Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/859 E. 2022/1356 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/03/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLİ : Av. … –

DAVALILAR :

VEKİLİ : Av. … –
:
DAVA : Menfi Tespit-Tazminat

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 23/09/2022
YAZIM TARİHİ : 28/09/2022
Davacı tarafından davalılar aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit-tazminat davasında 15/03/2022 tarihinde tesis edilen karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davacının çiftçi olduğunu, … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii, … Pafta, … Ada, … Parsel de bulunan taşınmazı ve … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii, … Pafta, … Ada, … Parsel de bulunan taşınmazı eşi …’ dan kiraladığını, davacının 29/04/2021 tarihli fatura/irsaliye ile davalılardan damlama sulama ekipmanlarını havi ürünleri satın aldığını, belirtilen ürünlerin bedeli için davacının davalılara 31.03.2022 vade tarihli 17.500,51 TL, 31.03.2023 vade tarihli 16.404,49 TL, 29.03.2024 vade tarihli 16.404,49 TL ve 28.03.2025 vade tarihli 16.404,39 TL olmak üzere toplam 66.713,88 TL bedelli 4 adet bono verdiğini, davacının belirtilen ürünler arsasında kullanmak istediğini ve ürünlerin bir kısmını tarlasına serdiğini ancak ürünlerin dayanıksız, çürük, çatlak ve patlamış olduğunu, tespit ettiğini, bu doğrultuda arsasında bulunan ürünlerin su ihtiyacını gideremediğini, belirtilen ürünlerin damla sulama sistemi için elverişsiz olduğunu, söz konusu ürünlerin damlama sulama faaliyetini yerine getirememekte ve plastik aksam olan ürünlerin sürekli kırıldığını, etrafında çatlaklar ve patlamalar meydana geldiğini, ayrıca damla sulama borularında bulunan driplerden ürünlere su damlatmamakta ya da çok fazla bir hızlı su fışkırması gerçekleştiğini bu yolla diğer driplere aynı oranda su basıncının ulaşmasını engellediğini, davacının ürünlerin ayıplı olması dolayısıyla bir kısım ürünleri hiç arsasına sermediğini, aldığı gibi ambalajlı olarak evinde muhafaza ettiğini, Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin … D.İş sayılı dosyası ile keşif ve tespit talebinde bulunulduğunu, damlama sulama ekipman ve ürünlerinin ayıplı olduğunun sabit olduğunu, bu nedenlerle bonolardan dolayı toplam 66.713,88 TL borçlu olmadığının tespitine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 6.216,65 TL maddi zararın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; işbu davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesinin mümkün olmadığını, davanın niteliği gereği görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, yetkili mahkemenin de Antalya Mahkemeleri olduğunu, ticari davalarda arabuluculuğun dava şartı olarak düzenlendiğini, bu kapsamda davacının dava öncesinde arabuluculuğa başvurmasının şart olduğunu, diğer yandan davacının oluştuğunu iddia ettiği zararında müvekkili şirketin hiçbir kusurunun bulunmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacı tarafça dava açarken arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemediği gibi işbu davanın arabuluculuk kurumuna başvurulmadan açıldığı anlaşıldığından davanın HMK’nun 115. Ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş olup vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davcı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalarında öne sürmüş oldukları sebepler ve dava konusu sebebiyle iş bu davanın açılması öncesinde arabuluculuğa başvuru şartı bulunmadığını, taraflar arasındaki işin ticari iş olmaması ve müvekkilinin çiftçi olmasından dolayı davayı genel mahkemede arabuluculuk şartı aranmaksızın ikame ettiklerini, verilen kararın hatalı olduğunu, bununla birlikte görevsizlik kararı ile dosya kendisine gelen Ticaret Mahkemesi’de duruşma tarihi verilmeksizin oluşturacağı tensip ile arabulucuğa başvurulması için taraflarına süre vermesinin gerekli olduğunu, ancak bu husus ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmediğini, taraflarınca davalarının görevsizlikle hangi mahkeme esasına kaydedildiği konusunda dahi bilgi sahibi olmadıklarını ve akabinde davanın usulden reddine karar verildiğini, taraflarınca, davalarının hangi mahkeme esasına kayıt edildiği konusunda herhangi bir tebligat ile bilgilendirilmemeleri karşısında mahkemenin gerekçesindeki usuli eksikliğinin giderilmesinin de önüne geçilerek bu eksikliğin taraflarınca da giderilmesinin mümkün olmadığını, bu konuya dair verilen yüksek yargı kararlarında da belirtildiği üzere dava konusunun ilk davanın açıldığı ve görevsizlik kararının verildiği asliye hukuk mahkemesi yönünden dava şartı zorunlu arabulucuya başvuru şartının olmaması ve önce bu dava şartının görevsiz mahkemede dava açılması nedeniyle yerin getirilmemiş olmamasının aynı zamanda iş bu dava şartının Anayasanın 36. Maddesinde düzenlenen kişilerin hak arama hürriyetini aşırı derecede zorlaştıracak, kişilerin haklarını elde etmesini güçleştirecek şekilde yorumlanmaması gerektiğinin ortada olduğunu belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit ve tazminat istemlerine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 27.05.2021 tarih, 2020/6050 E- 2021/4519 K, 13.04.2021 tarih, 2020/6032 E-2021/3614 K, 20.04.2021 tarih, 2020/6031 E-2021/3835 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; “(1) Bu kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” düzenlemesi getirilmiştir. Madde metni herhangi bir tereddüde ve yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde açık yazılmıştır. TTK’ya bu maddenin eklenmesini sağlayan 7155 sayılı Kanun’un genel gerekçesinin bu konuyla ilgili kısmı ve madde için özel olarak yazılan gerekçe de bu açık anlamı desteklemektedir. Hal böyle iken, menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK’nın 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan da yasa koyucunun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Yargıtay 19. HD’nin 2020/85 E-2020/454 K., 15. HD’nin 2020/3044 E-2021/996 K. sayılı ilamları da aynı doğrultudadır.
Ayrıca yine Yargıtay 11. HD’nin 2020/933 E-2020/5776 K. Sayılı ilamında da ”…Anayasamızın 9. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, ülkemizde yargı yetkisinin, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı ve 36.maddesinde de, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, mahkemelerin ise görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacakları esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, 07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir.
Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da 06.12.2018 tarihli ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davanın konusunun birden fazla olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise miktara tabi olmaması halinde, yani HMK 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, Anayasamız uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir (aynı yönde bkz. Dairemizin 10.02.2020 tarih ve 2019/3048 – 2020/1093; 17.02.2020 T. ve 2020/197-2020/1578)…” belirtilmiştir.
Somut olayda davacı, davalılara karşı menfi tespit ve tazminat istemlerini aynı dilekçe talep etmiş olup, talepleri arasında bağlantı bulunduğu da gözetildiğinde , yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda tazminat talebi zorunlu arabuluculuğa tabi ise de menfi tespit talebi zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığından talep yığılmasının söz konusu olduğu davada dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı hususu dikkate alınarak işin esasının incelenmesi gerekirken mahkemece anılan husus nazara alınmaksızın yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığından davacının istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1.a.4 maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının taraflar arasındaki ihtilaf ile ilgili esasa ilişkin delillerin toplanması ve değerlendirilmesi sonucunda karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf talebinin KABULÜ ile Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/03/2022 tarih … Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/09/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

A.Ç