Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO :
KARAR NO :
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/01/2022
NUMARASI : Esas Karar
İSTİNAF EDEN DAVACI :
VEKİLİ :
İSTİNAF EDEN DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 29/09/2023
YAZIM TARİHİ : 02/10/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 19/01/2022 tarihinde tesis edilen karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı …. şirketi arasında imzalanan kredi sözleşmesinde davalının müteselsil kefil sıfatıyla sorumluluğunun olduğunu, sözleşmede eş muvafakati de olduğunu, sözleşme kapsamında kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine Konya .. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibe davalının haksız bir şekilde itiraz ettiğini, davalının itirazlarının hiçbir hukuki dayanağının olmadığını, takibi sürüncemede bırakmaya yönelik bir itiraz olduğunu yapılan arabuluculuk görüşmesinin de sonuçsuz kaldığını beyanla icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle zamanaşımı itirazlarının olduğunu, süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmesini, davacı bankanın dava dilekçesinde davaya konu borcun hangi tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklı olduğunu açıklamadığını, zira taraflar arasında iki kredi sözleşmesi olduğunu, 13/04/2017 tarihli kredi sözleşmesinde müvekkilinin kefilliğinin olmadığını, kanunda belirlenen usul ve esaslara uygun olarak kefalet sözleşmesi kurulmadığını bu nedenle bu kredi yönünden sorumluluğunun olmadığını, 13/04/2017 tarihli kredi sözleşmesinde de müvekkile sorumluluk yüklenemeyeceğini, kullanılan kredilerle ilgili olarak toplam değeri 3.000.000,00TL olan taşınmazın ipotek altına alındığını, ipotek bedeli olarak ödeme yapıldıktan sonra davacı banka tarafından ipoteklerin fekki talep edilmiş ve tapu müdürlüğünce ipotekler terkin işlemi yapıldığını, davacı banka tarafından müvekkilden talep edilebilecek herhangi bir borç olması halinde bu terkin işleminin yapılmayacağını, bu durumun bile davacı bankanın müvekkilden kredilerle ilgili sorumlu tutulamayacağını gösterdiğini, davacı banka tarafından noter ihtarlarındaki talep edilen miktarların, başlatılan icra takibindeki miktarın ve iş bu davada talep edilen miktarın farklı olduğunu, davacı bankanın müvekkilden talep ettiği miktarda bile çelişkiler olduğunu, ayrıca davacı bankanın müvekkilden talep ettiği faiz taleplerini de kabul etmediklerini, kefil sıfatıyla müteselsil sorumluluk durumlarında kefilin faizlerden sorumlu tutulamayacağını beyanla açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….davacı banka ile dava dışı…….. Ltd. Şti’nin asıl borçlu sıfatıyla imzaladığı 13/09/2012 tarihli ve 14/04/2017 tarihli iki ayrı genel kredi sözleşmesinin bulunduğu, davalı …….’nun kefili olduğu 13/09/2012 tarihli genel ticari kredi sözleşmesi kapsamında davacı banka tarafından 41 farklı kredi kullandırıldığı, takip tarihi itibariyle bu kredilerin tamamının ödenmek suretiyle kapatılmış olduğu, diğer yandan dava dışı asıl borçlu ile sonradan imzalanan 14/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalının kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı, dava ve takip konusu kredilerin 14/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan krediler olduğu bu itibarla davacının kefaletinin olmadığı söz konusu krediler sebebiyle borç yükümlülüğünün de olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
İtirazın iptali davalarında davası reddedilen davacı aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilebilmesi için sadece takibin haksız başlatılması yeterli olmayıp, takibin aynı zamanda kötü niyetli olduğu ispatlanmalıdır. Dosya kapsamından ulaşılan vicdani kanaate göre takibin kötü niyetli başlatıldığı sabit olmadığından davacı aleyhine tazminata hükmedilmemiştir.” gerekçesiyle davanın reddine, davacının kötü niyetli olduğu subut bulunmadığından davacı aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme eksik ve hukuki dayanaktan yoksun bilirkişi raporunu nazara almış olup söz konusu bilirkişi raporuna yapılan itirazlarının değerlendirilmediğini, söz konusu kredi sözleşmesinin sona erdiğine dair hükmü gösteren bir belge ya da kayıt, gerek müvekkili banka kayıtlarında gerekse mahkeme dosyasında bulunmadığını, davalının da imzasının bulunduğu Genel Kredi Sözleşmesinin “Kefalet” başlıklı maddesinin “c” bendinde; “Kefil, Müşterinin bu sözleşmeden doğan borçları baki kaldıkça kefaletinin devam edeceğini müteselsil kefaletin işbu sözleşme ile doğmuş borçları kapsadığı gibi, ileride doğması muhtemel borçları da kapsayacağını ve kefaletten kurtulmasının ancak bankanın vereceği ibraname ile mümkün olacağını kabul ve taahhüt eder.” hükmünün yer aldığını, diğer yandan bilirkişi dava dışı borçlu şirket tarafından kullandırılan kredilerin hangilerinin hangi Genel Kredi Sözleşmesine dayanılarak kullandırıldığını ne şekilde belirlediğini de ortaya koymadığını beyanla ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı bankanın kötü niyetli olduğunu, 23/03/2021 tarihli cevap dilekçelerinin 10 ve 12 nolu eklerinde sundukları ihtarlar ile; aleyhinde icra takibi başlatılmadan önce müvekkilinin, davacı bankaya herhangi bir borcu bulunmadığını bildirdiğini, buna rağmen davacının, davalı aleyhinde icra takibi başlattığını, bu halde davacının davalı aleyhinde başlattığı icra takibinin kötü niyetli olduğunun açık olduğunu, davacı bankanın davalı müvekkilinden talep edebileceği herhangi bir borç olsaydı, davacı bankanın taşınmazlardaki toplam 3.000.000 TL limitli üst sınır ipoteklerini bırakmayacağını, davacı bankanın, davalı müvekkilinden talep edebileceği herhangi bir alacağının bulunmadığını bildiğini, hal böyle iken davacı bankanın, davalı müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, bu nedenle davacı bankanın davalı aleyhinde başlattığı bu icra takibinde kötü niyetli olduğunun açık olduğunu beyanla kötüniyet tazminatı yönünden ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak müvekkili lehine takip miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsiline yönelik ilamsız takibe vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, toplanan delillere ve özellikle Dairemizce usul ve yasaya uygun görülen bilirkişi raporuna göre; davalının müteselsil kefili olduğu 13/09/2012 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında dava dava dışı asıl borçlu ……. Ltd.Şti.’ye kullandırılan 41 farklı kredinin tamamen ödenmek suretiyle kapandığı, takibe konu kredi alacağının davacının kefaletinin bulunmadığı dava dışı asıl borçlu şirket ile davacı banka arasında imzalanan 14/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilerden kaynaklandığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17/10/2022 tarih 2021/2937 Esas 2022/7037 Karar, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 17/12/2018 tarih 2017/1029 Esas 2018/6660 Karar ve 05/02/2018 tarih 2016/15353 Esas 2018/405 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği gibi davalının imzası bulunmayan sonraki tarihli kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredilerden davalının sorumlu olmayacağı, bu sebeple davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı, ayrıca davacı takip yapmakta haksız ise de kötüniyetli olarak takip yaptığı ispat edilemediğinden davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik olmadığı, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından tarafların istinaf başvuru taleplerinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların istinaf başvuru taleplerinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-İstinafa başvuran taraflar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
7-Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 29/09/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Katip
e-imzalıdır