Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/602 E. 2023/1161 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Ticari Şirket (Ortaklık Kar Payının Tespitine İlişkin)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 31/05/2023
YAZIM TARİHİ : 05/06/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan ticari şirket davasında … tarihinde tesis edilen karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1997 yılından itibaren babası ile birlikte davalı şirkette çalıştığını, 2005 yılında ticaret sicil kayıtlarının olduğunu, şirketin %10 ortağı olduğunu ancak çok daha fazla sermaye koymuş olmasına rağmen kavga ortamına girmemek için belirtilen bu oran üzerinden şirket ortaklığının devam ettiğini, aradan geçen zaman içinde de şirketin geliştirilmesi, büyümesi ve faaliyetlerinin artması için müvekkilinin bir fiil çalıştığını, müvekkilinin esasen şirket ortaklığının %20 olduğunu buna ilişkin davalı şirket temsilcisiyle yapmış olduğu görüşmelere ilişkin ses kayıtlarının olduğunu, müvekkilinin şirketin kuruluşunda ve sonraki aşamalarda yapmış olduğu ödemeler olduğunu, müvekkilinin şirket ortaklığı nedeniyle hiçbir maddi karşılık almadığını ancak diğer ortakların şirket mal varlığı ve karlarını kendi şahsi şirketlerine aktarmak suretiyle işlemler yaptıklarını buna ilişkinde açmış oldukları davalar olduğunu, davalı tarafın müvekkilinin haklarını engellediğini, bilgi, belge ve defter kayıtlarının gizlendiğini, şirketin dağıtılmayan kar payının mevcut olduğunu, davalı şirket yöneticisi tarafından şirketin kasıtlı olarak zarara uğratıldığını, süreç içerisinde şirket kar payının dağıtılmayarak sermaye arttırımı için kullanıldığını ancak davalının şirket kar payını şahsi hesabına ve şahsi şirketlerine kullanma yoluna gittiğini, müvekkilinin mağdur edildiğini, davalı şirketin tarım sulama sistemleri alanında Türkiye’nin en büyük önde gelen şirketlerinden biri olduğunu, marka değerinin çok yüksek olduğunu, davalı baba ve müvekkili oğul arasında güvene dayalı ortaklık ile kurulan bir şirket olduğunu, müvekkiline ödenmesi gereken ancak ödenmeyen kar payının bilirkişi marifetiyle tespit edilmesini, 2005 yılından 2021 yılına kadar şirkette genel kurul yapılmadığını, şirketin hali hazırda 500.000.000,00TL’nin üzerinde mal varlığı ve 35.000.000,00TL civarında dağıtılması gereken kar payının bulunduğunu, son dönemde faturasız olarak satışı yapılan ve şirket hesaplarına geçmeyen hatırı sayılır miktarlarda satış gelirlerinin de mevcut olduğunu, yine şirketin son dönemde iyi yönetilemediğini, rekabet gücünü kaybettiğini, tüm varlığını kaybetme tehlikesi bulunduğunu bu durumunda bilirkişi marifetiyle tespit edilebileceğini beyanla 06/12/2021 tarihli 6 karar sayılı yönetim kurulu kararının ihtiyati tedbir verilerek vazı iskat yönünden yürütmesinin durdurulmasına, müvekkilinin şirket hissesinin %20 olduğunun tespitine, şirketin uğramış olduğu zararın davalı …’dan tahsili ile şirkete ödenmesine, davalı şirket tarafından elde edilen ve dağıtılması gerektiği halde dağıtılmayan kar payının bilirkişiler marifetiyle tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaları kabul etmediklerini, mahkemenin … esas sayılı dosyası ile davalının hissesinin %10 dahi olmadığının tespit edildiğini, davacı tarafın buna karşı hisse değerinin %20 olduğu iddiasının kabul edilemez olduğunu, açılan davada dava değeri üzerinden harç ikmali yapılması gerektiğini aksi halde dosyanın işlemden kaldırılarak açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, bu dosyanın mahkemenin … esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesi gerektiğini, davanın birbirinden bağımsız birçok taleple açıldığını, ortaklık payının tespiti ve yöneticinin sorumluluğu ile ilgili zarar taleplerine ilişkin müvekkili şirkete husumet yöneltilemeyeceğini, alacak talebine ilişkin ise dava miktarının dava dilekçesinde belirtilmesi gerektiğini bu eksikliğin sonradan tamamlanamayacağını ve bu nedenle HMK’nun 119 maddesi gereğince bu talep yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, kar payı tespiti talebi ile dava açılamayacağını, usul olarak eda davası açılabilecek bir konuda tespit davası açılamayacağını, davacının tüm taleplerinin hak düşürücü süreye ve zaman aşımına uğramış olup bu nedenlerle de tüm talepler yönünden davaların reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın niteliği ve gereği dikkate alındığında tanık dinlenemeyeceğini tanık dinlenilmesine rızalarının olmadığını, davacının suç teşkil eden ses kaydı deliline de rızalarının olmadığını, davacının kar payının hiç ödenmediğine ilişkin beyanının kendi ikrarı olup kendisini bağlayacağını, ıskat işlemlerinin dava ve ortaklık miktarı ile ilgisinin bulunmadığını beyanla fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla açılan davaların reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…kar payı alacağının tahsili için eda davası açma olanağı varken tespit davası açmakta davacının hukuki yararı olmadığından ve hukuki yarar dava şartı olup her aşamada resen mahkememizce dikkate alınması gerektiğinden davanın usulden reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesisi gerekmiştir.” gerekçesiyle davacının davasının 6100 sayılı HMK’nun 114/1-h maddesi gereğince hukuki yarar eksikliğinden usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kar payının tahsili için eda davası açılamayacağını, müvekkilinin güncel ve korunmaya değer bir hakkının varlığının olduğu dava ve konuyla ilgisi olmayan Yargıtay içtihadına dayalı karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kar payının tazmini diye bir eda davasının olmadığını, müvekkilinin güncel ve korunmaya değer hakkının mevcut olduğunu, taraflar arasında devam eden davalar dosyada belirtildiğini, en önemlisi müvekkilinin ıskat tehdidi altında olduğunu ve buna rağmen herhangi bir kar payı dağıtılmadığının açıkça ortada olduğunu, hangi miktarda kar payı alacağının olduğunu hukuki yollardan talep etmek dışında müvekkilinin yapacağı bir işlem olmadığını, dağıtılması gereken kar payının hangi miktar olduğunun tespiti; gerek tefrik edilen davadaki taleplerini ve gerekse devam etmekte olan davalar yönünden elzem olduğunu ancak mahkemenin taleplerini ilgisiz bir emsal göstermek suretiyle davayı reddettiğini, müvekkilinin korunmaya değer ve güncel hakkının varlığının tartışmasız olduğunu, davayı bağlamından koparan ve tefrik ederek eldeki tespit talebini reddeden yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; kar payının tespiti talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı tarafından açılan davada dağıtılmayan kar payının tespitine ilişkin talep ilk derece mahkemesince tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmekle, davacının kar payı alacağının tahsili için eda davası açma olanağı varken tespit davası açmakta hukuki yararı olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 107. maddesine göre tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Yani, davacının tespit davasına konu yapılan hukuki ilişkinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararının bulunması şarttır. Bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu, tespit davası açılabilmesi için tek başına yeterli değildir. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden (eda ve inşai dava) biri ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının dava açmada hukuki yararı yoktur.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda somut olaya gelindiğinde; davacının kar payı alacağının tahsili için eda davası açma olanağı varken kar payının tespit edilmesi yönünde tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Hukuki yarar dava şartı olduğu için mahkemece davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum olmadığından davacının istinaf başvuru talebinin HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
6-Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 31/05/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.Ç