde olduğunu, davanın her iki tarafın da ticari işletmesiyle ve bir miktar paranın ödenmesiyle ilgili olduğunu, davacının asıl maksadı ve hukuki yararı fazla ödediğini iddia ettiği bedellerin geri alınması olmasına karşın davacı dava dilekçesinde sadece arabuluculuktan kaçınmak için davasını menfi tespit davası olarak gösterdiğini, fazla ödeme yaptığını ve bu fazla ödeme miktarının tespitini talep eden davacının fazla ödediğini iddia ettiği bedel yönünden istirdat talebi barındırmayan menfi tespit talebinde hukuki bir yararından söz edilemeyeceğini, hukuki niteleme mahkemeye ait olup davanın nihai olarak menfi tespiti değil, fazla ödediği iddia edilip katkı paylarınını miktarının tespiti ile istirdadını amaçlamakta olduğunu, davacı tarafından dava şartı sağlanmadan dava açılmış olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, aksi halde davacının istirdat talebi olmadığına ilişkin açık beyanının alınmasını talep ettiklerini, davacının Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği’ne göre faaliyet yürüttüğünü, anılan Yönetmeliğin itirazlar başlıklı 27. Maddesine göre; bu Yönetmelik kapsamında üretim yapan gerçek ve tüzel kişiler, 23 üncü, 24 üncü, 25 inci ve 26 ncı maddeler uyarınca görevli tedarik şirketi tarafından yapılan iş ve işlemlere, işlemin kendilerine bildirim tarihinden itibaren üç işgünü içerisinde itiraz edebileceğini, davacının görevli tedarik şirketine itiraz etmeden doğrudan dava açmasının mümkün olmadığını, davanın … tarafından onaylanan tarifeye dayalı olarak yapılan faturalandırmalara karşı açılmış bulunduğundan husumetin …’ye yöneltilmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesinin mümkün olmadığını, dava dilekçesinde talep sonucunun açık şekilde gösterilmediğini, mahkemenin …’nın yerine geçerek dağıtım bedeli katkı payını belirleyemeyeceğini, davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacı taraf şayet tarifelere dayalı bir hak iddiasındaysa öncelikle idari yargıda söz konusu idari düzenlemeyi yapan kuruma karşı dava açması, şayet iptali kararı alabilirse sonra adli yargıda hakkını araması gerektiğini, aksinin kabulünün hukuken mümkün olmayıp hukuk mahkemelerinin, idari mahkemelerinin hatta Anayasa malkemesinin görev ayrımını ortadan kaldırarak her mahkemeye herhangi bir alan sınırlaması olmadan her alanda karar verme yetkisi verilmesinin kabulü anlamına geleceğini, bu durumda hukuki belirsizliğin olacağını, idari yargıda dava açılsa ve tarife iptal edilse bile yine geçmişe dönük talepte bulunulmasının mümkün olamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; “taraflar arasında görülmekte olan davanın akdedilen dağıtım/sistem kullanım anlaşmasından dolayı davalı tarafından fazla tahsil edildiği iddia edilen sistem kullanım / dağıtım bedellerinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespiti amacıyla açmış olduğu menfi tespit olduğu, taraflar arasındaki ihtilafın ise davalı tarafından lisanssız üretici olduğu anlaşılan davacıdan fazla sistem kullanım/dağıtım bedeli tahsil edip etmediği, lisanslı üreticiler ile lisanssız üreticilerden farklı dağıtım tarifesi uygulanmasına ilişkin sözleşme hükmünün eşitlik ilkesine aykırı olup olmadığı, adil dağıtım bedeli katkı payının ne kadar olması gerektiği hususlarında olduğu, … Tarihli dava dilekçesinin içeriği ve ilgili dilekçenin netice talep kısmında açıkça ifade edildiği üzere eldeki davada davacının talebinin fahiş artırıldığı iddia edilen sistem kullanım / dağıtım bedellerinden dolayı fazla tahsil edildiği iddia edilen kısmın şimdilik 1.000,00 TL yönüyle borçlu olmadıklarının tespiti talebini içerdiği, T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 24/01/2022 Tarih ve 2021/8242 Esas-2022/350 Karar sayılı ilamı ile T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18/01/2012 Tarih ve 2011/19-622 Esas-2012/9 Karar sayılı ilamında açıkça ifade edildiği üzere borçlunun menfi tespit davası açmakta korunmaya değer hukuki yararının olması gerektiği, eda davasının açılabileceği durumlarda tespit davası açılmasında hukuki yarar olmadığı, somut olayda dava konu fatura bedellerinin ödenmiş olması sebebiyle eda davası açılması gerekirken menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar olmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece tespit taleplerinin niteliğinin ve amacının yanlış değerlendirildiğini, tespit davasında mahkemece hukuki yararın varlığına ilişkin inceleme yapılırken davacının bir hakkı veya hukuki durumunun güncel bir tehlike ile tehdit edilip edilmediği, bu tehdit sebebiyle davacının hukuki durumunun zarara uğrayıp uğramayacağı ve tespit hükmünün bu tehdidi ortadan kaldırılmaya elverişli olup olmadığı hususlarının değerlendirilmediğini, açılan davada davalı ile yapılan sözleşme gereği ödemekle yükümlü olunan dağıtım bedeli katkı payının davalı tarafından haksız ve fahiş olarak arttırıldığını, davacı müvekkilinin de davalı ile devam eden sözleşmesi gereği olumsuz şekilde etkilenmemek için kendisine fatura edilen bu bedelleri ödemek zorunda kaldığını, müvekkilin üretmiş olduğu elektrik enerjisini davalının dağıtım sisteminden geçirdiğini, elektrik enerjisinin depolanabilen bir meta olmayıp derhal kullanıma sunulması gerektiğini, bu halde davalı şirketin dağıtım bedelinin ödenmemesi durumunda müvekkilini dağıtım şebekesinden çıkarması ve dolayısıyla müvekkilin işletmesini kullanamaz hale getirmesi durumu ortaya çıkabileceğini, bu durumda dağıtım bedelinin fahiş miktarda artırılması sonucu müvekkilin işletmesinin ticari faaliyetini sürdürmede mevcut ve ciddi bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu, açılan davanın amacının müvekkilin içinde bulunduğu bu belirsizliğin giderilmesi olduğunu, davalı ile yapılan sözleşmenin devam etmekte olduğunu, müvekkilin her ay sürekli kendisine haksız olarak kesilen faturaları ödemek zorunda kaldığını, açılan dava ile de mahkemenin vereceği tespit hükmü sonrasında bu uyuşmazlığın müvekkil lehine çözülmesinin amaçlandığını, aksi durumda müvekkilinin her ay fahiş miktarda dağıtım bedelini ödemeye devam etmek zorunda kalacağını, müvekkilinin davalının uyguladığı dağıtım bedeli katkı payının haksız ve fahiş oranda artırıldığını iddia ettiğini ve fakat bu bedeli kendisinin tespit etmek imkanı olmadığından bunu mahkemeden talep ettiğini, eldeki davada mahkemece işin esasına girilerek talepler doğrultusunda delilleri toplanıp değerlendirilmesi ve bilirkişi incelemesi yaptırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın reddine dair hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece AAÜT gereğince 160,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 1.000,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması talebi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre taraflar arasında bağlantı sistem kullanım anlaşması yapıldığı, davacının bu sözleşme kapsamında davalıya dağıtım bedeli katkı payı ödediği anlaşılmakta olup davacı taraf, davalının fahiş ve haksız dağıtım bedeli katkı payı talep ettiğini ileri sürerek dağıtım bedeli katkı payındaki artışın yasalara ve sözleşmeye uygun olup olmadığının, adil bir katkı payı miktarının ne kadar olması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmektedir. Davacının bu talepleri bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, davalı tarafça dağıtım bedeli katkı payı miktarı hususunda muaraza(çekişme) yaratıldığını iddia ederek bu muarazanın giderilmesini talep ettiği sonucuna varılmaktadır. Hukuk Genel Kurulunun 29.09.2004 tarih, 2004/13-417 E.-2004/442 K.sayılı ilamında da açıklandığı üzere; muarazanın men’i(çekişmenin önlenmesi) davaları, usul hukuku anlamında tespit değil, eda davası niteliğindedir. Bu tür davalarda hem muarazanın(çekişmenin) varlığının tespiti ve hem de onun önlenmesi(men’i) talep edilir. Bu durumda mahkemece davacının talebi hakkında davanın esası hakkında inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.a.4 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının taraflar arasındaki ihtilaf ile ilgili esasa ilişkin delillerin toplanması ve değerlendirilmesi sonucunda karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/12/2022 tarih, … Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 179,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/02/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

O.B