Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO :
KARAR NO :
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2022
NUMARASI : ……. Esas ……. Karar
İSTİNAF EDEN DAVACI :
VEKİLİ :
İSTİNAF EDEN DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 22/09/2023
YAZIM TARİHİ : 26/09/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ……. Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 10/03/2022 tarihinde tesis edilen karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davacının Konya’da ticari servis işletmeciliği yapan bir şahıs firması olduğunu, davalının ise yine aynı sektörde faaliyet gösteren bir turizm firması olduğunu, müvekkiline ait …….. numaralı tahditli plakanın satışı hususunda davalı şirket ile 18.08.2020 tarihinde adi yazılı şekilde bir ticari plaka satış sözleşmesi düzenlendiğini, taraflar arasında yapılan plaka satış sözleşmesine göre davalı şirketin davacıya ait …….. sayılı plakayı 252.500,00 TL satın aldığını, bu bedelin 65.000,00 TL’sı sözleşme tarihi olan 18.08.2020 tarihinden 1 ay sonra davacıya ödeneceği , bakiye kalan 187.500,00 TL’nin ise 20.01.2021 tarihinde ödeneceği davalı tarafından taahhüt edildiğini, satıştan vazgeçilmesi halinde vazgeçen tarafın tazminat olarak 30.000,00 TL cezai şartı ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, davalı şirketin 18.08.2020 tarihinden 1 ay sonra müvekkiline ödemesi gereken 65.000,00TL’ yi ve noter satışının gerçekleşeceği 20.01.2021 tarihinde ödemesi gereken 187.500,00 TL’yi de ödemediğini, bu nedenle de davalı tarafça ödeme yapılmadığından ticari plaka satışının gerçekleşmediğini, davalı tarafından müvekkili hakkında 18.06.2021 tarihinde Konya …. İcra Dairesi’nin ……….. esas sayılı dosyası ile ticari plaka satış sözleşmesinden vazgeçilmesi sebebiyle 30.000,00 TL bedelle ilamsız icra takibi başlatıldığını, takipten haberdar olamayan müvekkilinin takibe itiraz edememesi nedeniyle takibin kesinleştiğini, akabinde de müvekkiline ait taşınırlar ve taşınmazlara haciz işlemini uygulandığını, öncelikle tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin resmi şekle tabi olduğunu, bu resmi şekil şartı ise sadece noter aracılığıyla devrinin yapılması zorunlu olduğunu, noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devir işlemlerinin geçersiz olduğunu, müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan ticari plakanın satışına ilişkin sözleşme de bu anlamda herhangi bir hüküm ve sonuç doğurmadığını, kanunda öngörülen şekle uyulmaksızın yapılan sözleşmeler hüküm ve sonuç doğurmayacağı gibi buna bağlanan cezai şartların da hüküm ve sonuç doğurmadığını, söz konusu takibinde cezai şarta ilişkin olduğunu, kaldı ki böyle bir sözleşmenin geçerli olacağı kabul edilse bile sözleşmeyi yerine getirmeyenin müvekkili davacı değil, davalının bizzat kendisi olduğunu, müvekkilinin söz konusu sözleşmenin yerine getirilmemesinde herhangi bir kusurunun da bulunmadığını beyan ederek davanın kabulü ile; öncelikle Konya ….. İcra Müdürlüğü’nün ……….. Esas sayılı icra takibinin ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına, müvekkili davacının Konya …. İcra Müdürlüğü’nün …….. Esas sayılı dosyasına borçlu olmadığının tespitine, davalının haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeni ile icra takibine konu edilen asıl alacak miktarı olan 30.000,00 TL ‘nın % 20’si oranı olan 6.000,00 TL kötüniyet tazminatının davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;dava konusuna esas olaya ilişkin taraflar arasında Konya ….. İcra Müdürlüğü ……….. E. Sayılı icra takibi dosyası bulunduğunu, söz konusu takipte vekil olarak kaydının bulunduğunu, ancak açılan davada müvekkili şirketin vekili olarak kendilerine herhangi bir tebligatın yapılmadığını, başkaca bir hukuki sürecin devamı şeklinde olması sebebi ile tebligatın kendilerine yapılmasının gerektiğini, söz konusu davadan 02/11/2021 tarihinde bilgilerinin olduğunu, bu nedenle davaya cevap vermek üzere süre verilmesinin gerektiğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….Dava, menfi tespit isteminden ibarettir.
Davaya konu Konya ….. İcra Müdürlüğü’nün ………. E sayılı takibinin 30.000,00 TL asıl alacak üzerinden başlatıldığı ve takip dayanağı olarak da 18/08/2020 tarihli ticari plaka satış sözleşmesinin gösterildiği anlaşılmıştır.
18/08/2020 tarihli ”TİCARİ PLAKA SATIŞ SÖZLEŞMESİDİR” başlıklı sözleşme ile taraflar; …….. numaralı ticari plakanın 252.500,00 TL bedel mukabilinde alıcı ………’ye devredilmesi, satış bedelinin 65.000,00 TL’lik kısmının sözleşme tarihinden 1 ay sonra, bakiye sözleşme bedelinin ise 20/01/2021 tarihinde ödenmesi ve sözleşmeden vazgeçilmesi halinde vazgeçen tarafın 30.000,00 TL tutarında karşı tarafa ödeme yapması konusunda anlaşmışlardır.
Taraflar arasındaki ihtilaf; 18/08/2020 tarihli sözleşmenin geçerli olup olmadığı ve geçerli ise davacının sözleşme hükümlerini ihlal edip etmediği, davacının temerrüde düşürülüp düşürülmediği, davalının sözleşmeye istinaden 30.000,00 TL tutarındaki cezai şart alacağının davacıdan tahsilini istemesinin mümkün olup olmadığı hususlarından ibarettir.
Öncelikle, davaya konu sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmemesi karşısında geçerli olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Sözleşme içeriği dikkate alındığında her ne kadar davacı araç satışlarının resmi şekilde yapılması gerektiğini ileri sürerek sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etmiş ise de sözleşmenin araç satış ya da araç satış vaadi sözleşmesi niteliğinde olmadığı, sadece ticari plakanın devrine ilişkin olduğu, ticari plaka devrine ilişkin sözleşmelerin resmi şekilde yapılmasının geçerlilik şart olmadığı, adi yazılı sözleşmelerinde de geçerli olduğu kabul edildiğinden davacı vekilinin sözleşmenin geçersiz olduğu yönündeki iddiaları yerinde görülmemiştir.
Davaya konu sözleşmenin geçerli bir sözleşme olduğunun tespitinden sonra ise sözleşmedeki, vazgeçen tarafın karşı tarafa 30.000,00 TL ödeme yapması konusundaki düzenlemenin niteliğinin tespiti gerekir.
6098 sayılı TBK’nın 179/1. maddesine göre; Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.
6098 sayılı yasanın anılan düzenlemesi dikkate alındığından vazgeçme halinde ödenmesi kararlaştırılan 30.000,00 TL’nin seçimlik cezai şart niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.
Belirlenmesi gereken bir diğer husus ise davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği ve davacıyı temerrüde düşürüp düşürmediğidir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesine göre; Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.
6098 sayılı TBK’nın 123. maddesine göre; Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.
6098 sayılı TBK’nın 124. maddesine göre; Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa. 2. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.3. Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.
6098 sayılı TBK’nın 125. maddesine göre; Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.
6098 sayılı yasanın ifada sıra başlıklı 97. Maddesine göre davalının araç plakasının devrini isteyebilmesi için öncelikle kendi edimini yerine getirmesi gerekir. Davalı sözleşmeden kaynaklanan ödeme yükümlülüğünü yerine getirdiğini iddia etmediği gibi herhangi bir ödeme yapmadığını da açıkça ifade etmiştir. Davalının ödeme yapmaması karşısında davacıdan plaka devrini talep etmesi mümkün değildir. Ayrıca plakanın devri konusunda sözlemede kesin bir vade belirtilmemesi karşısında davalının kendi edimini yerine getirdikten sonra davacıyı temerrüde düşürmesi gerekir. Zira, davalı ödeme yükümlülüğünü yerine getirmiş olsa dahi sözleşmede kesin vade belirtilmediğinden, müspet zarar niteliğindeki seçimlik cezai şartın tahsilini isteyebilmesi için 6098 sayılı TBK’nın 125. Maddesi uyarınca davacıyı temerrüde düşürmesi gerekir. Bu kapsamda, davalının sözleşmeden kaynaklı ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve davacıyı temerrüde düşürmemesi nedeniyle seçimlik cezai şart niteliğinde olan 30.000,00 TL’nin tahsilini talep edemeyeceği sonucuna varıldığından davacının menfi tespit davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı, menfi tespit istemine ek olarak 2004 sayılı İİK’nın 72/5. maddesi uyarınca tazminat isteminde de bulunmuştur. Her ne kadar davaya konu icra takibinin haksız olduğu kabul edilmiş ise de tazminata hükmedilebilmesi için takibin haksız olmasının yanında kötü niyetli olması da gerekir. Davacı tarafça takibin kötü niyetli olarak başlatıldığı yönünden herhangi bir delil ibraz edilmemesi ve mevcut delil durumu itibariyle davalının kötü niyetli olduğunun kabulüne elverişli bir delil bulunmaması nedeniyle davacının tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın kabulü ile, Konya ….. İcra Müdürlüğü’nün ……… E sayılı takibi nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının tazminat isteminin reddine, 2004 sayılı İİK’nın 72/5. Maddesi uyarınca Konya …… İcra Müdürlüğü’nün ………. E sayılı takibinin davacı yönünden derhal durdurulmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmediğini, işbu davadan 02/11/2021 tarihinde bilgilerinin olduğunu, dava dilekçesine cevap vermek üzere süre verilmesi gerektiğini ancak mahkeme tarafından reddedildiğini, söz konusu satış sözleşmesi …………. tarafından haksız bir şekilde tek taraflı fesih edildiğini, bu nedenle sözleşmede hazırlanan cezai şart hükmünün uygulanması gerektiğini, İfaya eklenen cezai şart; 6098 s. TBK. m. 179 f. II “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir”. bu hükme göre, borçlunun borca aykırı davranışı halinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebileceğini, davalı şirketin davacı ………..’a ödeme yapamamasının sebebi satış işleminin yapılmaması olduğunu, mahkeme “…Ayrıca plakanın devri konusunda sözleşmede kesin bir vade belirtilmemesi…” şeklinde gerekçe belirttiğini ancak müvekkili firma tarafından aracın kullanılması adına plakanın devri gerçekleştirilmesi gerektiğini, ticari plakanın müvekkili firmaya devri gerçekleşmediği takdirde firma adına kullanılmasının mümkün olmadığını, bu sebeple sözleşme düzenlenirken davacı …………….’ın plakayı devretmesi gerektiğini, ödeme hususunda gerçekleşen vadeye karşılık taraflarca dava konusu sözleşme düzenlendiğini, plakanın devrinin gerçekleşeceği tarihe ilişkin hüküm bulunmamasının bundan ibaret olduğunu, sözleşmenin 4. Maddesi incelendiğinde satıcının plaka üzerindeki borcunu temizleyip devredeceğine ilişkin olarak hüküm bulunduğunu, plakanın, sözleşmenin imzalandığı tarihte devredilmesine engel olan durumun bu olduğunu, plaka üzerinde borçlar bulunmasından dolayı davacı ……….. sözleşme imzalandıktan sonra plaka üzerinde bulunan borçları ödememiş ve devir işlemini gerçekleştirmediğini, bu sebeple müvekkili firma tarafından karşı tarafa herhangi bir ödeme işlemi yapılmadığını, ……….. borcunu ifa etmekten kaçındığını, mahkeme davacı tarafın borcunu yerine getireceği tarihin kesin olmaması hakkında gerekçe bildirdiğini ancak müvekkili firmanın işletme koluna bakıldığında ticari plakalı araçlar ile taşıma işlemi gerçekleştirdiğini dolayısıyla plakası devrolmayan bir aracın müvekkili firma lehine kullanılmayacağının bilindiğini, yaşanılan uyuşmazlık neticesinde davacı tarafın herhangi bir zararının bulunmadığını, karşı taraf plaka satışından vazgeçtiği dönem ülkemizde araçların ve plakaların fiyatlarının günden güne aşırı yükseliş gösterdiği dönem içerisinde olduğunu, bunun birlikte davacı taraf kötü niyet göstererek sözleşmeden döndüğünü beyanla ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili katılma yoluyla verdiği istinaf dilekçesinde özetle, mahkemenin davalı şirketin icra takibinde kötü niyetinin tespitine ilişkin herhangi bir delil sunulmamasından bahisle İİK’nın 72/5. maddesi kapsamında tazminat taleplerini reddettiğini, davalı taraf sözleşmeyi ve sözleşmeye göre kendi edimini yerine getirmeyerek sözleşmeden vazgeçenin kendisi olduğunu bildiğini, davalı taraf ticari defterlerinde dahi mevcut olmayan bir borcu zenginleşmeyi amaçlayarak vekil eden aleyhine takip başlatmasının kötü niyetinin delili olduğunu, davalı aleyhine, vekil eden lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken reddi yönünde hüküm kurulması hatalı olduğunu beyanla davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Dosya kapsamına göre davacının satıcı, davalının da alıcı olarak yer aldığı taraflar arasında düzenlenen 18/08/2020 tarihli ticari plaka satışına ilişkin harici sözleşmede satış bedelinin 252.500,00 TL olduğunun, satış bedelinin 65.000,00 TL’lik kısmının sözleşme tarihinden 1 ay sonra, bakiye sözleşme bedelinin ise 20/01/2021 tarihinde ödeneceğinin, satıcının plakayı noterden ve ilgili kurumlardan borcunu temizleyip noterden devretmekle yükümlü olduğunun ve sözleşmeden vazgeçilmesi halinde vazgeçen tarafın karşı tarafa 30.000,00 TL tazminat ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, plakanın noterden devri konusunda bir vade belirtilmediği, davalının satış bedeli için bir ödemede bulunmadığı, davacının da plaka devrini yapmadığı anlaşılmıştır.
Davalı vekili, her ne kadar dava dilekçesinin icra takibinde alacaklının vekili olarak işlem yapan kendisine tebliğ edilmesi gerektiğini, davalı asile yapılan tebliğin usulsüz olduğunu beyan etmiş ise de icra takibine karşı açılan menfi tespit davasında dava dilekçesinin icra takibinde alacaklı olarak görünen asile yapılması gerektiği bu sebeple dava dilekçesinin davalı asile tebliğ edilmesinde bir usulsüzlük olmadığı, davalının bu yöne ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davalının diğer istinaf sebepleri incelendiğinde ise; davacının araç plakasını noterden devredeceği tarihin sözleşmede kararlaştırılmadığı bu sebeple TBK’nın 97.maddesindeki:” Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi gereğince davalının kendi edimini yerine getirmeden ya da ifasını önermeden davacıdan araç plakasının devrini isteyemeyeceği, ilk derece mahkemesince açıklanan gerekçelerin yerinde olduğu, mevcut duruma göre davalının sözleşmede belirtilen ceza-i şartı davacıdan talep edemeyeceği, davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşıldığından davalının istinaf talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının kötüniyet tazminatı talebiyle ilgili istinaf sebebi incelendiğinde ise; Menfi tespit davasında dava borçlu lehine hükme bağlandığında borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, davacının talebi üzerine tazminata hükmedileceği İİK’nın 72/5. maddesinde hükme bağlanmıştır. Bu durumda, davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için, davalının yaptığı icra takibinin haksız olması yeterli olmayıp aynı zamanda bu icra takibinin kötüniyetli olarak yapıldığının ispat edilmesi gerekir. Somut olayda davalı takip yapmakta haksız ise de kötüniyetli olarak takip yaptığı ispat edilemediğinden davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik olmadığından davacının istinaf talebinin de HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların istinaf başvuru taleplerinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Alınması gereken 2.049,30 TL harçtan peşin alınan 512,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.536,97 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-İstinafa başvuran taraflar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
7-Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/09/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.
Başkan
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Katip
e-imzalıdır
A.Ç