Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : …
KARAR NO : …
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
İSTİNAF EDEN DAVALI : … A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tanıma Ve Tenfiz
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 30/09/2022
YAZIM TARİHİ : 05/10/2022
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan tanıma ve tenfiz davasında 15/03/2022 tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 01.01.2009 tarihinde Münhasır Distrübütörlük Sözleşmesinin akdedildiğini, söz konusu sözleşme uyarınca taraflar arasında kurulan ticari ilişki kapsamında müvekkilinin tedarikçi, davalının ise distribütör sıfatına haiz olduğunu, müvekkili tarafından 02.01.2018 tarihinde davalı taraf ile akdedilen münhasır distribütörlük sözleşmesi madde 12 uyarınca feshedildiğini, madde 12 uyarınca taraflara tanınan fesih hakkı sözleşmesinin yürürlükte olduğu herhangi bir tarihte kullanılabileceğinden müvekkili tarafından 3 aylık süre gözönüne alınarak usule uygun fesih yapıldığını, 02.01.2018 tarihinde feshedildiği davalıya bildirilen sözleşmenin 02.04.2018 tarihinde iptal edilmiş sayıldığını, taraflar arasındaki akdedilen sözleşmenin müvekkili tarafından feshedilmesi üzerine sözleşmeden kaynaklı taraflar arasında doğacak uyuşmazlıklarda Kore Ticari Tahkim Kurulu’nu yetkilendirilmiş olmasından dolayı davalı şirket tarafından tahkime başvurularak tazminat talebinde bulunulduğunu, Kore Ticari Tahkim Kurulu’nun 06.04.2020 tarihli kararı ile davalı şirketin tazminat talep hakkının bulunmadığına ve davanın reddedilmesi nedeniyle davalı şirketin müvekkili şirkete 368.491.827,00 Won tutarında yargılama gideri ve avukatlık ücreti ödemesi gerektiğine hükmettiğini, davalı şirketin hükmedilen tutarı ödemediğini, ödemesi hususunda 01.12.2021 tarihli ihtarname gönderildiğini, ancak davalı tarafından söz konusu ihtarnameye de cevap verilmediğinden bahisle; Kore Ticari Tahkim Kurulu’nun KCAB/IA No.18112-0017/Karşı Tahkim No:… sayılı 06.04.2020 tarihli kararın tenfizi ve söz talebinin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın somut davasının dinlenebilmesi için teminat yatırmasının zorunlu olduğunun, bu hususun dava şartı olduğunu, davacı tarafça tanıma ve tenfiz talep edilen Kore Ticari Tahkim Kurulu’nun KCAB/IA No…./Karşı Tahkim No:… sayılı 06.04.2020 tarihli kararının dayanağı ve temeli 01.01.2009 tarihli sözleşme olduğunu, Kore tahkim Mahkemesi’nin 06.04.2020 tarih, KCAB/IA No:… no’lu kararın hukuki gerekçesinin de 01.01.2009 tarihli sözleşmeye dayandığını, söz konusu sözleşmede yer alan imzanın müvekkili firma yetkililerine ait olmadığını, sözleşmenin hukuken müvekkili firmayı bağlayıcı nitelikte olmadığını, bu sebeple de tanıma ve tenfiz talebinin dayanağı olan Tahkim Mahkemesi kararının temeli olan sözleşmenin geçersiz olduğundan Tahkim Mahkemesi kararının da hukuken tanınmaya uygun olmadığını, Yüksek 01.01.2009 tarihli sözleşmedeki tahkim anlaşmasının gerek firma temsile yetkili bir kişi tarafından imzalanmamış ve gerekse de bu hususta(tahkim yetkesini kabul etme hususunda özel yetki) bir yetki verilmiş kişi tarafından imza atılmamış olması sebebiyle geçersiz olduğunun, bu sebeplerle tahkim heyeti tarafından verilmiş olan kararın somut davada tanıma ve tenfizinin mümkün olmadığından bahisle; Öncelikle MÖHUK.48/1.madde hükmü gereğince davacı tarafa teminat yatırması için süre verilmesini, verile süre içerisinde teminat yatırılmadığı takdirde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini, esas yönünden incelemeye geçilmesi durumunda davacı tarafın hukuki mesnetten yoksun somut davasının reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince “… Davalı taraf tahkime konu 01/01/2009 tarihli sözleşmede yer alan imzanın davalı şirket yetkililerine ait olmadığını, sözleşmenin hukuken davalı şirketi bağlamadığını, sözleşmenin geçersiz olduğunu, tahkim mahkemesi kararının da hukuken tanımaya uygun olmadığını beyan etmişse de; tarafların sözleşmenin yapıldığı 01/01/2009 tarihinden sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar ticari ilişki içerisinde olduğu, davacı şirketin sözleşmenin feshetmesinden sonra davalı şirketin yetkililerinin 01/01/2009 tarihli sözleşmedeki tahkim şartına ilişkin 15. Maddesi kapsamında Kore Ticari Tahkim Kurulu’na başvurduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde tahkime konu sözleşmenin yazılı yapıldığı, 15. Maddesinde tahkime ilişkin düzenlemenin bulunduğu, baştan geçersiz kabul edilse dahi daha sonradan şirket yetkililerince sözleşmeye onay verildiği, hal böyle olunca 01/01/2009 tarihli sözleşmenin tarafı olan davalının inkar etmediği sözleşmenin sonradan yetkisiz kişi tarafından imzalandığını, şirketi bağlamayacağını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması kapsamında dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı, (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 13/03/2018 tarih ve 2017/103 Es.2018/129 Kar. Sayılı ilamı ve bunun temyizi üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 20/05/2019 tarih ve 2018/2577 Es.2019/3958 Kar. Sayılı ilamı benzer doğrultudadır.) dolayısıyla tahkime konu 01/01/2009 tarihli sözleşmenin New York Sözleşmesi’nin II. Maddesinde ki şartları taşıdığı mahkememizce kabul edilerek davalının bu savunmasına itibar edilmemiştir.
Yasal düzenleme ve yüksek mahkeme kararları ve dosya kapsamından New York Sözleşmesinin (V). maddesinde yazılı ve re’sen dikkate alınacak 1- Hakem kararının konusunu teşkil eden uyuşmazlığın tanıma veya tenfiz istenilen ülkenin hukukuna göre tahkim yoluyla çözümünün mümkün olmaması, 2- Hakem kararının kamu düzenine aykırı olması yönündeki engellerin bulunmadığı ve davalı tarafın sözleşmenin geçersizliğine yönelik savunmasının yerinde olmadığı, dava konusu edilen Kore Ticari Tahkim Kurulu’nun KCAB/IA No:…/Karşı Tahkim No:… sayılı 06.04.2020 tarihli kararının tenfizine ilişkin şartların bulunduğu anlaşılmakla davanın kabulününe, 492 sayılı Kanuna bağlı (1) sayılı Tarifenin “A) Mahkeme Harçları” başlıklı bölümünün “III- Karar ve ilam harcı” başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendindi gereğince maktu karar ve ilam harcı ile maktu vekalet ücretine hükmedilmesine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/06/2019 tarih ve 2017/19-930 Es. 2019/812 Kar. Sayılı), İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14.Hukuk Dairesi’nin 11/10/2018 tarih ve 2018/130 Es 2018/1042 Kar.sayılı ilamı) karar vermek gerekmiş …” gerekçesiyle karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 01/01/2009 tarihli sözleşmede yer alan imzanın müvekkili firma yetkililerine ait olmayıp, sözleşmenin hukuken müvekkili firmayı bağlayıcı nitelikte olmadığını, geçersiz sözleşme nedeniyle tahkim mahkemesi kararının da tanınmaya uygun olmadığını, düzenlenen sözleşmede tahkim şartı bulunmakta ise de sözleşmeyi imzalayanın sözleşme tarihi itibariyle davalı şirketi temsile yetkili olmadığı ve bu nedenle sözleşmenin davalı şirket yönünden geçersiz olduğunu, geçersiz sözleşmedeki tahkim şartınında geçersiz olduğunu, mahkemece taraflar arasında New York Sözleşmesi’nin II. Maddesine uygun yazılı bir tahkim şartı olmadığı gözetilerek MÖHUK 62/1-a uyarınca usulüne uygun tahkim sözleşmesi yapılmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, tahkim sözleşmesi bulunduğu gerekçesiyle hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yüksek mahkeme içtihatlarına göre firmanın yetkilisi dahi olsa kişinin tahkim sözleşmesini imzalayabilmesi için bu hususta özel yetkisinin bulunması gerektiğini, mahkemece tahkim sözleşmesinin imzalanmasından sonra bu sözleşme kapsamında bayilik faaliyetinin devam etmesinin, bu süreçte müvekkili firmanın tahkim maddesinin de yer aldığı sözleşmenin geçersizliğine ilişkin bir itirazda bulunulmaması hususunun hakkın kötüye kullanımı kapsamında olduğunu ifade edildiğini, emsal içtihatlarda da belirtildiği üzere sözleşmedeki imzanın geçersizliğinin ileri sürülmesi hususunun TMK 2 anlamında iyi niyet kuralı ile bağdaşıp bağdaşmadığının ancak yetkili mahkemede açılacak davada göz önüne alınabilecek bir husus olduğunu, belirterek istinaf talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Kore Ticari Tahkim Kurulu’nun KCAB/IA No:…/Karşı Tahkim No: … sayılı 06.04.2020 tarihli kararının tenfizi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacının, davalı şirket ile aralarında 01.01.2009 tarihinde Münhasır Distrübütörlük Sözleşmesinin akdedildiği, söz konusu sözleşme uyarınca taraflar arasında kurulan ticari ilişki kapsamında davacı şirketin tedarikçi, davalı şirketin ise distribütör sıfatına haiz olduğu, davacı tarafından 02.01.2018 tarihinde davalı taraf ile akdedilen münhasır distribütörlük sözleşmesi madde 12 uyarınca feshedildiği, taraflar arasındaki akdedilen sözleşmenin davacı tarafından feshedilmesi üzerine sözleşmeden kaynaklı taraflar arasında doğacak uyuşmazlıklarda sözleşmenin 15.maddesi uyarınca Kore Ticari Tahkim Kurulu’nu yetkilendirilmiş olmasından dolayı davalı şirket tarafından tahkime başvurularak tazminat talebinde bulunulduğunu, Kore Ticari Tahkim Kurulu’nun 06.04.2020 tarihli kararı ile davalı şirketin tazminat talep hakkının bulunmadığına ve davanın reddedilmesi nedeniyle davalı şirketin, davacı şirkete 368.491.827,00 Won tutarında yargılama gideri ve avukatlık ücreti ödemesi gerektiğine hükmettiği, davalı şirketin hükmedilen tutarı ödemediğinin, ödemesi hususunda 01.12.2021 tarihli ihtarname gönderildiği, ancak davalı tarafından söz konusu ihtarnameye de cevap verilmediğinden bahisle; Kore Ticari Tahkim Kurulu’nun KCAB/IA No…./Karşı Tahkim No:… sayılı 06.04.2020 tarihli kararın tenfizine karar verilmesini talep ve dava ettiği, davalının, tahkime konu 01/01/2009 tarihli sözleşmede yer alan imzanın davalı şirket yetkililerine ait olmadığı, sözleşmenin hukuken davalı şirketi bağlamadığı, sözleşmenin geçersiz olduğu, tahkim mahkemesi kararının da hukuken tanımaya uygun olmadığı savunmasında bulunduğu, İlk derece Mahkemesince, tarafların sözleşmenin yapıldığı 01/01/2009 tarihinden sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar ticari ilişki içerisinde olduğu, davacı şirketin sözleşmenin feshetmesinden sonra davalı şirketin yetkililerinin 01/01/2009 tarihli sözleşmedeki tahkim şartına ilişkin 15. Maddesi kapsamında Kore Ticari Tahkim Kurulu’na başvurduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde; tahkime konu sözleşmenin yazılı yapıldığı, 15. Maddesinde tahkime ilişkin düzenlemenin bulunduğu, baştan geçersiz kabul edilse dahi daha sonradan şirket yetkililerince sözleşmeye onay verildiği, hal böyle olunca 01/01/2009 tarihli sözleşmenin tarafı olan davalının inkar etmediği sözleşmenin sonradan yetkisiz kişi tarafından imzalandığını, şirketi bağlamayacağını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması kapsamında dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı, gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekilince cevap dilekçesinde savunma olarak ileri sürülen ,01/01/2009 tarihli sözleşmede yer alan imzanın davalı şirket yetkililerine ait olmadığı, sözleşmenin hukuken davalı şirketi bağlamadığı, sözleşmenin geçersiz olduğu, tahkim mahkemesi kararının da hukuken tanımaya uygun olmadığı, itirazlarını içerir istinaf talebinde bulunulduğu yine emsal nitelikte yargıtay kararları bildirdiği, görülmüştür.
Yabancı Hakem Heyeti Kararlarına ilişkin olarak Yargıtay …HD’nin … E. – … K. Sayılı kararında da belirlendiği üzere;
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 60-63. maddeleri arasında yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi düzenlenmiştir. Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmalar kapsamında bulunmayan uyuşmazlıklarda adı geçen kanun hükümlerinin uygulanması söz konusu olmakla birlikte, “Türkiye’de Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958 tarihli New York Sözleşmesi” 08.05.1991 tarih ve 3731 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş olduğundan ve yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizinde, bu sözleşme hükümlerinin öncelikle uygulanması gerekli olduğundan, MÖHUK kapsamına giren hakem kararlarının alanı oldukça daralmıştır. Bununla beraber, Türkiye’nin New York Sözleşmesine taraf olduğu 08.05.1991 tarihinden itibaren ve bugün itibariyle, bu sözleşmeye taraf olmayan bir devlet ülkesinde verilen ve yerli olmayan hakem kararları, MÖHUK kapsamına giren hakem kararlarıdır. (Banu Şit, Kurumsal Tahkim ve Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, Ankara 2005, sh.194)
Öte yandan 21.06.2001 tarihinde 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (MTK) kabul edilmiş ve 05.07.2001 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tahkim usulüne uygulanacak kuralları düzenleyen söz konusu kanunun, “amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesi gereğince, yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya anılan kanun hükümlerinin taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklarda, MTK’nın uygulanması zorunludur. 05.07.2001 tarihinden itibaren yasa kapsamına giren uyuşmazlıklarda MTK uygulanacaktır. (“Yabancılık Unsuru Kavramı ve ICC Tahkimi” Prof. Dr. Ziya Akıncı, 6.4.2004 Milletlerarası Tahkim Semineri, Ankara 6.4.2004 sh.39.) Tahkim şartını içeren sözleşme tarihinin, MTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce olması halinde ise uyuşmazlığın söz konusu kanun kapsamına girmediği kabul edilmektedir.(Yargıtay HGK. 08.02.2012 tarih, 2011/13-658 E. 2012/47 K.)
Yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerinin yürürlük tarihleri ve kapsamları dikkate alındığında dava konusu olayda, tenfizi talep edilen hakem kararı taraflar arasındaki 01.01.2009 tarihli sözleşmeye ilişkin olup, New York Sözleşmesine taraf olan İsviçre’de verilmiş olduğundan, uyuşmazlığa tenfiz şartları bakımından Türkiye’nin de taraf olduğu “New York Sözleşmesi” hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, uyuşmazlık esas itibariyle; 01.01.2009 tarihli sözleşmede davalı şirket yetkililerinin imzasının bulunmaması nedeniyle sözleşmeye geçerlilik addedilip addedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Tenfize Konu Kore Ticari Tahkim Kurulu kararında uygulanan Kore Tahkim Kanun’un 35. Maddesinde hakem kararlarının etkisine ilişkin yapılan düzenlemede hakemler tarafından verilen kararlar, devlet mahkemeleri tarafından verilen kararlar ile aynı etkiye sahip olduğunu ancak bir hakem kararının bu etkiye sahip olabilmesi için, icra edilebilir hale gelmesi gerektiğinin düzenlendiği, buna göre bir hakem kararının icra edilebilir hale gelmesi için, ya iptal davası açılabilmesi için öngörülen sürede iptal davasının açılmamış olması veya iptal davası açıldığı takdirde hakem kararının iptal edilmemiş olmasının gerektiği (Yeong/Güney Kore’de Uluslararası Ticari Tahkim-İstanbul Üniversitesi Yayınevi-323.sh.), taraflarca tahkim kararının iptaline yönelik dava açıldığı veya tahkim kararın iptal edildiğine yönelik her hangi bir iddiada bulunulmadığı, mahkememizce tenfize konu bağlayıcı ve icra kabiliyetine sahip olduğu kabul edilerek yabancı hakem kararlarının tenfizine ilişkin olarak, a) Tahkim sözleşmesi veya şartının, aslı yahut usulüne göre onanmış örneği. b) Hakem kararının usulen kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcılık kazanmış aslı veya usulüne göre onanmış örneği. c) (a) ve (b) bentlerinde sayılan belgelerin tercüme edilmiş ve usulen onanmış örneklerinin dosya arasında bulunduğu, yukarıda ifade edildiği üzere, 01.01.2009 tarihli sözleşmenin 15.maddesinde düzenlenen tahkim hükmü çerçevesinde Kore Ticari Tahkim Kurulu’na bizzat davalı tarafından başvurulduğu, sözleşme baştan geçersiz kabul edilse dahi daha sonradan şirket yetkililerince sözleşmeye onay verildiğinin kabulü gerekeceği, 01/01/2009 tarihli sözleşmenin tarafı olan davalının inkar etmediği sözleşmenin sonradan yetkisiz kişi tarafından imzalandığını, şirketi bağlamayacağını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması kapsamında dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı, bu gerekçelerle davanın kabulüne karar veren ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereği esas yönünden reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
6-Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 30/09/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır
M.Y.