Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/900 E. 2023/2356 K. 27.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/04/2022
NUMARASI : Esas – Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av. … –

İSTİNAF EDEN DAVALI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 27/11/2023
YAZIM TARİHİ : 30/11/2023
Taraflar arasında görülen davada Konya.. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin.. Esas – .. Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacı vekili, davalıya müvekkili şirketin yapmakta olduğu inşaat ve taahhüt işlerini takip etmesi, gerekli tahsilatları yapması, iş yapılan şirketlerden çek, bono gibi gerekli kambiyo evraklarını teslim alması vb. işleri yapması amacıyla vekaletname verildiğini ancak, davalının müvekkili şirket tarafından kendisine verilen vekaletname yetkisini kötüye kullandığını, müvekkili şirket tarafından iş yapılan ve borçlandırılan şirketlerden alınan bir takım çeklerin, müvekkili şirket yetkililerine teslim edilmeksizin kendi uhdesinde tutularak sebepsiz zenginleştiğini, davalı tarafından kendisine verilen vekalete istinaden 31/01/2020 keşide tarihli, 120.000,00 TL bedelli çekin tahsil edildiğini ancak, bu çekin müvekkili şirket yetkililerine teslim edilmesi gerekir iken, davalı tarafından kendi şahsi işleri için, imza yetkisi de olmamasına rağmen şirket kaşesi üzerine imza atılarak ciro yoluyla başkalarına devredildiğini ve müvekkili şirket aleyhine vekalet ilişkisinin kötüye kullanılması suretiyle sebepsiz yere zenginleşildiğini ileri sürerek, 31/01/2020 keşide tarihli, 120.000,00 TL bedelli çekin müvekkil şirket aleyhine, davalı lehine vekalet ilişkisinin kötüye kullanılması suretiyle tahsil tarihi olan 31/01/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı ile dava dışı … Ltd. Şti.’nin Beyşehir İlçesi, Tolca Mevkiinde bir restoran yapım işi için anlaştıklarını, davacı şirketin müvekkili ile ortak çalıştıklarından dolayı Konya . Noterliğinin 11.05.2019 tarih ve .. yevmiye nolu vekaletname ile müvekkiline şirket adına sözleşme yapma, feshetme, hakediş raporları hazırlama, çek alıp verme, abonelikler tesis etme, iptal etme, vergi ve muhasebe işlemlerini yapma vb. şirket yetkilisi gibi tüm yetkileri haiz bir vekaletname verdiğini, dava konusu olan inşaat yapım sözleşmesi ve diğer inşaatlar ile ilgili olarak müvekkilinin müşterilerden davacı şirket adına aldığı ve yine şirket adına cirolayarak iş yaptırdığı kişilere verdiği yüzlerce çek bulunduğunu, bu sözleşme kapsamında bile tüm ödemelerin müşteri şirketin çekleri ve davacı şirket adına müvekkili cirosu ile tahsil edildiğini, inşaatın yapım işlemleri başladıktan hemen sonra davacı şirket yetkililerinin ortadan kaybolduğunu, dava dışı şirket yetkilileri müvekkilini tanıdıkları ve bildikleri için işlerin yürütülmesini istediklerini, bu işlerin tamamını dava dışı şirketten aldığı çekler ile tamamlamaya çalıştığını, yeterli olmadığı zamanlarda da bizzat kendisi tarafından harcama yapılarak inşaatın tamamladığını, dava konusu çek kayıtlarının incelenmesinde bu çekin…Tic. Ltd. Şti.’ne yapılan işlerin ücreti olarak cirolanarak verildiğinin görüleceğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu çek ile ödemesi yapılan işin davacı firma tarafından yaptırıldığına dair muteber herhangi bir delil bulunmadığı, her ne kadar davalı vekili, davacı ile adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu beyan etmiş ise de; tanınan kesin süre içerisinde ilgili ortaklığın ispatına ilişkin herhangi bir delil sunmadığı, davacı firmanın ticari defterlerinin incelenmesinde, dava konusu çekin ciro yoluyla alındığı .. …. Ltd. Şti ile ticari ilişkisinin bulunduğu, her ne kadar çek ticari defterlerde kayıtlı değil ise de; tarafların ticari ilişkisinin bulunması ve ciro silsilesine dair herhangi bir itiraz olmaksızın çekin tahsil edilmesi hususları nazara alındığında dava konusu çekin usulüne uygun şekilde dava dışı.. …. Şti’den davacı şirkete verildiği takdir ve kanaatine varılmıştır. Yine davacı firma ticari defterleri ile dava konusu çeki tahsil eden dava dışı .. … Ltd. Şti. Ticari defterlerinin incelenmesinde; taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığı tespit edildiğinden ve dava dışı… … Ltd. Şti. firmasının 01/09/2021 tarihli yazısında ilgili çeki davalı … tarafından verilen iş kapsamında alındığı beyan edildiğinden, davacı firmaya ait olan çekin taraflar arasında usulüne uygun şekilde düzenlenen vekaletnamedeki yetkiler kullanılarak, vekilin kendi işleri kapsamında davacı firma ile herhangi bir iş ve ilişkisi bulunmayan dava dışı…. Şti’ye verildiği takdir ve kanaatine varılarak,.. seri numaralı, 31/01/2020 keşide tarihli çek bedeli olan 120.000,00 TL’nin çek tahsil tarihi olan 31/01/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, müvekkilinin, dava konusu çeki yaptırdığı iş karşılığında ciro ederek ödeme olarak verdiğinin beyan edildiğini, ödeme yapılan kişinin de bu durumu kabul ettiğini, bu kişiye bu ödemenin yapıldığının banka kayıtları ile de görüleceğini, bu konuda ihtilaf bulunmamasına rağmen mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, cevap dilekçesi ile birlikte keşif ve bilirkişi incelemesi taleplerinin bulunduğunu, mahkemece mahalde keşif yapılması, yapılan ödemenin yapılan iş kapsamında yapılıp yapılmadığının tespiti talep edilmesine rağmen mahkemece sadece şirket defterleri üzerinden yapılan inceleme ve bilirkişi raporları ile karar verildiğini ayrıca, borçlu olan taraf tacir olmadığından mahkemece avans faizine hükmedilmesinin de doğru olmadığını ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
18/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesinde ” Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Ayrıca, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığı ile 18/A maddesi eklenmiş olup, 6325 sayılı Yasa’nın 18/A maddesinin 2. fıkrasında da “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler uyarınca, 01/01/2019 tarihinden sonra konusu bir miktar paranın ödenmesi talebi ile açılan ticari davalarda, dava açılmadan önce uyuşmazlıkla ilgili arabulucuya başvurup anlaşılamaması halinde son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur. Arabulucuya başvurulmadan doğrudan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilecektir.
Bu durum karşısında, ticari dava kavramının da açıklığa kavuşturulması gerekir. Ticari dava ile ilgili düzenleme TTK’nın 4. maddesinde yapılmıştır. Ayrıca bazı özel kanunlarda da ticari dava kavramına yer verilmiştir. TTK’nın 4/1 maddesine göre her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava niteliğindedir. Nispi ticari davalarda, uyuşmazlığın taraflarının tacir olması ve uyuşmazlık konusunun da tarafların ticari işletmesine ilişkin olması şarttır. Ancak, TTK’nın 4/1. fıkrası (a)-(f) bentlerinde sayılan mevzuat ile düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları herhangi bir şart aranmaksızın mutlak ticari dava olarak kabul edilmektedir.
Somut olayda, uyuşmazlık konusunun bir miktar para alacağına ilişkin olup, davanın ticari dava olduğu ve 25/08/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmakla, 6325 sayılı Yasa’nın 18/A, 2. fıkrasına göre dava açılmadan önce arabulucuya başvurup anlaşamama tutanağının (son tutanağın) aslının veya onaylı örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunlu olduğu halde, davanın arabulucuya başvuru yapılmadan doğrudan açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durum karşısında, mahkemece davanın, arabuluculuk dava şartının yerine getirilmemesi nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken re’sen nazara alınması gereken işbu husus göz önünde bulundurulmaksızın işin esasının incelenmesi yerinde görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair aşağıda yazılı olduğu şekilde yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/04/2022 tarih,.. Esas – .. Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 2.049,70 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
2- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflara ücret-i vekalet takdirine yer olmadığına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf yoluna başvuru harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1- Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2- Davacı tarafından dava açılırken peşin alınan 2.049,30 TL harçtan, alınması gereken 269,85 TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 1.779,45 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3- Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince takdir edilen 17.900,00 TL ücret-i vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6- Konya .. İcra Müdürlüğü’nün.. Esas sayılı icra dosyası üzerinden tehiri icra talebi ile ilgili İİK’nın 36/5 maddesi gereğince yatırılan teminatın yatırana iadesine,
7- Arabuluculuk görüşmeleri nedeniyle mevcut suç üstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
8- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının gider avansını yatıran tarafa iadesine,
C)İlk derece mahkemesince yazılan 28/06/2022 tarihli harç tahsil müzekkeresinin bila infaz iadesinin istenmesine, iade işleminin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
D) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
E) Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/11/2023 tarihinde oy çokluğu ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır
(muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ: Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
07/06/2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir.
Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da 06/12/2018 tarihli ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise, dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması da davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır.
Somut olayda, davanın 25/08/2020 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı, mahkemece ticaret mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek 02/09/2020 tarihinde görevsizlik kararı verildiği, mahkemece verilen görevsizlik kararının taraflarca istinaf edilmeden 19/02/2021 tarihinde kesinleştiği, görevsizlik kararı üzerine 17/09/2020 tarihinde arabulucuya başvurulduğu ve işbu başvuruya ilişkin evrakların görevli mahkeme olan Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ..Esas sayılı 03/03/2021 tarihinde tevzi edilen dava dosyasına sunulduğu anlaşılmıştır.
Bu durum karşısında, yukarıda da açıklandığı ve Yargıtay 11. HD’nin 2022/4240 E-2022/6367 K, 17. HD’nin 2020/3187 E-2021/762 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, anılan kanuni düzenlemeler doğrultusunda, davacı tarafından görevsiz mahkeme aşamasında bu eksikliğin giderildiği ve görevli mahkeme olan ticaret mahkemesinde davanın esasına girilmeden arabuluculuk işlemine ilişkin evrakların görevli asliye ticaret mahkemesi dava dosyasına sunulduğu anlaşıldığından mahkemece işin esasının incelenmesi gerektiği ve bu kapsamda yapılan inceleme neticesinde de;
Somut olayda; davacı tarafça, davalıya verilen vekaletname kapsamında davalının vekalet yetkilerini kötüye kullanarak dava konusu çekin tahsiline sebebiyet verdiği bu nedenle davacı aleyhine sebepsiz zenginleştiği iddia edilmiş, davalı tarafça da, vekalet kapsamında yetkilerin kullanıldığı, dava konusu çekin de davacı şirketin üstlenmiş olduğu iş karşılığı taahhütlerini yerine getirmek için verildiği savunulmuştur.

Bu itibarla, taraflar arasında vekalet ilişkisinin varlığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, davalının vekalet görevini kötüye kullanıp kullanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacı şirket ile dava dışı ..Ltd. Şti. arasında yapılan sözleşme kapsamında, davacı şirketin inşaat yapım işini yüklendiği ve bu iş kapsamında işlemlerin takibinin davalı tarafından yerine getirildiği de anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacı ve dava dışı şirketlerin ticari defterleri incelenmek suretiyle yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, somut uyuşmazlığın salt ticari defter incelemesi ile çözümlenmesi yeterli değildir. Zira, davalı tarafça, dava konusu çekin davacı şirketin taahhüt ettiği işin yapılması karşılığında ödeme olarak verildiği hususunun savunulduğu, işbu savunmanın da işi yaptığı belirtilen dava dışı şirket tarafından da doğrulandığı ve davalı tarafça keşif yapılarak belirtilen işin davacı adına yaptırılıp yaptırılmadığının tespit ettirilmesinin de istenilmesi karşısında, mahkemece mahallinde keşif yapılarak anılan işin davacı lehine yaptırılıp yaptırılmadığının tespitinden sonra sonucuna göre karar vermek gerekirken eksik incelemeye dayalı, yazılı gerekçe ile hüküm tesisi yerinde olmadığı gibi, davalının tacir olup olmadığı hususunda bir inceleme yapılmaksızın aleyhine avans faizine hükmedilmesi de yerinde görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın heyetin aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.

Üye …
e-imzalıdır